Tensip tutanağının diğer adı tensip zaptıdır. Tensip tutanağı; davanın açılmasından sonra mahkemenin davaya ilişkin yapılacak olan işleri belirttiği, dosyanın rotasını gösteren usulü işlemdir. Tensip tutanağı davanın açılmasından sonra ilk duruşmadan önce hazırlanır. Mahkeme duruşmadan önce duruşma günü belirler, dosyanın taraflarına (davacı, davalı, sanık, tanık, bilirkişi vb ) davetiye gönderir, ilgili kurumlardan müzekkere ile bilgiler talep eder. Bu tür hazırlık işlemlerinin düzenlendiği tutanağa; tensip zaptı adı verilir. Tensip zaptının başında;
Mahkememize tevzi edilmekle incelendi yazılıp gereği düşünüldü denilerek yapılacaklar sıra numarası ile yazılmaya başlanır. Ceza davalarındaki tensip zaptı maddelerine örnek verilecek olursa;
Tarafınıza tensip tutanağı geldiğinde dikkatle okumalısınız. Çünkü mahkeme tarafından gönderilen tensip zaptında yer alan bu hususlar eksiksiz yerine getirilmelidir. Davanın devamında bir hak kaybına uğramamak adına Kadim Hukuk ve Danışmanlık ile irtibata geçebilirsiniz.
Tensip tutanağı; ilk duruşmadan önce yapılacak iş ve işlemleri belirleyerek davayla ilgili bir yol haritası çıkarmak üzere hazırlanan aynı zamanda ilk aşamada değerlendirilmesi gereken taleplerin karşılandığı tutanaktır.
Tensibin amacı; hukuka uygun hükme ulaşmak için yargılamanın olanaklarını araştırarak, yerinde ve uygun adımlarla hükme erişmeyi kolaylaştırmaktır. Tensip, hukuk bilimin belirlediği usul ve esaslara göre bir davanın adil olan sonuçla sağlıklı şekilde sonuçlandırılması için izlenen bir rotadır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda tensip tutanağı düzenlenmesine ilişkin bir hüküm yer almamaktadır. Kanunda düzenlenmemiş olmakla birlikte tensip tutanağı hukuk davalarında çok önemli bir işleve sahiptir.
Hukuk davalarından olan boşanma davası, tazminat davası, miras, alacak, tapu iptal davası, icra davası vb. düzenlenen tensip tutanağı davanın gidişatını önemli ölçüde belirler. Mahkeme tensip tutanağı ile;
Delillerin gösterilmesi için tensip tutanağında verilen süre bağlayıcı değildir. Yargılamanın tensip zaptı düzenlenmesinden sonraki aşamalarından biri olan ön inceleme aşamasında ve sonrasında delillerin bildirilmesi mümkündür.
Davanın açılmasından sonra dilekçeler aşamasının başında her dosya için tensip zaptı düzenlenmelidir. Basit yargılama usulünün uygulandığı mahkemelerde tensip zaptının düzenlenmesiyle birlikte duruşma günü de verilmektedir.
Tensip tutanağında yer alacak hususlar hâkimin takdirinde olmak kaydıyla;
Gerekli görülen diğer hususlar yer alır.
Tensip tutanağı ile dava bir biçim ve yola girmekte, davacının ilk aşamada değerlendirilmesi gereken talepleri karara bağlanmakta, taraflara usul kuralları hatırlatılmakta, davanın mahiyetinin gerektirdiği işlemler yapılmakta ve daha da önemlisi nelerin incelenip değerlendirildiği ve nasıl bir yol çizildiği konusunda tüm dosyadaki belgelerin incelenmesi yerine tensip zaptına bakılarak bilgi sahibi olunabilmesi sağlanmaktadır. Öte yandan dosyayı toparlayan bir işleve sahip olan tensip zaptı sayesinde ayrı tutanaklar açılıp ayrı kararlar alınmak zorunda kalınmamaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes e-devlet (https://giris.turkiye.gov.tr/Giris/) üzerinden kendisinin taraf olduğu her türlü dava ve icra dosyasının bilgilerini görebilmektedir. E-devlet üzerinde vatandaşın taraf olduğu bir davanın aşamasında tensip hazırlandı ibaresi yer alıyorsa; “Mahkeme yukarıda anlattığımız şekilde tensip tutanağını hazırlamıştır.” Bu aşamadan sonra tensiple karar verilen hususlar taraflara tebliğ edilecektir. İçinde tensip zaptının bulunduğu tebligat yerleşim yeri adresine gelecektir.
Hukuk davalarında tensip tutanağının hazırlanması çok uzun sürmemekle birlikte bir hafta içerisinde hazırlandığı ifade edilebilir. Zira tensip tutanağında yer alması gereken hususlar bellidir ve bu doğrultuda kısa bir süre içerisinde hazırlanmaktadır.
Tensip zaptı, özünde mahkemenin duruşmaya yaptığı hazırlıkları belirtir. Hukuk davalarında 1-2 günde tensip zaptı hazırlanır. Ceza davalarında15 günlük iddianamenin kabulü süreci de bulunduğundan, tensip zaptının hazırlanması iddianamenin mahkemeye verilmesinden sonra 15-20 günü bulabilmektedir.
Tensip tutanağı düzenlendikten sonra davacıya tebliğ edilir ve dava dilekçesinin zorunlu unsurlarında eksiklik varsa eksikliği tamamlaması için gerekli ihtarı da içerir biçimde tebliğ yapılır. Davalıya ise aynı zarf içerisinde dava dilekçesi ve tensip tutanağı yer alacak şekilde tebliğ yapılmalıdır.
Hukuk yargılamasında davacıya gönderilen tensip tutanağında, dilekçesinin eksiksiz olup olmadığı belirtilir. Davacının dilekçesinde eksiklikler bulunması halinde bunlar açıkça belirtilerek HMK m. 119’a göre iki hafta içinde tamamlanması istenir. Davacının dilekçesinde bir eksiklik bulunmaması durumunda ise; dava dilekçesinin davalıya tebliği ile sonraki dilekçelerin karşılıklı olarak verileceğine ilişkin açıklama yapılır.
İddianamenin kabul edilmesinin ardından ceza davasıyla ilgili bir yol haritası çıkarabilmek maksadıyla tensip zaptı düzenlenmektedir. Ceza davalarında hukuk davalarından farklı olarak tensip tutanağının düzenlenmesi çok daha uzun sürebilmektedir. Bu süre iddianamenin mahkemeye sunulmasından itibaren yaklaşık 2-3 haftayı bulabilmektedir. Ayrıca davanın reddi, yetkisizlik ve görevsizlik gibi usule ilişkin kararların tensip zaptı ile verilmesi mümkündür. Dosyada tutuklu olması durumunda tutukluluğun değerlendirilmesi de tensip ile yapılarak, tutukluluğun devamına veya sonlandırılmasına tensiben karar verilir. Tensiple tahliye edilmesi durumunda da tensip kararı ile tahliye işlemleri yapılır.
UYAP vatandaş portalından (https://vatandas.uyap.gov.tr/main/vatandas/giris.jsp) sorgulandığında ya da UYAP sms sorgulamalarında dosya durumunun “Tensip Zaptı Hazırlandı” şeklinde görünmesi, dosyanın ilgili mahkemeye gönderildiğini ve tensip zaptının hazırlandığını ifade eder.
T.C.
Kırşehir
3. Asliye Ceza Mahkemesi Basit Yargılama Usulü Gereğince
Tensip Zaptı
Dosya No : 2023/… Esas
Hakim :
Katip :
Davacı : K.H.
Müşteki Sanık :1- Ad Soyad, T.C. No., Adres
Müşteki Sanık : 2- Ad Soyad, T.C. No., Adres
Müdafii : Av. Umur Yıldırım, Ankara
Suç : Basit Yaralama
Suç Tarihi ve Yeri : …/…/2023 Kırşehir/Merkez
Kırşehir Soruşturma Bürosu’nun …/…/2023 tarih ve 2023/… sayılı iddianamesi ile açılan dava mahkememize tevzi edilmekle incelendi.
Gereği Düşünüldü :
Bu nedenle dosyanın duruşma yapılmaksızın incelenmek üzere …/…/2023 tarih ve saat …:…’e bırakılmasına karar verildi.
Katip Hakim
T.C.
ANKARA
14. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
Tensip Tutanağı
DOSYA NO : Esas
HAKİM : …
KATİP : …
DAVACI : K.H.
MÜŞTEKİ : T.S
VEKİLİ :Av. Umur Yıldırım Koç Kule B Blok No:7 Söğütözü/Ankara
SANIK : M.T
SUÇ : Yazılı ve Görsel Medya İle Hakaret
SUÇ TARİHİ: 03.06.2020
Ankara Uzlaştırma Bürosu’nun 01/04/2021 tarih ve 2021/4212 sayılı iddianamesi ile açılan dava mahkememize tevzi edilmekle incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Katip Sicil No Hakim Sicil No
T.C.
Nurdağı
Asliye Hukuk Mahkemesi Tensip Tutanağı
Esas No : 2023/… Esas
Hakim :
Katip :
Davacı : (Ad Soyad) -T.C.No –
Vekili : Av. Umur Yıldırım
Davalı : Ad Soyad – T.C.No –
Dava : Tazminat (Trafik Kazası (Maddi Hasarlı) Nedenli)
Dava Tarihi : …/…/2023
Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydı yapıldı.
Gereği Düşünüldü :
A) Dava dilekçisinin HMK’nun 119 ve 121 maddelerinde düzenlenen unsurları taşıyıp taşımadığının tespiti ile eksiklik olması halinde eksikliğini giderilmesi için davacı tarafa 1 haftalık kesin seri verilmesine,
B) Dava dilekçisinin usulüne uygun olması halinde davalıya HMK’nın 122. Maddesi gereğince tebliğine,
A) Davalının dava dilekçesinin kendisine tebliğ tarihinden itibarine iki haftalık kesin süre içerisinde HMK’nın 126, 127 ve 129. Maddeleri gereğince cevap dilekçesi sunabileceği, ancak durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin bu süre içerisinde hazırlanmasının çok zor yahut imkansız olduğu durumlarda, yine bu süre zarfında mahkemeye dilekçe ile başvurması halinde talep ve durum değerlendirilerek talep haklı görüldüğünde cevap süresinin bitiminden başlamak, bir defaya mahsus olmak üzere ve bir ayı geçmemek üzere ek süre verilebileceği,
B) Cevap dilekçesini davacı sayı kadar örnek eklenmesi gerektiği,
C) HMK’nın 131/1 maddesi gereğince cevap dilekçesi verilmesinden sonra cevap süresi dolmamış olsa bile ilk itirazların ileri sürelemeyeceği,
D) HMK’nın 128. Maddesi gereğince süresi içerisinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalının davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkar etmiş sayılacağı, Hususlarının, iş bu tensip zaptının tebliği ile davalıya İHTAREN BİLDİRİLMESİNE,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda karar verildi. …/…/2023
Katip Hakim
e-imzalıdır e-imzalıdır
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/325 KARAR NO : 2019/383 KARAR TR : 20/05/2019 |
ÖZET: Karayolunda meydana gelen trafik kazasında uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk. |
K A R A R
Davacı : E.. K.
Vekilleri: Av. M. Ç. Av. S. I.
Davalı : Karayolları Genel Müdürlüğü
Vekilleri : Av. S. A.
O L A Y :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 08.04.2018 tarihinde davacıya ait 26 ... 797 plakalı araç ile çevreyolu Alpu kavşağı istikametinden Kartal kavşağı istikametine seyir halinde iken orta refüjden yola sarkan tel örgülere sol yan ve sol üst kısımları ile çarpması sonucu meydana gelen trafik kazası nedeniyle araçta meydana gelen hasar bedeli, değer kaydı ve ekspertiz bilirkişiye ödenen ücrete karşılık fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere 200,00.-TL zararın tazminine hükmedilmesi istemiyle10/05/2018 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.
ESKİŞEHİR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 08.11.2018 gün E:2018/225, K:2018/544 sayılı dosyasında; " ...Davacı, davalı Karayolları Genel Müdürlüğünün yol bakım ve onarımı görevinden kaynaklanan eksiklik nedeniyle kusurlu olduğunu ileri sürerek tazminat talebinde bulunduğuna göre hizmet kusuruna dayanmaktadır.
Karayolları Genel Müdürlüğü kamu tüzel kişisi olup kamu hizmeti görmekle yükümlü bulunması nedeniyle kamu hizmeti sırasında verdiği iddia olunan zararlardan dolayı oluşan sorumluluğu özel hukuk hükümlerine tabi değildir. Kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar, niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup bu zararların tazmini amacıyla anılan idarelere karşı hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun’un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekmektedir.
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 04.11.2015 tarih ve 2015/17-731, 2015/2366 K. (ve 5 adet emsal dosya) sayılı kararı ile de hizmet kusuruna dayanılarak açılan davalarda idari yargının görevli olduğu belirtilmiştir.
Mahkemenin görevli olması, 6100 sayılı HMK'nın 114/1 -c maddesine göre dava şartıdır. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir. (HMK 1. md.). “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.” (HMK 115. md.) Yasada açıkça dava şartlarının her aşamada mahkemece kendiliğinden araştırılacağı düzenlendiğinden henüz taraflara tebliğ yapılmadan tensip aşamasında dahi mahkemenin görevsiz olması halinde usulden red kararı verilebilir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20/12/2013 tarihli, 2013/4-1895 Esas, 2013/1668 Karar nolu ilamı ile davanın tensip ile birlikte dava şartı noksanlığından usulden reddedilmesinde HMK 30. maddesi de gözetildiğinde bir isabetsizlik olmadığı kabul edilmiştir.
Dolayısıyla somut olayda, davalı idare aleyhine kusurlu davrandığından bahisle tazminat davası açıldığından, hizmet kusuruna dayalı işbu davada idari yargının görevli olduğu” gerekçesiyle; davanın 114-1/b maddesi gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiş, istinaf edilmeyen kararın 09/01/2019 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Davacı vekili bu kez aynı taleple 29/03/2019 tarihinde idari yargı yerine müracaat etmiştir.
ESKİŞEHİR 1. İDARE MAHKEMESİ: 24/04/2019 gün, 2019/208 esas sayılı; "...2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 110. Maddesinde; "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir." kuralına yer verilmiştir.
2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun “Olumsuz Görev Uyuşmazlığı” başlıklı 19.maddesinde "Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararları üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı merciinin davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varması halinde, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvuracağı ve elindeki işin incelemesini de Uyuşmazlık Mahkemesi'nin karar vermesine değin erteleyeceği, yargı merciince önceki görevsizlik kararma ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyalarının Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderileceği" kuralına yer verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacı tarafından, 08/04/2018 tarihinde davacıya ait 26 AAG 797 plakalı aracın, Çevreyolu Alpu Kavşağı istikametinden Kartal Kavşağı istikametine seyir halinde iken, orta refüjden sarkan tel örgülere sol yan ve sol üst kısımlarının çarpması nedeniyle gerçekleşen trafik kazası sonucu meydana gelen zararlara ilişkin davalı idarenin hizmet kusuruna dayanılarak fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere 200,00.-TL maddi tazminat ödenmesine karar verilmesi istemiyle Mahkememizde bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Konu ile ilgili benzer bir uyuşmazlıkta 25/02/2019 tarih ve E:2019/76 ve K:2019/161 sayılı sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi kararında aynen; " 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. " gerekçesine yer verilerek adli yargı tarafından verilen görevsizlik kararı kaldırılmıştır.
Bu durumda, yukarıda yer verilen 2918 sayılı Kanunun 110. Maddesi hükmü ile Uyuşmazlık Mahkemesinin kararı birlikte değerlendirildiğinde, Karayolları Trafik Mevzuatından kaynaklandığı açık olan uyuşmazlığın çözümünde adli yargı mercilerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.
Öte yandan; tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davanın ilk olarak Eskişehir 2.Asliye Hukuk Mahkemesinde açıldığı ve adı geçen Mahkemenin 08/11/2018 tarih ve E:2018/225, K:2018/544 sayılı kararı ile uyuşmazlığın görüm ve çözümünde idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar verildiği, tarafların istinaf kanun yoluna başvurmaması üzerine 09/01/2019 tarihinde kesinleştiği görüldüğünden, görevli yargı yerinin belirlenmesi amacıyla dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, uyuşmazlığın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu sonucuna ulaşılan dava hakkında 2247 sayılı Yasanın 19.maddesi uyarınca görevli yargı merciinin belirlenmesi için dava dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine, dava konusu uyuşmazlığın esasının incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından karar verilinceye değin ertelenmesine" karar vererek dava dosyasını 2019/208 E. Sayılı üst yazı ile Mahkememize göndermiş, başvuru 26.04.2019 tarihinde kaydedilmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Başkan Hicabi DURSUN, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ'un katılımlarıyla yapılan 20/05/2019 günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME :
Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının, ekindeki adli yargı dosyası bilgileri ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU'nun davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava; davalı Karayolları Genel Müdürlüğünün sorumluluk alanında meydana gelen trafik kazasında oluştuğu ileri sürülen maddi hasar bedelinin, olayın oluşumunda kusuru olduğu ileri sürülen davalı kurumdan tahsili istemiyle açılmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiştir.
Aynı Kanunun, “Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri” başlıklı 7. maddesinde; “Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır:
a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,
b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek,
d) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak,
e) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek,
f) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak,
g) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek,
h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fiziki yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak,
j) Trafik zabıtasının görev ve yetkileri saklı kalmak üzere Bu Kanunun 13,14,16,17,18,47/a ve 65 inci maddeleri hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek; 47 nci maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen kural ihlallerinin tespiti halinde, durumu bir tutanakla belirlemek ve gerekli işlemin yapılması için en yakın trafik kuruluşuna teslim etmek,
k) Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmaktır” hükmüne yer verilmiştir.
Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır” denilmiştir.
2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)
Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.
Bu durumda,2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110.
Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden, Eskişehir 1. İdare Mahkemesi’nin başvurusunun kabulü ile Eskişehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08.11.2018 gün ve E:2018/225, K:2018/544 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
S O N U Ç :Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle, Eskişehir 1. İdare Mahkemesi’nin başvurusunun kabulü ile Eskişehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08.11.2018 gün ve E:2018/225, K:2018/544 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA 20/05/2019 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye
Hicabi Şükrü Mehmet Birol
DURSUN BOZER AKSU SONER
Üye Üye Üye
Süleyman Hilmi Aydemir Nurdane
AYDIN TUNÇ TOPUZ