sürekli sinirlilik hali / Sürekli sinirli ve yorgun mu hissediyorsunuz? - Son Dakika Haberleri

Sürekli Sinirlilik Hali

sürekli sinirlilik hali

Sinirli olmanızın altında yatan sebepler

Sinirlenmek çok normal ve insanın doğasında olan bir durumdur. Fakat herhangi bir neden yokken içinizde sinirden beslenen bir canavar büyütüyorsanız ne yapacaksınız? Sizi rahatsız edenin ne olduğunu ve neden hep sinirli hissettiğinizi bir de uzmanlar tarafından dinleyelim


Sinirlilik halinin çok da eğlenceli olmadığını biliyoruz fakat Psikoterapist Jothi Ramesh'e göre sinirlenmek aslında gayet sağlıklı ve doğal. Çoğu insan ise bunu yanlış anlayarak negatif bir şeymiş gibi görüyor. Öfkeyi insanların hayatta kalması için gerekli olan bir duygu olarak belirten Ramesh, sinirlenmenizin sizi rahatsız eden bir şeylerin olduğunu işaret ettiğini anlamanız gerektiğini belirtiyor. Sinirlenmek ne kadar doğal bir duygu olursa olsun bazen kontrolü kaybedebiliyoruz. Bununla başa çıkmanın tek yolu ise sinirinizin nereden kaynaklandığını bulmak. Psikoterapist Julie Freedman'a göre ise sinirimizi tetikleyenlerin ne olduğunun farkında olmak, onlardan uzak durmamızı ve eğer uzak durmamız mümkün değilse de onlarla başa çıkabilmemizi sağlıyor.



İngiltere Ulusal Sağlık Sistemi açıklamalarına göre güçsüz, tehdit altında veya saygı duyulmayan biri olarak hissetmek insanlar için siniri tetikleyen faktörler. Bu faktörler yine de kişiden kişiye göre değişmekte. Örneğin trafikte kalmak, yapılan bir planın iptal olması ya da iş yerinde kötü muameleye maruz kalmak da insanları sinirlendiren sebepler arasında yer almakta.


Freedman, sinirlenmenize sebep olabilecek risk faktörlerinin sizi sabırsızlığa ve daha kolay hırçınlaşmaya itebileceğini söylüyor. Eğer açsanız, öncesinde sinirinizi bozacak başka bir olay yaşadıysanız, stresliyseniz, dinlenmediğinizi veya önemsenmediğinizi hissediyorsanız ya da yorgunsanız sinirlenmeniz dahay kolay oluyor. Bunların hiçbiri size uygun değilse sinirlenmenize sebep olacak diğer faktörlere (çevrenizdeki insanlara, yerlere ve olaylara) bakmanızda fayda var. Ramesh'e göre insanları sinirlendiren sebepler gayet açık ve kendileri de bunların farkında. Yine de bu sebepler tam olarak siyah ve beyaz diye kolaylıkla ayrılamıyor. Konuyu karmaşıklaştıran ise bir duruma neden az ya da çok sinirlendiğinizi ve benzer durumlara neden hep aynı şekilde tepki veremediğinizi anlayamamak.

Durduk yere sinirlendiğinizi düşünüyor olabilirsiniz fakat bu pek doğru bir düşünce değildir. Çünkü bahsettiğimiz iki psikoterapist de içinizde yatan öfkenin bir sebebi olduğunu söylüyor. Freedman bu konuda "Öfke bizim zırhımız gibidir. Kırılmamıza sebep olacak diğer duyguları hissetmeyi engellemek için onu kullanırız" diyor. "Bir olay yaşadığımızda ilk olarak kırılmış veya korkmuş hissedebiliriz fakat sinirlilik ikincil bir duygudur, ortaya hızlı bir şekilde çıkar". "Bu yüzden sinirimizin altında yatan birincil duyguyu anlamaya çalışmak sakinleşmenizi ve 'kavga et ya da kaç' hissinden uzaklaşmanızı sağlar" diye de ekliyor.




Sinirinizi tetikleyen şeylerin farkına varın: Eğer sizi neyin sinirlendirdiğini anlayabilirseniz duygularınız sizi ele geçirmez ve o durumu daha kolay kontrol altına alırsınız. Freeman bu konuda sizi sinirlendiren olayı arasında derecelendirmenizi ve sinirlenmenize değip değmeyeceğine karar vermenizi öneriyor.


Nefes almayı öğrenin: Freeman derin nefes almanın kalp atışını düzenleyerek sakinleşmeye yardımcı olduğunu ve stres hormonunu azalttığını belirtiyor. Ramesh ise bunu yaptıktan sonra daha mantıklı bir şekilde düşünmeye başladığımızı ekliyor.


İç konuşmanız pozitif olsun: Kendi içinizde kendinizle yaptığınız diyalogların nasıl hissettiğinizi çok fazla etkilediğini biliyor muydunuz? Freedman bu konuda kendinizle pozitif bir şekilde konuşmanızı "Bunu kişisel algılamayacağım" veya "Bununla başa çıkabilirim" şeklinde cümleler kurmanızı ve duruma farklı bir pencereden bakmanızı öneriyor.


Günlük tutun: Ramesh "Eğer öfkenizi kontrol altına almak istiyorsanız günlük tutmak yardımcı olabilir" diyor. "Hissettiklerinizi yazmak öfkenizi kontrol altına almaya yardımcı olabilir ve sonrasında sinirlendiğiniz kişiye veya olaya daha mantıklı bir şekilde yaklaşmanızı sağlar" diye de ekliyor.


Sorunu giderin: Ramesh, hiçbir sorunun çözülmeden kalmaması gerektiği konusunda insanları uyarıyor. Aksi taktirde öfkenin ve hayal kırıklıklarının birikeceğini belirtiyor.


Siniriniz bir sorun haline geldiğinde bu sadece kişisel ilişkilerinizi değil fiziksel ve ruhsal sağlığınızı da etkiler. Araştırmalara göre sürekli sinirli olmak felç ve kalp krizi riskini artırırken sindirim sisteminizin de zayıflamasına sebep oluyor. Öfke tek başına bir akıl hastalığına sebep olmasa da depresyon ve anksiyeteyle de yakından ilişkili. Bu yüzden öfkenizin bir sorun oluşturduğunu düşünüyorsanız bir uzmanla görüşmenizde fayda var.




Kaynak: Khoo,Isabelle. (). Why Am I So Angry?. Şuradan alınmıştır: monash.pw

Aşırı sinirli olmanın zararları

Ani ve durduk yere aşırı sinirlilik genellikle buzdağının görünen kısmıdır. Genellikle buzdağının görünmeyen kısmında ise kişinin kabul etmek istemediği duygular yatmaktadır. Bunlar da genellikle üzüntü, kırgınlık, çaresizlik, yalnızlık ve korku gibi duygulardır.
Bu gibi duygular genellikle çoğumuz için kabul edilmesi zor duygular olduğundan öfke veya aşırı sinirlilik halini bir kamuflaj veya savunma olarak düşünebiliriz.

Sinirlilik tek başına bir hastalık olmayıp, bazı psikiyatrik bozuklukların belirtisi olarak kabul edilir. Depresyon, kaygı bozuklukları , kişilik bozuklukları, alkol madde kullanım bozuklukları gibi birçok psikiyatrik bozukluk bunlar arasında sayılabilir.

Ayrıca hipertiroidi gibi bazı tiroid hastalıkları, uyku apne sendromu, epilepsi ve şeker hastalığı gibi genel tıbbi hastalıkların sinirlilik yaratabildiğini bilmekteyiz. Sinirlilik bir sonuç olabildiği gibi bazı durumlarda da neden olarak karşımıza çıkabilmektedir. Çünkü aşırı sinirlilik hali gastrit, kalp hastalıkları yüksek tansiyon gibi hastalıkların oluşmasında veya mevcut hastalığın seyri konusunda olumsuz etkiye sahiptir.

Tedavi konusu da bu sebeplerle çok yönlü incelenmelidir. Genel tıbbi durumla ilişkili olabilecek sorunlar tedavi edilmeli altta yatan hastalıklar incelenmelidir.

Benzer şekilde sinirlilik ruhsal hastalıkların ikincil belirtisi olarak ortaya çıkıyor ise yine bu hastalıklara yönelik tedavi planı oluşturulmalıdır.

Sinirliliğin altında yatan esas duygular açığa çıkarılıp bilişsel yeniden yapılandırma gibi psikoterapi yöntemleri ile desteklenmesi de yine tedavinin önemli bir bileşenidir.

Sinirlilik

Tahammülsüzlük

“Tahammülüm azaldı. Çocukların seslerine tahammül edemiyorum”

“Sürekli odama kaçıyorum. Aslında uyumuyorum”

“Her şeyi erteliyorum”

“Tahammülsüzlükte, kişi öfkesini dışa vuramaz”

Tahammülsüzlükte, kişi öfkesini dışa vuramaz. Örneğin, banka sırasında, 2 saat beklenince tahammülsüzlüğün oluşması normaldir. Ancak, kişi kısa süreli beklemelerde tahammülsüzlük yaşıyorsa bu durumun değerlendirilmesi gerekir. Tahammülsüzlükte, kişi sıklıkla kaçınmacı tepkiler vererek öfkesini ifade etmeye çalışır. Örneğin; çocuklar gürültü yapınca kişinin evden dışarı çıkması (kuaföre, spor salonuna, günlere) veya çocuğuna tahammül edemediği için uykuya kaçması buna örnektir. Tahammülsüzlük nedeniyle yaşanan ertelemeler (kişinin işini ertelemesi, eşiyle iletişimini ertelemesi) ileride biriken öfke patlamalarına yol açabilir. Özellikle, ilişkilerde eşlerden birinin konuşmaması, geri çekilmesi, surat asması, diğerinin duygusal taleplerine karşılık vermemesi sonrasında diğer kişi de tahammülsüzlük oluşmaktadır. Bu süreç, sinirlilik ve öfke patlamalarına neden olabilir.

Sinirlilik

Sinirlilikte ise, öfke duygusu dışavurulmaktadır. Öfkenin dışavurulması, anlık bir çözüm sağlamaktadır. Kişi, kendisi engellendiğinde veya engellenmiş durumda hissettiğinde bir tepki vermektedir. Bazı durumlarda ise, kişi böyle bir engellenmişlik olmasa bile eşi “Günün nasıl geçti?” diye sorduğunda, “Geçti işte” şeklinde tepkiler verebilir.

“Hemen hemen her şeye sinirlenenler ”

Bazı kişiler günlük yaşam içerisinde her şeye sinirlenirler. Ancak bu sinirlilik hallerinin farkında değildirler. Amaç, kişiye bu durumu fark ettirebilmektir. Bu durum, depresyon, kaygı bozukluğu ile ilişkili olabilir. Normal konuşmalarda bile sinirli tepkiler verebilirler. Örneğin; araba ile yolculuk esnasında kişi yanındakine “Hangi sokaktan döneyim?” diye sorar, diğeri ise “Nereden dönersen dön!” diye tepki gösterir. Bu sinirlilik hali, günlük stresle de ilgili olabilir. Ancak, süreklilik gösteriyorsa, hedefe uygun olmayan davranışların açığa çıkmasına neden olabilir.

“Ben böyle yaptım ama sen bilmiyorsun, o da bana böyle yaptı”

İnsanlar, öfkelerini diğerinin davranışları ile açıklayarak, rasyonalize etmeye çalışırlar.

Öfke

“Son günlerde herkesin kalbini kırıyorum.”

“Tahammülüm azaldı”

“Çocukları dövmeye başladım”

“Trafikte kendimi kaybediyorum, her an kavga edecek hale geliyorum”

“Beyindeki kimyasal sorun ve öfke ilişkisi”

Öfke, istenmeyen bir durum karşısında yaşanan kızgınlıktır. İnsanların kızgınlık ve sinirlilik yaşaması bir noktaya kadar normaldir. Ancak sınırı aşan bir durum oluşmuşsa eskilerin tabiri ile fevrilik veya öfke kontrol bozukluğu söz konusudur. Fevrilik ya bir temel kişilik ve davranış sorununa ya da beyinde gelişmiş bir yapısal ya da işlevsel soruna işaret eder.

Sinirlilik ve öfke türü tepkiler genelde kişinin engellendiği veya engellenmiş durumda hissettiğinde verdiği tepkilerdir. Bazen kişi kendisine yöneltebiliyor, bazen de diğer insanlara yönelebiliyor. Örneğin; trafikte orta şeritte ve önünde yavaş giden bir araç olduğunda kişinin şoföre sinirlenmesi, eşi yemeği az tuzlu yaptı diye sinirlenmesi vb.

“Son zamanlarda öfkenizi kontrol edemiyorsanız depresyonun eşiğinde olabilirsiniz”

Kişi son günlerde öfkesini kontrol edemediğini söylüyorsa, depresyonun eşiğinde olabileceği düşünülebilir. Buna sebep genelde öfke kontrolünde de etkili olan serotonin hormonunun düşüklüğüdür. Yoğun çalışma hayatı, stresli iş ortamı, ailevi sorunlar, üst üste gelen hayal kırıklıkları ve sosyal hayatın kısıtlanması bu hormonun ve dolayısıyla öfke kontrolünün azalmasına sebep olabiliyor. Kişiler anlam veremedikleri bir şekilde öfke patlamaları ve akabinde büyük pişmanlıklar yaşarlar. Gelişmekte olan sinsi bir depresyonun ilk belirtisi olabilen bu durum yorgunluğa ya da yoğunluğa bağlanır. Dikkate alınmaz ise, işten ayrılmalar, boşanmalar veya üst üste gelen başarısızlıklar kendini gösterir.

“Bazı erkekler dışarıda melek gibidir, evde terör estirir”

Öfkesini, rasyonalize eden kişi durumu mantığa büründürür. Örneğin; çiftlerden biri “Ben böyleyim, benim yapım bu.”, “Ben bir parlarım ama aslında melek gibiyimdir.” diyerek kendi sürecini normalleştirmeye çalışır. Öfke patlamasının karşıdaki kişide etkisi çok olur. Her türlü ilişkiyi (eşler arasında da, patron çalışan ilişkisinde de, iş arkadaşları ile ilişkisinde de) bozabilir.

Kontrol edememe, abartılı çıkışlar ile karşılaşan, engellenen kişi öfkelenir. Örneğin; 20 yaşına gelmiş hala 8’de evde olması istenen ergen için bu durum bir engellenme durumu teşkil edebilir. Öfke patlaması yaşayıp ailesine karşı çıkabilir.

Çözüme ulaşamamakla birlikte öfke bir birikime neden olur. Tahammülsüzlük, sinirlilik, öfke patlaması kontrolsüz olarak çıkıyorsa bu durum sorgulanmalıdır. Haksızlığa uğradığında, öfke patlamasının yaşanması sorunun daha da büyümesine yol açacaktır. Öfke patlaması yaşayan kişi, haklı iken daha haksız bir duruma düşebilir. Hem de mevzu çözülmemiş olur.

“Haksızlığa uğradım, bu başıma gelenleri hak etmedim”

Geçmişte haksızlığa uğrama durumları, illa haksızlığa uğramak zorunda değil, travmatik olayların hepsi öfke birikmesine yol açar. Kişi bunun farkında olmayabilir. Aile içinde fiziksel, duygusal şiddete maruz kalma, okulda yaşıtları tarafından alay edilme buna benzer birçok şey travmatik etki yarattığı için tahammül eşiğini düşürür. Tahammül eşiği düşen kişi farklı kişilere olaylara tepki verir. Yoğun şekilde öfke patlamaları yaşanıyorsa çocukluk dönemi cinsel, fiziksel, duygusal istismar söz konusu olur.

Anormal Öfkenin Altında Yatan Nedenler

Mükemmelliyetçilik: Mükemmeliyetçi olan kişilerin beklenti düzeyleri yüksek olduğu için daha tahammülsüz ve sinirli olabiliyorlar. Kendi yüksek beklentileri doğrultusunda hareket ediyorlar. İşler istenildiği gibi gitmediğinde, en ufak sorun olduğunda demoralize olabiliyorlar. Bu kişiler hata yaptıklarında “Ben işe yaramaz adamım, bir işi beceremedim” şeklindeki olumsuz otomatik düşünceler geliştirebiliyorlar. Bu düşünceler, kişinin kendisine yönelik öfke duygusunun artmasına neden olabiliyor.

Tezcanlılık: Hemen ve hızlı şekilde olmalı mantığıyla yaşayan kişiler çabuk sinirlenmeye meyillidir.

Antisosyal Kişilikler: Kurallara uymayan, insanlara zarar vermekten haz alan, halk arasında psikopat denilen kişilerde öfke davranışı hat safhadadır.

Sınır kişilikler: Reddedilmeye aşırı duyarlı, sürekli duygusal iniş çıkış yaşayan, sınır ötesi cinsel yaşantılar ve madde kullanımı gibi davranış problemleri olan kişilerde öfke patlamaları sık görülür. Kişiler bu öfke patlamaları anında vücudun farklı yerlerine jilet atmak veya sigara bastırmak suretiyle kendilerine zarar verir.

Epilepsi Hastaları: Psikiyatride “epileptik karakter” adını verdiğimiz ve sara benzeri beyin elektriksel bozuklukları sonrasında görülen bir davranış örüntüsü vardır. Bu kişiler sabırlarının zorlandığını veya haksızlığa uğradıkları zamanlarda “film koptu” diye tabir edilen durumu yaşar. Gözleri hiçbir şeyi görmez, karşısındakilere saldırabilir, eline geçen her şeyi fırlatabilir, yumruğuyla duvara vurarak kendisini yaralayabilir. Olay dakikadan fazla sürmez. Kişi bu öfke deşarjından sonra sakinleşir. Hatta birçok kez uyumak ister. Olaydan sonra genellikle aşırı pişmanlık yaşanır. Ancak bu tür nöbetler kişinin elinde değildir. Beyinde oluşan elektiriksel bir kontağın sonucudur.

Depresyon: Bilindiği gibi depresyonda serotonin adı verilen maddenin eksikliği söz konusudur. Bu madde öfke kontrolünde de önemli rol oynar. O yüzden depresyonda ilk belirti öfke kontrolsüzlüğüdür. Durduk yere sinirleniyorum, herkesi kırıyorum, hiçbir şeye tahammül edemiyorum diye yakınmalarla gelir. Beynin ön bölgesini etkileyen tümörler, iltihabi hastalıklar, travma ve sara hastalığı öfke kontrolünü bozmaktadır. Bir kaza sonrası beyninin ön bölgesinde hasar oluşan kişilerde en sık gözlenen bulgu öfke patlamasıdır. İnsanlar genellikle bunu kişilik değişimi gibi düşünür. Ancak sebep öfke kontrolüyle ilgili bölgenin harap olmasıdır.

Neler Yapılmalı Nasıl Yaklaşılmalı?

Normalin dışında bir öfke sorunun varsa mutlaka bir psikiyatriste danışılmalıdır. Psikiyatrist beyin kimyasıyla ilgili bir sorun düşünürse ilaç tedavisi düzenler. Birçok kişi uygun ilaç tedavisinden sonra rahatlamaktadır. Ancak kişilik faktörlerine ve davranış sorunlarına bağlı bir durum varsa öfke kontrolüne yönelik etkin psikoterapi programları uygulanmalıdır.

DOÇ. DR. ADNAN ÇOBAN

PSİKİYATRİST-PSİKOTERAPİST

Öfke Kontrol Bozukluğu Nedir? hakkında bilgi almak isterseniz eğer ki; İlgili linke tıklayabilirsiniz.

&#;fke N&#;beti Nedir?

Hafif belirtilerle kendini gösteren rahatsızlıklardan çok şiddetli hiddete kadar görülen duygu durumu öfke olarak adlandırılır. Olumlu duygular kadar normal olan öfkenin kontrol edilemediği ve bu duygunun aşırı bir şekilde dışarıya yansıtıldığı durumlar ise öfke nöbeti olarak tanımlanır. Şiddetli öfke sonucu gösterilen tepkiler; kısıtlanma, engellenme, haksızlığa uğrama gibi nedenlerle ortaya çıkabilir. Nöbetlerin süresi ve şiddeti kişiden kişiye göre değişiklik gösterebilir.

Öfke Nöbeti Neden Görülür?

Öfke nöbetleri genellikle çocukluk çağında ortaya çıkar. Geçmişte yaşanan olumsuz deneyimler ve yanlış davranışlar nedeniyle çocukluk döneminde birtakım travmalar yaşanabilir. Örneğin, okul çağında dışlanan ya da fiziksel kusurları olduğunu düşünen çocuklar, erişkinlik döneminde de öfke atakları geçirebilir. Bunun dışında, çocuğun ebeveynlerle kurduğu olumsuz ilişkiler, istismara uğrama, anti-sosyal kişilik bozukluğu ve ilgi görmemek de erişkinlikte öfke nöbeti şeklinde kendini gösterebilir.

Bazı hastalıklar da öfke nöbetlerine neden olabilir. Hipertansiyon, diyabet, epilepsi gibi hastalıkların öfke nöbetleriyle ilişkisi olduğu bilinmektedir. Özellikle nörolojik bir hastalık olan epilepsi, öfke ataklarıyla kendini gösterir. Normalde epilepsinin ayırt edici belirtisi bayılma olsa da bazı kişilerde bu hastalığın öfke nöbetleriyle karakterize olduğunu söylemek mümkündür. Öfke atakları, aynı zamanda serotonin hormonunun tam olarak salgılanamamasıyla da ilişkilidir.

Öfke Nöbeti Belirtileri Nelerdir?

Yaygın olarak görülen öfke nöbeti belirtileri şu şekilde sıralanabilir:

    • Aşırı stres hali ve gerginlik
    • Kalp atışlarında hızlanma
    • Kan basıncının artması
    • Düzensiz nefes alıp verme
    • Bir eşya ya da kişiye vurma, tekme atma gibi şiddet gösterme eğilimi
    • Diğer bireylerle iletişim kuramama
    • Sabırsızlık
    • Yüksek sesle ya da bağırarak konuşma

Çocuklarda Öfke Nöbeti

Kontrol edilemeyen hiddet ve sinir hali, yetişkinler kadar çocuklarda da görülebilir. 2 yaşına gelen çocuklarda sıklıkla öfke nöbetleriyle karşılaşılır. Bu dönemde yürümeye başlayan, dil gelişimi hızlanan ve kendi başına hareket edebilen çocuklar yeni deneyimler edinmeye hazırdır. Ancak, bazı çocuklar istediği ama henüz yapamadıkları eylemler nedeniyle hayal kırıklığına uğrayabilir. Örneğin, çocuğun yürümeyi tam olarak başaramaması ya da söylediklerini istediği gibi ifade edememesi hayal kırıklığının yanı sıra gerginlik ve sinirlilik haline de neden olur.

Çocuklarda öfke nöbeti fiziksel ihtiyaçlar karşılanmadığında da ortaya çıkabilir. Yeterince beslenmeyen ya da uyumayan, tuvalet ihtiyacını karşılayamayan çocuklarda da öfke nöbeti görülebilir.

Öfke Nöbeti Hangi Hastalıklara Neden Olur?

Öfke nöbetleri kontrol altına alınmadığı takdirde bazı fiziksel hastalıklar ve ruhsal bozuklukların ortaya çıkmasına neden olabilir:

    • Dışarıya yansıtılmayan birikmiş öfke, özellikle kalple ilgili rahatsızlıkların ortaya çıkmasına neden olabilir. Öfkelenmek; kalp atış hızını artırır ve kalp ritminin düzensizleşmesine neden olur. Aynı zamanda, ilerleyen dönemlerde damarlarda tıkanma ya da daralma ve buna bağlı olarak kalp krizi görülebilir.
    • Damarların sertleşmesine neden olan öfke atakları kronik yüksek tansiyona (hipertansiyon) neden olabilir.
    • Ani ataklar şeklinde gelen öfke nöbetleri kandaki şeker oranının yükselmesine neden olur. Bu durum uzun vadede kişide diyabet hastalığının ortaya çıkmasına yol açabilir.
    • Öfke nöbetleri yalnızca fiziksel hastalıklar değil, aynı zamanda ruhsal problemlere de neden olabilir. Öfke atakları, depresyonu tetikleyebilir.
    • Öfke atakları ve bununla gelen stresin kalıtsal bazı hastalıkları ortaya çıkardığı bilinmektedir. Özellikle kanser gibi genetik olarak aktarılan hastalıkların tetiklenmesinde sık yaşanan öfke nöbetleri etkili rol oynayabilir.

Öfke Nöbetleri Nasıl Önlenir?

Öfke nöbetleri kontrol altına alınmazsa, bireyler yalnızlaşarak daha çok sinirlenme ve öfkelenme eğilimi gösterir. Bu nedenle, öfke kontrolü çalışmaları büyük önem taşır.

Psikoterapi uygulamaları öfkenin kontrol edilmesinde önemli bir rol oynar. Kişileri rahatsız eden belirtilerin saptanması, kontrol edilmesi ve ortadan kaldırılmasında bu uygulamaların etkili olduğu söylenebilir. Psikoterapi; aynı zamanda çocukluk çağı travmaları, günlük hayatta yaşanan stres, zihinsel bozukluklar gibi durumların kontrol altına alınmasını sağlar. Psikoterapide terapinin yanı sıra ilaç tedavisine de başvurulabilir.

Psikoterapi seanslarıyla birlikte genellikle antidepresan ilaçlar kullanılır. Bununla birlikte, ilaç tedavisi yalnızca ruhsal bozukluklar için değil, fiziksel hastalıklar için de başvurulan bir yöntemdir. Öfke nöbetinin altında yatan herhangi bir hastalık varsa öncelikle bu hastalığın tedavi edilmesi gerekir.

Bilişsel davranış terapisi de öfke nöbetlerinin kontrol altına alınması için tercih edilen yöntemlerden biridir. Bu terapilerle öfke atakları yaşayan kişilerin kendileri ve sosyal çevreleriyle ilgili düşüncelerinin nasıl olduğu öğrenilir. Bu sayede, kişi; içerisinde bulunduğu bu durumun farkına vararak öfke nöbetlerinin zihinsel etkilerini anlamaya başlar.

Bilişsel davranış terapisi bazı aşamalardan oluşur. Öncelikle kişilerle ilgili ön değerlendirme yapılır. Ardından, öfke anında rahatlama tekniklerinden bahsedilir. Kişilerin kendilerini olumsuz anlamda etkileyen düşünceleri üzerinde durulur. Öfkelenmeye neden olan etkenler belirlenerek, bu etkenlerle başa çıkma yolları hakkında değerlendirme yapılır. Diğer bireylerle iletişim kurma ve problemleri çözme noktalarında kişilerin becerileri geliştirilir. Son olarak da öfke nöbetlerinin tekrar etmesini engelleyici yöntemler üzerinde durulur.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır