türkiye selçuklu devleti hükümdarları / Anadolu Selçuklu Devleti Sultanları | İslam ve İhsan

Türkiye Selçuklu Devleti Hükümdarları

türkiye selçuklu devleti hükümdarları

Anadolu Selçuklu Devleti Sultanları

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır.Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.

kaynağı değiştir]

Ana madde: Kutalmışoğlu Süleyman Şah

Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın babası Kutalmış, Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey ile Çağrı Bey'in amcaoğluydu. Kutalmış Büyük Selçuklu Sultanlığı tahtına geçen Alparslan'ın sultanlığını kabul etmemiş ve onun ile başarısız bir çatışmaya girişmiş ve bu sırada, yılında öldürülmüştür.[20] Daha sonra Anadolu’ya gelen Kutalmışoğulları burada yanlarındaki Türkmen gruplarıyla birlikte kendilerine yurt edinme mücadelesi başlamıştır. Dört kardeşten en son Süleyman Şah hayatta kalmıştır.[20] Bizans sınırlarında idaresini kuran Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Bizanslılarla bazen savaşarak bazen Bizans isyancılarına yardım ederek hükmü altındaki toprakların sınırlarını büyütmeyi başarmıştır. Bizans İmparatorluğu'nun Anadolu'da bulunan önemli şehirlerinden İznik (Nicaea) ile İzmit (Nicomedia)'i 'te ele geçirmiştir. Ardından Güney Marmara bölgesine tamamen hakim olmuş, 'de özerkliğini ilan edip İznik merkezli bağımsız bir devlet olarak Anadolu Selçuklu Devleti'ni kurmuştur.[21][22][23][24][25]

Bizans'ın Rumeli orduları komutanı Bryennios yılında İstanbul üzerine yürümesinden yararlanmak isteyen Bizans Anadolu orduları komutanı, Nikiforos Botaneiates'e karşı Bizans İmparatoru VII. Mihail ile asker yardımı üzerine ’de bir anlaşma yapan Süleyman Şah, İznik ile Kütahya arasında asi generalle karşılaşınca, daha uygun şartlar teklif edilmesi üzerine taraf değiştirip Botaeiates’in yanında yer almış ve onun III. Nikiforos ismi ile Bizans İmparatoru olmasına önayak olmuştur. Bu yardım dolayısıyla Bizanslılar göçmen Türkmenlerin Anadolu'da da Boğaz kıyılarına kadar gelip yerleşmelerini kabul etmişlerdir.[26][27]

Batı sınırlarını emniyete alan Süleyman Şah, veziri Ebu'l-Kasım'ı İznik'te idareci olarak bırakan Süleyman Şah, doğu sınırlarını genişletme planları ile 'te Çukurova (Kilikya)'ya (ve belki de Suriye üzerine) bir sefere çıkmıştır. Bu sefer sonucu Tarsus, Adana ve Antakya'yı ele geçirmiştir. Ardından Suriye’ye yönelmiş ve Halep’i kuşatmıştır. Halep emirinin Tutuş’dan yardım istemesi üzerine Tutuş Halep’e doğru yola çıkmış, 4 Haziran tarihinde Süleyman Şah’la savaşa girmiştir. Ayn Seylem Muharebesi’nde Anadolu Selçuklu kuvvetleri yenilgiye uğramış, Süleyman Şah ölmüştür.[28]

Ebu'l Kasım Dönemi ()[değiştir

Son yıllarda yeniden yükselişe geçen milliyetçilik ile birlikte kısmen de olsa bir geri dönüşün başladığından söz edebiliriz. Bu geri dönüşün anlamı ise geçmişin araştırılması olarak algılanması yeterlidir ki, popüler kültür ürünlerinden bağımsız olarak gerçekleştiğinde, önem taşıyan bir konu haline geliyor geçmiş ve tarih. Büyük Selçuklu İmparatorluğu ve Anadolu Selçuklu Devleti olarak ikiye ayıracağımız Selçuklu Sultanları listesinde hem Büyük Selçuklu Sultanları hem de Anadolu Selçuklu Hükümdarları yer alacak. Böylece Selçuklu Sultanları sırasıyla kimlerdi?” sorusunun yanıtı da ortaya çıkmış olacak.

Büyük Selçuklu Sultanları

Selçuklu Sultanları

Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun bağımsız kuruluş tarihi olarak geçse de, devletin kuruluş aşamalarının yılına dek uzandığını söyleyebiliriz. Devletin resmi tarihe göre kurucusu Tuğrul Bey’dir. Ancak Tuğrul Bey ile Çağrı Bey’i yetiştiren Selçuk Bey’in ismi devletin ismi haline geldi. Bunun sebebi ise Selçuk Bey’in budununu, halkını birleştirmek için büyük mücadeleler vermesidir.

O halde artık sultanlarımızın isimlerini vermeye başlayalım.

Selçuk Bey

Asıl adı Selçuk bin Dukak olan Selçuk Bey, yılında dünyaya geldi. Tuğrul Bey ve Çağrı Bey’i yanına alarak onları nitelikli bir şekilde yetiştirdi ve bu sayede temeli sağlam bir devletin varlığını sağladı.

Selçuk Bey, kayıtlara göre hayatını kaybetti.

Tuğrul Bey

Asıl adı Tuğrul bin Mikail olan Tuğrul Bey’in unvanları arasında; Ruknedein, Abutalip, Bey ve Sultan yer alıyor. yılında doğan Sultan yılında vefat etti.

Devleti yaklaşık 34 yıl boyunca yönetti.

Alp Arslan Bey

Alp Arslan’ın asıl adı Muhammed bin Davud Çağrı. Çağrı Bey’in oğlu olan Alp Arslan Bey, Adudeddevle Ebu Şuça ve Sultan unvanlarına sahip.

Melikşah

Sultanın asıl adı Hasan. Unvanları arasında; Sultan Celalü&#;ldevle ve&#;d-din Müizzuddin Ebu&#;l Feth Melikşah var.

Kendisi Alp Arslan’ın oğlu.


I. Mahmud

I. Mahmud’un unvanları; Nasireddin, Abulkasem ve Sultan.

Sultan’ın hükümdarlık yılları ise – yıllarını kapsıyor.

Berkyaruk

Ebu Muzaffer Rükneddin unvanı ile tanıdığımız Sultan’ın asıl adı Muhammad Berkyaruk bin Melikşah. Berkyaruk, devleti – yılları arasında yönetti.

II. Melikşah

II. Melikşah’ın asıl adı ise Muizzeddin Melikşah. Kendisi, Muizziddin, Ebulfeth ve Sultan unvanlarına sahip.

Muhammed Tapar

Giyaseddin, Ebuşucca ve Sultan unvanlarına sahip olan Muhammed Tapar, yılında doğdu. Devleti – yılları arasında yönetti.

Sencer

Tahta geçince Sencer ismini alan Ahmed’in unvanları arasında Muizziddin, Ebulhareth ve Sultan yer alıyor.

Anadolu Selçuklu Sultanları

Selçuklu Sultanları

Kutalmışoğlu Süleyman Şah

Anadolu Selçuklu Devleti&#;nin kurucusudur. Alparslan&#;la birlikte Malazgirt muharebesine iştirak etmiştir. Anadolu&#;daki fetih ordusu, Kayseri civarında Bizans ordusuyla yaptığı savaşı kazandı ve hiçbir engelle karşılaşmadan Marmara sahillerine, İzmit&#;e kadar ilerledi. Süleyman Bey, Konya ile birlikte bütün Orta Anadolu&#;yu fethetti. &#;te de mühim bir Bizans şehri olan İznik ve havalisini ele geçirerek İznik&#;e yerleşti.

Ebu&#;l-Kasım

Hanedanın kurucusu Kutalmışoğlu Süleyman Şah&#;ın ölümünden sonraki fetret döneminde 6 yıllık bir süre boyunca Anadolu Selçuklu Devleti&#;nin yönetimini eline geçirmiştir.

I. Kılıç Arslan

yılında Anadolu Selçuklu Devletinde devam eden fetret devrine son vererek İznik tahtına sahip oldu. İznik şehrini îmarı için faaliyetler başlatarak, şehrin savunmasını güçlendirdi.  senesinde Malatya şehrini kuşattı. Malatya kalesi düşmek üzereyken, Haçlı ordusunun batıdan Anadolu&#;ya girdiği öğrenilince, kuşatma kaldırıldı. Sultan Kılıç Arslan hızla Batı Anadolu&#;ya yönelerek ordusuyla Haçlıların karşısına çıktı.

I. Melikşah (Şahinşah)

Babası I. Kılıç Arslan’ın öldüğü savaşta Melikşah Emir Çavlı tarafından esir alınarak İsfahan&#;a götürüldü. Melikşah yılına kadar esir kaldı ve bu 3 yıl boyunca Anadolu&#;da büyük bir kargaşa vardı. Bizanslılar, kaybettikleri Batı Anadolu topraklarını tekrar ele geçirmeye başladılar. Anadolu Selçukluları Anadolu&#;nun içlerine doğru geri çekildiler. Melikşah yılında serbest kalıp Konya&#;da Anadolu Selçuklu tahtına oturdu ama Selçukluların Anadolu&#;daki toprak kayıplarını önleyemedi.

I. Rükneddin Mesud

I. Rükneddin Mesud en uzun süre hüküm sürmüş Anadolu Selçuklu Sultanıdır. I. Rükneddin Mesud, bir süre Danişmendlilerin denetimi altında kaldı. &#;de Danişmendli Mehmed Bey’in ölümünün ardından Anadolu Selçuklularının Anadolu&#;daki üstünlüğünü yeniden kurdu.

Batı kaynakları, târihte ilk defâ onun devrinde Anadolu‘dan Türkiye adıyla bahsettiler.

Kılıç Arslan

Kılıç Arslan melik olarak bulunduğu Elbistan&#;dan Konya&#;ya gelerek tahta geçti. Ancak bu taht kavgalarını fırsat bilen Anadolu&#;daki diğer gruplar Anadolu Selçuklularına karşı bazı ittifaklar kurdular. II. Kılıç Arslan devleti ayakta tutabilmek için önce Bizans İmparatorluğu&#;yla barış yapmanın yollarını aradı ve İstanbul&#;a giderek bir antlaşma yaptı. Batı sınırını güvence altına alan II. Kılıç Arslan Anadolu&#;ya yöneldi. Kardeşi Şahin Şah ile Danişmendlilerin birleşik ordusunu yendi.

&#;da Miryakefalon Savaşı&#;nda Bizans ordusunu pusuya düşürdü ve onları ağır bir yenilgiye uğrattı. Bu, Türklerin Anadolu’da Bizans karşısında Malazgirt&#;ten sonraki en büyük zaferdi. 

I. Gıyaseddin Keyhüsrev

İki değişik dönemde tahta çıkmıştır. II. Kılıç Arslan &#;de ölünce I. Gıyaseddin Keyhüsrev diğer kardeşlerine üstün gelerek tahta çıktı. Ama &#;da tahtını ağabeyi II. Süleyman Şah&#;a bırakarak geri çekilmek zorunda kaldı. II. Süleyman Şah, &#;te öldüğünde yerine bir süre II. Süleyman Şah&#;ın çocuk yaştaki oğlu III. Kılıç Arslan geçti. Ama 8 aylık bir süre içinde yeğenine üstün gelen I. Gıyaseddin Keyhüsrev ’de ikinci kez tekrar tahta çıktı. I. Gıyaseddin Keyhüsrev Karadeniz&#;deki ticaret yollarını kesen Trabzon Rum İmparatorluğu üzerine bir sefer düzenleyerek bu yolu yeniden Türklere açtı. Daha sonra önemli dış ticaret limanı olan Antalya&#;yı topraklarına kattı.

II. Rükneddin Süleyman Şah

Süleymanşah, Anadolu&#;da sarsılmış olan Türk birliğini yeniden kurmak maksadıyla kardeşlerinin elinde bulunan Amasya, Niksar ve Elbistan&#;ı itaat altına aldı. Bu mücadelelerden faydalanan Bizans imparatoru doğrudan doğruya olmasa bile Karadeniz sahillerinde harekete geçti. Süleyman Şah bu gelişmeleri önleyerek imparator ile antlaşma yaptıktan sonra Torosların kuzeyine akınlara başlamış olan ve bazı kaleleri zabteden Kilikya Ermeni kralı II. Leon&#;u mağlûp ederek onları Toroslar&#;ın güneyine çekilmeğe mecbur etti. Bizans imparatorunu haraca bağladıktan ve Ermeni krallığını cezalandırdıktan sonra Doğu Anadolu&#;ya yönelerek Malatya&#;yı aldı. Diğer taraftan Erzincan Mengücükoğulları ile Artukoğullarını kendisine bağladı.

III. Kılıç Arslan

Sekiz ay gibi kısa bir süre sultanlık yapmıştır. Babasının &#;te ölümü üzerine çocuk yaşta Konya&#; da tahta çıktı. Tahta çıktığı sırada Dördüncü Haçlı seferi İstanbul&#;u ele geçirmiş ve İstanbul&#;da Latin İmparatorluğu&#;nu kurmuştu. Babası tarafından tahttan indirilmiş olan amcası I. Gıyaseddin Keyhüsrev Türkmenlerin desteğiyle III. Kılıç Arslan&#;ı tahttan inmeye zorladı. Danişmendli Türkmenleri Isparta Kalesini aldılar. yılında I. Gıyaseddin Keyhüsrev tahtı ele geçirdi. III. Kılıç Arslan ve maiyetini Gevele Kalesinde yaşamaya mecbur bıraktı. III. Kılıç Arslan orada öldürüldü.

I. İzzeddin Keykavus

Babası I. Gıyaseddin Keyhüsrev&#;in ölümü üzerine &#;de tahta çıktı. Önce kendisine karşı ayaklanan kardeşi I. Alaeddin Keykubad’ı etkisiz hale getiren I. İzzeddin Keykavus, böylece iktidarını sağlamlaştırdıktan sonra bütün dikkatini Anadolu&#;da ticaretin canlandırılmasına verdi. Kıbrıs Krallığı’yla bir anlaşma yaparak iki ülke arasındaki ticareti serbest hale getirdi. Kuzey ticaret yolunu açmak için Sinop&#;u Trabzon Rum İmparatorluğu’ndan aldı. Daha sonra, güney ticaret yolunu engelleyen Ermeni derebeyinin üzerine yürüdü.

I. Alaeddin Keykubat

Saltanatı boyunca inşa ettirdiği ve çoğu günümüze kadar erişen eserler, idari ve askeri bakımdan hem şahsına hem de devletine kazandırdığı prestij nedeniyle Türkiye ve dünya literatürünün en ünlü Anadolu Selçuklu sultanıdır. ’te Tokat meliki (valisi) tayin edilerek devlet yönetimini öğrendi ve tecrübe sahibi oldu. Yeniden inşa edilen ve sağlam surlarla çevrilen şehre Sultan’ın ismine izafeten Alâiye (Alanya) ismi verildi. Alaeddin Keykubad bu kentte bir tersane ve tophane kurdurdu ve kentin kalesini yeniden yaptırdı. Sultan Alaeddin, Trabzon Rum İmparatorluğunun gücünü kırmak için Sinop’ta bir donanma inşa ettirdi. Moğol tehlikesini gören Alaeddin Keykubad, doğu sınırlarını sağlamlaştırdı. Bu sağlamlaştırma esnasında Ahlat fethedildi.

Ancak bu fetih, Eyyubîlerle arasının bozulmasına yol açtı

II. Gıyaseddin Keyhüsrev

II. Gıyaseddin Keyhüsrev I. Alaeddin Keykubad&#;ın büyük oğludur. Babasının kendisinden küçük olan kardeşi İzzeddin Kılıç Arslan&#;ı veliahtlığa atamasına karşın, babasının ölümü üzerine Sadeddin Köpek önderliğindeki bazı emirlerin desteğiyle Anadolu Selçuklu tahtına çıktı. Kardeşinin tarafını tutan Harzem emirlerine karşı mücadeleye girişti. &#;da Diyarbakır Anadolu Selçuklularının eline geçti. Moğolların önünden kaçarak Anadolu&#;ya sığınan göçebe Türkmenler, Anadolu&#;daki yerleşik devlet düzeni içinde yeni sorunlar oluşmaya başladı. Bu koşullarda Baba İshak&#;ın başlattığı Babai ayaklanması bastırıldı. Ama devletin gücünü önemli ölçüde sarstı.

II. İzzeddin Keykavus

II. İzzeddin Keykavus babasının yerine tahta geçti ve aynı yıl içinde kardeşi IV. Kılıç Arslan&#;ı Moğol Hanı Güyük&#;ün tahta çıkma töreninde hazır bulunmak üzere Moğolistan&#;a elçi olarak gönderdi. Moğollar IV. Kılıç Arslan&#;dan hoşnut kalarak onu Anadolu Selçuklu Sultanı olarak tanıdılar. IV. Kılıç Arslan &#;de Sivas&#;ta tahta çıktı. Böylece II. İzzeddin Keykavus ve IV. Kılıç Arslan arasında taht kavgaları başladı. Üçüncü ve en küçük kardeş olan II. Alaeddin Keykubad da taht kavgalarına katıldı. Ancak Anadolu&#;nun ileri gelenlerinin araya girmesiyle üç kardeş ortak olarak saltanat sürmeye ikna edildiler. Böylece yılında Anadolu Selçuklu Devleti tarihinde 8 yıl sürecek üçlü iktidar dönemi başlamış oldu.

II. Alaeddin Keykubad

II. İzzeddin Keykavus babasının yerine tahta geçti ve aynı yıl içinde kardeşi IV. Kılıç Arslan&#;ı Moğol Hanı Güyük&#;ün tahta çıkma töreninde hazır bulunmak üzere Moğolistan&#;a elçi olarak gönderdi. Moğollar IV. Kılıç Arslan&#;dan hoşnut kalarak onu Anadolu Selçuklu Sultanı olarak tanıdılar. IV. Kılıç Arslan &#;de Sivas&#;ta tahta çıktı. Böylece II. İzzeddin Keykavus ve IV. Kılıç Arslan arasında taht kavgaları başladı. Üçüncü ve en küçük kardeş olan II. Alaeddin Keykubad da taht kavgalarına katıldı. Ancak Anadolu&#;nun ileri gelenlerinin araya girmesiyle üç kardeş ortak olarak saltanat sürmeye ikna edildiler. Böylece yılında Anadolu Selçuklu Devleti tarihinde 8 yıl sürecek üçlü iktidar dönemi başlamış oldu.

II. İzzeddin Keykavus Kızılırmak nehrinin batısında hüküm sürdü. IV. Kılıç Arslan ve II. Alaeddin Keykubad da Kızılırmak&#;ın doğusunda hüküm sürdüler. yılında Moğol kumandanı Baycu Noyan tekrar Anadolu&#;ya bir sefer yaptı. Aksaray yakınlarında II. İzzeddin Keykavus&#;un ordusunu yenilgiye uğrattı ve böylece Anadolu tamamen Moğol egemenliğine girmiş oldu. Üçlü iktidar dönemi II. Alaeddin Keykubad&#;ın &#;da bilinmeyen nedenlerle ölümüne kadar devam etti.

IV. Kılıç Arslan yılları arasında tek başına hüküm sürdü. yılında Konya’yı yeniden ele geçirdi. Silifke&#;yi Ermenilerden, Sinop&#;u ise kumandanı Muinüddin Pervane tarafından Trabzon Rum Devleti&#;nden aldı. IV. Kılıç Arslan yılında bir ziyafet sırasında Moğollar tarafından beklenmedik bir şekilde idam edildi ve Konya&#;da Sultanlar Türbesine gömüldü. Yerine çocuk yaştaki oğlu III. Gıyaseddin Keyhüsrev Moğolların kuklası olarak sultan ilan edildi.

IV. Kılıç Arslan

II. İzzeddin Keykavus babasının yerine tahta geçti ve aynı yıl içinde kardeşi IV. Kılıç Arslan&#;ı Moğol Hanı Güyük&#;ün tahta çıkma töreninde hazır bulunmak üzere Moğolistan&#;a elçi olarak gönderdi. Moğollar IV. Kılıç Arslan&#;dan hoşnut kalarak onu Anadolu Selçuklu Sultanı olarak tanıdılar. IV. Kılıç Arslan &#;de Sivas&#;ta tahta çıktı. Böylece II. İzzeddin Keykavus ve IV. Kılıç Arslan arasında taht kavgaları başladı. Üçüncü ve en küçük kardeş olan II. Alaeddin Keykubad da taht kavgalarına katıldı.

IV. Kılıç Arslan yılları arasında tek başına hüküm sürdü. yılında Konya’yı yeniden ele geçirdi. Silifke&#;yi Ermenilerden, Sinop&#;u ise kumandanı Muinüddin Pervane tarafından Trabzon Rum Devleti&#;nden aldı. IV. Kılıç Arslan yılında bir ziyafet sırasında Moğollar tarafından idam edildi.

III. Gıyaseddin Keyhüsrev

Tahta çıktığında artık Anadolu Selçuklu Devleti tamamen Moğolların egemenliği altına girmişti. yılında Memlük sultanı Baybars Anadolu&#;yu istila etti ve Selçukluları kendine bağladı. Ancak Memlükler uzun süre Anadolu&#;da kalmadılar ve egemenlik tekrar Moğolların eline geçti. III. Gıyaseddin Keyhüsrev yılında Moğollar tarafından idam edildi. Artık son derece zayıflamış olan Anadolu Selçuklu tahtına amcasının oğlu II. Gıyaseddin Mesud geçti.

III. Alaeddin Keykubad

II. İzzeddin Keykavus&#;un torunudur. Kösedağ Savaşından sonra Anadolu Selçuklu Devleti Moğolların hâkimiyetine girdi. Moğollar Selçuklu Sultanlarını sıkı bir denetim altında tutuyordu. III. Alaeddin Keykubad zamanında Anadolu&#;da bir takım karışıklıklar olunca Moğollar, O&#;nu da tahttan indirip yerine tekrar II. Gıyaseddin Mesud&#;u geçirdiler. III. Alaeddin Keykubad tahttan indirildikten sonra Tebriz&#;e gönderilip yargılandı ve ölüme mahkum edildi. Fakat eşinin Moğol hanedanından olması sebebiyle hayatı bağışlandı. III. Alaeddin Keykubad yanında görevli bulunanlardan birine ağır sözler söylediği için o kişi tarafından bıçaklanarak öldürüldü. III. Alaeddin Keykubad tahtta iken, Osman Gazi&#;ye, yaptığı fetihlerden dolayı Beylik unvanı verdi. Osman Gazi&#;ye Beylik unvanının verildiği tarihi Osmanlı Devletinin kuruluş tarihi olarak kabul edildi.

II. Gıyaseddin Mesud

II. Gıyaseddin Mesud II. İzzeddin Keykavus&#;un oğludur. Anadolu Selçuklu Devleti&#;nin Moğolların egemenliği altında hüküm sürdüğü bu dönemde dört defa tahta çıkmış her seferinde kardeşinin oğlu olan III. Alaeddin Keykubad&#;la yer değiştirmiştir. yılında, son sultan II. Mesud’un ölümünden sonra Anadolu Selçuklu Devleti yıkıldı.

Konu dikkatinizi çektiyse Listelist&#;te konuyla ilgili diğer önerilerimize bakabilirsiniz:

Çocuk Yaşta Tahta Geçen Dünyayı Titreten İsimlere Kadar: Sırasıyla Osmanlı Padişahları

20 Osmanlı Padişahı ve Ölüm Nedenleri

Osmanlı&#;da Yemek Kültürü

kaynağı değiştir]

Anadolu Selçuklu Devleti kuruluş döneminde, tümüyle Türkmen beylerinin emrindeki aşiret savaşçılarından oluşan bir orduya ve bu beylerin görev aldığı sivil devlet yönetimine sahiptir.[46] Devletin kuruluş döneminde, yani yüzyılın son çeyreğinden yüzyıl sonlarına kadar orduda olduğu kadar idari yapıda da Türkmen unsurların hakim olduğu ileri sürülmektedir. Bununla birlikte ilk Anadolu Selçuklu sultanlarının az sayıda da olsa kendilerine bağlı gulamlardan oluşan bir hassa kuvveti olduğu kaynaklarda açıktır. Diğer yandan başkent İznik’in Haçlılar tarafından alınması konusunda bilgi veren kaynaklar, İznik Selçuklu sarayında hazine ve devlet memurları olduğunu gösteren bilgiler verirler. Ancak yüzyıl sonlarından itibaren Anadolu Selçuklu ordusu hızla gulam ve ikta askerlerinin hakim olduğu bir orduya, sivil devlet yönetimi ise yine gulamlıktan gelen, İran kültürüne sahip unsurların büyük ölçüde elinde olan merkezi bir düzene dönüşmüştür. Bu dönüşümle ilgili olarak yılındaki Miryokefalon Muharebesi’nde sonra bilgiler bulunmaktadır.[47] Bu tespit dikkate değer olmalıdır, Doğan Avcıoğlu gibi araştırmacılar, Miryokefalon’da yenilgi üzerine Konstantinopolis’e çekilen Bizans ordusuna refakat etmek üzere II. Kılıç Arsan tarafından üç komutan idaresinde üç birliğin görevlendirildiğini yazmaktadır. Ancak Türkmenler yolun bir kısmında Bizans ordusuna saldırırlar. İmparator I. Manuil yakınmalarına II. Kılıç Arslan “Bu Türkmenler benden bağımsız, onları kontrol edecek güçte değilim.” karşılığını vermiştir. Gerçekten de sultanın Bizans imparatoruyla anlaştığı haberi duyulunca Türkmenlerin, sultanı hainlikle suçladıkları, küfrettikleri ve ganimet paylarının alarak yurtlarına döndükleri, bir kısmının ise geri çekilmekte olan Bizans ordusuna ganimet için saldırılar düzenledikleri kaynaklarda yer almıştır.[48][49][50] Bizans ordusuna refaket eden Selçuklu subayları ise Türkmenleri, “Kendilerine tabi olmayan kaba, asi Türkler” olarak tanımlamışlardır. Miryokefalon Muharebesi Anadolu Selçuklu Devleti ordusu ve devlet cihazı yönünden, kökten bir dönüşümün ilk işaretlerini verir, Türkmenlerin hem devlet cihazı hem de ordu için artık “güvenilmez” olarak görülmeye başlandığı anlaşılmaktadır.[51][52] Bu bakış tarzıyla, saltanatın ve merkezi devlet otoritesinin devamı açısından, hükümdarla aynı etnik unsurlar, varlıklarını ve yaşam tarzlarını bütün bütün sultana borçlu olan gulamlardan daha “tehlikeli” görülmektedir. Sonuçta ümera arasından Türkmen beyleri büyük ölçüde tasfiye edilmiştir.[46] Sadece ümera arasından değil, ümeranın maiyet kuvvetleri ve hizmetkarlarının bile gulamlardan oluşması sultanlar tarafından tercih ve empoze edilmiştir. Onların da hemen hemen tümü gulamlardan oluşmaktadır.[49]

Şehzadelerin tahta çıkışında ise, Türk hakimiyet prensibi hakimdir. Türk hakimiyet prensibinde ülke toprakları hanedanın tüm erkek üyelerinin ortak mülkü olduğu kabul edilir. Buna göre oğullar ve kardeşler tahta geçme hakkı yönünden eşit görülmektedir. Anadolu Selçuklu’da da sultan, oğullarından birini veliaht seçerken diğerleri, sultana bağlı kalmak koşuluyla eyaletlerde yönetim görevi üstlenirlerdi. Türk egemenlik anlayışına göre ülke toprakları hanedanın ortak malı olduğundan, sultan öldüğünde kimin tahta geçeceği bir bakıma ilahi takdire kalmıştır. Sonuç olarak hanedandan herhangi biri, herhangi bir yoldan tahtı ele geçirdiğinde meşruiyeti tartışma konusu olamaz. Dolayısıyla bir önceki hükümdar tarafından veliaht atanmış olmanın hiçbir hükmü kalmamaktadır. Farklı bir anlatımla, veliaht tayin edilmesi, diğer şehzadelerin taht üzerinde hak ileri sürmeleri için engel değildir. Sultanın sağlığında onun iradesine boyun eğilip veliahta bi’at edilmesi bile, sultan öldüğünde hükümsüz kabul edilir.[53][54][55] Şunun altını çizmek gerekir ki, Selçuklu soyundan olmayan bir kismenin tahta çıkması hiçbir şekilde düşünülemez.[56]

Türk devlet anlayışı gereği hükümdar, ülke topraklarının merkezden uzak bölgelerini şehzadeler (melik, yabgu) arasında bölüştürür. Şehzadeler, kendi bölgelerini iç ve dış işlerinde bağımsız olarak yönetirler. Anadolu Selçuklu da bu hakimiyet prensibini izlemiştir. Ne var ki bu prensip zaman zaman melikler arasında kanlı savaşlara ve hatta ülkenin parçalanmasına yol açmıştır. Bunun en bariz örneği II. Kılıç Arslan’ın ülke topraklarını 11 oğlu arasında paylaştırmasıdır. Sonuçta, kendi yaşamı sırasında bile oğulları arasında taht kavgası başlamıştı. Bu konuda çeşitli örnekler vardır. Bir başka örnek, II. Kılıç Arslan’ın I. Gıyaseddin Keyhüsrev’i veliaht tayin etmiş olmasına ve tahta geçmesine karşın, en büyük oğlu II. Süleyman Şah’ın, buna karşı çıkarak kardeşlerinden bazılarıyla işbirliği ettikten sonra diğer kardeşlerini öldürttüğü, Konya’yı kuşatarak Gıyaseddin Keyhüsrev’i Bizans’a sığınmaya zorladığı bilinmektedir.[57]

II. Kılıç Arslan dönemine ( – ) kadar melikler atandıkları eyaletleri bağımsız siyasi / askeri otoritelerine dayanarak yönetmekteydiler, kendi adlarına hutbe okutmakta, sikke kestirmekte, komşu devletlerle sultana danışmadan barış yapabilmekte, savaş ilan edebilmekteydiler. Rükneddin Süleyman Şah ise meliklerin bu erkine son vermek amacıyla şehzadeleri kendilerine ayrılan bölgelerde payitahta bağlı birer vali olarak atamıştır.[58]

Sonuç olarak Anadolu Selçuklu Devleti’nin kuruluşundan yıkılışına kadar olan tarihi, zaman zaman saltanat mücadeleleriyle sarsılmıştır. Bununla da kalmamış, bu saltanat mücadelesinden sonra tahta çıkan sultan, kendileri için tehlikeli olacağını düşündükleri hanedan üyelerini hapsettirmiş, yay kirişiyle boğdurmuş ya da gözlerine mil çektirerek tasfiye etmişlerdir.[59]II. Süleyman Şah döneminde ( – ) melikler yine eyaletlere tayin olunmakla birlikte kendi başlarına hareket edemeyecek şekilde, sultana bağlı olarak, birer vali olarak yönetmeleri sağlanmıştır. I. Gıyaseddin Keyhüsrev ikinci kez Anadolu Selçuklu tahtına geçtiğinde ( – ) Türk hakimiyet geleneğine uyarak oğulları İzzeddin Keykavus’u Malatya’ya, I. Alaeddin Keykubat’ı Tokat’a göndermiştir. Ancak meliklik statüsü bambaşka bir biçim almıştı. Bu biçimde eyalet artık meliklerin kendi mülkü olarak tasarruf etme hakları yoktur. Diğer yandan tabi bir hükümdar da değillerdir, sadece sultan adına idare yetkisine sahiptirler. Melikler, adlarına sikke kestirip hutbe okutamazlar, sultanın onayı olmadan komşularıyla savaşa tutuşamaz ya da barış yapamaz olmuşlardır.[60][61] Giderlerken yanlarında bu idare işini yürütebilecek kadroyu ve sultanın en güvendiği adamlarından birini atabey olarak götürürler. Atabeyin geleneksel görevi şehzadenin eğitimi olmasına karşın bu durumda aynı zamanda, şehzadenin faaliyetini kontrol etmek ve gerektiğinde sultana bu konuda rapor vermekle yükümlüdür. Bu şekilde, hanedan üyesi bir erkeğin, ülke yönetimi üzerindeki geleneksel hak iddia etme durumu ortadan kaldırılmıştır.[62]

Bir sultanın ölümünün ardından tahta hangi şehzadenin geleceği çoğu kez devlet ricalinin (ümera, devlet adamları ve komutanlar) toplantısında kararlaştırılmıştır. Ancak bu şekilde alınan kararın değiştirildiği bir istisna vardır ve güce dayanır. Bu konuda örnek şöyledir. Aksarayi’nin anlatımıyla, II. Süleyman Şah’ın ölümü ardından ümera altı yaşındaki İzzeddin Kılıç Arslan’ı tahta çıkarmıştır. Ancak bazı emirler, Konstantinopolis’teki Gıyaseddin Keyhüsrev’e haber göndererek tahta geçmek üzere gelmesini istemişlerdir. Sonuç itibarıyla Gıyaseddin Keyhüsrev’in yeniden tahta oturması, ümeranın bu şartlar altında ortak kararıyla olmuştur.[63] Bu ve bunun gibi olaylarda rol oynayan güç, parasal güçtür. Bu görüşme meclisinde karar, oy çoğunluğuna değil, maddi güce bağlıdır. Eğer bir şehzade, maddi gücü daha yüksek olan ümeranın onayını kazanmışsa, sultan seçilecek olan odur. Veliaht tayin edilmiş olmak ya da büyük oğul olmak, sultan seçilmekte bir şey ifade etmez. Maddi güç ise ne kadar kalabalık bir maiyet kuvveti besleyebileceğini belirler.[64]

Ümeranın kararıyla tahta geçen sultanlar şunlardır. III. Kılıç Arslan (, 6 yaşında), I. Gıyaseddin Keyhüsrev (), I. İzzeddin Keykavus (, 11 yaşında), I. Alaeddin Keykubat (), II. İzzeddin Keykavus (ilk ), II. Alaeddin Keykubad (, 7 yaşında), IV. Kılıç Arslan (ilk ), III. Gıyaseddin Keyhüsrev (, 7 yaşında). Ümera kararı dışında tahta geçen sultanlar ise; II. Kılıç Arslan, babası I. Mesud tarafından veliaht tayin edilmesi ile 'te tahta geçmişir. I. Mesud ()( yılında Bizans İmparatoru İoannis Çelepis Komninos’dan yüklüce parasal yardım alarak[65][66]) ve II. Süleyman Şah ) kuvvet kullanarak, diğer şehzadeleri tasfiye ederek sultan olmuştur. Kösedağ Muharebesi’nden () hemen sonra Anadolu Selçuklu Devleti İlhanlı hakimiyetine girince sultanlar artık İlhanlı Sarayı tarafından belirlenir olmuştur. Yönetim erki bütünüyle, İhlanlı ile işbirliği içindeki, İran kültürüne sahip ümeranın eline geçmiştir. Hatta IV. Kılıç Arslan ve III. Gıyaseddin Keyhüsrev, İlhanlı sarayının baskısıyle ümera tarafından öldürtülmüştür. Sultanların tahta çıkışı üzerinde ümeranın bu denli etkili olması, sultanla ümera arasında sürekli oynak bir güç çekişmesinin olmasını doğurmaktadır.[67][68]

Bir sultan değişikliğinde o ana kadar geçerli, meşru olan tüm akit, taahhüt, atama, verilmiş tüm rütbe, makam, mal ve iktalar hükümsüz olmakta, geçerliliğinin devamı için yeni sultan tarafından onaylanması ya da yenilenmesi gerekmektedir. Tüm idari ve askeri kadrolarda olmamakla birlikte, önemli mevkilerde olan ricalin tüm mesleki kariyeri, baştan aşağı ya da kısmen değişikliğe uğrayabilir dahası, devletin iç ve dış politikasının da değişmesi mümkündür. Diğer yandan hiyerarşide değişiklikler olması da mümkündür, ikinci ya da üçüncü kademeden bir yetkilinin sultan değiştikten kısa bir süre sonra en üst makamlara hızla yükselmesi, diğerlerinin azledilmelerine, katledilmelerine dahi neden olacak güce eriştikleri görülebilir.[69]

Sivil devlet yönetimini oluşturan devlet ricali (ümera), kendilerine bahşedilen çok geniş iktalar sayesinde büyük bir parasal güce sahip olmuşlardır. Bu parasal gelire dayanarak maiyetlerinde, büyük çoğunluğu gulamlardan oluşan çok kalabalık maiyet kuvvetleri besleyebilmişlerdir. Emirlerin güçlerine dayanan etkileri sadece sultan seçimiyle sınırlı kalmayıp devletin iç ve dış politikasının, gidişatının şekillenmesinde başat rol oynadığı da görülmektedir. Örneğin II. İzzeddin Keykavus’un veziri Şemseddin Muhammed İsfahani, dönemin İlhanlı hanının hoşnutluğunu ve güvenini kazandıktan sonra Anadolu Selçuklu yönetiminde çok geniş yetkileri elinde toplayarak devleti iki yıl yönetmiş, bu süre içinde kendisi için tehlikeli bulduklarını ortadan kaldırmıştır.[70]

Muazzam ikta gelirleri ve diğer gelirler sayesinde çok kalabalık muhafız kuvveti beslemek mümkün olmaktadır. Hatta bazen sultanın hassa kuvvetleriyle bile boy ölçüşecek kadar büyük bir kuvvete sahip olabiliyorlardı. Böyle büyük bir kuvvet bulundurmak, bir yandan prestij sağlarken esas olarak devlet yönetimi üzerinde bir nüfuza sahip olabilmeyi ve kritik bir durumda hayatını ve mevkiini koruyabilmesini sağlamaktadır. Kuşkusuz bu şartlarda devlet ricali arasında bir nüfuz mücadelesi olması kaçınılmazdır. Bu mücadelede ilave güç edinme isteğiyle olanak sağlayabildikleri ölçüde yüksek makamlara kendi akrabalarını getirmeye ve birbirleriyle kan bağı oluşturmaya çalışmışlardır. Diğer yandan yüksek makamların, remi olarak olmasa bile uygulamada kuşaktan kuşağa geçtiğine işaret eden pek çok örnek vardır. Böylece hem yatay olarak, yüksek makamlara akrabaları yerleştirerek ve kan bağı kurarak, hem de dikey olarak, yine yüksek makamları babadan oğla geçecek zorlamayı yaparak, sivil ve askeri yönetim üzerinde uzun süreli bir nüfuz elde etmişlerdir.[71][72]

Bu durumları belirgin biçimde ortaya koyan bir örnek İzzeddin Keykavus’un ümera tarafından 11 yaşındayken tahta çıkarılması ardından doğal olarak ümera tarafından yeni atamalar yapılmasıdır. Bu atamalarda vezir yerinde kalırken Celâleddin Karatay’ın saltanat naipliğine, Eseddin Ruzbe atabeyliğe, Şemseddin Has Oğuz beylerbeyliğine ve Fahrüddin Attar pervaneliğe getirilmiştir.[73] Son ikisinin arasında kız alıp – vermeden doğan bir akrabalık vardır. Birlikte büyük nüfus kazanmaları diğer ümerayı rahatsız etmiş, bir komplo hazırlayarak ikisini de katletmişlerdir.[74]

Ümera arasındaki nüfuz mücadelesinde rakip ya da rakiplerin ortadan kaldırılması çoğu kez ince hesaplara dayanılarak hile ile bir yere yalnız ve silahsız olarak çekilmesi ya da tuzak kurulması şeklinde yapılırdı. Sadece bununla kalınmaz, tüm akrabaları, maiyetindeki hizmetkarlar ve muhafızları da tasfiye edilirdi. Akrabaları ya öldürülür ya da hapsedilir, adamları da ya öldürülür, ya da ellerindeki tüm mallar alınarak kendi haline bırakılırdı. Kadınlar ve küçük çocuklar, tıpkı malları gibi yağmalanırdı. Ayrıca tüm mal varlığına el konulurdu. Ya hazineye devredilir ya da bazı hallerde yağmalanırdı. Eğer bu tasfiyede sultanın iradesi varsa hazineye çok büyük miktarlarda para giriyordu.[75]

Gelişkin dönemde devlet teşkilatı hem kuruluş, hem de işleyiş bakımından merkez ve taşra teşkilatı olarak iki ana bölümlenme gösterir.

Merkez teşkilatı[değiştir

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır