türk telekomun satılması / 3 bankayı kurtarmak için Türk Telekom 1 milyar milyon dolara satın alındı - Tele1

Türk Telekomun Satılması

türk telekomun satılması

Şirket ’ten ’e kadar 14 milyar dolar kâr elde etti. Ancak “temettü dağıtımı” adı altında Türk Telekom’u soymaya, içini boşaltmaya başladı. Elde edilen kârın 12,6 milyar doları ortaklara ödendi, bunun 7 milyar doları ise Hariri’nin şirketi Oger’e gitti. Özelleştirme bedeli olan milyar doların ise sadece 2 milyar doları devlete ödendi: Alım sırasında milyar dolar ve sonra da ikinci taksit olarak yılında milyon dolarlık bir ödeme yapıldı.

Tüm bunlar olurken şirket bankalara olan milyar borcunu yeniden yapılandırdı. Yani elde ettiği kârları borcunu ödemek yerine iç ettiği için, bankalarından yeniden kredi almış oldu. İddialara göre bankalara bu krediyi vermeleri için iktidar tarafından baskı yapıldı ve onlar da bu kredileri vermeye mecbur kaldılar. sonuna gelindiğinde şirket bankalara olan borçlarını da ödememeye başladı. Varılan noktada, İş Bankası, Garanti ve Akbank’ın milyar dolarlık kredileri batık kredi haline geldi.

Neticede Hariri ve Suudiler;

• Devlete olan özelleştirme borçlarını ödemediler.

• Türk Telekom’un içini boşalttılar ve milyarlarca doları kasalarına aktardılar.

• Bankaların sırtına milyarlarca dolarlık batık kredi yüklediler.

Peki sadece bu kadar mı? Elbette ki hayır. Özelleştirme öncesi Türk Telekom’da istihdam edilen kişi sayısı iken ’de bu sayı ’e geriledi. Türk Telekom özelleştirme öncesi Türkiye’nin en çok vergi ödeyen kurumlarından biriyken borç batağı içinde yüzen, içi boşaltılmış bir firmaya dönüştürüldü..

Tüm bunlar olurken sorumlular, yetkililer ne yaptı peki? Elbette ki hiçbir şey. Sonucun böyle olacağını bile bile olan biteni izlemekle yetindiler. İzlemenin de ötesinde, Türk Telekom’un yönetiminde bulunan isimlerden bazılarının bugün Saray’daki görevlerine bakıldığında manzara çok daha vahim durumda, bu büyük suça göz yummanın ötesinde, bir tür işbirliği, ortaklık kokusu da alınabiliyor.

Ortada Türkiye ve hatta dünya tarihinin en büyük soygunlarından biri, çok büyük bir skandal var. Türkiye’nin solcularının, yurtseverlerinin yıllardır savunduğu “Özelleştirme soygundur, kamu kaynaklarının yağmalanmasıdır” tezinin muazzam bir örneği Türk Telekom’un başına gelenler. Ve aynı zamanda yeni rejimin ekonomi-politiğinin nasıl işlediğinin de. Kurulan soygun düzenini ve bu düzenden nemalananları bütün çıplaklığıyla önümüze seren korkunç bir hadise duruyor karşımızda.

Biz sol jargonda “vatana ihanet” tabirini pek kullanmayız, bu daha çok hamaset şampiyonu, demagoji ustası Türk sağının işidir. Kendinden olmayana, doğruyu söyleyene, “Bağımsız Türkiye” diyene, grev yapan işçiye, hakkını savunan memura, ürününün karşılığını almak isteyen köylüye, gericiliğe karşı söz söyleyen aydına, yazana çizene Türk sağının kolaylıkla ve utanmazca vurduğu bir yaftadır bu.

Oysa Türk Telekom’a yapılanlar, sağın hamaset edebiyatının ötesinde, vatanın da vatana ihanetin de ne olduğunu bize gösteriyor. Memleket insanının vergileriyle kamunun kaynaklarıyla kurulmuş bir kurumun organize bir şekilde soyulması ve posası çıkarılıp bir kenara atılması değilse vatana ihanet, başka ne olabilir ki?

Türk Telekom soygunu bir vatana ihanet hikâyesidir; vatan, millet, Sakarya edebiyatının, memleketi 70 yıldır ezan, Kuran, bayrak diyerek soyan Türk sağının çürümüşlüğünün, ahlaksızlığının, ikiyüzlülüğünün zirve noktasıdır. Öte yandan Türk Telekom soygunu, özelleştirmenin ne olduğunun, ne işe yaradığının ve neden kamuculuğu savunmamız gerektiğinin en somut örneklerinden biridir, haklılığımızın nişanesidir.

Bugün eğer tam da ekonomik krizin yaşandığı günlerde, bir siyasal çıkış aranıyorsa, sadece Türk Telekom’un değil, diğer kurumların başına gelenlerin, kurulan soygun düzeninin, ülkeye yönelik bu korkunç ihanetin teşhir edilmesi ve halka anlatılması çok büyük önemdedir. Bu görev acilen üstlenilmeli, acilen yerine getirilmelidir.

Tüm Yazıları

\n

Dün, Türkiye Varlık Fonu (TVF) ile LYY Telekomünikasyon AŞ (LYY) arasında, Türk Telekomünikasyon AŞ’nin (Türk Telekom) toplam sermayesinin yüzde 55’ini temsil eden paylarını satın almak için Pay Satın Alım Sözleşmesi imzalandı.

\n

AKP, Türk Telekom'u neden özelleştirdi, bugün 17 yıl sonra neden geri aldı? Bu bir kamulaştırma mıdır? Ama diyemiyoruz çünkü başka yorumlar var. Yakından bakalım.

\n

\n

Neden geri alındığını konuşmadan önce olanları şöyle bir basitçe özetleyelim:

\n
    \n
  1. Türk Telekom yılında ihaleyle özelleştirildi. OTAŞ 6,55 milyar dolara yüzde  55'i satın aldı.
  2. \n
  3. Ojer Telekomünikasyon A.Ş. (OTAŞ) firması ağustos 'de milyon TL sermaye ile kuruldu ve 14 kasımda sermayesini 2 milyar TL'ye çıkardı. Başka deyişle 6,55 milyar dolarlık taahhüt altına giren firmanın varlığı 2 milyar TL idi.
  4. \n
  5. yılında 1,3 milyar dolar peşinat ve yılında 1,2 milyar dolar taksit ödedi. Toplam 2,5 milyar dolar gibi bir rakam.
  6. \n
  7. yılında Oger Telecom (Dubai'ye taşınan Lübnan'daki ana şirket) Londra ve Dubai Borsalarında 1,25 milyar dolarlık hisse arzı planladı ama alıcı çıkmadığı için her 2 arz ertelendi. Sonra bir daha yapılmadı.
  8. \n
  9. yılında ise seçim yılıydı. Peşin olarak geri kalan parayı 4,3 milyar doları bir kerede ödedi.
  10. \n
  11. Ama bu peşin para, 29 tane bankadan alınmış bir kredi idi.
  12. \n
  13. Bu kredinin çok büyük kısmının ödenmediğini, yılında alınan (ve bugüne kadar gelen) 4,75 milyar dolarlık kredinin \"amaç\" kısmına yazılanlardan gördük. kredisinin 3,6 milyarının ve tarihli başka bir kredinin 1,1 milyarının bu yeni alınan kredi ile ödeneceği ve geri kalan ile OTAŞ ortaklarına temettü ödeneceği kaydedildi.
  14. \n
  15. Saudi Telecom (STC) 'de Lübnanlı Oger Telecom'un yüzde 35'ini satın alarak Türk Telekom'un dolaylı ortağı haline geldi ve yönetim kuruluna girdi. yılına kadar da yönetim kurulunda kaldı.
  16. \n
  17. Türk Telekom mayıs ayında borsaya açıldı. 15 mayıs tarihindeki hisse fiyatlaması ile değeri 8,20 milyar dolar idi.
  18. \n
  19. yılında Akbank, Garanti Bankası ve İş Bankası önderliğinde 26 bankadan 4,75 milyar dolar karşılığında kredi alındı. Bu krediye teminat olarak Türk Telekom hisseleri verildi.
  20. \n
  21. yılında Suudi Arabistan'da inşaatlar yapan ana şirket Saudi Oger, Suudi hükümetinden hakedişlerini alamadığı için iflas etti.
  22. \n
  23. Aynı dönemde Türkiye'deki OTAŞ firmasının 'de aldığı kredinin taksidini ödeyemediği ortaya çıktı. 
  24. \n
  25. Saudi Telecom ortağı adına milyon dolar gibi komik paralar ödemeye çalıştıysa da, kabul görmedi.
  26. \n
  27. Çeşitli süreçler yaşandı.
  28. \n
  29. 'de BTK'nın ve Rekabet Kurumu'nun onayı ile Türk Telekom'un yüzde 55 hissesi, alacaklı bankaların kurduğu LYY Telekom firmasına devredildi.
  30. \n
  31. Dün de LYY hisseleri, bankaların alacaklı oldukları 4,75 milyar dolar + faize karşı 1,65 milyar dolar olarak, Türkiye Varlık Fonuna devir etmeye yönelik imza atmış oldu.
  32. \n
\n

(Not: Türk Telekom'un bütün bu süreçleri tabii ki özetlediğimiz kadar basit değil. Daha detaylı bir içeriği kitap olarak hazırlamaktayız.)

\n

OTAŞ patron değil, ancak yavru olabilirdi

\n

Olayın özetini yukarıda verdik ama aralık sonunda [1] ve dün yayımladığımız 2 ayrı yazıdan, Türk Telekom'dan duruma ve OTAŞ'ın sermaye gelişmelerine dair haberlere göz atarsanız[2], OTAŞ'ın Türk Telekom'a patron olmaktan çok, adeta yavrusu olabilecek boyutta olduğunu görebilirsiniz. Zaten bu nedenle olsa gerek, Londra ve Dubai borsaları 'de Lübnanlı ana şirket Oger Telecom'a geçit vermemiş.

\n

Ama buna rağmen yetkili olanlar arasından kimse, bu firmaya \"sen hangi boyunla?\" diye sormamış. Neden acaba? Hatta, bankalar da bu firmaya sermayesinin bu kadar düşük olmasına ve de öncesinde ödemediği bir kredi geçmişi ( ve ) olmasına rağmen, 4,75 milyar dolar gibi inanılmaz boyutta bir kredi vermiş.

\n

Bütün bu olanlar için \"Nasıl yani?\" diye sormak lazım.

\n

Ama bu sorulara cevap veren yok. Hatta TBMM'de sorulsa bile. Mesela yıllar içinde cevap alamadığımız onlarca sorudan en önemlisi; İmtiyaz sözleşmesinde yer alması gereken \"yatırım mecburiyeti miktarı\" idi. Bu soruyu 'den itibaren gazeteci olarak da sorduk, TBMM'deki soru önergelerinde de kimi siyasetçiler tarafından soruldu. Ama cevap \"Ticari sır\" şeklindeydi. Yani halkın şebekesinin imtiyazını veriyorsunuz ve verdiğiniz yere soru sorulmasını engelliyorsunuz.. Sonucunu bugün olması gerekenin 10'da biri olan bin km fiber ile yaşıyoruz maalesef.

\n

Aklımdayken belirteyim; yanlış bir düşünce sonucu, 4G ya da 5G olduğu zaman fiber gerekmediği gibi anlamsız bir fikir var. Bu doğru değil. Bulunduğunuz hücreden sinyal baz istasyonuna havadan gidiyor. Doğrudur ama o sinyal ana merkeze kadar gitse zaten adı cell phone olmaz. Baz istasyonlarının nedeni budur. Bulundukları hücrelerdeki sinyalleri toplayıp, ana merkeze iletirler. Baz istasyonunun bu trafiği kaliteli bir şekilde taşımasının yolu baz istasyonunun fiber ile bağlı olmasıdır. Bugün Türkiye'de baz istasyonlarının ancak yüzde 40'ında fiber olduğunu kasım ayında katıldığı bir konferans sırasında bizzat Turkcell Genel Müdürü Murat Erkan belirtti. Yani fiber yoksa, 4G, 5G de yok.

\n

Emanetten vesayete mi?

\n

Dün yayınladığımız OTAŞ makalesini, tam da bu yazıya temel olarak yayımladık. O yazıda göstermeye çalıştığımız şu: OTAŞ, Türk Telekom'un yüzde 55'ini alacak ne telekom tecrübesine, ne mali yapıya, ne de idari yapıya sahip. O zaman nasıl oldu da bu şirket, Türk Telekom gibi bir devin yüzde 55 hissesini, bankalardan 4,75 milyar dolar gibi dev bir krediyi aldı ve 17 yıl Türkiye'de açık kaldı?

\n

Bu sorunun bir cevabı, acaba OTAŞ bir emanetçi miydi?

\n

Bu geçmişin sualiydi. Zamanında ne sivil toplum örgütleri, ne düz vatandaşlar olarak bizler, ne de siyasetçiler bu suali dosdoğru soramadık.

\n

Ancak bugünün suali daha önemli… Acaba Türk Telekom şimdi emanetten, vesayete mi geçiyor?

\n

Türk Telekom 'da zaten devlete mi geçecekti?

\n

AKP’nin şirketi geriye almasına daha farklı bakmadan önce bir yanlışlığı düzeltelim. yılında yapılan Türk Telekom özelleştirilmesinde iki konu vardı:

\n
    \n
  1. Türk Telekom isimli şirketin hisselerinin bir kısmının satılması (yani yüzde 55'inin özelleştirilmesi)
  2. \n
  3. Türkiye'nin haberleşme altyapısının 21 yıllığına kullanım (işletim) imtiyazının verilmesi
  4. \n
\n

Osmanlı zamanından bu yana gelen yıllık haberleşme altyapısı (bakır kablolar, fiber kablolar ve bu haberleşmeyi sağlayan ekipman) halka aittir. Bu altyapı başlıbaşına bir servettir. yılındaki fiyatlarla yapılan bir hesaba göre, o altyapının ederinin 90 milyar dolar civarında (sadece bakır olarak, işçilik hariç) bedeli olabileceği şeklindeydi. Ama bu altyapının daha önemli yani \"stratejik\" olması.

\n

Bu nedenle Almanya, İngiltere, Ukrayna ya da Türkiye’de farketmez. Telekom altyapısı devlete, millete, halka aittir. Bunun ancak belli sürelerle kullanım hakkı yani \"imtiyaz\" verilir. İşte 'de verilip, 'da sona erecek olan da budur.

\n

Bu aynı zamanda önemli bir sorudur; \"'da imtiyaz Türk Telekom'dan alınırsa, şirketin değeri ne olur?” Muhtemelen bankalara baskı için de kullanılmış olabilir.

\n

Bu konuyu daha ayrıntılı diğer bir yazıda açıklayalım. Çünkü Danıştay kararlarından, Devlet Denetleme Kurulu raporlarına kadar, Elektronik Haberleşme Yasasına madde konulmasına kadar, bu konunun o kadar çok ayrıntısı vardı ki, sadece 1 tek link verip şimdilik geçelim[3].

\n

81 ile yaygın organizasyon, binlerce eleman, binlerce bayii, binlerce tedarikçi ve milyarlarca TL kazanç

\n

Olayın duyulmasından itibaren, Türk Telekom'un neden Varlık Fonuna alındığı ve buradan sonra ne olacağına dair tahminler havada uçuşuyor. Bazı kaynaklara biz de sorduk. Çünkü birileri Birleşik Arap Emirlikleri ile son dönemdeki yakınlaşma ve 10 milyar dolarlık desteğe bakıp, \"Acaba BAE'ye mi satılacak, Katar'a mı\" diye soruyor. Ama galiba AKP çağ atlamış. Yani 'de yönetime geldiklerinden itibaren, ana akım medyayı ele geçirerek, seçmeni yönlendirmeyi başardılarsa da, daha eğitimli, dolayısıyla da muhalif insanların yer aldığı interneti kontrol altına alamadılar. sayılı kanunda 15 yılda yapılan 18 güncellemeye/eklemeye rağmen internet hâlâ yanlış olan her şeyi konuşuyor. Z neslini bu nedenle kaybettiklerini yazmıştık. Dolayısıyla AKP muhtemelen çağ atladı ve artık hedefleri medyadan, sayısal (digital) haberleşmeye yani internete döndü.

\n

Türk Telekom ya da Turkcell, 81 ile yaygın altyapısı ile çok önemli iki şirket. Dolayısıyla şirketin TVF'na alınmasının nedenini, AKP'nin iktidarı kaybetme olasılığının yükselmesine karşı bir strateji olarak düşünmeli miyiz? Bakalım Turkcell ve Türk Telekom neler sağlar?

\n
    \n
  1. Üyelere istihdam: AKP'nin İBB'yi ve Ankara Büyükşehiri elinden kaçırması sonrasında buradan ayrılmak zorunda kalan partizan insanların, PTT, THY, Turkcell, Ulaştırma Bakanlığı ve bazı diğer bakanlıklarda istihdam edildiği görülüyor. İktidarın kaybedilmesi durumunda, bu insanlara yer bulamamak, AKP için olumlu olmayacaktır
  2. \n
  3. Eko sisteme kazanç: Turkcell ve Türk Telekom, 81 ilde bayi teşkilatına ve çok büyük tedarikçi (sarf malzemesi, yemek, servis, danışmanlık vs.) tabanına sahip işletmeler. Bunlar da AKP'nin başka düzeyindeki üyeleri için lazım. Onların da kaybedilmemesi lazım.
  4. \n
  5. Büyük kazançlar: Diğer yandan bu firmalar bir kerede iki haneli milyar TL'lik cirolar yapan firmalar. Başka deyişle adeta para basıyorlar.
  6. \n
  7. Haberleşmenin kontrolü: 15 Temmuz'da olduğunda, AKP iktidarı HGS sisteminin yazılımını çöpe attı ve şöyle dedi: FETÖ bu yazılım sayesinde hangi arabanın nereden geçtiğini görür. Bu örneklemeden anlayacağınız üzere, haberleşme altyapılarının birilerinin elinde olması şu imkanları sağlar:
  8. \n
\n
    \n
  • \n
      \n
    • Haberleşmenin yönlendirilmesi (Cambridge Analytica)
    • \n
    • Haberleşmenin tamamen kesilmesi
    • \n
    • Ya da şimdiye kadar olduğu gibi geliştirilmemesi, dolayısıyla da insanların etrafı görememesi
    • \n
    • Haberleşmenin içeriğini veya en azından meta verileri takip etmek (FBI, 6 ocak Capitol Hill baskınında kimin nerede olduğunu, cep telefonlarının sinyallerinden tespit etti).
    • \n
    \n
  • \n
\n

TVF Bilgi Teknolojileri İletişim Hizmetleri Yatırım Sanayi ve Ticaret AŞ.

\n

Son olarak şundan da bahsedelim: Basında Turkcell'in Telia Sonera hisselerini alan kurumun Türkiye Varlık Fonu olduğu yazılsa da, aslında yukarıda adını gördüğünüz bir şirket tarafından alındı. Bu şirket, 10 haziran 'de yüzde TVF ortaklığıyla ve 5 milyon TL sermaye ile kuruldu.

\n

Yönetim kurulu için şöyle bir bilgi var: Yani Varlık Fonunun Genel Müdürü olan Arda Ermut aynı zamanda Bu Bilgi teknolojileri firmasının Yönetim Kurulu Başkanı. TRT'de önce dijital editör olan ve son olarak TRT’de Dijital ve Teknolojiden Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığını üstlenen Murat Akgüç ile birlikte Yönetim Kurulu iki kişiden oluşuyor. Bu iki kişi, firmanın pay devri yapması durumunda da onaylama hakkına sahip.

\n

Emanetten, vesayete mi sorusunu sorarken, AKP'nin geçmişte ne yaptığına dair izlenimlerimizle analiz yapmaya çalışıyoruz. Bu iki şirketimiz çok kıymetli ama AKP yönetimi altında nereye doğru yönlendiklerini sorgulamamız lazım. Çünkü bunlar bu ülkenin öz varlıkları ve sadece maddi olarak değil, vatandaşın rahatı, güvenliği ve mutluluğu açısından da önemli. Özellikle de \"altyapı\".

\n

Epeydir Türk Telekom yazmaktan uzak duruyordum. Çünkü benim yazdıklarımı alıp yayımlayan ama lütfedip, bir kaynak belirtmeyen çok insan var. Ben de bundan sıkıldım. Ama anlatmak da gerekiyor anlaşılan. Mesela yarın şu imtiyaz olayının ne olduğunu daha iyi anlatacağız.

\n

\n

[1] LYY Telekom (Bankalar) Neden Varlık Fonu ile Masaya Oturdu?

\n

[2] OTAŞ (Ojer Telekom) 8 Mart ’de Kapandı

\n

[3] Danıştay, ‘İmtiyaz Sözleşmesi’ne Görüş Bildirdi

\n

Devlet 3 bankayı kurtarmak için Türk Telekom'u satın alıyor. Türkiye Cumhuriyeti'ni soyup kaçan OGER'in bıraktığı enkaz

Lübnanlı Hariri ailesi ve Saudi Telecom’un sahibi olduğu Oger Telecom''un soymasının ardından borçlu olduğu 3 bankanın eline kalan Türk Telekom''un, sözleşme gereği yılında otomatikman devlet kontrolüne ''borçsuz olarak'' geçmesi gereken hisselerin, iktidar tarafından bankaları kurtarmak için Varlık Fonu tarafından satın alınacağı öğrenildi. 

Türkiye Varlık Fonu, Türk Telekom’un yüzde 55 hissesine talip oldu. . Yüzde 55 hisse Akbank, İş Bankası ve Garanti Bankası’nın sahibi olduğu LYY Telekomünikasyon AŞ’ye ait.

Paramedya''da yer alan habere göre; Türkiye Varlık Fonu (TVF) azınlık paya sahip olduğu Türk Telekomünikasyon A.Ş.’nin toplam sermayesinin yüzde 55’ini temsil eden paylarını satın almak amacıyla LYY Telekomünikasyon AŞ ile görüşmelere başladığını duyurdu.

YILINDA HAZİNE’YE AİT PAYLAR TVF’YE AKTARILDI

Türk Telekomünikasyon A.Ş.’nin yüzde ’i Türkiye Varlık Fonu’ndaydı. yılında T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı’na ait yüzde 6,68 (Yüzde 5 B Grubu, yüzde 1,68 D Grubu) oranındaki Türk Telekomünikasyon A.Ş. payı ilgili Bakanlar Kurulu kararını takiben Türkiye Varlık Fonu’na aktarılmıştı.

Akbank, Anadolu Bank, Byblos Bank, Denizbank, QNB Finansbank, Garanti Bankası, Halk Bankası , İş Bankası, TSKB, Vakıfbank, Yapı Kredi Bankası , Türk Telekom’un OTAŞ’taki yüzde 55’lik hissesini Aralık ’de borcu karşılığında devralmıştı. OTAŞ, Lübnanlı Hariri ailesi ve Saudi Telecom’un sahibi olduğu Oger Telecom’a aitti.

TÜRK TELEKOM BÖYLE SOYULDU

Bir zamanlar “en başarılı” özelleştirme olarak gösterilen ve Oger Telekom’un kaçmasıyla bankalara rehin düşen Türk Telekom yeniden devletin eline geçti. Devletin milyar dolara Lübnanlı Hariri Ailesi’ne sattığı şirketin hisseleri Akbank, Garanti ve İş Bankası’nın ortak olarak kurduğu LYY Telekomünikasyon AŞ’nin kontrolüne geçmişti.

Oger’in ödemeden kaçtığı borçlarına karşılık el konulan hisseyi zorunlu olarak alan bankalar, yaklaşık 4 yıldır satmaya çalışıyordu. Ancak, imtiyaz hakkının yılında yeniden Hazine’ye borçsuz olarak devri gerekiyor. Sürenin az olması nedeniyle bu hisselere talip çıkmamış ve bankalar işletmek zorunda kalmıştı.

MADDE MADDE TÜRK TELEKOM''UN SOYULMASI

İşte tüm bu gelişmeler olurken,  Ekonomist Dr. Murat Kubilay, Türk Telekom’un dramatik hikayesini twitterde  geçen yıl 8 temmuz da bir tweet dizisi ile anlatmıştı. 

İşte o tweetler:
monash.pw zamanlar “en başarılı” özelleştirme olarak gösterilen Türk Telekom, yerli ve yabancı bankalara rehin düştü! Satıldığı ilk yıldan başlayarak içi boşaltılan, aşırı borçlandırılan ve nihayetinde posası kalmış halde devlete kakalanmaya çalışılan Türk Telekom’u gündeme taşıyalım:
2.Öncelikle Türk Telekom’un borsada işlem gördüğünü; hakkında asılsız haber ve istihbaratlarla manipülasyon yapmanın suç teşkil edeceğini belirtelim. Analizimizde doğruluğu kanıtlanamayacak ilişkiler ve bunlar üzerine kurgulanmış komplo teorilerine kesinlikle yer verilmemiştir.
monash.pw bilgiselde yer alan tüm bilgiler kamuya açık kaynaklardan elde edilmiştir. Şirkete ait verilerin neredeyse tamamı Türk Telekom’un kendi yayınladığı finansal raporlardan derlenmiştir. Bu uyarılardan sonra şirketin kuruluşundan sonraki süreci kısaca hatırlatarak başlayalım.
monash.pwya, Almanya ve Fransa’daki örneklerde olduğu gibi maliyetli posta hizmetleri ile karlı telekomünikasyon hizmetleri özelleştirme öncesi birbirinden ayrılmış; PTT’ye ek olarak Türk Telekom şirketi ’te kurulmuştu. Çünkü özel sektörün gözü yalnızca telekomünikasyondaydı.
5.Türkiye’de neoliberalizmi temsil eden AKP, sonrasında tek başına iktidar olunca Türk Telekom’un özelleştirilmesi yeniden gündeme geldi. ’teki ihale sonucunda Ojer Telekom (OTAŞ) şirketin %55 oranında hissesini 6, milyar dolara satın aldı.
monash.pwŞ’ın ana ortağı Lübnanlı Hariri Ailesi’nin sahibi olduğu Oger Telekom. İkinci ortak ise Suudi Telekom şirketi idi. Geriye kalan %45 hisseyse Hazine’ye aitti. ’de Hazine’nin %15’lik payı halka arz edildi. ’de de Hazine elindeki payların %6,68’ini TVF’ye devretti.

monash.pwin yapıldığı gün Türk Telekom ile Telekomünikasyon Kurumu (’de ismi BTK oldu) arasında imtiyaz sözleşmesi imzalandı. Buna göre devlete ait olan şebeke, teçhizat ve gayrimenkullerin kullanım hakkı 21 yıl 3 aylığına Türk Telekom şirketine devrediliyordu.
8.Özetle Türk Telekom özelleştirmesi bu imtiyaz hakkı üzerine kuruluydu ve SÜRELİYDİ. Tekel ve Erdemir gibi diğer özelleştirmelerden farklıydı. Sözleşme sonunda () OTAŞ’ın kullandığı şebeke ve teçhizatı kullanılır halde ve şirketi BORÇSUZ bırakma yükümlülüğü vardı.
monash.pw ön bilgilerden sonra OTAŞ ve Türk Telekom’da neler döndüğünü aktarmaya başlayalım. OTAŞ ihale sonrasında önce peşinatı ve arkasından kalan 5 taksitin ilkini yatırmıştı. ’de kalan borcun tamamını tek seferde yatırmak istediğini beyan etti. İşler yolunda görünüyordu.
OTAŞ, hem Türk hem de uluslararası bankalardan büyük bir kredi çekip Hazine’ye olan borcunu peşin ödeyecekti. Bankalar Türk Telekom’un ipotek olarak gösterilmesini istemişti. Fakat Türk Telekom ile yapılan sözleşme gereği bu hisseler ipotek edilemezdi.
Danıştay’ın itirazına rağmen usulsüz bir şekilde ipotek verilmesine göz yumuldu. İşte bu noktadan sonra Türk Telekom’un içini boşaltma operasyonu başladı. Bu aşamadan sonra okuduklarınızın kamuya açık ve tümüyle gerçek bilgiler olduğunu tekrar vurgulamak istiyorum.
OTAŞ uluslararası bir konsorsiyumdan krediyi almıştı; fakat bu krediyi ödeyecek başka bir geliri bulunmuyordu. Bu nedenle Türk Telekom’un içindeki nakde ve taşınmazlara göz dikildi. Türk Telekom, sürpriz bir şekilde yatırımcısına yüksek kâr payı (temettü) ödemeye başladı.

Öyle ki şirket Borsa İstanbul’da en yüksek temettü veren şirketler listesinde her yıl en üst sıralarda yer alıyordu. Her yıl kârın neredeyse tamamı yatırımcılara dağıtılıyordu.

Şaşırtıcı olan ise Türk Telekom’un sektöründe rekabetçi kalabilmesi için sürekli yatırım yapma zorunluluğunun bulunmasıydı. Ek olarak ’da TIM’den Avea’nın %40 hissesi ( milyon dolar), ’te ise İş Bankası’ndan kalan %20 hissesi ( milyon dolar) satın alınmıştı.

Tüm nakit ve oluşan kâr; temettü ödemesi ve sürekli zarar eden Avea satın almasına gidince, mecburi yatırımlar için Türk Telekom bankaların kapısını çalmak durumunda kaldı. Kasasında yaklaşık 2 milyar dolar nakitle devredilen Türk Telekom bankalara muhtaç duruma düşmüştü.
Bankalardan alınabilen kredi sınırına dayanıldığında yılında daha fazla borç için uluslararası yatırımcılara 1 milyar dolar ederinde dolar cinsi tahvil (borç senedi) satıldı. Artık Türk Telekom yurt içinde ve dışında birçok yatırımcıya borçlu duruma düşmüştü.

Aşağıdaki görselde Türk Telekom borçluluk oranları bulunuyor. ’den ’ya toplam borçların özkaynaklara oranı neredeyse 6 kat artmış. Ticari kredileri çıkarıp yalnızca finansal kredilere baktığımızda durum daha da feci. Borçluluk oranı 12 kattan daha fazla artmış.

İşin enteresan yanı alınan milyar dolarlık borç da temettü olarak şirketten çıkarılıyor, kurumsal yönetimden sorumlu SPK ise adeta uyuyordu. Dolar kuru yükselince, şirketin borçlanma giderleri yükselmeye başladı. Sonunda Türk Telekom zarar eden bir şirket haline dönmüştü.
Aşağıdaki görselde Türk Telekom’un yıllara ilişkin performansını bulabilirsiniz. Mavi çizgiler şirketin toplam satışlarını gösteriyor. 9 yılda satışlar %78 artmış. Bu artış bırakın büyüme rakamlarını 9 yıllık birikimli enflasyonun (%) bile altında.

Yeşil çizgi ise FAVÖK verilerini gösteriyor. Kısaca şirketin operasyonel kârlılığı olarak tanımlanabilecek FAVÖK’teki artış ise çok daha düşük, yalnızca % Buradan anlıyoruz ki şirket operasyonel anlamda da başarısız olmuş.

Asıl çarpıcı olan ise şirket net kârını ifade eden kırmızı çizgiler. Önceki yıllarda düzenli kâr eden şirket ’da milyon TL zarar eder hale getirilmiş. Bu zararın nedeni ise alınan dolar cinsi kredinin bedelinin dolar kuru patlayınca artması.

Özetle şirket ’dan beri kötü yönetildiği gibi sahip olduğu birçok gayrimenkul de satılmış ve oluşan tüm nakit olağanüstü oranlarda temettü ödenerek boşaltılmış. Yetmemiş şirket büyük oranda dolar cinsi borçlandırılmış ve dolar kuru patlayınca zarar kaçınılmaz olmuş.
Tüm bu düzeneğin neticesinde Türk Telekom’un sahibi OTAŞ milyarlarca doları Türkiye’den kaçırmış. Hikâyenin burada bittiğini ve tüm bu yaşananların tipik bir şirketin içinin boşaltması olduğunu söylemek isterdim, ancak olay bir hortumlamadan beter.
yılına dönelim. OTAŞ o yıla kadar milyonlarca doları Türk Telekom’dan çekmişti ve bunun sonucunda bankalara olan borcunu ödemiş olduğu sanılıyordu. Ne de olsa OTAŞ Türkiye’de halka açık bir şirket değildi ve düzenli bilgilendirme yapmasına gerek yoktu.
Mayıs ’te OTAŞ’tan sürpriz bir açıklama geldi. Şirket Türk Telekom’u satın alabilmek için kullandığı krediyi yapılandırmak durumunda kalmış. Daha açık bir ifadeyle, Türk Telekom’dan çıkarılan paralarla kredi borcunu ödememiş, paralar buharlaşmış.
monash.pw
Milyar dolarların esrarengiz bir şekilde kaybolması sonrası Oger Telekom’un diğer işleri mercek altına alınmak istendi fakat şeffaflık olmaması sonucu bu paranın nereye uçtuğu bulunamadı. Kesin olan tek şey ise Türk Telekom’un bankalara hala ipotekli olmasıydı.
OTAŞ’ın kredi yapılandırması Türkiye’de bankacılık sisteminin en büyük yapılandırması oldu. Yerli ve yabancı 29 banka 4, milyar dolar ve milyon avro ederinde krediyi gönülsüzce yapılandırmak zorunda kaldılar. Ancak kâbus bununla da bitmiyordu.
OTAŞ yeni borçların da taksitini Eylül ’da ödememeye başladı. Haber bankacılık sektöründe soğuk duş etkisi yarattı. Akbank’ın 1,7 milyar dolar, Garanti Bankası’nın 1 milyar dolar ve İş Bankası’nın ise milyon dolar kadar kredisi batacak gibiydi.
Bu noktada “bu bankalar özel sektörün, bize ne kredilerinin batıp bankaların zarar etmesinden” diyerek yaygın liberal hatanın yapılmaması gerektiğini belirtmek isterim. Çünkü ödenmeyen krediler krizinde olduğu gibi nihayetinde devlete, yani vatandaşın sırtına kalır.
Küçük bir hesap yapalım. Türk Telekom devredildiğinde kasasında 2 milyar dolar nakit bulunmaktaydı. ’dan ’ya kadar olan süre içinde şirket 3,5 milyar dolar net borç içine düşmüştü. Yalnızca OTAŞ’a bu süre boyunca 7 milyar dolar temettü ödenmişti.
Ödenen 7 milyar dolara rağmen OTAŞ borcunun çok azını ödemişti. Ağırlıklı olarak borç Türkiye merkezli bankalara yıkılmıştı. Şirket borçlulukla birlikte zarar bile eder hale gelmişti. Şirketin %30’unun Hazine’nin yani vatandaşın olduğunu belirtelim.
Peki tüm bu süreç boyunca şirketin hissedarlarından Hazine ne yaptı? Maalesef hiçbir şey! Borçlandırılıp temettü vermeye zorlanan şirket için herhangi bir SPK uyarısı oldu mu? Tabi ki hayır! Peki batmasına ramak kalan kredi için BDDK ne yaptı?
BDDK Başkanı Akben: “Biz bankalara dedik ki siz bunları takibe almayın. Hazine ya kendisi alacak ya da Suudi Telekom ya da diğerlerine satacak. Bu krediler default’a (iflas) düşmeyecek”.
Daha açık bir ifadeyle BDDK Başkanı’nın mesajı şuydu: Cumhuriyet tarihinin en büyük batık kredisinin duyulmasını istemiyoruz, şimdilik hasır altı edin, nihayetinde bir alıcı bulur paranızı alırsınız.
Ancak Akben’in öngörüsü tutmadı. İmtiyaz süresinin bitmesine 10 yıl kalmış ve şirketin içi boşaltılıp borçlu hale düşürüldüğü için ciddi bir alıcı çıkmadı. Nihayetinde alacaklı bankalar Türk Telekom’un rehin düştüğünü belirten başvuruda bulundular.
Tüm bu sürecin sonunda Türk Telekom’un içi boşaltılmış, büyük ölçüde borçlandırılmış, zarar eder hale getirilmiş durumdaydı. OTAŞ’ın sahipleri isi milyarlarca doları buharlaştırmıştı. Kalan borç ise Türkiye merkezli bankaların sırtına kalmıştı. Yeni bir alıcı ise ortada yoktu.
Bu yaşananlar esnasında “özerk” kurumlar SPK ve BDDK herhangi bir uyarıda bulunma, takibe geçme ve soruşturma açma eylemlerinde bulunmamışlardı. Ancak en enteresanı şirketin %30 hissesini bulunduran Hazine’nin eylemsizliği idi.
Şirket yönetim kuruluna atamalarda bulunan Hazine, tüm bu süreç boyunca temsilcisi olduğu vatandaşların hakkını koruyamamıştı. Peki bu dönemde Türk Telekom Yönetim Kurulu’nda hangi isimler yer almıştı.
İlk isim TBMM Başkanlığı ve AKP hükumetlerinde Ulaştırma, Savunma ve Milli Eğitim Bakanlığı yapmış olan İsmet Yılmaz’dı. Yılmaz, Türk Telekom’daki görevinin neticesinde siyasi kariyerinde en üst mevkilere çıkmıştı.
Bir diğer isimse Efkan Ala. Ala, bu görevi esnasında aynı zamanda başbakanlık müsteşarı idi. Kısa süre sonra İçişleri Bakanı oldu.
Fahri Kasırga da uzun süre Türk Telekom Yönetim Kurulu’nda yer aldı. Kasırga, adalet bakanlığı, başbakanlık müsteşarlığı ve cumhurbaşkanlığı genel sekreterliği görevlerinde de bulundu.
Listedeki en popüler isim ise Yiğit Bulut. Bulut, cumhurbaşkanı başdanışmanı ve Türkiye Varlık Fonu (TVF) yönetim kurulu üyesi.
Yönetim kurulu üyelerinin ücretlerini aşağıda bulabilirsiniz. Miktarlar milyar dolarlık şirket için yüksek olmasa da bu ücreti alanların baştan sonra başarısız olduğu bir gerçek.
Peki tüm olanlar gerçekten yalnızca başarısızlık mı? Yoksa ihmal mi? Ya da kasıtlı göz yumarak yolsuzluğun bir parçası olmak mı? Bu konuda yorumu okuyuculara bırakıyorum. Peki bu süre boyunca ilgili tüm kurumlar; SPK, BDDK ve Hazine’den sorumlu kişi kimdi?
Ali Babacan! Dolayısıyla Babacan da bu skandalı en başından beri ayrıntılarıyla biliyordu. Elbette yönetim kurulunda çalışmış kişilere kabinesinde yer verecek kadar beğenen ve güvenen dönemin başbakanı ve bugünün Cumhurbaşkanı Erdoğan da.
Peki şimdi ne olacak? Konuya vakıf olmayan birçok kişi Türk Telekom’un yeniden kamulaştırılması için bir fırsat oluştuğu görüşünde. Ancak atlanan gerçek şu: Türk Telekom zaten ’da tek kuruş ödenmeksizin çalışır halde ve borçsuz geri devredilecekti.
Dolayısıyla devletin geri satın alması OTAŞ’ın Türk bankacılık sistemine bıraktığı yıkımın üstlenilmesi demek. Şirket bankalara kalırsa tüm yönetim stratejisi borç ödemek üstüne olacak ve gittikçe gerileyecek. Şirketin mevcut halde borcu neredeyse 17,5 milyar TL.

Özetle Türk Telekom’un göz göre göre içine düşürüldüğü durumdan kolayca kurtulması ve buharlaşan milyarlarca doların bulunması mümkün gözükmüyor. Sıradan vatandaş ise geçen 12 yıl içerisinde şirketin bir dünya markası olduğunu sanıyor.

İlgili Haberler

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır