"Hemoroid nedir?" sorusu, kalın bağırsaktan sonra yer alan anüse ya da makata ait damarlarda var olan problemlerden kaynaklanan hastalık olarak yanıtlanabilir. Bacaklarda bulunan varislere benzer bir hastalık olan hemoroid, anüs ya da makat bölgesinde bulunan damarların büyümesi veya şişmesiyle oluşur. Damar yumakları oluşmasına neden olan hastalıkta zaman zaman damar yumakları anüsten dışa sarkabilir. Bazı vakalarda ise damar yumakları sıkışmaya bağlı olarak kanama yapabilir. Hemoroid, tedavisi olan bir hastalıktır ancak tedavi edilmediğinde zamanla damarların oluşturduğu yumaklar makatın dışına çıkarak basur memesi olarak adlandırılan yapının ortaya çıkmasına neden olur. Merak edilen sorulardan biri olan "Basur ne demek?" sorusu da bu şekilde de cevaplanabilir. Hemoroid türleri, internal ve eksternal olmak üzere ikiye ayrılır. İnternal hemoroid ya da farklı bir deyişle iç hemoroid, çoğunlukla ağrıya yol açmazken eksternal olarak tanımlanan dış hemoroid, genelde sancılıdır. Genişleyen damarlarda pıhtı oluşur, şiddetli ağrı, şişlik ve kızarıklık gibi basur belirtisi görülür. Sıkça sorulan "Basur nedir?" sorusu bu şekilde de yanıtlanabilir.
Basur tedavisi, hastalığın evresine göre farklı şekillerde yapıldığından hemoroid evrelerinin bilinmesi son derece önemlidir. Basur nedir resimli olarak incelendiğinde, bölgedeki sarkmanın şiddeti ve basurun evreleri görülebilir. Hemoroid toplam 4 evreden oluşur:
Basur, anüs çevresindeki damarların gevşemesine bağlı olarak oluşan damar topağının, makat dışına sarkması ile karakterize olan hastalıktır. Basur; anüs içinde, kalın bağırsağın son kısmı olan rektumun alt kısmında ya da anüs çevresindeki derinin alt katmanında oluşur. Kadın ve erkeklerde yaygın olarak görülen hemoroide, her 4 kişiden birinde rastlanır. Basur belirtileri, hemoroid türüne göre farklılık gösterir:
Vücudun dışına sarkan basur türü olan eksternal hemoroid; zorlanmayla, ıkınmayla ve temizlenme sırasında kötüleşebilir. Sıklıkla görülen dış hemoroid belirtileri şu şekildedir:
Makatın iç tarafında oluşan basur türü olarak tanımlanabilen internal hemoroid, çoğunlukla ağrıya yol açmaz. İç hemoroid, şu belirtilere yol açabilir:
Hemoroid belirtileri, basur haricinde sindirim sistemine ait farklı hastalıklarda da görülebilir. Özellikle makattan kan gelmesi, ülseratif kolit, Crohn hastalığı, kolon ya da rektum kanserlerinde de görülebilir. Bu yüzden hemoroid, bitkisel tedavi yöntemleriyle ya da hekime danışılmadan kullanılan basur ilacı ile tedavi edilmeye çalışılmamalıdır. Hemoroid ilaçları ya da "hemoroid kremleri, yalnızca hekimin reçete etmesi durumunda, önerilen doz ve süreyle kullanılmalıdır. "Basur memesi nasıl geçer? sorusunu yanıtlamadan önce sıklıkla sorulan "Hemoroid neden olur?" ya da diğer bir deyişle "Basur neden olur?" sorularına yanıt vermek gerekir.
Anal kanalda bulunan toplardamarlar hemoroid olarak tanımlanır. Toplardamarların genişlemesi ya da şişmesiyle birlikte kişide kanama, ağrı ve / veya kaşıntı gibi belirtilere yol açar. 20 yaşından önce nadiren görülen hastalık çoğunlukla 45 ila 65 yaş arasındaki kişilerde görülür. Toplumda oldukça sık görülen basur, çoğunlukla uzun süren kabızlığa ve tuvalette fazla vakit geçirmeye bağlı olarak oluşur. Dışkılama sırasında zorluk yaşanması, bölgedeki kan akışı etkiler. Zamanla damarlardaki kan, bölgede havuzlanarak hemoroid oluşumuna yol açar. Bu durum aynı zamanda gebelik sırasında görülen basurun da sebebidir.
Hemoroid problemi yaşayan kişilerin büyük bir bölümü, doktora gitmekten çekinir. Bu yüzden kişi, çevresinden duyduğu, basur kremi ya da hemoroid ilacı kullanarak rahatsızlığını gidermeye çalışır. Hemoroid kanaması gibi yaygın görülen basur belirtileri varlığında, doktor tavsiyesi olmaksızın hemoroid kremi kullanılması, hastalığın tedavi sürecinin uzamasına ya da altta yatan farklı hastalığın geç tanı almasına yol açabilir. Bu noktada sıklıkla karşılaşılan sorulardan biri de "Basur için hangi doktora gidilir?" şeklindedir. Hemoroid rahatsızlığı için kişinin genel cerrahi polikliniğine başvurması gerekir. Hekim, öncelikle kişinin öyküsünü dinler ve ardından fizik muayenesini yapar. Dış hemoroid varlığında tanı hızlıca koyulabilir. İç hemoroid tanısı içinse anal kanal, rektum muayenesi ya da kolonoskopi gibi ek tetkikler yapılması gerekebilir. Elde edilen bulguların sonucunda tanı koyulur.
Eksternal hemoroid, kişide rahatsızlık oluşturmuyor ya da kişinin yaşam kalitesini düşürmüyorsa tedavi edilmesi gerekmeyebilir. İç hemoroidler ise ilaçlı olarak tedavi edilir. Hemoroid evresi de hastalığın tedavi yönteminin farklılaşmasına neden olur. 1. ve 2. evre hemoroidlerin tedavisi çoğunlukla ilaçlı olarak yapılır. Tedavi için hekim, krem, pomat ya da tablet şeklinde ilaçlar reçete edebilir. Bu ilaçlar makat bölgesindeki yanma, ağrı ya da şişliğin giderilmesini, makat kasların gevşemesini ve hemoroidin rahatlamasını sağlar. Basur ameliyatı olmaksızın yapılan bir diğer tedavi yöntemi de oturma banyosudur. Kişinin ılık su dolu küvete oturmasıyla uygulanan bu tedavi şeklinde, hemoroidin rahatlaması sağlanır. Skleroterapi ile yapılan tedavide ise bölgeye enjeksiyon yapılarak oluşan sarkmalar giderilebilir. Bunların dışında 2. ve 3. evre hemorodilerde çeşitli günübirlik girişim gerektiren işlemler de yapılabilir. Hangi işlemin yapılacağına muayene ve değerlendirmeler sonrası karar verilir. 3. ve 4. evre hemoroidlerde ise tedavi, hemoroid ameliyatı ile yapılır. Genel ya da lokal anestezi altında yapılan operasyonlar, hemoroid tedavisinde en etkili yöntemlerdir. Hemoroid ameliyatı sonrası basurun tekrarlama ihtimali son derece düşüktür.
Eğer sizde ya da bir yakınınızda hemoroid varsa tanı ve tedavi yöntemleri hakkında ayrıntılı bilgi almak için en yakın sağlık kuruluşuna başvurabilirsiniz.
Günümüzde genellikle kabul edilen görüşe göre, 1-2 yaş arasında torbaya indirilmeyen testiste sperm hücrelerini taşıyan kanalların tıkanma riski çok yüksektir. Bu da ileride çocuk sahibi olma şansını azaltır.
İnmemiş testiste ileride 2-5 kat daha fazla kanser gelişme riski olduğu bildirilmiştir. Testisin erken indirilmesi bu riski -sıfıra düşürmese de- azaltır.
Ayrıca, inmemiş testisin damarlarının dönmesi (torsiyon) ve travmaya uğrama riskleri de inmiş olanlara göre daha yüksektir.
Sonuç olarak, 1 yaşına kadar kendiliğinden torbaya inmemiş olan testisin 1 yaşından sonra gecikmeden indirilmesi gerekir. Amerika Birleşik Devletlerinde inmemiş testisin ameliyatı 6 ay-1 yaş arasındadır.
İnmemiş testis hormon tedavisiyle de indirilmeye çalışılsa da, günümüz tıp bulgularına göre bunun yeri neredeyse kalmamıştır. En doğru tedavi seçimi, inmemiş testisin ameliyatla torbaya indirilmesidir. Genellikle beraberinde bulunan kasık fıtığı da aynı anda onarılır.
Doğuşta torbada olan bir testis sonradan çeşitli nedenlerle yukarıya kaçabilir (edinsel kriptorşidizm). Bunun kesin nedeni bilinmemektedir. Utangaç (retraktil) testislerde bu risk daha fazladır. Bu nedenle utangaçlığı çok belirgin olan testisleri, hastanın özelliğine göre 6 ay-1 yıl aralıklarla düzenli takip etmek gerekir.
Ayrıca kasık bölgesindeki fıtık, hidrosel gibi bazı ameliyatlardan sonra da testis yukarı kaçabilir.
Hangi nedenle olursa olsun, testis torbaya hiç inmeyecek şekilde kasık bölgesine kaçmışsa ve sürekli kasıkta ise tartışmasız olarak ameliyatla torbaya indirilmelidir.
Doğuştan hiç inmemiş olan bir testis en geç 1 yaşına kadar kendiliğinden torbaya inmemişse, bir yaşını doldurmuş bir çocukta artık bekletilmeden cerrahi olarak indirilmelidir. Hatta günümüzde birçok yayın, 6 aydan sonra testisin kendiliğinden torbaya inme şansı olmadığı için, 6 ayını geçmiş bir çocukta testisin bekletilmeden ameliyatla torbaya indirilmesi gerektiğini vurgular. Bu görüş artık klasik kitaplara da geçmiştir.
Çocukta aynı tarafta inmemiş testisle birlikte kasık fıtığı da varsa, kasık fıtığının boğulma tehlikesi her an var olduğu için, bebek 6 aylıktan da küçük olsa en kısa zamanda ameliyat edilmelidir.
Daha önce torbada görülen, yani inmiş olan testis sonradan kasığa kaçmışsa buna asendan testis denir. Germ hücre sayısının azalmasından dolayı (kısırlık riski) bunların da inmemiş testis gibi değerlendirilmesi önerilir ve bekletilmeden cerrahi olarak torbaya indirilmelidir.
Yapılan araştırmalar göstermiştir ki, testisi torbaya indirmek için tek başına hormon tedavisinin etkisi ve yararı çok yetersizdir. Bu nedenle, zaman zaman uygulayanlar olsa da, hormon vererek testisi torbaya indirme yöntemi yıllardır rafa kaldırılmıştır ve benimsenmemektedir. İnmemiş testisi aşağı indirmek için değil ama o testisin daha iyi çalışması için ameliyattan önce hormon verilmesi uygulamalar arasındadır. Testisi torbaya indirmenin günümüzdeki en geçerli yolu ameliyattır.
İnmemiş testisin torbaya indirilmesi kısırlık riskini azaltır ama tamamen ortadan kaldırmaz. İki taraflı inmemiş testisi olanların çocuk sahibi olma şansı çeşitli yayınlara göre %35-65 arasında değişir. Tek taraflı inmemiş testisi başarılı bir ameliyatla erken indirilen, diğer testisi torbada (skrotumda) ve sağlıklı bir yapıda olan kişinin çocuk sahibi olma şansı neredeyse normale yakındır (%81-90 arasında).
Unutulmamalıdır ki, her cerrahi işlemin bir riski vardır. Bu risklerin (komplikasyon) en hafifi ameliyat yerinde enfeksiyon gelişmesidir.
Her şeyden önce, kasıkta bile olsa, her testisin torbaya sağlıklı bir şekilde indirileceğinin garantisi yoktur. Başarıyı belirleyen en önemli etkenlerden biri testisin damarlarının uzunluğudur. Bazı durumlarda karın içine uzatılan kesiyle testisin damarlarını serbestleştirmek gerekebilir (testisin ana damarı böbrek damarından geliyor). Ayrıca, testis karında ise, yeri ve uzaklığı nedeniyle o testisi sağlıklı olarak aşağı indirebilme başarısı biraz daha düşer. Bunlara ek olarak, ameliyatı yapacak cerrahın bu konudaki tecrübesi ve titizliği başarıyı etkileyen en önemli faktörlerdendir.
İnmemiş testis ameliyatının en önemli komplikasyonlarından biri, -indirilse bile- testisin küçülüp atrofiye gitmesi, sonra da yok olmasıdır. Görünürde testisin damarlarında hiçbir yaralanma olmasa, damarlar gergin olmasa bile, ameliyattan sonra erken dönemde testisin damarlarında oluşabilecek bir spazm, buradan geçen kanın azalmasına ve testisin giderek küçülmesine, hatta yok olmasına sebep olabilir.