İstanbul Kadın Sağlığı ve Tüp Bebek Merkezi Kadın Doğum Uzmanı Op. Dr. Ozan Özolcay, sorularınızı yanıtladı.
İlk kez hamile kalan kadınların internet arama motorlarında en çok aradığı sorulardan birisi de “gebelikte kese ne zaman görülür? “ olmaktadır.
Gestational sac, bir diğer deyimi ile bebek kesesi, bebeğin gebelik süresince gelişimini gerçekleştirdiği içi sıvı dolu bir alandır. Bu kese, yuvarlak bir yapıya sahiptir ve çevresi rahim içi tabakası ile sarılıdır. Beta HCG isimli kan değeri ile kesenin varoluşu doğrudan bağlantılıdır. Gebelik kesesinin ultrasonda gözlemlenebilmesi, kandaki Beta HCG oranının ila IU/Ml seviyesine ulaşması ile mümkün olacaktır.
Hamilelikte Gebelik Kesesi Ne Zaman Görülür?
Kadın Doğum Doktoru Soner Recai Öner, bu soruya şöyle cevap vermektedir:
“Gebelik kesesinin gözlemlenebilmesi ancak hamileliğin 5. haftasına gelindiğinde mümkün olmaktadır. 5. haftaya gelindiğinde kanda mevcut olan gebelik hormonları artış göstermeye başlayacaktır. Gestational sac, ultrason ile gözlemlendiği takdirde rahmin içerisinde ortalama 8 ila 10 mm büyüklüğünde koyu renkte bir halka olarak kendini belirtmektedir. Kalp atışları başlamış embriyoyu yaklaşım 2 cm genişliğindeki gebelik kesesinin içerisinde gözlemlemek mümkündür.
Hamilelikte Gebelik Kesesini Görme Yöntemleri Nelerdir?
Bebeğin gelişimi hamilelik süresince 2 farklı ultrason görüntüleme yöntemi ile izlenmektedir. İlk ve en sık kullanılan yöntem ise abdominaldir. Bu terim, bebeğin direkt olarak karın üzerinden izlenmesini ifade etmektedir. Bir diğer yöntem ise transvajinal yöntemidir ki buda vajina bölgesinden yapılan görüntüleme yöntemine verilen isimdir.
Gebeliğin ilk safhalarında transvajinal görüntüleme yetkili hekimi en kesin bilgiye ulaştıracaktır. Bu dönemde karın bölgesinden yapılan görüntüleme uygulamaları doğru sonuç veremeyebilir. Transvajinal görüntüleme tekniği ile gebeliğin 3. haftasında dahi gebelik kesesinin izlenmesi mümkündür. Karın bölgesinden uygulanacak görüntüleme tekniği ancak 5. haftadan itibaren yapılabilmektedir. Hamileliğin 3. haftasında gebelik kesesi henüz 3 mm boyutlarındadır. Ancak 5. haftanın sonlarına gelindiğinde bu boyut 20 mm ebatlarına kadar ulaşacaktır. 5 haftanın sonlarına doğru gelindiğinde gebelik kesesinin içerisinde yolk kesesi isminde bir kesecik gözlemlenebilir.
Gebelik Kesesinin Görünmemesi Ne Zaman Bir Düşük Belirtisi Olabilir?
Yaptırdıkları tüm testlerden pozitif sonuç alan bireyler, bazı zamanlar hekimin ilk muayenesinde kesenin görülememesi durumu ile karşılaşabilmektedirler. “Gebeliğin 5. haftasına gelinmesine rağmen gebelik kesesi neden görülmez?” en sık karşılaşılan sorulardan bir tanesidir. Bu sorunun 2 farklı nedeni olabilmektedir. Ultrason görüntülemesinin karından yapılması gebelik kesesinin görüntülenememesinin ilk sebebidir. İkinci sebep ise görüntülemenin gereğinden erken bir dönemde yapılması olabilmektedir.
Gebeliğin henüz 3. haftasında gebelik kesesi, karından yapılan ultrason görüntülemesi ile gözlemlenemeyebilmektedir. Dolayısı ile görüntülemeyi yapan hekim bir anne adayının bir müddet daha beklemesini tavsiye edecektir. Fakat bu durum, mühim bir konuya da işaret edebilmektedir.
Şayet hamileliğin 5. haftasına gelindiğinde, kanda mevcut olan HCG seviyesi ila IU/mL arasında seyretmesine rağmen gebelik kesesi gözlemlenemiyor ise bu durum dış gebeliğin habercisi olabilmektedir.
Hamileliğin 6. haftasına ulaşıldığında halen gebelik kesesi gözlemlenemediği takdirde düşük doğum riski mevcuttur. Ancak kesin bir kanıya varılması için takip eden ultrason beklenmelidir. Gebelik süresince beklenen gelişim gözlemlenemiyor ve henüz gebelik kesesi görülemiyor ise yetkili hekim düşük doğum kanısına varacaktır. Düşük doğumun gerçekleştiğinin kesinleşmesi için beklemek şart değildir. Bazı zamanlar gebelik kesesi 25 mm boyutlarına ulaştığı vakit yada embriyo gözlemlenemediğinde yetkili hekim düşük doğum kanısına varabilmektedir.
Altı haftada herhangi bir kese görülmemesi düşük yapma belirtisi olabilir. Emin olmak için takip eden ultrasonu beklemek gereklidir. Hamilelik devam eden gelişimini göstermiyorsa ve hala görülebilir bir kese yok ise, doktorunuz bir düşük yapma teşhisi koyacaktır. Ancak, emin olmak için beklemek zorunda değilsiniz. Bazen, gebelik kesesi belirli bir boyutta iken(25 mm veya daha fazla) veya embriyo olmadığında da doktorunuz bir düşük durumunu teşhis edebilir.
Tüp Bebek Tedavisinde Kese Ne Zaman Görülür?
Tüp bebek uygulamasında kesenin görülmesi ancak Beta hormonun belirli bir seviyeyi aşması ile mümkün olacaktır. Normal şartlar altında gebelik kesesi, Beta HCG hormonu değerinin IU/mL seviyesine ulaştığında transvajinal görüntüleme tekniği ile rahatlıkla görülebilmektedir. Ancak bu durum çoğul gebelik halinde farklılık gösterebilmektedir. Bunun sebebi ise çoğul gebelik esnasında kandaki Beta HCG hormonun normalden daha hızlı bir şekilde artmasıdır. Dolayısı ile bu hormon IU/mL seviyesine ulaşmasına rağmen henüz bir gebelik kesesi gözlemlemek mümkün olmayabilir. Böyle bir durumda kesenin gözlemlenebilmesi adına bir süre daha beklenmesi tavsiye edilecektir.
Embriyo transferinden sonra gebelik oluşumu için 12 gün beklenmelidir. Bu esnada gebelik ile alakalı olan hormonlarda yükselmeler meydana gelirken embriyo kesesi oluşumu da meydana gelir.
İçindekiler
Tüp bebek tedavisinde gebelik meydana gelmesi için embriyo transfer işlemlerinin yapılması gerekir. Embriyo transferinden sonra gebelik oluşumu için 12 gün beklenmelidir. Bu esnada gebelik ile alakalı olan hormonlarda yükselmeler meydana gelirken embriyo kesesi oluşumu da meydana gelir. Transferden sonra rahim kendini gebelik konusunda hazırlamaya başlar ve rahim zarında kalınlaşma meydana gelir.
Bundan sonraki süreç bekleme sürecidir. Çünkü transferden sonra embriyonun kat etmesi gereken bir yol bulunur. Bunun en doğru şekilde geçekleşmesinden sonra embriyo anne rahminde tutunur. Meydana gelen tutunmadan sonra tüp bebek yaptıranlar gebelik sürecine girer. Tüp bebek işlemlerinde transferden sonra lekelenmeler meydana gelebilir. Bu lekelenmeler embriyo tutunmasının bir belirtisi olarak da görülür. Tüp bebek tedavisi içinde bu durum embriyo kesesi ile alakalı tedavinin başarı durumunu da görülür. Gebeliğin tüp bebek ile sağlanması durumunda yapılacak olan testler için 12 gün beklenmelidir. Bu bekleme süresinde Hcg hormon seviyesinin yükselmesi görülür.
Embriyo kesesi belirlemek ve gebelik belirlemesi için kan testi yapılır. Yalnız kesenin oluşması ve ultrasonda gözükmesi için birkaç gün daha beklemek gerekir. Gebelik kesesi ultrasonda yaklaşık olarak 15 gün sonra görülmeye başlar. Ultrasonda embriyo kesesi oluşumu yaklaşık olarak 5 haftalık süreç sonra en net şekilde gözlemlenir.
Gebelik çiftler açısından oldukça heyecanlı ve karışık bir dönemdir. Anne açısından, baba açısından, bebek açısından ve rahime yerleşmesi açısından oldukça farklı olayların var olduğu bir dönemidir. Bundan kaynaklı olarak da tüp bebek tedavisi de normal gebelik kadar karmaşıktır. Hamile kalan anne adayı bebek ile yaklaşık olarak 40 haftalık bir süreç yaşayacaktır. Hamile kalanlar bu süreç içinde bebekle buluşma evresini bitirmeyi heyecanla bekler.
Hamile kalan kişilerin yumurta gelişimin geç olması, insanlar arasında üstüne adet görme adı verilen durumun yaşanması tarzında etkenler son tarihi ile ultrason sonuçlarının uyumsuz şekilde olmasına sebep olabilir. Hamile kalan kişilerin bu süreç içinde yapılacak olan ultrason ölçümleri dikkatle ilk zamanlarda sık şekilde yapılmaktadır. İlk zamanlarda yapılan ultrason değerlendirmeleri hem anne açısından hem de bebek açısından oldukça önemli detayları sunacaktır. Ultrason ölçümleri yapılabilmesi için hamile kalan kişilerde kesenin olması gerekmektedir.
Bundan kaynaklı olarak da ilk gebelik muayenelerinin olması oldukça önemlidir. Yapılacak olan ilk muayene düşünülenin aksine gebeliğin öncesinde 2 ila 3 ay önce yapılmalıdır. Kadınlar bu anlamda jinekolojik muayeneden geçirilerek, ultrason değerlendirmesine alınmaktadır. Bu esnada kan ile idrar tetkikleri yapılmaktadır. Kullanması gerekli olan vitaminler belirlenmeli hamilelik sağlıklı şekilde hazırlanması sağlanmalıdır. Yani anne adayları hamileliğe daha önceden hazırlanması gerekir.
Bu anne adayının sağlıklı bir hamilelik geçirmesini sağlar. Bu sayede hamile kalanlar tüm süreci oldukça sağlıklı bir şekilde atlatacaktır. Sağlıklı geçirmek doğumunda başarılı şekilde olmasına olanak sağlayacaktır. Doğuma hazırlık açısından da gerekli olan detaylar arasında yer alır.
İlk 3 aya dikkat
Tüp bebek yöntemiyle hamile kalan anne adaylarının gebeliğin özellikle ilk 3 ayında daha dikkatli izlenmesi gerekiyor.
Tüp bebeğe başvuran anne adayının gebeliği, ilerleyen yaşla birlikte yaşanabilecek sorunları da gündeme getiriyor. Anneden veya bebekten kaynaklanabilen bu sorunlar ciddi boyutlara ulaşabildiği için takipler büyük bir titizlikle yapılması gerekiyor.
Yüksek riskli gebeliklerin görülme sıklığı; her 5 gebelikten biri yüksek riskli gebeliktir. Ancak tüp bebek merkezi gibi referans merkezlerinde bu oran her iki gebelikten birine dek yükselebiliyor.
Bir gebelik neden riskli olabilir?
Anne adayının kronik bir sağlık sorunu olması, önceki gebelikte riskli gebelik oluşturacak bir tıbbi sorun yaşamış olması, gebelik kaybı öyküsünün bulunması önemlidir.
Ayrıca;
* 35 yaş üzerinde kromozomal anomalili bebek ihtimali artar.
* 17 yaş altında bebekte gelişme geriliği olabilir.
* İkiz veya üçüz gebelikte erken doğum ve benzeri çoğul gebelik sorunları ile karşılaşma riski yükselir.
* Şeker, guatr, yüksek tansiyon, kalp rahatsızlıkları, kansızlık veya pıhtılaşma sorunları varsa risk artar.
Tüp bebek yöntemi ile sağlanan gebelikleri riskli gebelik olarak özellikle gebeliğin ilk 3 ayında evet. Ancak tüp bebek yöntemine bağlı olan ve olmayan riskler var. Genellikle daha ileri yaşlarda sağlanan bu gebeliklerde yaşa ve kişinin eşlik eden genel sağlık sorunlarına bağlı risk artışı daha sık karşımıza çıkıyor. Tüp bebek tedavi programına giren kadınlarda guatr, insülin direnci ve pıhtılaşma sorunları gibi sağlık problemlerinin görülme olasılığı artıyor. Ayrıca kromozom anomalilerine de daha sık rastlanıyor. Genel toplumda kromozom anormalliklerine yüzde oranında rastlanırken, tüp bebeğe başvuran çiftlerde bu oran yüzde olarak tespit ediliyor. Yani zaten artmış bir risk söz konusu. Bu nedenle gebelik öncesi genetik danışmanlık ve gebelik sırasında genetik bozukluk olasılığına karşı daha dikkatli olunması gerekiyor.
İlk 3 ay neden farklı?
Embriyo transferi işleminden 12 gün sonra gebelik testi yapılıyor. Bu bekleme sürecinde embriyoların tutunmasını sağlamak için bazı destek tedavileri kullanılıyor. Bu ilaçların bebeğin plasentası oluşana dek bir miktar devam edilmesi gerekiyor. Ancak destek ilaçlara rağmen bu yöntemle sağlanan gebeliklerde erken gebelik kayıpları riski genel toplumdan biraz fazla.
ÜST ÜSTE İKİ DÜŞÜK
Eğer anne tek düşük yapmış ise yüksek riskli gebelik kapsamına alınmaz. Ancak üst üste iki veya üç düşük yapmış bir kadına doktoru ileri sağlık taramalarını yapmalıdır.
Düşük tehdidi tablosu çok erken gebelikte ortaya çıkıyorsa rahim içindeki bebekte ağır bir anormallik olasılığı yüzde 65'lere kadar çıkar. Dolayısıyla gebeliğin düşükle sonuçlanması 'sağlıksız olanın doğal yolla elenmesi mekanizması' olabilir. Ancak eşlik eden sağlık sorunlarının tedavi edilmesi ile sağlıklı bebeğin düşükle kaybedilmesi önlenebilir.
Riskli gebelik kategorilerinin ilk sıralarında yer alan çoğul gebeliklerde bebek sayısı arttıkça gebelik süreci kısalmakta ve daha erken doğum olmaktadır. Kuvöz bakımı her zaman başarı öyküleri ile değil bebekte kalıcı sağlık sorunları ile sonuçlanabilmektedir.
Riskli gebeliğin belirtileri var mı? Anne adayı bunu anlayabilir mi?
Anne adaylarının saptayabileceği bazı risk faktörleri vardır.
Özellikle erken uyarı sistemlerine dikkat; Kanama, ağrı ve ateş! İlk 3 ayda bu 3 durum bebek için tehlikeli olabilir. Düşük riski ilk 8 haftada daha fazladır. Ancak vajinal kanama gebeliğin her döneminde acil bir sorundur. Gebeliğin ilerleyen dönemlerinde de aynı belirtilere dikkat edilmesi gerekir. Ayrıca ellerde, ayaklarda ve yüzde şişme (ödem), haftadan sonra haftada gram veya ayda 2 kg. üstünde kilo alınması; kan basıncının 14/9 veya üstünde olması, gözlerde sinek uçuşması veya görme bulanıklığı gibi belirtiler veya bebeğin daha az oynaması riskli gebeliğe ait ipuçlarıdır. Ayrıca vajinal akıntıların artması, kasık ağrısı, su gelmesi, baş ağrıları, şiddetli bulantı, ağrılı ve sık idrar diğer önemli sağlık sorunlara işaret edebilir. Bu tür durumlarda gebelerin derhal doktoruna haber vermesi gerekir.
Erken dönemde gebelik kesesinin rahmin için olduğu, çoğul gebelik mi, çift yumurta ikizi mi gibi kritik soruların cevabını ultrason muayenesi veriyor. Yüksek riskli gebelik ise üç-dört haftada bir yapılacak ultrason ile bebeğin büyümesi izlenir ve olası yapı anormallikleri saptanmaya çalışılır.
Bunun dışında gebeliğin haftası arasında ikili test ve 'ense kalınlığı' ölçülerek down sendromlu bebek riski saptanır. haftalarda anne kanında yapılacak 'AFP ölçümü veya üçlü/dörtlü tarama testi'yle yine kromozomal anomali ve 'nöral tüp defekti' saptanabilir. Ultrason ile anormallik taşıyan bebeklerin büyük çoğunluğu saptanabilir.
Kromozom anomalileri açısından risk varsa bebeğin eşinden (plasenta) biopsi veya içinde yüzdüğü sıvıdan (amniosentez) örnek almak suretiyle kesin tanı konabilir. Gebelik şekeri, preeklampsi gibi sağlık sorunları için beslenme programları, gereğinde ilaç tedavisi ve anne adayının izlemi yapılmalıdır. Düşük riski ve erken doğum riski varlığında istirahat ve ilaç tedavileri ile oldukça başarılı sonuçlar alınabilmektedir.
İkili test nedir?
Down sendromu riskini gebeliğin erken döneminde belirler. Bebeğin ense kalınlığı ve baş-popo mesafesi ölçüldükten sonra anneden kan alınır. Görülebiliyorsa burun kemiği ölçülür ve bu bilgilerle birlikte annenin yaşı ve kilosu bilgisayar ortamına aktarılarak 'down sendromu risk belirlemesi' yapılır. Değer 1/'nin altına indiği zaman, "Acaba bebek down sendromlu mu?" sorusunu getirir ama mutlak değildir. Bu; anne sağlıklı, biri down sendromlu doğuracak anlamına gelir.
Üçlü test nedir?
'nci haftalar arasında, anne adayının kanında üç ayrı hormon incelenir. Beraberinde annenin yaşı, gebelik haftası ve kilosu bilgisayara aktarılarak 'down sendromu risk olasılığı' hesaplanır.
İkili veya üçlü testte sorun çıkması, bebekte mutlaka down sendromu olduğu anlamına gelmez.
Dörtlü test nedir?
Amniyosentez nedir?
Amniyosentezde; bebeğin içinde bulunduğu amniyon sıvısından örnek alınarak kromozomlarına bakılır. Gebelikte hafta arası veya haftada yapılır. İkili ve üçlü test sonuçları down sendromu riski yönünden şüpheli çıkarsa yapılır. Amniyosentez uygulamalarında eskiden kanama, düşük ve enfeksiyon daha sık görülürdü. Bununla birlikte yine de amniyosentez nedeniyle sağlıklı bebek kaybedilebilir. Bu risk 1/ oranındadır.
Testlerin yanılma payıElbette var. Örneğin ultrason ile anormalllikleri saptama oranı ultrasonu yapan kişinin tecrübesi ve bilgi birikimiyle ve cihazın teknik olanakları ile yakından ilişkili. Ayrıca büyük sakatlıkların yakalanma olasılığı fazla iken ufak anormalliklerin (örneğin parmak anomalisi veya yarık dudak) atlanması ihtimali daha fazladır. Yanılma payı yüzde arasında değişir. İkili test ve ilk 3 ay ultrason taraması şu an için en yüksek tespit oranlarına sahip olmakla birlikte anomali riski hiçbir zaman sıfır düzeyine indirilememektedir. Gebeliğin değişen dönemlerinde taramalara devam edilmesi bu anlamda önem kazanıyor.
Anne adayının sağlık sorunlarına bağlı riskli gebeliklerde iyi klinik yönetim ile gebelik daha sağlıklı geçirilebilir. Ancak yaşamla bağdaşmayan veya yaşamı sırasında çok ağır sorunlara neden olabilecek anormallik taşıyan gebeliklerde tedavi söz konusu değildir. Gebelik sonlandırılmalıdır.
Daha önce riskli gebelik geçiren bir kadının bunu tekrar yaşama olasılığı yüksekir. Örneğin anne daha önce down sendromlu bir bebek doğurmuş ise yaşına bağımlı olmaksızın tekrar aynı sorunlu bebek doğurma olasılığı artar. Anne diyabet hastası ise her gebelik risklidir veya annede kan uyuşmazlığı varsa bu problemin bir sonraki gebelikte tekrarlama riski yüksektir. Annede tansiyon yüksekliği ve böbrek yetmezliği varsa yine bu her gebelik için risk oluşturur.
Tüp bebek gebelikleri, gebelik öncesi anne adayının tam bir sağlık taraması bu kişilerde yapılıyor. Aslında gebelik öncesi danışmanlık herkes için çok önemlidir. Aile hekiminizin de yapabileceği kan grubu, kan sayımı, guatr, şeker, bulaşıcı hastalıklara karşı bağışıklık ve tam idrar tahlilleri yol gösterici olacaktır.
Folik asit, suda çözünen bir B vitamini türüdür. Türk mutfağında aslında folik asitten zengin birçok besin var. Örneğin ıspanak, marul, limon, kavun, dana eti, portakal ve domates gibi besinlerde bolca folik asit bulunuyor. Ancak besinlerden alınan miktar yeterli olmayabileceğinden mutlaka aşırı olmayan dozlarda ek folik asit alınmasını öneriyoruz. Toplumumuz için B 12 ve demir eksikliği de dikkatli olunması gereken sorunlar
Op Dr monash.pw Keleş / Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı / İrenbe