Kalabalık şehirlerde doğal ürünlerin zor bulunması, iş telaşından dolayı sıkça tüketilen hazır yemekler, günün yorgunluğundan dolayı ertelenen sporlar toplumda ne yazık ki yeme problemlerine ve obeziteye neden olmaktadır. Sağlığı tehdit eden yeme bozukluğu hastalığı toplumun büyük bir kesiminde görünmektedir. Stresten ve kaygıdan ortaya çıkan aşırı yemek yeme isteği, beraberinde birçok hastalığı da getirmektedir.
Kontrol edilemeyen öğünler ve porsiyonlar, tıkanırcasına yemek yeme bozukluğu hastalığına davet çıkarmaktadır. Bu problemi aşmak ve iyileştirmek için uzman desteği alınmalıdır. Bir öğünde her şeyin aşırı olması, tıkınırcasına yemek yeme bozukluğuna neden olur.
Şimdi sizlere bu hastalığın detaylarını ve tıkınırcasına yeme bozukluğu nedenleri hakkında merak edilenleri açıklayalım. Öğünlerinizde her şey eskisinden daha da fazla yer alıyorsa, tıkınırcasına yeme bozukluğu nasıl geçer sorusunun yanıtlarını öğrenme zamanınız gelmiştir diyebiliriz.
Bulimia Nedir? Belirtileri ve Tedavisi
En Yaygın 5 Yeme Bozukluğu: Testi ve Tedavisi
Bu durumlar ise şöyle ifade edilebilir:
Tıkınırcasına yeme bozukluğu tedavisi mümkün olan bir hastalıktır. Hasta ve uzmanların ortak kararıyla tedavi başlar. Peki, tıkınırcasına yeme bozukluğu nasıl tedavi edilir?
Aşırı miktarda ve öğünlerde yemek yiyen kişilerin bazı testlerden geçmesi önerilir. Şimdi size yöneltilen sorulara göz atın ve cevapları içinizden verin. Eğer bu soruların birçoğuna evet yanıtını veriyorsanız, tıkınırcasına yeme bozukluğu yaşıyor olabilirsiniz:
En doğru sonuçlar için alanında uzman doktora – beslenme uzmanına başvurunuz.
Ortoreksiya Nervoza Nedir? Belirtileri ve Tedavisi
Yemek yemeyi seven kişiler gün içinde sık sık yemek yiyebilir. Arkadaş ve sohbet ortamlarında da kendini yemeğe kaptırabilir. Ancak tıkınırcasına yeme bozukluğu, bu gibi alışkanlıklardan çok farklıdır. Bir kişide tıkınırcasına yeme bozukluğu olup olmadığı şu belirtiler ile anlaşılmaktadır:
Neden Kilo Veremiyorum? İşte 15 Sebep!
Hastaların çok fazla kalorili beslendikleri tıkınırcasına yeme bozukluğunda, kişiler profesyonel destek almalıdır. Artık sosyal hayata karışmak ve sağlıklı bir bedene sahip olmak için listemizdeki önerileri hayata uygulayabilirsiniz.
Anoreksiya Nedir? Belirtileri ve Tedavisi
Kilo Vermem Durdu! 10 Hızlandıran İpucu
Obezite Nedir? Belirtileri, Tedavisi ve Sonuçları
İştah Kesici Yiyecekler, Bitkiler, Çaylar ve Kürler
Kalorisi Yüksek Yiyecekler – Vicdanınızı Zorlayacak 10 Suçlu Gıda
Hızlı Kilo Verme Sürecinde Doğru Bilinen 6 Yanlış, Diyetisyen Uyarıyor
Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu (TYB) en sık görülen beslenme ve yeme bozukluklarından biridir. Dünya çapında, insanların yaklaşık %2’sinde bu hastalık görülmektedir. Yüksek kolesterol seviyeleri ve diyabet gibi ek sağlık sorunlarına neden olabilen bir hastalıktır.
Beslenme ve yeme bozuklukları hem psikolojik hem de yemekle ilgili sorunlardır. Bu yüzden psikiyatrik bozukluk sayılmaktadırlar. Yeme bozuklukları bazı durumlarda başka psikiyatrik hastalıklar sonucu ( örn. anksiyete, depresyon vb.) gelişebilmektedir.
Bu yazımızda tıkınırcasına yeme bozukluğunun belirtileri, nedenleri, sağlık riskleri ve nasıl tedavi edildiğinden bahsedeceğiz.
Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu; kısa sürede aşırı miktarda yemek yeme atakları ile karakterize, hayatı tehdit eden, tedavi edilebilen bir yeme bozukluğudur. Etkilenen kişiler ya fazla kilolu ya da obezdir. Amerika Birleşik Devletlerinde en yaygın görülen yeme bozukluğudur. DSM-5’te resmen tanınan en yeni yeme bozukluğudur. Yapılan bir çalışmaya göre ülkemizde %3 oranında görülmektedir.
Bu hastalığın teşhis olarak konulabilmesi için kişide:
Tıkınırcasına yeme bozukluğu olan insanlar genelde aşırı yeme, vücut şekli ve kilolarından dolayı kendilerini aşırı mutsuz ve sıkıntılı hissetmektedir.
( beyinde ödül ve zevk duygularından sorumlu olan bir kimyasal) duyarlılığı fazladır.
Bazı insanlar özel günlerde yemek konusunda aşırıya kaçarlar. Fakat bu, tıkınırcasına yeme bozukluğuna sahip oldukları anlamına gelmez.
Tıkınırcasına yeme bozukluğu her yaşta ortaya çıkabilir. Hastalar genellikle rahatsızlığı yenmek ve yemekle sağlıklı bir ilişki geliştirmek için yardıma ihtiyaç duyarlar. Tıkınırcasına yeme bozukluğu tedavi edilmediği sürece yıllarca sürebilmektedir.
Tanı konabilmesi için kişinin en az üç ay boyunca haftada bir kez tıkınırcasına yeme olayı gerçekleştirmiş olması gerekmektedir.
Şiddet, hafiften aşırıya kadar değişmektedir. Haftada 1-3 tıkınırcasına yeme atağı hafif sayılırken 14 ve fazlası aşırı sayılmaktadır.
Hasta, bulimiada olduğu gibi tıkadan kurtulmak için yollar aramaz. Yani hasta bulimiada olduğu gibi kusmaz, aşırı egzersiz yapmaz, laksatif almaz.
Erkeklerde en sık görülen yeme bozukluğudur.
Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu’nun çeşitli fiziksel, duygusal ve sosyal sağlık riskleri vardır.
Tıkınırcasına Yemek Bozukluğuna sahip kişilerin %50 sinde obezite vardır. Bununla birlikte, bozukluk aynı zamanda kilo almak ve obeziteyi geliştirmek için bağımsız bir etkendir. Bunun sebebi, binging(aşırı yeme) döneminde artan kalori tüketimidir.Obezite, kalp hastalığı, felç, inme, tip 2 diyabet riskini doğrudan artırmaktadır.
Uyku sorunları, kronik ağrı koşulları, astım, irritabl bağırsak sendromu (IBS) da tıkınırcasına yeme bozukluğuyla ilişkili hastalıklar arasında yer almaktadır.
Kadınlarda bu durum, doğurganlık problemleri, gebelik komplikasyonları ve polistik over sendromu (PCOS) gelişimi ile alakalıdır.
Araştırmalara göre tıkınırcasına yeme bozukluğu olan kişiler bu hastalığa sahip olmayan kişilere kıyasla sosyal ilişkilerde daha zorlanmaktadır.
Bu sağlık risklerine karşın tıkınırcasına yeme bozukluğu için bir dizi etkili tedavi yöntemi vardır.
Tıkınırcasına yeme bozukluğunda uygulanan tedavi yöntemleri hastalığın nedenine, şiddetine, kişinin iyileşme isteğine bağlı olarak değişmektedir.
Tedavi; tıkınmayı, fazla kiloyu, vücut imajını ve akıl sağlığı sorunlarını düzeltmeyi hedeflemektedir.
Terapi seçenekleri arasında:
Terapi yöntemleri bir grup halinde, birebir veya kişinin kendine yardım etmesi şeklinde gerçekleşmektedir.
Bazı insanlara tek tür terapi yöntemi yeterli olurken diğerlerinde doğru yöntemi bulana kadar yöntemleri denemek gerekmektedir.
Bilişsel Davranışçı Terapi(CBT)
TYB için bilişsel davranışçı terapisi (CBT); yeme, kişinin vücut şekli ve kilosu hakkında olumsuz düşünceleri, duygu ve davranışları arasındaki ilişkiyi analiz etmeye odaklanmaktadır.
Olumsuz duyguların nedeni belirlendikten sonra bunların değişmesine yardımcı olacak stratejiler geliştirilmektedir.
Yapılan müdahaleler arasında hedefler belirleme, kendini izleme, düzenli yeme alışkanlıkları edinme, öz ve kiloyla ilgili düşünceleri değiştirme ve kilo kontrolüne yönelik sağlıklı alışkanlıkların teşvik edilmesi gösterilmektedir.
Terapist liderliğindeki bilişsel davranış terapisinin bozuklukla başa çıkma konusunda en etkili yöntem olduğu bilim insanları tarafından kanıtlanmıştır. Bir çalışma 20 bilişsel davranış seansı sonunda katılımcıların %79’nun artık aşırı yemediği ve bunların %59’nunda bir yıl sonra hala sağlıklı ve düzenli beslenme konusundaki başarılarını sürdürdüğü görüldü.
Rehberli, kendi kendine yardım CBT’si de başka bir alternatiftir. Bu formatta katılımcılara kendi başlarına çalışmaları için bir el kitabı verilir. Ek olarak hastalara yardım almaları ve hedef belirlemeleri için bir psikiyatristle görüşme şansı verilir.
Kendi kendine yardım CBT’si genellikle daha ucuz ve erişilebilirdir. Bu konuda hastaların destek alabileceği web sitesi ve mobil uygulamalar da bulunmaktadır.
Kişilerarası Psikoterapi (IPT)
Kişilerarası psikoterapi (IPT) aşırı yemenin ilişki problemleri gibi çözülmemiş kişisel sorunlarla başa çıkma mekanizması olduğu fikrine dayanmaktadır.
Kişilerarası psikoterapide negatif yeme davranışı altında yatan özellikli nedeni belirlemek, onu kabul etmek ve ardından 12-16 hafta boyunca yapıcı değişiklikler yapmak planlanmaktadır.
Kişilerarası psikoterapi ya bir grupla ya da bir psikiyatristle birebir gerçekleştirilebilmekte hatta bazen CBT ile birleştirilmektedir.
Bu tip tedavinin tıkınırcasına yeme davranışını azaltmayı hem kısa vadeli hem de uzun vadeli olumlu etkilediğine dair güçlü kanıtlar vardır. Bilişsel davranışçı terapi kadar olumlu, uzun süreli sonuçlar veren tek terapi yöntemidir.
Hastalığın şiddeti fazla olan ve özsaygısı düşük olan insanlar için bilhassa etkili olmaktadır.
Diyaletik Davranış Terapisi (DBT)
Diyaletik davranış terapisi (DBT),aşırı yemeyi kişinin yaşadığı olumsuz deneyimlerle başa çıkmada başka bir yol bulamadığı için verdiği duygusal bir tepki olarak görmektedir.
Diyaletik davranış terapisi insanlara duygusal tepkilerini düzenlemeyi öğretir, böylece insanlar günlük yaşamlarındaki olumsuz duygularla aşırı yemeden başa çıkmayı öğrenirler.
Diyaletik davranış terapisindeki dört ana tedavi alanı dikkat, sıkıntı toleransı, duygu düzenleme ve kişilerarası etkililiktir.
Diyaletik davranış terapisi uygulanan 44 tıkınırcasına yeme bozukluğuna sahip kadın üzerinde yapılan bir çalışmada %89’nun tıkınırcasına yeme alışkanlığını terk ettiği, ancak altı ay takip sonucu bu rakamın %56’ya kadar düştüğü görülmüştür.
Ancak diyaletik davranış terapisnin uzun vadeli etkinliği hakkında sınırlı bilgi bulunmaktadır.
Bu tedavi hakkındaki çalışma ümitlendirici olsa dahi tüm tıkınırcasına yeme bozukluğu olan insanlara uygulanıp uygulanamayacağının belirlenmesi için daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır.
Kilo Kaybı Tedavisi:
Davranışsal kilo terapisinde insanlara aşırı yeme davranışını azaltarak kilo verdirmek amaçlanmaktadır. Bu amaç doğrultusunda kişinin benlik saygısı ve beden imajı gelişmektedir.
Amacında detaylara inildiğinde, kişilerde diyet ve egzersiz konusunda kademeli olarak sağlıklı değişiklikler yapmak, gün boyu gıda alımı ve gıda hakkındaki düşüncelerini gözlemlemeyi amaçladığı görülmektedir.Tedavi haftada 0.5 kg verdirmektedir.
Kilo kaybı tedavisi; beden imajını geliştirmeye, kilo kaybına ve obeziteye ilişkin sağlık risklerini azaltmaya yardım ederken tıkınırcasına yemeyi durdurmada CBT veya IPT kadar etkili değildir.
Tıpkı obezitenin tedavi yöntemlerinden biri olan düzenli kilo kaybı tedavisinde olduğu gibi davranışsal kilo kaybı tedavisinin sadece kısa süreli, orta kilo kaybı sağladığı gözlemlenmiştir.
Diğer terapi yöntemlerinde başarılı olamamış insanlar ve daha çok kilo vermeye odaklanan insanlar için faydalı bir seçenektir.
İlaçlar:
Aşırı yemeyi tedavi etmede terapiden daha ucuz ve hızlı ilaçlar bulunmaktadır. Fakat bu ilaçların hiçbiri davranışsal terapiler kadar etkili değildir.Mevcut ilaçlar arasında antidepresan, topiramat, entiepilitik ve lisdexamfetamin gibi hiperaktif bozukluklar için kullanılan ilaçlar bulunmaktadır.
Araştırmalar, ilaçların tıkınırcasına yemeyi kısa süreli de olsa azaltmada plasebolara göre daha etkili olduğunu kanıtlamıştır. Araştırma sonucu ilaçların %48.7 etkili olduğu plaseboların ise %28.5 etkili olduğu görülmüştür.
İlaçlar ayrıyeten iştahı, takıntıları, kompulsiyonları ve depresyon belirtilerini azaltmaktadır.
İlaçların etkileri ile ilgili yapılan çalışmalar kısa süre boyunca yapılmıştır. Bu yüzden sonuçlar ne kadar ümitlendirici gözükürse gözüksün ilaçların uzun vadeli etkileri hakkında yeterince çalışma yapılmamasından kaynaklanan bilgi eksikliği vardır.
İlaç tedavisinin aksiyete, depresyon, baş ağrısı, mide problemleri, uyku problemleri, artmış kan basıncı gibi yan etkileri görülebilmektedir.
Tıkınırcasına yeme bozukluğuna sahip birçok insanın depresyon, anksiyete gibi başka ruhsal hastalıkları da bulunmaktadır.
Bu konuya dair bir sorunuz varsa siz de uzmanlarımıza 7/24 Soru sorabilirsiniz.Soru sormak için tıklayın.
Yorum yapabilmek için giriş yapmış olmanız gerekmektedir.
Yeme bozukluğunun kişinin kontrollü bir biçimde yaptığı sağlıklı diyetlerle alakası yoktur. Diyette kişi, sağlıklı ve dinç bir beden elde etmek için dengeli bir düzende kendine sağlıklı bir yeme düzeni oluşturur ve bunu takip eder ancak yeme bozukluğunda kişinin hayatı hem sosyal hem de psikolojik açıdan olumsuz etkilenir ve yeme bozukluğunun temeli psikolojidir. Yeme bozukluğunun bilinen tek bir nedeni yoktur. Yeme bozuklukları kişinin kendi hayatını olumsuz etkilediği kadar kişinin ailesin ve yakın çevresinin de hayatını etkiler. Belirli bir sebebi olmasa da yemek bozukluklarının temelindeki sebeplerden birisi de özgüven eksikliği olarak sayılabilir. Yeme bozukluğu olan kişi ya yiyeceklerle ya da onları yemeyi reddederek hayatını ve duygularını şekillendirmeye çalışır. Bu durum içerisinde kişi genellikle çevresine ve kendisine karşı güvensiz hissetmektedir. Yeme bozukluğu daha çok kadınlarda görülmektedir ve bunda kadınlık psikolojinin etkileri vardır.
Bu durumda kişi en az bir ay olmak üzere, devamlı olarak herhangi bir gıda ya da besleyici olmayan maddeleri tüketmeye çalışmaktadır. Bunlara örnek olarak kağıt, saç, boya, sabun, kül ve kil gibi maddeler verilebilir. Bu tür maddeleri yeme isteğinin kişinin gelişimsel düzeyi ile uyumlu gelmez. Çocuklarda daha sık karşılaşılsa da her yaş grubunda görülebilir.
Bu durumda ise kişi sürekli ve yine en az bir ay süre olmakla birlikte yediği yemeği geri çıkarmaktadır. Çıkarılan yiyecekleri kişi yeniden çiğneyebileceği gibi tekrardan yutabilir ya da tükürebilir. Bu yedikleri geri çıkarma durumu herhangi bir mide-bağırsak hastalığı ya da benzeri bir hastalıkla (reflü gibi) alakasızdır.
Gözle görülür bir kilo kaybı ve eksikliği vardır ve tüp yardımıyla beslenmeye, ağızdan besin destekçilerine bağlı olma durumudur. Bu durumda da kişide ruhsal ve toplumsal işlevsellik gözle görülür bir şekilde azalır.
Bu bozuklukta ise kişi tıkınırcasına yemek yemektedir. Bu tıkınırcasına yemek yediği zamanlarda ise kişi yiyebileceğinden çok daha fazla yemeği yeme dürtüsü içerisindedir ve yemek yemeyle ilgili denetimi ortadan kalkmıştır. Kişi bir nevi yemek yemeyi durduramaz haldedir.
Kişi bu aşırı yemek yeme atağının ardından kilo alacağından korkarak kendi kendini kusturmaya çalışır ya da bağırsak çalıştıran, idrar söktüren türdeki ilaçları kullanmaya çalışır. Bazen de neredeyse hiç yemeyebilir ya da aldığını düşündüğü kiloları vermek için aşırı spor yapmak isteyebilir. Kişinin yemek yemeyi durduramadığı ataklar ya da hiç yemediği durumlar üç ay içerisinde en az iki haftada bir kez olmak üzere tekrar eder. Tanı koymada bu süreç önemlidir.
Bulimia nervoza ya da yeme-kusma bağımlılığı olan kişiler çoğunlukla zaten ideal kilolarındadır ve görünüşlerine bakıldığında sağlıklı besleniyor gibi gözükebilirler. Bulimia diğer yeme bozukluklarına oranla vücut ağırlığı açısından daha az fark edilir özellik taşır. Bu yeme bozukluğundan muzdarip kişiler kontrol edemedikleri bir yemek yeme döngüsü içerisindedirler.
Kişiler tıkınırcasına yemek yemelerinin ardından kilo alacaklarından korkarak kilo vermeye çalışırlar ya da kilo alımını engellemeye çalışırlar. Kişiler bu durumda ya aşırı spor yaparlar ya da yediklerini kusmaya çalışırlar. Görünüşleri ile çok ilgilenirler ve sıklıkla utanç, iğrenme ve suçluluk duyguları hissederler. Ayrıca korku, hayal kırıklığı ve öfke gibi duygularını bastırmak içinde kişiler tıkınırcasına yemek yerler.
Bu durumda kişi kilo almaktan veya şişmanlamaktan çok korkmaktadır. Kişi ayrıca ideal vücut ağırlığının oldukça altındadır ve kilo alımını engellemeye çalışmaktadır. Ortadaki sorun kişinin kendi vücut ağırlığını olduğundan farklı algılamasıdır. Kişi kendi vücudunu değerlendirirken asla gerçekte olanı görememektedir.
Bu sorundan etkilenen kişiler aslında oldukça zayıf olmalarına rağmen kendilerini çok şişman görmektedirler. Ancak belirli bir kilonun altında olmak çok ciddi sorunlar teşkil edebilir. Anoreksiya sonucunda kişide kardiyak aritmiler, elektrolit ve hormon dengesi bozuklukları, organ hasarı, osteoporoz ve kısırlık görülebilir. Bu yüzden anoreksiya oldukça tehlikeli bir hastalıktır. Terapi şart olmasına rağmen birçok hasta durumlarını kabul etmedikleri için tedaviyi reddederler.
Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu (Binge Eating)
Tıkınırcasına yemek yeme bozukluğunun bir diğer adı da Binge Eating’dir. Bu yineleyen tıkınırcasına yemek yeme dönemleri üç ay içinde haftada en az bir kere görülür. Bu sorundan muzdarip kişiler bu süre içerisinde normalde birisinin yiyebileceğinden daha çok yemek yerler. Bu durumlarda görülenler çok hızlı yemek yeme, rahatsızlık verecek miktarda tokluk hissedene kadar yeme, herhangi bir açlık hissetmiyorken yeme ve yediği miktardan utandığı için kendi başına yeme ve sonrasında aşırı suçluluk duygusu hissetmedir. Ancak bu durumda bulimia nervozada olduğu gibi kilo almayı engelleyici davranışlar görülmez. Bu yüzden kişiler aşırı kilo alabilirler. Bu da diyabet ve kardiyovasküler hastalıkların gelişimini tetikler.
Bir tıbbi veya ruhsal bozuklukla açıklanamayan, bireyin yediği besin miktarında beklenenden anormal derecede azalma veya aşırı yeme epizodlarının olduğu ve buna bireyin kendini değerlendirmede anormal derecede vücudun kilosunun veya biçiminin etkinin eşlik ettiği bozukluklardır. Psikiyatride başlıca yeme bozuklukları; anoreksiya nervoza, bulimiya nervoza, başka türlü adlandırılamayan yeme bozukluğu.
Anoreksiya nervoza:
Vücudun fiziksel fonksiyonlarını bozacak düzeyde aşırı zayıflama isteği ve vücut imgesinde bozulma ile karakterize bozukluktur.
Epidemiyoloji: Ergen kızlarda %0.5 yaygınlıkta. Sosyokültürel düzeyi yüksek olanlarda daha sık. Kızlarda 10-20 kat daha sık. %90’kadarı 10’lu yaşlar, geri kalanı 20’li yaşlarda başlar. Manken, balerin vb mesleklerde daha sık.
Etyoloji: Kesin belli değil, biyo-psiko-sosyal. Genetik özellikler. Sosyal özellikler: vücut zayıflığının aşırı ilgi çekici ve önemsendiği toplumlar/ ortamlarda yaşama/büyüme. Biyolojik: daha çok yememeye bağlı ve geriye dönülü olmak üzere FSH, LH, TFT’lerde düşme, hiperkortizolemi, ventriküllerde genişleme, azalmış leptin düzeyleri. Psikoanalitik:aç kalıp zayıflayarak sahip olmadıklarını düşündükleri bağımsızlığı (anne vebabadan) kanıtlama çabası, içe alınmış baskıcı, müdaheleci nesnenin (anne) tahrip etmeye yönelik çaba, hayatın zorluklarıyla uygun başetme yerine vücut kilosuyla uğraşarak çocukluk çağına gerileme, çevrenin ergenlerin sosyal işlevselliğinin artması isteklerine bir tepki.
Klinik özellikler ve tanı ölçütleri: yaş-boya göre normal olan en az kiloda olmayı kabul etmeme ve buna yol açan bir kilo kaybı, normalden aşağı kiloya rağmen kilo almaktan aşırı korkma, vücut kilo ve biçimini algılamada bozukluk (bir deri bir kemik olmasına rağmen büyük kalçalı, şişman biri olarak algılama), sekonder amenore, iştah son evreye kadar genelde normaldir, tüm günü kalorisiz, yağsız, az miktarda ve sayıda besinlerle geçiştirme, biraz yediğinde rahatsızlık hissi nedeniyle kusma girişimi veya aşırı egzersiz vb davranışlarla telafi, sık kilo ölçümü ve ufak oynamalardan aşırı etkilenme.
Alt tipleri:Kısıtlı tip:tıkınırcasına yeme epizodu veya çıkartma davranışı yoktur. Tıkınırcasına yeme/çıkartma tipi: kişi düzenli olarak tıkınırcasına yeme veya çıkartma davranışı (kusma, diüretik-laksatif kullanımı vb) sergiler.
Ayırıcı tanı: en önemli ayıraç özelliği bozulmuş vücut algısı, vücut kilo ve şekli ile yoğun uğraşı ve aşırı şekilde kilo alma korkusu, bedensel hastalık dışlanmalı (GİS, CA’lar, tiroid bozuklukları vb), psikiyatrik bozukluklar (depresyon, anksiyete bozuklukları, özellikle OKB, psikozlar).
Seyir: %10-20 ölüm riski, alevlenme-hafifleme/düzelme ile giden kronik seyir, tedavi ile remisyon %25; %50 kadarı kısmi düzelme, erken yaşta başlama daha iyi prognozlu.
Tedavi: 1-Hastaneye yatış:halen veya kısa sürede gelişebilecek hayati riski olanlar (beslenememeye bağlı komp. veya depresyona ikincil intihar riski), ayaktan takibi zor olacaklar, ayırıcı tanı yapılması gerekenler. 2-İilaç tedavisi:fluoksetin vb SSRI’lar, amitriptilin, mirtazapin, olanzapin yararlı olabilir. 3-Psikoterapi:bilişsel davranışçı tedavi.
Bulimia nervoza:
Belirli bir zaman diliminde çoğu kişiden daha fazla aşırı yeme nöbetleri, bu nöbetler üzerinde denetim kaybı ve vücut kilosunu kontrol için anormal telafi edici davranışlarla karakterize bozukluk.
Epidemiyoloji: %25 olguda öncesinde AN vardır, yaygınlık %1-3, AN nin tersine sosyokültürel düzeyle ilişkisiz, genellikle geçe ergenlikte gelişir, kızlarda 10-20 kat daha fazla, genelde bir diyeti izleyen bir kaç yıl içinde ortaya çıkar.
Etyoloji: serotonerjik işlev bozukluğu (doyma merkezinde rol oynar), plazma endorfin yüksekliği (özellikle kusma sonrası iyilik hali hissetmeden sorumlu olabilir), genetik etkenler çelişkili bilgiler, mükemmeliyetçi, dürtüsel, düşük benlik saygısı olanlarda daha sık (AN lara göre dışa dönük ve dürtüseldir), baskıcı, aşırı koruyucu, iletişimi zayıf ebeveyn tutumu, bilinç altı ebeveynden bağımsızlaşma çabası.
Klinik özellikler ve tanı ölçütleri: belirli zaman diliminde çoğu kişiden çok daha fazla yeme epizodları (özellikle yüksek kalorili ve sindirimi kolay olanlar), bu epizodlar sırasında yeme üzerinde kontrol kaybı hissi, kilo almaktan sakınmak için uygunsuz telafi edici davranışlar (kusma, laksatif-diüretik kullanımı, aşırı egzersiz, uzun süre aç kalma, yeme epizodları ve telafi edici davranışlar 3 ay süre ile haftada en az 2 kere olmalı, kendilik değerlendirmesinin anormal şekilde vücut biçiminden ve kilosundan etkilenmesi, yemekler hızlı, gizli yenir, yumuşak gıdalar tercih edilir, kilo genelde normaldir. Bazen zayıf veya kilolu olabilir. Amenore genelde olmaz, dürtü kontrol bozuklukları, madde kullanımı sık komorbidite, yeme epizodları sonrası huzursuzluk gözlenebilir, ayırıcı tanıda beyin tm leri, epileptik nöbetler, sınır kb dışlanmalı.
Alt tipleri:Çıkartma olan tip: düzenli olarak istemli kusma, laksatif, diüretik kullanımı vardır. Çıkartma olmayan tip: bu davranışlar yoktur.
Seyir: kronik-dalgalı seyir, tedaviye %50 yanıt, erken başlangıç daha kötü pronozlu, %25-30 kronik ve kötü seyir.
Tedavi:İlaç tedavisi: SSRI’lar, topiramat, imipramin, amitriptilin, trazodon, naltrekson. Psikoterapi:bilişsel – davranışçı tedavi.
Başka türlü adlandırılamayan yeme bozukluğu:
Tanı ölçütleri: AN ve BN yi tam karşılamayan yeme bozukluklar. Örnekler:amenore hariç diğer AN ölçütlerini karşılayanlar, aşırı kilo kaybı var ancak o anki kilonun olağan sınırlarda olması, yeme epizodlarının haftada iki kezden az olması, tıkınırcasına yeme bozukluğu.
Tıkınırcasına yeme bozukluğu: düzenli olarak uygunsuz telafi edici davranışlar olmaksızın aşırı yeme epizodlarının olması. Genelde kilo fazlalığı vardır; vücut biçimiyle ve kilosuyla aşırı uğraş yoktur.
Enes Başak
https://www.facebook.com/tipnotlari