Sağlıklı (kompleks) karbonhidratlar: Karbonhidratlar yaşam için gerekli üç ana besin grubundan biri olup başlıca enerji kaynağıdır. Karbonhidratlar protein ve yağlara göre glukoz düzeyleri üzerinde çok daha fazla rol oynar. Ancak karbonhidrat içermeyen sağlıklı bir beslenme planı düşünülemez. Karbonhidratlar söz konusu olduğunda akılcı davranmak gerekir. Gıdalarla alınan tüm karbonhidratlar (basit şekerler, kompleks karbonhidratlar) vücutta yıkılarak glukoza dönüşür. Kompleks karbonhidratların yıkımı daha uzun sürede gerçekleşir. Yavaş sindirildiği için emilim daha yavaş ve dengelidir. Bu nedenle basit karbonhidratların neden olduğu ani kan şekeri yükselmesi ve aşırı insülin salınımı görülmez. Gerekli lifi sağlayıp uzun süre tokluk hissi verirler. Beyaz ekmek, makarna, pirinç, mısır, mısır gevreği, şekerli gıdalar yerine meyve, sebze, tam tahıl, kuru baklagiller (fasulye, nohut, bezelye ve mercimek) ve düşük yağ içeren süt ürünleri gibi sağlıklı karbonhidratlar tercih edilmelidir.
Liften zengin gıdalar: Bitkisel kaynaklı gıdaların sindirilemeyen ve emilemeyen kısımlarıdır. Kardiyovasküler hastalık riskini azaltır ve kan şekerini düzenler. Sebzeler, meyveler, kabuklu yemişler, kuru baklagiller (fasulye, nohut ve bezelye), tam buğday unu ve buğday kepeği liften zengindir.
Balık: Haftada en az 2 kez tüketilmelidir. Omega-3 yağ asitlerini içerir. Izgara tercih edilmelidir.
İyi yağlar: Tekli ve çoklu doymamış yağlar tercih edilmelidir. Badem, ceviz, zeytin, zeytin yağı vb kolesterolü düşürür. Ancak yağların kalori içeriğinin yüksek olduğu unutulmamalıdır.
Bir besinin ne kadar hızlı glukoza dönüştüğünün işaretidir. Glisemik yük (GY) ise bir besinin hem glisemik indeksini hem de içerdiği glisemik yükü yansıtır. Yüksek Gİ olan gıdalar kan şekerini hızlı yükselttiği için tercih edilmemelidir. Beyaz ekmek, beyaz pirinç, patates, fırınlanmış gıdalar, tatlılar ve işlenmiş gıdaların çoğu yüksek Gİ sahibidir ve kaçınılmalıdır. Sebzeler, meyveler (meyve suyu hariç), kabuklu yemişler, tam tahıl, kuru baklagiller, kahverengi pirinç, tam tahıllı ekmek ve makarnalar düşük glisemik indekse sahiptirler ve tercih edilmelidirler.
Diyetisyen desteği almanız önemlidir. Özellikle kan şekeri dengeniz ve kilonuz hedefte değilse size önerilen kalori sınırında kalmanız önerilmektedir.
Bu gıdaların hiçbiri diyabet tedavisinde bir mucize değildir. Az sayıda çalışmada kan şekeri düzeylerini bir miktar düşürdükleri gösterilmiş olmasına rağmen yeterli kanıt yoktur. Pişirmenin ve diğer gıdalarla birlikte tüketilmelerinin ne tür etkilere yol açacağı hakkında da yeterli veri mevcut değildir. Bu gıdaların tüketimi doktorunuzu danışmadan ve düzenli kan şekeri ölçümü yapmadan ilaç veya insülin tedavinizi kesmeniz veya azaltmanız anlamına gelmez.
Tarçın: Günde 1 tatlı kaşığı tarçın açlık kan şekerini düşürüp, insülin duyarlılığını artırır.
Enginar, kereviz ve soğan: Enginarın içindeki cynarin kan şekeri düşürücü özelliğe sahiptir, soğan kan şekeri düşürücü özelliği olan kromyum içerir.
Asitli meyveler: Kan şekerini düşürücü etkileri olmasına rağmen içerdikleri şeker nedeni ile fazla tüketildiğinde kan şekerini yükseltirler (portakal, greyfurt, ananas, çilek, yaban mersini, nar, kivi, ekşi elma ve vişne).
Sirke ve limon suyu: Asitli gıdalar mide boşalmasını yavaşlatıp kan şekerinin hızla yükselmesini engeller. Salatalara ilave edilebilir.
Yaban mersini: Bir çalışmada yaban mersininden hazırlanan bir ekstrenin insülin duyarlılığını azaltıp, diyabet gelişimini önlediği gösterilmiştir.
Baharatlar: Bir çalışmada glukoz ve kolesterol metabolizması üzerine olumlu etkileri olduğu gösterilmiştir.
GLP-1, vücudunuzun kan şekerini ve hemoglobin A1C’yi düşürme becerisinden yararlanır; yararları ve yan etkileri hakkında bilgi edinin.
Düzenli egzersiz, kan şekeri düzeylerinizi kontrol etmenize, kilo vermenize ve hem fiziksel hem de zihinsel sağlığınızı iyileştirmenize yardımcı olabilir.
Diyabet hastalarının yaşam kalitesi ve standartları sağlıklı beslenme alışkanlıklarına göre değişiklik gösterir. Diyabet diyeti ile yaşam standartlarını yukarı çekmeleri ise mümkündür. Diyabet hastalığı ile ilk kez Mısırda karşılaşılmıştır. Diyabet rahatsızlığı olan kişi için “O kadar susamıştı ki Nil nehrini içebilirdi” şeklinde hastanın susuzluk hissini belirtmişlerdi.
Diyabet vücutta çevresel veya genetik faktörlere bağlı olarak pankreastan insülinin salgılanamaması veya yeterince salgılanamaması durumuna bağlı olarak gelişmektedir.
Diyabet rahatsızlığı Tip 1 ve Tip 2 diyabet olarak ikiye ayrılmaktadır.
İnsülin kullanmaya bağımlı olan kişilerde görülen diyabet rahatsızlığıdır. Genellikle Tip 1 diyabet çocuk yaşlarda görülmeye başlanmaktadır. Tedavi sürecinde hastanın vücudunda hiç insülin salgılanmadığı için dışarıdan insülin alması gerekmektedir. Sürecin sağlıklı beslenme ile de desteklenmesi şarttır. Tip 1 diyabet otoimmün bir hastalık çeşididir. Vücut bağışıklık sistemi ile ilgili ciddi bir problem yaşadıktan sonra insülin salgılayan hücreleri harap etmektedir. Bu hücre harabiyetinin ardından ise vücut %90 dolaylarında insülin üretemez hale gelmektedir. Bu durum şeker hastalarının genelinde %10-15 dolaylarında görülmektedir.
Tip 2 diyabet toplumda daha sık karşılaşılan insüline bağımlı olmayan şeker hastalığıdır. Tip 2 diyabette vücutta insülin salgılanmaktadır. Ancak hücre reseptörleri bozulduğu için glikoz hücre içine alınamamakta ve buna bağlı olarak kandaki seviyesi yükselmektedir. Tip 2 diyabet genellikle yetişkin bireylerde ve aşırı kilo problemi olan kişilerde sık rastlanmaktadır. Tip 2 diyabet şeker hastalarının %80-85’lik kısmını oluşturmaktadır. Bu hastalık genellikle tansiyon, obezite, yüksek trigliserit seviyesi, göbek bölgesi yağlanma gibi problemleri olan sağlıksız yaşam biçimine sahip bireylerde görülen bir yaşam biçimi hastalığıdır.
Sağlıklı bireylerde açlık kan şekeri 70-100 mg/dl arasında olmalıdır. Açlık kan şekerini doğru ölçmek için 6-8 saat açlıktan sonra ölçüm yapmaya özen göstermelisiniz. En doğru açlık şeker ölçümünü sabah aç karnına yaptığınızda elde edeceksinizdir. Tokluk kan şekeri ise yemek yedikten 2 saat sonra bakılması gereken kan şekeri sonucudur. Tokluk kan şekeri yemek bitiminden 2 saat sonra değil ilk lokmanızı aldıktan 2 saat sonra ölçülmelidir. Tokluk kan şekeri 100-140 mg/dl arasında olmalıdır.
Ancak şeker hastasıysanız bu değerler sizde farklılık gösterebilmektedir. Açlık kan şekeriniz 90-130 mg/dl arasında, tokluk kan şekeriniz ise 160 mg/dl altında ise kan şekeri dengelidir.
Şeker hastalarında kan glikoz seviyesinin yükselmesine bağlı olarak birçok belirtiye rastlanmaktadır. Şeker hastalarında sık idrara çıkmak, aşırı susama, açlık hissetme ve doygunluk hissinin oluşmaması, ağızda aseton kokusu oluşması, gözlerde kızarıklık, asabiyet ve sinirlilik, yaraların geç iyileşmesi, cildin kuru ve kaşıntılı olması, uzun süre aç kalındığında el ve ayaklarda titreme oluşması, soğuk ter boşalması, çok yemek tüketilmesine rağmen zayıflık, halsizlik hissi, gözlerde bozukluk görülmesi gibi belirtilere rastlanmaktadır.
Sağlıklı bireylerde böbrekler, kan glikozunu filtreleyerek idrara kaçmasını engellerken diyabetik bireylerde kan şekerinin yükselmesine bağlı olarak glikoz idrara geçer ve kan şekerinin düşürülmesi adına sık sık vücut idrara çıkma ihtiyacı hisseder. Aşırı idrara çıkıldığı ve kan şekeri yükseldiği için de aşırı susuzluk hissi oluşur.
Diyabetik kişilerde insülin reseptörleri bozuk veya insülin olmadığı için kişi karbonhidrat tüketse bile kana karışan glikoz hücre içine geçemez ve doygunluk hissinin oluşmaz.
Kandaki glikoz kullanılmadığı içinde hücreler enerji ihtiyacını yağ dokusunu yakarak karşılamaya başlarlar. Yağ asitlerinin sindirilip kullanılmasıyla birlikte ağızda aseton kokusu hissedilmektedir. Bu durum diyabetik ketoasidoz olarak da adlandırılmaktadır.
Diyabet tedavisinin amacı kan şekerini dengeleyerek normal değer aralığına gelmesini sağlamaktır. Çok yüksek veya çok düşük olması kişinin sağlık durumu için oldukça tehlikelidir. Kan şekerinin dengelenmesi oluşabilecek komplikasyon riskini azaltmak ve genel sağlık durumunun iyileştirilmesi adına oldukça önemlidir. Kan şeker düzeyinizi olabildiğince erken normal değer aralığına getirmek aynı zamanda da organların minimum hasar almasını sağlayacaktır.
Diyabet tedavisinde en önemli süreç beslenme tedavisidir. Son zamanlarda sağlıksız beslenme alışkanlıkları yüzünden şeker hastası olan kişi sayısı artmıştır. Sağlıklı yaşam tarzı ve diyabetik diyet ile diyabet hastalığı önlenebilir.
Diyabet tedavisinde sağlıklı beslenme kadar sürecin egzersiz ile desteklenmesi de çok önemlidir. Egzersiz ile vücudun kandaki şekeri daha iyi kullanmasını sağlanırken aynı zamanda hücrelerin insüline olan duyarlılığını da arttırmaktadır. Egzersiz vücuttaki yağ yakımını hızlandırdığı ve hücrelerin insüline olan yanıtını arttırdığı için diyabetik kişilerde büyük önem taşımaktadır. Egzersiz olarak özellikle yürüyüş ve yüzme tercih edilebilmektedir.
Diyabet tedavisinde önemli aşamalardan birisi de ilaç tedavisidir. Tip 1 hastalarının tedavisinde insülin kullanılması şarttır. Tip 2 diyabette ise doktor görüşüne göre farklılık göstermektedir. Genellikle kan şekeri ilaçla kontrol altında tutulabilen kişilerin tadavi süreci diyabetik ilaçlar ile doktor kontrolünde gerçekleştirilmektedir. Beslenme, diyabetik ilaçların kullanımı ve şeker takibi konusunda diyabetik vakıflardan da eğitim desteği alınabilmektedir.
Diyabet diyeti, normal öğün zamanlarında düzenli olarak günde üç öğün yemek yemeye dayanır. Bu, vücudunuzun ürettiği veya bir ilaçla aldığı insülini daha iyi kullanmanıza yardımcı olur. Bunların yanında sağlıklı ara öğünler de vardır. Fakat kan şekerini aniden yükselten yiyeceklerden uzak durmak gerekir. Aslında bu diyet her insan için sağlıklı bir beslenme düzenidir. Aşağıda diyabet hastalarının tüketmesi önerilen besin gruplarını ve örnekleri bulabilirsiniz:
Sağlıklı Karbonhidratlar
Tüm karbonhidratları kesmenize gerek yoktur. Bunların sağlıklı olanlarını aşırıya kaçmadan tüketmeniz gerekir:
Lifli Besinler
Lifli besinler uzun süre tok kalmanızı sağlar, sindirim sistemini düzenler ve kan şekerini aniden yükseltmez. Bu nedenle diyabet hastaları için vazgeçilmezdir:
Balık ve Deniz Mahsulleri
Haftada en az iki kez balık yemeniz önerilir. Somon, uskumru, ton balığı ve sardalya gibi balıklar, kalp hastalığını önleyebilecek omega-3 yağ asitleri bakımından zengindir. Uskumru gibi yüksek cıva içeren balıklardan ve kızarmış balıklardan kaçının. Bunları ızgara, buğulama ya da fırında pişirebilirsiniz.
Sağlıklı Yağlar
Katı yağlar, et yağları ve kızartma usulü pişirilmiş yemekler sizin için uygun değildir. Bunların yerine sağlıklı yağları koyabilirsiniz. Bazı sağlıklı yağlar kolesterolünüz için iyidir. Fakat yine de aşırı miktarda yağ kullanmamanız gerekir. Bunlar:
Diyabet hastalarının beslenmesinin en temel kurallarından biri kan şekerini hızlı yükselten besinlerden kaçınmaktır. Ayrıca sağlıklı ve düzenli beslenmek hastalığı kontrol altında tutmak ve zamanla yol açabileceği hastalıkları önlemek için iyidir. Kan şekerinizi çok hızlı yükselttiği için kaçınmanız gereken besinler:
Diyabet hastalarının beslenme düzeni tamamen kan şekerini düzenlemeye yöneliktir. Zararlı karbonhidratları azaltmak, katı ve trans yağları azaltmak ve öğünleri düzenli yemek bunun için temeldir. Bazı gıdalar kan şekerini kontrol altına tutarken sağlıksız yemeklerin de yerine geçer. Fakat sağlıksız alternatifleri tüketmeye devam ederken bunları yanına eklemek çözüm değildir. Kaçınmanız gereken besinlerin yerine aşağıdakileri koyabilirsiniz:
Somon, sardalye, ringa balığı, hamsi ve uskumru, ton balığı kalp sağlığı için büyük faydaları olan omega-3 yağ asitleri DHA ve EPA’nın harika kaynaklarıdır. Bu yağlardan düzenli olarak yeterince almak, özellikle kalp hastalığı ve felç riski yüksek olan diyabetli kişiler için önemlidir. Haftada 1-2 kez balık tüketebilirsiniz. Fakat yağda kızartmamanız önerilir.
Yeşil sebzeler son derece besleyicidir ve kalorisi düşüktür. Ayrıca sindirilebilir karbonhidratlar veya vücut tarafından emilen karbonhidratları çok düşüktür. Bu nedenle kan şekeri seviyelerini yükseltmezler. Ispanak, lahana, maydanoz ve diğer yeşil yapraklı sebzeler, C vitamini de dahil olmak üzere birçok vitamin ve mineral için iyi kaynaklardır.
Yumurta uzun süre tok kalmanızı sağlar ve kalp sağlığı için de iyidir. Yumurtalar iltihabı azaltır, insülin duyarlılığını iyileştirir, iyi kolesterolü artırır. Fakat aşırı değil yeterli tüketmek gerekir. Günde 2 yumurta yiyebilirsiniz.
Taze fasulye, kuru fasulye, mercimek ve diğer tüm baklagiller diyabet için iyidir. Bunlar kan şekerini aniden yükseltmez, sizi uzun süre tok tutar. Kalp hastalıklarını önlemek için de iyi bir alternatiftir. Fasulye, B vitamini, faydalı mineraller (kalsiyum, potasyum ve magnezyum) ve lif açısından zengin bir baklagil türüdür.
Süzme olmayan yoğurtlar diyabetler için faydalıdır. Her gün bir yemek yanına ya da ara öğün olarak tüketebilirsiniz. Bazı araştırmalar, yoğurt gibi belirli süt ürünlerini yemenin kan şekeri yönetimini iyileştirebileceğini ve belki de kısmen içerdiği prebiyotikler nedeniyle kalp hastalığı risklerini azaltabileceğini göstermektedir.
Düzenli olarak belirlenen zamanlarda yemek önemlidir. Düzenli bir yemek programını sürdürdüğünüzde, vücudunuz kan şekeri seviyelerini ve kilonuzu daha iyi düzenleyebilir. Her öğün için orta ve tutarlı porsiyon boyutlarını hedefleyebilirsiniz. İnsülin kullanan Tip 1 ve Tip 2 şeker hastaları 3 öğünü, belli saatlerde yemelidir; kahvaltı, öğlen yemeği ve akşam yemeği. Bunlara ek olarak küçük ara öğünlere ihtiyaçları olabilir. Bunlar da 3 ara öğün şeklinde olur ve kahvaltı ile öğle yemeği arasında 1 ara öğün, öğle ile akşam yemeği arasında 1 ara öğün ve gece yatmadan önce 1 ara öğün şeklindedir.
İnsülin kullanıyorsanız enjeksiyondan sonra hemen yemek yanlıştır. Bunun yerine 30 dakika bekledikten sonra yemeniz gerekir. Düzenli olarak küçük öğünler yiyebilirsiniz. Günde 3 ana öğün ve 3 ara öğün yeterlidir. Düzenli yemek, porsiyonlarınızı kontrol altında tutmanıza yardımcı olacaktır. Güne güzel bir kahvaltıyla başlamak yararlıdır. Sabit kan şekeri seviyelerinin yanı sıra enerji sağlayacaktır.
Bazı şeker hastalarının her gün yaklaşık aynı saatte yemek yemeleri gerekir. Diğerleri yemek zamanlaması konusunda daha esnek olabilir. Diyabet ilaçlarınıza veya insülin türüne bağlı olarak, her gün aynı saatte aynı miktarda karbonhidrat yemeniz gerekebilir. “Yemek zamanı” insülini alırsanız, yeme programınız daha esnek olabilir.
Bazı diyabet ilaçlarını veya insülini kullanırsanız ve bir öğünü atlar veya ertelerseniz, kan şekeri seviyeniz çok düşebilir. Doktorunuza ne zaman yemeniz gerektiğini ve fiziksel aktiviteden önce ve sonra yemek yemeniz gerekip gerekmediğini sorabilirsiniz. Fakat Tip 2 diyabet hastalarının birçoğu için 3 öğünü aksatmadan tamamlamak önemlidir.
Tip 1 diyabet hastaları genellikle zayıftır. Bu yüzden kilo vermemesi gerekir. Ancak Tip 2 diyabet hastalarında görülen aşırı kilo şeker regülasyonunu bozmakta ve sağlığı olumsuz etkiler. Bu yüzden Tip 2 diyabet hastaları kullandıkları şeker hapları veya aldıkları insülin dozları doğrultusunda diyabetik diyet uygulamalıdırlar. Kişinin yaş, boy, metabolizma hızı, cinsiyet, metabolik rahatsızlıkları, günlük fiziksel aktivite düzeyi göz önünde bulundurularak günlük alması gereken kalori miktarı hesaplanmalı ve ona uygun diyet planlaması yapılmalıdır.
Kan şekerini dengeleyecek açlık hissi uyandırmayacak bir liste için diyetisyen desteği mutlaka alınmalıdır. Kişinin günlük aldığı enerjinin %55-60’ı karbonhidrat, %12-15’i protein ve %25-30’u yağdan gelecek şekilde diyet programları desteklenmelidir.
Diyabet hastaları kilo vermek amaçlı diyet yaptıklarında hızlı kilo verebilmek adına çok düşük kalorili ve şok diyetler yapmamalıdırlar. Ayrıca diyabetik diyetlerden karbonhidrat içerikli besinler tamamen çıkartılmamalıdır. Diyet programları 3 ana 2-3 ara öğün şeklinde hazırlanmalıdır. Ana öğünler protein içeren et, tavuk, balık, köfte, kuru baklagiller, peynir, yumurta, sebze, gibi protein ağırlıklı besinler ile desteklenirken ara öğünlerde ise taze meyve, kuruyemiş, ayran, peynir, kefir, tahıllı galeta, süt gibi kan şekerinin dengelenmesine yardımcı besinler tercih edilmelidir.
Glisemik indeksi düşük besinler ile diyet programları oluşturulmalıdır. Bu şekilde sağlıklı bir zayıflama süreci gerçekleşecektir.
Kilo verme süreci bitki çaylarıyla da desteklenebilmektedir. Diyetisyeninize sorarak size en uygun bitki çayını da belirleyebilirsiniz. Diyet uygulayan kişilerin ayda 2 ile 5 kilo arasında kilo kaybına uğramaları normaldir. Kısa sürede hızlı kilo kayıplarının olması kan şekeri dengesini bozabileceği için önerilmemektedir.
Tanı konulmamış insanların vücut ağırlığının %7’sini vermesi diyabet riskini yarı yarıya azaltır.
Bunu yapmak için saplantılı bir şekilde kalori saymanıza veya kendinizi aç bırakmanıza gerek yoktur. En yararlı stratejilerden ikisi, düzenli ve sağlıklı bir yemek programını takip etmek ve hareketli olmaktır. Eğer fazla kiloları olan bir diyabet hastasıysanız, diyabeti yönetmek için sağlıklı beslenmeye başladığınızda kilo vermeye de başlarsınız.
Fazla kiloları vermek hem kan şekerinizi düzenlemeye hem de kalp damar hastalıklarını önlemeye yardımcıdır. Sağlıklı kilonuza yaklaştığınızda, pankreas vücudun insülin ihtiyacına daha iyi ayak uydurabilir. Bazı durumlarda, kilo kaybı kan şekerini normal seviyeye getirmek için yeterlidir, bu da diyabeti ortadan kaldırır.
Kan şekerinizi tamamen normale döndürmese bile, şeker hastalığını kontrol altına almak için insülin tedavisi veya diğer ilaçlara olan ihtiyacınızı azaltabilir. Ayrıca kalp problemleri, böbrek hastalığı ve sinir hasarı gibi diğer ciddi diyabet komplikasyonları riskinizi de azaltır. Fakat bunlar fazla kiloya sahipseniz geçerlidir. Eğer sağlıklı kilodaysanız aşırı kilo vermeniz önerilmez. Kaldı ki şeker hastalarının birçoğunda teşhis koyulurken fazla kilo problemi vardır.
Sağlıklı kilonun diyabetle ilgili faydaları zamanla devam eder. Çoğu insan bir kişinin diyabet riskinin yaşla birlikte otomatik olarak arttığına inanır. Fakat bu yanlıştır. Aslında, diyabet riskiniz sadece kilo alırsanız ve yaşlandıkça daha az hareket ederseniz zamanla artar. Formda kalanlar için diyabet geliştirme riski aynı kalır veya çok az artar.
Diyabet hastalarındaki ilk hedef kişiyi ideal kilo aralığına getirmek olmalıdır. Çünkü aşırı kilosu olan bireylerin kan şeker dengesini sağlamak zorlaşabilir. Diyabet diyeti uygularken bireylerin glisemik indeksi düşük besinlerden tüketmesi gerekir. Yüksek glisemik indeksi olan besinlere diyet programında yer verilmemelidir. Aksi taktirde kan şekerinde hızlı yükselme ve düşüşler görülebilir. Kan şekeri dengesinin bu şekilde bozulması kişinin genel sağlık durumunu olumsuz açıdan etkileyecektir. Şeker hastaları beslenirken;
Kahvaltı
Ara Öğün
Öğle Yemeği
Ara öğün
Akşam Yemeği
Uyumadan 2 Saat Önce
Bu diyet programı örnek bir listedir. Kişinin ihtiyaçları doğrultusunda porsiyonlar değişkenlik gösterebilir. Bu yüzden uygulamadan önce diyetisyeninize danışmayı ihmal etmeyiniz.
Uzm. Diyetisyen Tuğba Yaprak