tahammülsüzlük neden olur / Uzmanlar Tahammülsüzlüğün ilacını buldu! ' Eğer tahammül edemiyorsanız dikkat!

Tahammülsüzlük Neden Olur

tahammülsüzlük neden olur

Depresyon Belirtileri

Depresyon belirtileri genelde günler ve haftalar içinde gelişir. Sevilen birinin ani ölümü, boşanma, önemli bir ilişkinin bitmesi, işsiz kalma gibi çok travmatik psikososyal stresleri takiben hızla gelişen depresyon nöbetleri de olabilir.

Depresyonda erken belirtiler yaygın bunaltı, panik atakları, yorgunluk, enerji kaybı ve uykusuzluktur. Bunun ardından hüzün, neşesizlik, umutsuzluk, karamsarlık, kasvetlilik duygusu, gülememe ile karakterize depresyonun temel belirtisi olan çökkün duygu hali başlar.

Çökkün duygulanım, depresyonun tanı koydurucu belirtisi olup, hasta her şeyin değersiz, hayatın anlamsız, geleceğin umutsuz olduğundan ve bunların düzelmeyeceğinden bahseder. Duygulanımdaki bu normal dışılık sıradan bir mutsuzluk ya da keyifsizlikten açıkça farklı bir şeydir.

Birçok psikiyatrist depresyonun genel belirti üçlüsünü hüzünlülük, zihinsel ve bedensel etkinliklerde azalma, bilişsel inhibisyon (akıl, hafıza, dikkat, dil, bilgi işlemede gerileme) olarak belirtmektedir.

Depresyondaki psikolojik belirti üçlüsü ise mutsuzluk, suçluluk, değersizlik ile seyreden çökkün duygulanım, enerji kaybı ve içsel sıkıntı (anksiyete) olarak tariflenir.

Genel psikiyatri pratiğinde;

  • Bir birey her zamankinden daha az üretici ise,
  • Hayattan eskisi kadar zevk almıyorsa,
  • Toplumla, olaylarla ve eşyalarla (ev, araba gibi) ilgilenmede yetersizlik ya da onlardan uzaklaşma gösteriyorsa depresyon tanısı konur.

Günümüzün bireyselleşen dünyasında birkaç yüzyıl öncesinde görülen manevi suçluluk duyguları, dünya ve uygarlığın sonuna dair endişeler seyrek görülmekte olup, kişinin kendi varlığı hakkındaki endişeler, mesleki yetersizlik hisleri, kaçırılan yatırım fırsatları, aldığı kararlardaki yanlışlıklardan duyulan büyük pişmanlıklar depresyon belirtileri olarak öne çıkabilmektedir.

Depresyon öncesi belirtilerin bilinmesi erken tanı ve erken tedavi için önemlidir. Yorgunluk, uykusuzluk, çalışma isteksizliği, inisiyatif almaktan kaçınma, olağan sosyal aktivitelerden uzak durma, dikkatsizlik, odaklanma güçlüğü, ilgi azalması, huzursuz ve sıkıntılı bir ruh hali depresyonun başlangıç belirtileri olabilir.

Depresyon belirtilerini daha ayrıntılı inceleyecek olursak;

  1. Çökkün duygulanım: Tüm depresyonlarda az ya da çok mutlaka vardır. Başlarda duruma uygun tepki gösterememe, şakalara gülmeme, mutlu olaylara sevinememe, grubun neşesine katılamama gibi duygulanımda bir sığlaşma söz konusudur. İlerleyen dönemde hastanın kafası hüzünlü düşüncelerle dolar, sadece dünyanın karanlık yüzünü görür. Ağlama eğilimi artar. Özellikle erkek hastalar ağlama konusunda katı tutumlu olduklarından ağlayamasalar da ‘’keşke ağlayabilsem, rahatlardım’’ diyebilir. Hastalık derinleştikçe her şey değersiz ve anlamsız, gelecek umutsuz, geçmiş yararsız görülmeye başlar. İyileşemeyeceği duygusu hastanın benliğini sarmıştır. Doktorun ve kendisinin boşa çabaladığını, zaman israfı yaptığını düşünür. Duygular köreldiğinden bazı hastalar eş ve çocuklarına karşı sevgisini yitirdiğini zannederek bundan yakınır. Bazı hastalar ise yakın çevresine nefret duygularını açıkça ortaya döker. Çocuk ve ergenlerde ise hırçın duygulanım görülebilir.
  2. Suçluluk duyguları ve kendini eleştirme: Düşük benlik saygısı depresyonda karakteristiktir. Geçmişe bakarak kendinde hatalar bulma, tembel olduğuna, iyi bir eş ya da ebeveyn olamadığına inanma depresyondaki hastalarda sıktır. Hasta yakınlarının iyi niyetle, düzelir umuduyla söyledikleri ‘’iradeni kullanmıyorsun, kendini toplamıyorsun, biraz gayret göstersen bir şey kalmayacak, sen bunu kolayca atlatırsın’’ gibi minik eleştiriler yarardan çok zarar verici olup, hastanın hatalı hissetmesini pekiştirecektir. Muhafazakar hastalarda ise suçluluk duyguları hezeyan boyutuna ulaşarak, günahkar olduklarını, hastalıklarının günahlarının cezası olduğunu düşünmelerine yol açabilir.
  3. Zevk ve ilgi kaybı: Günlük aktivitelere karşı ilgisizlik vardır. Bunlar hasta tarafından anlamsız ve boş bulunur. Bir şey yaparken hemen sıkılır, kararlar ertelenir, işler ertelenir, erteledikçe yığılan işleri yapmaktan bir süre sonra tamamen vazgeçilir. Geçmişte zevk ve keyifle yapılan işler, hobiler hastayı sıkmakta, angarya olarak görülmektedir. Tertip ve temizlik azalmıştır.
  4. Yorgunluk: Sürekli halsizlik ve güçsüzlük depresyonun tipik belirtilerindendir. Bir işe başlamak, eldeki bir işi bitirmek zorlaşır. Zaman içinde konuşmak bile hasta için angarya halini alır, konuşma yavaşlar ve monotonlaşır. Konsantrasyon bozukluğu, unutkanlık iş ve akademik hayattaki verimliliği düşürür. Gazete okumak, film izlemek gibi eylemler yapılamaz hale gelebilir.
  5. Anksiyete: İç sıkıntısı olarak tarif edebileceğimiz anksiyete sebebi bilinmeyen bir huzursuzluk duygusudur. Gerginlik ve gevşeyememe dikkat çekicidir. Buna ağız kuruluğu, hazımsızlık, çarpıntı, göğüs ağrısı, nefesin yetmemesi hissi, koltuk altlarında terleme, baş dönmesi, yutma güçlüğü gibi sempatik sinir sisteminin fazla çalışmasına bağlı bulgular da eşlik edebilir. Hastalarda ani tepkiler, öfke patlamaları olabilir. Başkalarına yoğun bir bağımlılık ile bencil bir duyarsızlık arasında çok farklı davranışlar gösterebilen bu tür hastalarla birlikte yaşamak oldukça güçtür. Klinik tablo bazen ajitasyon boyutuna geçer ki, bu durumda koşarcasına dolaşıp inleme, saçını başını yolma ortaya çıkabilir. Bu olgularda intihar olasılığı yüksektir.
  6. Retardasyon: Beden hareketleri, genel hareketlilik, konuşma yavaşlamıştır. Mimikler azalmış, ses tonu yüzeyelleşmiştir. Bu hastalar düşüncelerinin de yavaşladığını, kolay karar veremediklerini belirtirler. Sorulara geç ve evet ya da hayır şeklinde kısa cevaplar verilir. Hareketler ağır çekim gibi zahmetle yapılır. Retardasyon genelde genç hastalarda görülür. Hastaların yarısında mevcut olup, varlığında depresyon tanısı kolayca konur.
  7. Uyku bozukluğu: Genel belirti uykuya dalma güçlüğüdür. Uyumaya çalışan hasta saatlerce yatakta dönüp durduğundan bahseder. Sık sık uyanarak uykunun kesilmesi, sabah erken uyanma, dinlendirici olmayan uyku görülebilir. Bir çok hasta kötü rüyalar görmekten şikayetçidir. Şiddetli depresyonlarda sabah erkenden ve sıkıntı ile uyanma tipik bir belirtidir.
  8. Depresyonun bedensel belirtileri: Genel enerji kabı, işlerini yapacak gücü bulamama, çabuk yorulma, sürekli bitkinlik hissi depresyonun başta gelen bedensel belirtilerindendir. Bazı hastalar yiyeceklerden hiçbir tat alamadıklarını, yiyeceklerin saman gibi geldiğini, açlık hissetmediklerini söylerler. İştahsızlık, kabızlık ve kilo kaybı sıktır. Özellikle baş, boyun ve sırt ağrıları olmak üzere tüm vücutta ağrı, ağızda acılık ya da fena tattan şikayet edilebilir. Bazı hastalar ise ağır bir organik hastalığa sahip oldukları inancı ve kaygısına kapılarak hipokondriyak belirtiler gösterir.
  9. Ruh halinin gün içinde değişimi: Hastaların durumlarının gün içinde ani değişimler göstermesi depresyonda sık görülen belirtilerdendir. Genelde sabah kendini kötü hissetme olurken, atipik depresyonlarda akşamları kötü hissetme önemli bir bulgudur. Gün içinde dalgalı bir seyir de mümkündür.
  10. Cinsel istek kaybı: Azalmış cinsel faaliyet, azalmış libido ve yetersiz orgazm hemen hemen tüm depresyonlarda bulunan bir belirtidir. Erkekler sertleşme sorunu yaşadıklarından kendilerini ‘’güçsüz’’ olarak tanımlarlar. Psikolojik kökenli ereksiyon sorunlarında REM uykusunda sertleşme görülürken, depresyonda gece uykusunda da sertleşmede azalma olduğu gösterilmiştir. Bu daha derin bir patoloji göstergesidir. Kadınlarda ise cinsel isteksizlik had safhadadır.
  11. İçgörü kaybı: Depresyonda içgörü kaybolmaz. Ağır dönemlerde bile hasta hastalığının farkındadır. Ancak bazı hastalar ruh hastası olarak damgalanma endişesi ile hastalıklarını bilinçli biçimde inkar edebilir. Tebessümle hiçbir bozukluğunun olmadığını ifade eden bu hastalara gülümseyen depresyon, depresyonsuz depresyon denilmektedir.
  12. Öfke nöbetleri: Depresyonda patlayıcı biçimde açığa vurulan öfke görülebilmekte, yıkıcı sonuçları olabilmektedir.

Tahammülsüz İnsanların 7 Ortak Özelliği

4 dakika

Tahammülsüz İnsanların 7 Ortak Özelliği

Kendinizi nasıl görüyorsunuz? Hiç diğer insanların sizi nasıl gördüğünü düşündünüz mu? Tahammülsüz insanların paylaştıkları bazı ortak tutumlar olduğu için, bunlar siz de ya da çevrenizdeki herhangi birinde bulunabilir. Peki bunların ne olduklarını öğrenmek ister misin?

Tahammül sahibi olmak, gerçekten kolay iş değildir. İşte bu yüzden, böyle olduğumuzu düşündüğümüz zamanlarda, başımıza kötü bir sürpriz gelebiliyor. Kendimizi tahammül sahibi bir insan olarak adlandıracak kadar hoşgörülü davranmaya zorlayamıyoruz. Jaime Balme bu konu ile ilgili şöyle diyor: “Hoşgörüsüzlüğe tahammül edemezseniz, hoşgörülü olamazsınız.” Peki, siz, hoşgörüsüzlüğe tahammül edebiliyor musunuz?

Hoşgörüsüzlüğe tahammül ediyor musunuz?

Bu konu üzerine çok fazla ilerlemeden önce, kişisel gelişim uzmanı Pablo Morano tarafından önerilen basit bir egzersizi açıklamak istiyoruz. Bu egzersiz bizlere, sözde tolerans ölçeğinde bulunduğumuz yeri gerçek bir sıralama çizgisinde verebilecek bir dizi soru içermektedir.

fotosunun çekilmesini istemeyen kadın

Farklı olan şeyleri reddeden biri misiniz? Size göre hayatınızın dışında olması gereken, garip fikirlere derhal hayır diyor hatta bunları küçümsüyor musunuz? Farklı görüşlere sahip insanların, bu fikirlerini ifade etmek için daha fazla fırsata sahip olması sizi rahatsız eder mi? Herkesin sizinle aynı şekilde düşünmesi gerektiğini düşünüyor musun?

Bu soruların herhangi birine evet cevabını verdiyseniz, belirli bir tahammülsüzlüğe sahip olduğunuz anlamı çıkar. Seviyeler hakkında konuşuyoruz, çünkü çoğu durumda, “tahammül” ve “tahammülsüzlük ” arasında bir çizgi çizersek, arada derede bir yere düşüyoruz.

Yani, bu soruların cevapları, hep aynı ağırlıkta olmayacak veya aynı yönü göstermeyecektir. Durumumuza ve kişiliğimize bağlı olarak, hepimizin belirli bir “tahammül” ya da “tahammülsüzlük” seviyesi vardır.

“Tahammül göstermek, huzurun kaynağı ve tahammülsüzlük, düzensizliğin ve çatışmanın temelidir.”

– Pierre Bayle

Tahammülsüz insanların ortak tutumları

Diğer kişisel özelliklerden bağımsız olarak, tahammülsüz insanların çoğu zaman ortak manada sahip olduğu belirli tutumlar vardır. Onlar, her zaman katı düşünce biçimlerine bağlı olan eğilimler gösterirler. En dikkat çekici olanlardan birkaçını burada vurgulayacağız…

Fanatizm

Genel olarak tahammülsüz bir kişi, inançlarını ve tutumlarını savunurken fanatizme dayanır. Siyasi ya da dini bir muhabbette olsun, aşırılığa kaçmadan herhangi bir konu üzerinde tartışamaz. Olayları, sadece kendi bakış açıları ile görmenin tek yolu olduğunu düşünüyorlar. Aslında, bu bakış açısını, başkalarına dayatmaya çalışırlar.

Psikolojik katılık

Tahammülsüz insanlar, farklı olan her şeyden korkarlar. Yani psikolojik manada katı bir karaktere sahiptirler. Başkalarının farklı fikirlere ve bakış açılarına sahip olabileceğini kabul etmede zorluk yaşarlar. Böylece kendi düşünce tarzlarıyla uyuşmayan her şeyden uzaklaşırlar. Bu gibi durumları kabul etmeyip, kendilerini tehlikede dahi hissedebilirler.

Her şeyi bildiğini sanırken aslında hiç bir şey bilmezler

Tahammülsüz insanlar, kendilerinden farklı olan ya da farklı düşünen insanlara karşı bir savunma mekanizması geliştirmişlerdir. Böylece, fikirlerini allayıp pullar, aslında hiç bir bilgisi olmadıkları konular hakkında düşüncelerini sanki kesin birer gerçekmiş gibi savunurlar.

Kendi düşüncelerinin dışında, herhangi bir başkasının bakış açılarını kabul etmez, dinlemez ve bu kapalı tutumlarında haklı olduklarını düşünürler. Eğer köşeye sıkıştıklarını ve savunacakları bir fikir kalmadığını düşünüyorlarsa, hakaret etmeye ve hatta saldırganlığa bile başvurabilirler.

kavga eden çift koltukta

Dünyaları basittir ve derinliği de yoktur

Tahammülsüz insanlar, dünyayı gerçekte olduğundan daha basit görürler. Yani, kendilerinden başka kimseyi dinlemedikleri için, başka deryalara ve düşünce tarzlarına açılamazlar. Yani dünyaları sadece siyah ve beyazdır, grilere yer yoktur.

Bu, “ya benimlesin ya da bana karşısın”, “bir şey ya çirkindir ya da güzeldir”, “bir fikir ya doğrudur ya da yanlıştır” gibi şeyler düşünmek anlamına gelir. Bu kıyaslamaların aralarında çokça bulunan grileri fark etmeden konuşurlar. Gerçek olmasa bile, güvende olduklarını hissetme ihtiyacı duyarlar.

Rutinlere bağlı olurlar

Genel olarak,  beklenmedik veya kontrolleri dışında meydana gelen hiç bir olayı sevmezler. Rutinlerine, iyi bildikleri şeylere sıkı sıkıya sarılıp, onlardan aldıkları güvene ve huzura bağımlı olurlar. Aksi halde, aşırı derecede stresli veya sinirli olurlar.

İlişkilerinde sorun var

Tahammülsüz insanlardaki empati eksikliği, onların ciddi sosyal sorunlara sahip olmasına neden olabilir. Onların, başkalarının bakış açılarını düzeltmeleri, onlara hükmetmeleri ve her zaman kendi fikirlerini empoze etmeleri gerekir. Bu sayede, kendilerini pasif insanlarla ya da düşük benlik saygısı olan kişilerle çevrelerler. Aksi takdirde iletişim kanalları imkansız veya aşırı karmaşık hale gelir.

Son derece kıskanç olma eğilimindedirler

Tahammülsüz bir insan, her zaman kendisinden farklı bir seviyede olacağı ve sonuç olarak, bunun yanlış bir durum olduğunu düşündüğünden, bir başkasının başarısını kabul etmekte zorlanacaktır. Ek olarak, eğer bu kişi daha açık ve hoşgörülü bir düşünce tarzına sahipse, tahammülsüz kişi kendini tehlikede hissedecektir. Kendi bakış açılarından farklı olduğu için, endişe seviyeleri yukarı çıkacaktır. Ayrıca, derinlerde bir yerlerde kıskançlık emareleri de görülebilir.

“Düşman, köktencilik değil, tahammülsüzlüktür.”

– Stephen Jay Gould

Bunlar, tahammülsüzinsanlarda gördüğümüz, bir dereceye kadar ortak tutumlardır. Bunlardan herhangi birinin kendinize olduğunu düşünüyor musunuz? Durum buysa, bugün ona bir son verin. Bize inanın – daha mutlu olacaksınız ve hayatınız daha tatmin edici olacak.

İlginizi çekebilir

Sinirlilik

Tahammülsüzlük

“Tahammülüm azaldı. Çocukların seslerine tahammül edemiyorum”

“Sürekli odama kaçıyorum. Aslında uyumuyorum”

“Her şeyi erteliyorum”

“Tahammülsüzlükte, kişi öfkesini dışa vuramaz”

Tahammülsüzlükte, kişi öfkesini dışa vuramaz. Örneğin, banka sırasında, 2 saat beklenince tahammülsüzlüğün oluşması normaldir. Ancak, kişi kısa süreli beklemelerde tahammülsüzlük yaşıyorsa bu durumun değerlendirilmesi gerekir. Tahammülsüzlükte, kişi sıklıkla kaçınmacı tepkiler vererek öfkesini ifade etmeye çalışır. Örneğin; çocuklar gürültü yapınca kişinin evden dışarı çıkması (kuaföre, spor salonuna, günlere) veya çocuğuna tahammül edemediği için uykuya kaçması buna örnektir. Tahammülsüzlük nedeniyle yaşanan ertelemeler (kişinin işini ertelemesi, eşiyle iletişimini ertelemesi) ileride biriken öfke patlamalarına yol açabilir. Özellikle, ilişkilerde eşlerden birinin konuşmaması, geri çekilmesi, surat asması, diğerinin duygusal taleplerine karşılık vermemesi sonrasında diğer kişi de tahammülsüzlük oluşmaktadır. Bu süreç, sinirlilik ve öfke patlamalarına neden olabilir.

Sinirlilik

Sinirlilikte ise, öfke duygusu dışavurulmaktadır. Öfkenin dışavurulması, anlık bir çözüm sağlamaktadır. Kişi, kendisi engellendiğinde veya engellenmiş durumda hissettiğinde bir tepki vermektedir. Bazı durumlarda ise, kişi böyle bir engellenmişlik olmasa bile eşi “Günün nasıl geçti?” diye sorduğunda, “Geçti işte” şeklinde tepkiler verebilir.

“Hemen hemen her şeye sinirlenenler ”

Bazı kişiler günlük yaşam içerisinde her şeye sinirlenirler. Ancak bu sinirlilik hallerinin farkında değildirler. Amaç, kişiye bu durumu fark ettirebilmektir. Bu durum, depresyon, kaygı bozukluğu ile ilişkili olabilir. Normal konuşmalarda bile sinirli tepkiler verebilirler. Örneğin; araba ile yolculuk esnasında kişi yanındakine “Hangi sokaktan döneyim?” diye sorar, diğeri ise “Nereden dönersen dön!” diye tepki gösterir. Bu sinirlilik hali, günlük stresle de ilgili olabilir. Ancak, süreklilik gösteriyorsa, hedefe uygun olmayan davranışların açığa çıkmasına neden olabilir.

“Ben böyle yaptım ama sen bilmiyorsun, o da bana böyle yaptı”

İnsanlar, öfkelerini diğerinin davranışları ile açıklayarak, rasyonalize etmeye çalışırlar.

Öfke

“Son günlerde herkesin kalbini kırıyorum.”

“Tahammülüm azaldı”

“Çocukları dövmeye başladım”

“Trafikte kendimi kaybediyorum, her an kavga edecek hale geliyorum”

“Beyindeki kimyasal sorun ve öfke ilişkisi”

Öfke, istenmeyen bir durum karşısında yaşanan kızgınlıktır. İnsanların kızgınlık ve sinirlilik yaşaması bir noktaya kadar normaldir. Ancak sınırı aşan bir durum oluşmuşsa eskilerin tabiri ile fevrilik veya öfke kontrol bozukluğu söz konusudur. Fevrilik ya bir temel kişilik ve davranış sorununa ya da beyinde gelişmiş bir yapısal ya da işlevsel soruna işaret eder.

Sinirlilik ve öfke türü tepkiler genelde kişinin engellendiği veya engellenmiş durumda hissettiğinde verdiği tepkilerdir. Bazen kişi kendisine yöneltebiliyor, bazen de diğer insanlara yönelebiliyor. Örneğin; trafikte orta şeritte ve önünde yavaş giden bir araç olduğunda kişinin şoföre sinirlenmesi, eşi yemeği az tuzlu yaptı diye sinirlenmesi vb.

“Son zamanlarda öfkenizi kontrol edemiyorsanız depresyonun eşiğinde olabilirsiniz”

Kişi son günlerde öfkesini kontrol edemediğini söylüyorsa, depresyonun eşiğinde olabileceği düşünülebilir. Buna sebep genelde öfke kontrolünde de etkili olan serotonin hormonunun düşüklüğüdür. Yoğun çalışma hayatı, stresli iş ortamı, ailevi sorunlar, üst üste gelen hayal kırıklıkları ve sosyal hayatın kısıtlanması bu hormonun ve dolayısıyla öfke kontrolünün azalmasına sebep olabiliyor. Kişiler anlam veremedikleri bir şekilde öfke patlamaları ve akabinde büyük pişmanlıklar yaşarlar. Gelişmekte olan sinsi bir depresyonun ilk belirtisi olabilen bu durum yorgunluğa ya da yoğunluğa bağlanır. Dikkate alınmaz ise, işten ayrılmalar, boşanmalar veya üst üste gelen başarısızlıklar kendini gösterir.

“Bazı erkekler dışarıda melek gibidir, evde terör estirir”

Öfkesini, rasyonalize eden kişi durumu mantığa büründürür. Örneğin; çiftlerden biri “Ben böyleyim, benim yapım bu.”, “Ben bir parlarım ama aslında melek gibiyimdir.” diyerek kendi sürecini normalleştirmeye çalışır. Öfke patlamasının karşıdaki kişide etkisi çok olur. Her türlü ilişkiyi (eşler arasında da, patron çalışan ilişkisinde de, iş arkadaşları ile ilişkisinde de) bozabilir.

Kontrol edememe, abartılı çıkışlar ile karşılaşan, engellenen kişi öfkelenir. Örneğin; 20 yaşına gelmiş hala 8’de evde olması istenen ergen için bu durum bir engellenme durumu teşkil edebilir. Öfke patlaması yaşayıp ailesine karşı çıkabilir.

Çözüme ulaşamamakla birlikte öfke bir birikime neden olur. Tahammülsüzlük, sinirlilik, öfke patlaması kontrolsüz olarak çıkıyorsa bu durum sorgulanmalıdır. Haksızlığa uğradığında, öfke patlamasının yaşanması sorunun daha da büyümesine yol açacaktır. Öfke patlaması yaşayan kişi, haklı iken daha haksız bir duruma düşebilir. Hem de mevzu çözülmemiş olur.

“Haksızlığa uğradım, bu başıma gelenleri hak etmedim”

Geçmişte haksızlığa uğrama durumları, illa haksızlığa uğramak zorunda değil, travmatik olayların hepsi öfke birikmesine yol açar. Kişi bunun farkında olmayabilir. Aile içinde fiziksel, duygusal şiddete maruz kalma, okulda yaşıtları tarafından alay edilme buna benzer birçok şey travmatik etki yarattığı için tahammül eşiğini düşürür. Tahammül eşiği düşen kişi farklı kişilere olaylara tepki verir. Yoğun şekilde öfke patlamaları yaşanıyorsa çocukluk dönemi cinsel, fiziksel, duygusal istismar söz konusu olur.

Anormal Öfkenin Altında Yatan Nedenler

Mükemmelliyetçilik: Mükemmeliyetçi olan kişilerin beklenti düzeyleri yüksek olduğu için daha tahammülsüz ve sinirli olabiliyorlar. Kendi yüksek beklentileri doğrultusunda hareket ediyorlar. İşler istenildiği gibi gitmediğinde, en ufak sorun olduğunda demoralize olabiliyorlar. Bu kişiler hata yaptıklarında “Ben işe yaramaz adamım, bir işi beceremedim” şeklindeki olumsuz otomatik düşünceler geliştirebiliyorlar. Bu düşünceler, kişinin kendisine yönelik öfke duygusunun artmasına neden olabiliyor.

Tezcanlılık: Hemen ve hızlı şekilde olmalı mantığıyla yaşayan kişiler çabuk sinirlenmeye meyillidir.

Antisosyal Kişilikler: Kurallara uymayan, insanlara zarar vermekten haz alan, halk arasında psikopat denilen kişilerde öfke davranışı hat safhadadır.

Sınır kişilikler: Reddedilmeye aşırı duyarlı, sürekli duygusal iniş çıkış yaşayan, sınır ötesi cinsel yaşantılar ve madde kullanımı gibi davranış problemleri olan kişilerde öfke patlamaları sık görülür. Kişiler bu öfke patlamaları anında vücudun farklı yerlerine jilet atmak veya sigara bastırmak suretiyle kendilerine zarar verir.

Epilepsi Hastaları: Psikiyatride “epileptik karakter” adını verdiğimiz ve sara benzeri beyin elektriksel bozuklukları sonrasında görülen bir davranış örüntüsü vardır. Bu kişiler sabırlarının zorlandığını veya haksızlığa uğradıkları zamanlarda “film koptu” diye tabir edilen durumu yaşar. Gözleri hiçbir şeyi görmez, karşısındakilere saldırabilir, eline geçen her şeyi fırlatabilir, yumruğuyla duvara vurarak kendisini yaralayabilir. Olay dakikadan fazla sürmez. Kişi bu öfke deşarjından sonra sakinleşir. Hatta birçok kez uyumak ister. Olaydan sonra genellikle aşırı pişmanlık yaşanır. Ancak bu tür nöbetler kişinin elinde değildir. Beyinde oluşan elektiriksel bir kontağın sonucudur.

Depresyon: Bilindiği gibi depresyonda serotonin adı verilen maddenin eksikliği söz konusudur. Bu madde öfke kontrolünde de önemli rol oynar. O yüzden depresyonda ilk belirti öfke kontrolsüzlüğüdür. Durduk yere sinirleniyorum, herkesi kırıyorum, hiçbir şeye tahammül edemiyorum diye yakınmalarla gelir. Beynin ön bölgesini etkileyen tümörler, iltihabi hastalıklar, travma ve sara hastalığı öfke kontrolünü bozmaktadır. Bir kaza sonrası beyninin ön bölgesinde hasar oluşan kişilerde en sık gözlenen bulgu öfke patlamasıdır. İnsanlar genellikle bunu kişilik değişimi gibi düşünür. Ancak sebep öfke kontrolüyle ilgili bölgenin harap olmasıdır.

Neler Yapılmalı Nasıl Yaklaşılmalı?

Normalin dışında bir öfke sorunun varsa mutlaka bir psikiyatriste danışılmalıdır. Psikiyatrist beyin kimyasıyla ilgili bir sorun düşünürse ilaç tedavisi düzenler. Birçok kişi uygun ilaç tedavisinden sonra rahatlamaktadır. Ancak kişilik faktörlerine ve davranış sorunlarına bağlı bir durum varsa öfke kontrolüne yönelik etkin psikoterapi programları uygulanmalıdır.

DOÇ. DR. ADNAN ÇOBAN

PSİKİYATRİST-PSİKOTERAPİST

Öfke Kontrol Bozukluğu Nedir? hakkında bilgi almak isterseniz eğer ki; İlgili linke tıklayabilirsiniz.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır