İşgalci İsrail'in Mescidi Aksa'daki şiddeti bitmek bilmiyor. Mescidi Aksa avlusunda nöbet tutan Filistinlilere bu sabah saatlerinde İsrail polisi yeniden müdahale etti. Filistin Kızılayı yaptığı açıklamada İsrail polisinin yaptığı Müdahale sonucunda yüzlerce Filistinli yaralandığını duyuruldu. İsrail'in şiddetine dünyanın birçok ülkesinden tepki gelirken en büyük tepkiyi ise yine Türkiye gösterdi. Sosyal medyada Türkiye'de satılan İsrail markalı ürünlere boykot çağrısı yapıldı. Peki İsrail malları listesi nasıl? Türkiye'de satılan İsrail markalı ürünler neler? Türkiye'de satılan İsrail malları tam liste 2021 ve detaylar haberimizde...
NOT: LİSTE İÇERİSİNDE TÜRKİYE'DE SATILAN İSRAİL MALLARI VE İSRAİL'İ DESTEKLEYEN AMERİKAN ÜRÜNLERİ YER ALMAKTADIR
Giyim Sektörü: Timmy Hilfiger Nike Adidas Vakko Polo Ralph Lauren Parizyen Müjde Hugo Boss Calvin Klein Levi’s Timberland Lumberjack Giorgio Armani Lee
Gıda Sektörü: Danone Maggi Jacobs Banana McDonald’s Burger King Knorr Calve Komili Becel Sırma Rama Sana First Sakız Falım Kraft Fritolay Milka Ruffles Doritos Lays Cheetos
İçecek Sektörü: Coca Cola PEPSİ Yedigün Sprite Fanta Schweppes Damla Su Sırma Hayat Danone Cappy Meyve Su Sensun Akmina
Temizlik Sektörü: Ace (Çamaşır Suyu) Air Wick Ajax Aldays Alo (Çamaşır Tozu) Ariel (Çamaşır Tozu) Axe Calgon Carrefour Cıf Clear (Şampuan) Clit Bang Colgate Dettol Domestos (Çamaşır Suyu) Dove Elidor (Şampuan) Fairy Finish Head & Shoulders Hacı Şakir Ipana (Diş Macunu) Jhonsons Baby Loreal (Şampuan) Lux Max Factor Nıvea Omo (Çamaşır Tozu) Oral-B Orkıd (Özel) Palmolive Pantene (Şampuan) Prıma (Bebek Bezi) Rejoıce (Şampuan) Prima Protex Rejoice Rexona (Şampuan) Rinso (Çamaşır Tozu) Sensodyne Signal (Diş Macunu) Unilever Viecnetta Vileda Vanish Vaseline Veet Vim Yumoş
Teknoloji Sektörü: IBM Intel Dell Nokia Icq IPhone Windows
#İsrail markalı ürünler, türkiye'deki israil malları, Filistin, israil, 2021, Türkiye, İsrail polisi, mescidi aksa
THKC militanları erken dönemde şu eylemleri yapar:
THKC militanları, Mete Has ve Talip Aksoy'u kaçırarak karşılık olarak Kadir Has'tan fidye aldı.[10] Kadir Has bu olayı şöyle anlatıyor:[11]
Eşim Rezzan'ı Akdeniz seferine çıkan bir gemi ile yurtdışına yolcu ettikten sonra, Metelerin Suadiye'deki evine ulaştık. Zile bastık kapı açıldı. Karşımızda gelinim Fezal'ı beklerken yabancı bir erkekle karşılaştık. Eve girdikten sonra kapı kapandı. Teröristler benden 400 bin lira para istiyordu. Teröristlerin benden istediği 400 bin lira fidye çok büyük para idi. Bu para ile, tanesi 133 liradan 3007 adet Cumhuriyet Altını almak mümkündü. 1971'in 400 bin lirası, günümüzün yaklaşık 200 bin dolarına eşdeğerdi. Daha sonra teröristler Talip Aksoy ile Mete Has'ı alıp götürdüler. Sabah adının Mahir Çayan olduğunu öğrendiğim teröristle birlikte, evden çıktık. Üsküdar iskelesinden arabalı vapura binip Kabataş iskelesine, oradan da taksi ile Şişli Pilavcı Pasajı'ndaki işyerime ulaştık
Pilavcı Pasajı'ndaki işyerimi, kayınbiraderim Ali Germirli yönetiyordu. Ali'ye durumu anlattım. Bana "ağabey, bu çok büyük para" dedi. Ali, işin dehşetini anlamamış olacak ki, "Burası dağ başımı, Ne parası" dedi. Anında teröristin cevabını aldı: "O lafı bir daha edersen, kurşunu yersin". Ali bu defa Kayserililik içgüdüsüyle teröriste "250 bin versek olmaz mı?" diye teklifte bulundu. Bu pazarlık ortamından rahatsız olan Mahir Çayan ise "Olmaz" cevabını verdi. 200 bin lirayı çok kısa zamanda tedarik edip Mahir Çayan'a verdim. Paranın ikinci yarısını ise akşamüstü muhasebe müdürümüz Nihat Ünsal ile Karaköy İskelesi'ne gönderdik. Gece yarısı Talip ile Mete'yi kurtardıktan sonra, polisi haberdar ettik.
Eylem sonucunda Kadir Has Hüseyin Cevahir'e "Bir daha karşılaşmayacağız, değil mi?" diye sorar. Bunun üzerine Hüseyin Cevahir "Bir kere daha hepinizle birlikte topyekûn karşılaşacağız." der.[12]
Basının öne çıkan isimlerinden Cumhuriyet yazarı Uğur Mumcu, 12 Eylül Darbesi'nden sonra 17 Eylül 1980 günü yayımladığı yazısında, 12 Mart dönemini değerlendirerek Deniz Gezmiş, Mahir Çayan gibi isimlerin gerçekleştirdikleri banka soyma, adam kaçırma, fidye isteme gibi eylemleri "bireysel terör" olarak tanımladı. İsrail Başkonsolosu Efraim Elrom'un kaçırılıp öldürülmesinin, "Türk soluna, işçi sınıfına, halka hizmet etmediğini; aksine 12 Mart zulmünün başlamasına katkı sağladığını, meşru savunma dışında hiçbir cinayetin haklı olarak görülemeyeceğini" savundu. Silahlı eylemlere karşı çıkılması gerektiğini ifade etti:
"Solun başvuracağı tek yöntem yasal çizgiler, anayasal çerçevelerdir. Barışçı yollarla oluşmalıdır. Adam öldüren, cinayet işleyen solculuk; hainlik, katillik ve halk düşmanlığıdır!"[59]
Mumcu, THKP-C'yi "terör örgütü" olarak tanımlamıştır.