toplama kampı işkenceleri / Nazilerin Sovyet savaş esirlerine karşı işledikleri suçlar - Vikipedi

Toplama Kampı Işkenceleri

toplama kampı işkenceleri

kaynağı değiştir]

Hırvatistan[değiştir kaynağı değiştir]

Wehrmacht'ın Barbarossa Harekâtı kapsamında Sovyetler Birliği'nin işgali için hazırladığı planlarda, harekâtın ilk 6-8 haftasında 1 ila 2 milyon arasında esirin Nazilerin eline geçeceği varsayıldı.. Ön cephedeki Naziler için çalışmaya gönderilmemiş her esirin, önce Nazi birimleri tarafından kontrolü ele geçirilen bir bölgeye, ardından cephenin arka kısımlarına ve son olarak da Nazi ordu birimlerinin geri planında kurulan Dulag adı verilen geçiş kamplarına gönderileceği öngörüldü. Bu aşamalarda esirlerin geleceği için sorumluluk Kara Kuvvetleri Komutanlığı olan OKH'ye, ya da daha kesin bir ifadeyle Wagner ve personelinin takdirine bağlı kalacaktı. Daha sonra OKW, esirleri Sovyetler Birliği'nin batı sınırına yakın olan Genel Hükûmet idaresindeki Doğu Prusya'daki kamplara nakledilmesi emrini verdi.[not 4] Ardından daha batıda bulunan kamplara, oradan da Nazi Almanyası'nda yer alan Dulag, Oflag ve Stalag adındaki esir kamplarına gönderildi. Tüm bu prosedür Nazi ulaşım sistemi için bir yük yaratmayacak şekilde tasarlanmıştı ve asıl görev ön cephedeki askerlere tedarik ulaştırmak olarak planlanmıştı.

Sovyetler Birliği'nin kuzeyindeki çatışmalar sırasında esir düşenlere Nazi askerleri eşlik ederken (Haziran 1941).

Savaşın başlangıcında, bu prosedür tamamen bozuldu. Nazilerin Sovyet savaş esirlerine karşı en başından beri başlattığı politika her şeyi ihmal etme ve problemleri dikkate almama üzerine kuruldu.Savaş esiri kampları tüm Nazi makamlarının öncelik listesinin sonundaydı. Doğu Prusya ve Genel Hükûmet'teki yerel askeri makamlar, beklenen esirler için geçici kamplar düzenlediklerini kabul etmelerine rağmen, bu eylemler en iyi ihtimalle esirlerin geleceklerine dair ilgisizliğini yansıtıyordu. Kamplarda hüküm süren sağlık ve yaşam şartları geçici ve oldukça yetersizdi. Hatta birçoğu askeri kışlalara konut yapmak amacıyla yıkıldı.. Birçok savaş esiri kampı genellikle odun ve dikenli tellerle çevrilmiş bir alana kuruldu. Bu durum, esirlerin kendi kamplarını sıfırdan kendileri inşa etmek zorunda kalmalarına neden oldu. Daha da kötüsü Hitler, Sovyet savaş esirlerinin Altreich olarak ifade edilen Nazi Almanyası'nın savaş öncesi sınırları içinde tutulmasını yasakladı, çünkü burada komünist propaganda uygulayacaklarından korkuyordu. Sonuç olarak Sovyet savaş esirleri Polonya ve Sovyetler Birliği'nin savaş ve işgal nedeniyle yıkılan bölgelerine yerleştirildi. Buralarda esirlere yeterli yiyecek ve uygun yaşam koşulları sağlamak çok zor bir durumdu ve zaten Naziler bu koşulları kasıtlı olarak sağlamadı.

Çıplak toprakta uyumak zorunda bırakılan Sovyet savaş esirleri (Temmuz 1942).

Hemen hemen esir düşen tüm Sovyet askerleri ölüme neden olacak bir durum yoksa bile Nazilerin sağladığı yaşamsal gereksinimlerinin, barınma şartlarının, sağlık hizmetlerinin ve çalışma koşullarının uygunsuz olmasına bağlı olarak ölüme mahkûm oldu. Esirler genellikle sonbahar ve kış aylarında açık alanda yağmur, kar gibi mevsimsel olaylara karşı herhangi bir koruma olmadan kalmak zorunda kaldılar. Esirlerin kaldıkları yerler çoğunlukla kendi elleriyle kazdıkları ilkel hendekler veya sığınıklardı. Çoğunlukla iyi ısıtılamayan bacasız bir odada çıplak toprakta ya da çimento zeminlerde kalmak zorunda bırakıldılar. Ön cepheden uzak bölgelerdeki esirler bazen boş endüstriyel tesislerde, hapishanelerde veya kışlalarda tutuluyordu, ancak bu binaların durumu geçici kamplardan daha iyi değildi. Nazilerin kasıtlı olarak esirlerin mevcut barınaklardan yararlanmalarına izin vermediği durumlar da vardı. Örneğin Horol'daki 160 nolu Dulag kapalı şekilde tuğladan inşa edilmişti, ancak içinde Sovyet askerlerinin kalması yasaklanmıştı. Bu yasağı delip burada kalmak isteyen esirler vurulma tehlikesi altındaydı. Kamplardaki sağlık tesislerinin durumu korkunç boyutlardaydı. Esirlerin kullanacağı su hiç yoktu veya ihtiyacı karşılamayacak kadar azdı, ayrıca sabundan da mahrum edildi. Bunun sonucu olarak esirlerin kalabalık şekilde kaldığı kamplarda alan yetersizliği ile birlikte iç çamaşır ve yatak eksikliğinden dolayı yaygın olarak bitlenme görüldü. Kamp hastanelerinde de insanlık dışı koşullar hüküm sürdü. 1941 sonbaharının başlangıcına kadar Naziler, kış mevsimi için savaş esir kampları hazırlamak için hiçbir çaba sarf etmediler. Eylül ayında, Genel Hükûmet bölgesinde kışlık alanların inşaatı başladı, ancak bu alanda yapılan çalışmalar çok yavaştı. Naziler bu amaç için minimum malzeme ve yakıt ayırdı.

Kamptaki gardiyanlar esirlere büyük zulüm ettiler. Çoğu kez günlük rutin olarak coplarla, kırbaçlarla, tüfeklerle ya da köpeklerle dövüldüler, işkencelere tabi tutuldular ve kötü muameleye maruz bırakıldılar. Gardiyanların esirlere karşı silah kullanmakta serbestti. Örneğin yiyecek yokluğu sebebiyle esirlerin mutfak atıklarının alması veya kalabalıktan şikayet etmesi çoğu kez dayak, işkence ve kötü muamele ile sonuçlanırdı. Wehrmacht'ın gardiyanların savaş esirlerine uygulayacağı yöntemlere ilişkin emirleri her zaman "kemer sıkma ihtiyacını" vurguladı. Walther von Brauchitsch'in yetkisini kullanan Eugen Müller 25 Temmuz 1941'de yayınladığı bildiride, gardiyanların savaş esirlerinin ilk isyan veya isyan belirtilerine karşı derhal silahlarını kullanmalarını ve esirlerin uyarılmadan vurulmalarını emretti. Ayrıca gardiyanların yaşayacağı tereddütlerin ciddi bir tehlike doğuracağı vurgulandı. Emirde açık olarak "Sovyet savaş esirlerine karşı şefkat gösterme girişimleri ağır şekilde cezalandırılacaktır. Gurur ve üstünlük duygusu her zaman görünür kalmalıdır." yazılıydı. Esir kamplarındaki yetkililer, diğer toplama kamplarında uygulanan listeleme yöntemlerini uygulamadılar. Savaş esiri kamplarındaki Sovyet askerlerini isimleriyle birlikte kaydetmediler, yalnızca sayı olarak saydılar. Bu bakımdan Sovyet savaş esiri kampları, toplu imha merkezleri ile aynı yöntemi izledi.

Nazi askerleri ele geçirdikleri Sovyet esirlerine yiyecek veriyor (Temmuz 1941). Açlık Planıdoğrultusunda Sovyet esirlere kasıtlı olarak çok kötü kalitede ve çok az miktarda besin verildi.

Esir kamplarındaki yemek durumu son derece kötüydü. İşgal başlamadan önce OKH, esirlere en düşük seviyelerde yiyecek verilmesini emreden genel kuralları içeren bildiriler yayınladı. Bu kurallar düşük komuta seviyelerindeki yetkililerce daha da alt seviyelere çekilerek esirlere daha da az yemek verildi. Sonuç olarak esir kamplarındaki yiyecek oranları değişkendi ve hiçbiri esirlerin gerçek ihtiyaçlarına karşılık gelmedi. Örneğin Ordu Grubu Merkez savaş alanında günlük 700 kalorilik yiyecek oranı aldı, bu oran ordu grubu içinde çalıştırılmayan esirlerin bile ihtiyaçlarına cevap vermedi. Diğer yerlerdeki toplama kampları çalışan insanlar için günlük 1300 kalori, cephe arkasına yürütülen savaş esirleri için ise 2035 kalori yiyecek verildi. Tüm bunlara ek olarak Wehrmacht başkomutanlığı esirlerin zaten az olan bu yemek oranlarını kesme yetkisine sahipti. Yerel düzeyde hiç kimse esirleri besleme sorumluluğunu almak istemedi ve Nazi Almanyası'nın yüksek kademesi bu soruna yönelik bir karar almaktan kaçındı. Gıda Bakanı Herbert Backe, 16 Eylül 1941 tarihinde ReichsmarschallHermann Göring ile görüşmesi sırasında hiçbir uluslararası anlaşmanın Nazilerin Sovyet esirlerini beslememesini veya ihtiyaçlarının karşılamasını gerektirmediğini ilan etti.

6 Ağustos 1941'de Oberkommando des Heeres'a bağlı Abteilung Kriegsverwaltung (Türkçe: Savaş İdaresi Departmanı) yönetimi esirlerin beslenmesiyle ilgili ilk genel rehberi yayınladı. Bildiride cephelerde çalıştırılan esirlerin moralini düşürmemek için gerekli önlemlerin alınması gerektiği ifade edildi. Ayrıca açlıktan ölmek üzere olan esirlerin durumunu haklı gösterme amacıyla Sovyetler Birliği'nin Cenevre Sözleşmesi'ni imzalamadığı hatırlatıldı. Rehberde gıda standardı çalışmayan esirler için günlük 2040 kalori, çalıştırılan esirler için ise günlük 2.200 kalori olarak belirlendi. Bu oran, eğer gerçekten verilseydi bile standart yaşam gereksinimi için son derece düşüktü. Gerçekte esirlere çok daha az miktarda yiyecek verildi esirler Ağustos 1941'in sonlarına doğru kitlesel bir şekilde açlıktan ölmeye başladılar. 21 Ekim 1941'de "işe yaramayan" esirler için gıda oranı yüzde 27 oranında düşürüldü. Bu yeni oran esirlerin hala belirlenen düzeyde düzenli olarak yemek aldığı varsayımına göre belirlendi, ancak zaten yaralı veya hasta esirlere yiyecek nadiren veriliyordu. Dahası Wagner esirler için belirlenen yiyeceklerin yalnızca toplama kamplarının bulunduğu alanlardan gelmesini emretti, yani Wehrmacht'tan kamplara yemek ulaştırma durumu kaldırıldı. Açlık Planı'nın varsayımına göre; Sovyetler Birliği'nin işgal altındaki bölgelerinde ele geçirilen gıda ürünleri ilk önce Wehrmacht birliklerine, daha sonra Nazi Almanyası'nda yaşayan sivillere ve işgal altındaki yerlerin nüfusuna, en son ise savaş esirlerine ulaştırılacaktı. 13 Kasım 1941 tarihinde Wagner "Toplama kamplarında çalışmayan esirler açlıktan ölmeye mahkûmdur" açıklaması yaptı. Aynı politikanın bir parçası olarak Nazi askerlerine "esirleri beslemenin Alman çocuklarının beslenmesini mahrum etme ile aynı durum olduğu" propagandası yapıldı. İşgal altındaki bölgelerdeki nüfusun esirlere herhangi bir yardımda bulunması kesin bir dille yasaklandı ve ağır ceza kapsamına alındı. Ayrıca ön cephedeki bazı bölümlerde esirlere kış giysileri vermek yasaklandı. İşgal edilen toprakların yönetimine getirilen Alfred Rosenberg esirlerin beslenmesi konusunda şu ifadelerini kullandı:

« Sovyet savaş esirlerinin kaderi büyük biçimli bir trajedidir. [...] Sovyetler Birliği'ndeki mevcut haberlere dayanarak, bölge insanının esirlere yiyecek vermeye isteği yoğundu. Bunu önleyici birkaç toplama kampı komutanı bu fırsattan başarıyla yararlandı. Bununla birlikte çoğu durumda sivil nüfusun savaş esirlerine yiyecek dağıtmasını yasakladılar ve onları açlığa mahkûm etmeyi tercih ettiler. »

(Alfred Rosenberg)

Vitebsk'teki esir kampında Sovyet savaş esirlerine yemek veriliyor (Temmuz 1941).
Vitebsk'deki Nazi toplama kampında çıplak tutulan Sovyet savaş esirleri (Ağustos 1941).

Böyle bir politikanın etkisi kitlesel açlık oldu. Esirler son çare olarak ot, ağaç kabuğu ve çam iğneleri yemek zorunda kaldılar. Esirlerin her öğünü ölüm ve yaşam arasındaki belirleyici bir öğe haline geldi. Kamplarda yamyamlık yaygınlaştı. Açlığa ek olarak yüz binlerce esir yiyecek yetersizliğine bağlı hastalıklara bağlı öldü.Tifüs salgınları patlak verdi ve hastalık Nazi askerlerini ve Nazi Almanyası'ndaki sivil insanların sağlığını tehdit eder hale geldi. Esir kamplarında meydana gelen ölümler 1941 sonbaharı ile 1942'nin ilk çeyreği arasında zirveye ulaştı. Örneğin, Eylül 1941'de Maladzyechna'daki geçici toplama kampında günde ortalama her 100 kişiden biri ölüyordu.[not 5] Soğuk havaların gelmesiyle birlikte ölüm oranları arttı, Kasım 1941 sonunda Ordu Grubu Merkez'in arka bölgesindeki kamplarda ortalama her 100 kişiden iki kişi günlük olarak ölüyordu. Sadece Genel Hükûmet'teki kamplarda 21-30 Kasım 1941 tarihleri arasında 45.690 esir öldü (günde yaklaşık 4.600). Kasım ayında ölen esir sayısı 83 bin civarıydı. Durum kışın gelmesiyle birlikte daha da kötüye gitti. Aralık 1941'de Reichskommissariat Ostland kamplarında (Belarus ve Baltık devletleri) 68 bin kişi öldü. Ukrayna'daki Reichskommissariat Ukraine döneminde esir alınan yaklaşık 134 bin kişiden infazlarla birlikte Ocak 1942'ye kadar günde ortalama 6 bin kişi yaşamını yitirdi.

Savaş esiri kamplarındaki kesin bir iyileşme ancak 1942 ortasından yapıldı. Buna karşın Sovyet esirler yetersiz beslenmeye, hastalıklara ve gardiyanların kötü muamelesine maruz kalmaya devam etti. Pek çok kaynak, olumsuz koşulları ve büyük ölüm oranları nedeniyle Sovyet esir kamplarının Nazi toplu imha merkezleri ile aynı şey olduğunu ifade etti. Sovyet esirler için kurulan kamplarda, tüm Nazi Almanya'sında yer alan toplama kamplarından daha fazla ölüm gerçekleşti.

Sovyet savaş esirleri için kurulan kamplar[değiştir kaynağı değiştir]

Sovyet savaş esirleri (Haziran 1941).
Nazilerin Mayıs 1942'de Kırım'da esir aldığı Sovyet askerleri.

Haziran 1941'de Sovyetler Birliği'ni işgal amacıyla başlatılan Barbarossa Harekâtı'nın planlama aşamasında milyonlarca Sovyet savaş esirinin öldürülmesiyle ilgili özel bir emir verildiğine dair bir kanıt yoktur. Buna karşın harekât başlamadan Doğu Cephesi kapsamında verilen bir dizi emir, esir alınacak Sovyet askerlerine ne olacağı konusunu önemli ölçüde belirledi.

27 Mart 1941'de Oberkommando des Heeres (OKH) komutanı Walther von Brauchitsch, Barbarossa Harekâtı'nda görev alan komutanlara Sovyetlere karşı girişilecek savaşın "bir ırkın diğer ırka karşı yürüttüğü bir savaş" olacağını ve savaşı kazanmak için "gerekli tüm şiddetin gösterileceğini" ifade etti.

30 Mart 1941'de Hitler ve Walther von Brauchitsch, OKW komutanı Wilhelm Keitel ve GeneraloberstFranz Halder gibi Nazi ordusunun üst komutanlarının katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda, Hitler generallere Sovyetler Birliği ve Sovyet halkıyla ilgili niyetlerini ayrıntılı olarak açıkladı. Buna göre Almanya Sovyetler Birliği'ni işgal edecek ve savaşta "sınırsız acımasızlık kuralları" uygulanacaktı. Toplantıda ilk defa esirlerin kategorize edildiği plan da konuşuldu. Hitler komünizmin Almanya için büyük bir tehdit olduğunu ve bu nedenle Sovyetlere karşı girişilecek savaşın bir imha savaşı olacağını ilan etti. Ayrıca Bolşevik liderleri acımasızca davranılması gereken suçlular olarak nitelendirdi. Bu nedenle normal savaş kuralları veya tarihsel savaşlardaki erdemli davranışlar Doğu Cephesi'ndeki çatışmalarda uygulanamayacaktı. Naziler "savaş sonrası ortak kader" kavramını reddetti ve tüm siyasi komiserleri, OGPU/NKVD görevlilerini ve bununla birlikte gelecekte yeniden Sovyet yönetiminin doğmasını engellemek için bütün Sovyet entelijansiyasını yok etmeyi amaçladı. Hitler, bu hedefleri gerçekleştirirken yasal çerçeveye bağlı kalmanın veya eylemlerin askeri yargı çerçevesinde olmasının gerekli olmayacağını vurguladı.

3 Nisan 1941'de Nazi Kara Kuvvetleri'nden Eduard Wagner "Tedarik İçin Özel Talimatlar, C kısmı" başlıklı bir emir yayınladı. Bu emirde Nazi ordusuna esir düşen Sovyet askerlerine "haince davranışları önlemek dışında" iyi muamele edilmesi gerektiği ifade edildi. Emirde esirlerin aktif veya pasif direnişinin tamamen ortadan kaldırılması önerildi, ayrıca çalışmaya istekli esirlerin yeterli gıda alacağı belirtildi. Bu görece iyi davranışlar çok geçmeden yerini kötü muamele ve katliamlara bırakarak Nazi ideolojisi ile birlikte gelen "askeri gerekliliğe göre davranma" kavramı ön plana çıktı.[not 2]

13 Mayıs 1941'de Wehrmacht Komutanlığı Barbarossa Kararnamesi olarak bilinen "Barbarossa bölgesinde askeri yargı kullanımına ve ordunun özel araçlarının kullanımına ilişkin yasa" adıyla bir emir yayımladı. Bu emir, savaş esirleri de dahil olmak üzere Nazilere karşı düşmanlarla ilişkilerinden şüphelenilen herhangi bir kişi hakkında Doğudaki işgal topraklarındaki Nazi subaylarına doğrudan yargısız yetki verdi. Bununla birlikte Sovyet halkına ve savaş esirlerine karşı suç işleyen Nazi askerleri dönemin Nazi hukukunda cezalandırılması gerekse bile bu emir ile cezai sorumluluktan muaf tutuldu. Böylelikle toplu katliamların yolu askeri emir yoluyla açılmış oldu. 24 Mayıs 1941'de Walther von Brauchitsch bu karara "yalnızca askeri disiplinin zarar görmeyeceği durumlarda kullanılması gerektiğini öngören" özel bir ibare ekledi.[14] Bu ek ibare yalnızca bireysel aşırılıkları önlemek için yayınlanmıştır, belgenin imha varsayımlarını hiçbir şekilde engellememiştir. Barbarossa Kararnamesi sonucu oluşan "yargı yetkisi", Sovyet siyasi komiserlerinin yargısız öldürülmesi uygulamasının ilk "yasal" temeli haline geldi.

19 Mayıs 1941'de Wehrmacht "Rusya’nın birliği için kılavuz ilkeler" başlıklı bir emir daha yayınladı. Bu emirde "kurnaz, öngörülemeyen, gizli ve zalim" olarak tanımlanmış olan Asya kökenli askerlere özellikle dikkat edilmesi çağrısı yapıldı.

6 Haziran 1941 günü Wehrmacht Komutanlığı Komiser Emri olarak bilinen "Siyasi Komiser Eğitim Kılavuzu" başlıklı bir emir yayınladı. Belge, Kızıl Ordu'nun siyasi görevlilerini "direniş, nefret ve zulüm taşıyıcıları" olarak niteleyerek savaş esiri statüsüne sahip olmadıkları ifade edildi ve savaşta yakalanan her siyasi komiserin derhal idam edilmesini emretti. Bununla birlikte Nazilere yönelik doğrudan mücadeleye girmeyen veya "düşmanca eylemlere" doğrudan katıldığından şüphelenilmeyen politikacılar subaylar tarafından idam edilmeyip Doğu Cephesi'nin geri planında faaliyet gösteren Sicherheitsdienst, Sicherheitspolizei ve Einsatzgruppen birimlerine teslim edilecekti.[not 3]

Bir Nazi askeri teslim olan bir Sovyet askerini arıyor (2 Eylül 1941).

Barbarossa Harekâtı'nın resmen başlamasından bir hafta önce 16 Haziran 1941'de Wehrmacht savaş esirlerinin durumunu ilgilendiren başka bir emir daha yayımladı. Bildiri önceki emirlerin genişlediğini duyurarak özellikle şu konulardan bahsetti: "Bolşevizm, Almanya'nın ölümcül düşmanıdır", "Tüm Sovyet askerleri ile ilgilenmek - özellikle Asyalılar - özel dikkat gerektirir", "Aktif veya pasif direnişin her tezahürü kesinlikle bastırılmalıdır." Emirde ayrıca Sovyetler Birliği'nin 1929 yılındaki Cenevre Sözleşmesi'ni imzalamadığı hatırlatarak ve Nazi Almanyası'nın sözleşmeye uymayacağı belirtildi. Dahası sözleşmenin bazı önemli hükümlerinin ihlal edilmesi gerektiği ifade edildi. Özellikle şu konular vurgulandı:

Naziler uluslararası sözleşmeleri ihlal ederek yalnızca Kızıl Ordu askerlerini değil, ek olarak şu gruptaki kişileri de savaş esirleri kategorisine dahil etti:[18]

Yürütülen Sovyet esirleri bir su birikintisinden su içiyor (Temmuz 1942).

Söz konusu karar birincil öneme sahip olmasına rağmen, esirlerin beslenme konusunu düzenlememiştir. Bu sorunun sonraki emirlerde ele alınacağı varsayılmıştır. Aslında Wehrmacht Ana Ekonomik Bölümü tarafından 23 Mayıs 1941 tarihli "Doğu'daki Örgütler için Politik-ekonomik Kılavuzlar" isimli bildirisi esirlerin beslenmesi konusunda büyük bir etkiye sahipti. Bu "kılavuz" bildirilerin ortaya çıkışı Barbarossa Harekâtı planlamasının ilk aşamalarına kadar uzanmaktadır. Savaş ilerlediğinde Nazi personeline, ön cephelere ve Sovyetlerin ulaşım altyapısına uzak mesafelere merkez depolardan yeterli miktarda malzeme tedarik etmenin son derece zor olduğu ortaya çıktı. Bu durum sonrasında, 1941 ve 1942'de "bütün Nazi ordusunun Rusya kaynaklarıyla besleneceğine" karar verildi. Bu amaçla Naziler Sovyetler Birliği'nin en verimli tarımsal alanlara sahip güney bölgelerindeki gıdalara büyük ölçüde el koyma niyetindeydiler. Zamanla Nazi planları daha da büyük bir ivme kazandı; el koyulan gıdalar yalnızca cephede asker beslemekle kalmadı, aynı zamanda Nazi Almanyası'nın kendi sivil nüfusu için savaşı aşırı masraf olmadan sürdürmesine izin verdi. Dahası çıkartılan bu emirler Sovyet sanayisini geriletmenin yanı sıra, Sovyetler Birliği'ni sanayi öncesi döneme geri döndürme amacı da güttü. Nazi liderleri bilinçli olarak bu emirleri çıkardılar ve planların uygulanması sonucunda yaklaşık 30 milyon insan açlıktan öleceği varsayıldı. Bu nedenle gerek Sovyet halkı gerekse günümüz dünyası bu kılavuz bildirileri Açlık Planı olarak adlandırmıştır.

Nazi liderleri kasıtlı olarak 30 milyon kişinin açlıktan ölmeyi planladığı durumda Sovyet halkının savaş esirlerinin kaderine daha fazla önem vermeyeceğini bekledi. Mayıs ve Haziran 1941'in başında Doğu'daki birçok Nazi askeri personele, esirlere en kötü kalitede yiyeceklerin sadece küçük miktarlarda verme talimatı verildi. Bazı emirler esirlerin yiyeceklerindeki kalori miktarının hayatta kalmak için gerekli olan asgari kalori seviyesinden daha düşük bir seviyede olacağını öngördü.

Uluslararası antlaşmalar konusu[değiştir

Toplama Kamplarında Yaptıkları Akılalmaz İşkencelerle Ünlenen 14 Kadın Nazi Gardiyan

Haberler

Genel Kültür

Tarih

Toplama Kamplarında Yaptıkları Akılalmaz İşkencelerle Ünlenen 14 Kadın Nazi Gardiyan

Nazi toplama kamplarında, Yahudi esirlere akıl almaz işkenceler yapıldı ve pek çoğu acı dolu bir şekilde ölümle tanıştı.

Toplama kamplarında görev alan caniler ise sadece yüreği taşlaşmış erkeklerden oluşmuyordu, hatta kadın toplama kamplarının çoğunda kadın gardiyanların hükümranlığı vardı denilebilir.

Onlarca kadın gardiyanın içinden 14 tanesi var ki, maalesef en beter işkencelerin ve ölümlerin altında imzaları var...

Kaynak:http://weheartvintage.co/2014/06/05/t...

1. Frieda Walter

1. Frieda Walter

2. Hilde Liesewitz

2. Hilde Liesewitz

3. Gertrude Feist

3. Gertrude Feist

4. Gertrude Saurer

4. Gertrude Saurer

5. Anna Hempel

5. Anna Hempel

6. Herta Bothe

6. Herta Bothe

7. Hildegard Lohbauer

7. Hildegard Lohbauer

8. Ilse Forster

8. Ilse Forster

9. Helene Kopper

9. Helene Kopper

10. Ilse Koch

10. Ilse Koch

11. Herta Ehlert

11. Herta Ehlert

12. Elizabeth Volkenrath

12. Elizabeth Volkenrath

13. Juana Bormann

13. Juana Bormann

14. Irma Grese

14. Irma Grese

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır