Kemal Balkan
Anahtar Kelimeler: Anadolu, Urartular, Kazı, Tarih, Arkeoloji
Sayın davetliler.
Anadolu’nun doğusunda, Van Gölü çevresinde İ.Ö. yılları arasında egemenlik sürmüş olan Urartu devletinden bize pek çok kültür eseri intikal etmiştir. Son yıllarda Türkiye’de ve komşu ülkelerden İran’da ve Sovyetler Birliği’nde Urartu konusunda yapılan araştırmalar ve kazılarda bulunan eserlerin sayısı daha da artmıştır, özellikle onlardan kalmış çivi yazılı yazıtlar bir hayli yüksek bir yekûna varmış bulunmaktadır.
Bugün Urartu’luların tarih sahnesine çıkışları, devlet kurmaları, bunların kökeni, ve dilleri hakkında son bilimsel araştırmaların verilerini özet olarak sunmaya çalışacağım. Daha önce Urartu sözü üzerinde durmak istiyorum.
Urartu sözü bu millete komşuları olan Asur’lular tarafından verilmiştir. Urartu sözü, İ.Ö. yıllarından sonra hem bir memleketi, hem bir devleti, hem de o devletin halkını ifade ediyordu. Fakat bu husus anlaşılmadan önce Urartu denilen halka ilk araştırıcılar başka bir isim vermişlerdir. Urartuca yazılmış yazıtların hemen daima Haldi sözü ile başlamış olmasına dikkat edilerek Urartuluların kendilerine Haldi’ler dediklerini kabul etmişlerdir. Haldi sözü bu yazılı belgelerde baş tanrının adı idi. Bu da baştan beri biliniyordu. Başka bir benzeri olmamasına rağmen, bu ilk araştırıcılar Urartululara Haldi’ler ismini vermekten çekinmemişlerdir. Bunun bir kaç nedeni vardır. Bizans kaynaklarında Anadolu’nun doğusunda Haldiya denilen bir thema (eyâlet) bulunduğu biliniyoru. Ayrıca bu Haldiya eyâletinde yaşayanlara da Haldoy, Hald’ler deniyordu.
Urartu kitabelerindeki Haldi sözünün daha sonra Bizans devrindeki eyâletin isminde de devam ettiğine inanılmıştı. Urartululara geçen yüzyılın sonunda ve yüzyılın başlarında geniş ölçüde Haldiler adı verildi. Bunun bir başka nedeni daha vardı. Bu neden daha ziyade politik idi. Geçen yüzyılın sonunda ve yüzyılın başlarında Urartuluların Ermenilerin cedleri olduğu kabul edilmekte idi. Böylece Ermenilere Anadolu’nun doğusunda bir vatan bulunmuş olacaktı. Bunun için Urartu halkının herhangi bir şekilde Ermenilerle birleştirilmesi arzu ediliyordu. Kurtarıcı olarak bir söz de keşfedildiği zannedildi: Ermenicedeki haltik-kh sözünün, Urartu baş tanrısının adı olan Haldi sözünün devamı olduğu kabul edildi. Bu art düşünceye göre Urartu dilindeki baş tanrının adı olan Haldi’ye benzer bir sözün Ermenicede de bulunduğuna göre, Urartu’lulann Ermenilerle akraba olduğu ispat edilmiş farz edildi; ve dediğim gibi, bu, geniş ölçüde politik motiflerden hareketle, zorlama ile ulaşılmaya çalışılan bir yoldu. Böylece Ermeni tarihi, bu çeşit kişilerce 9. ve hattâ yüzyılın başlarına kadar geri götürülmüş olacaktı (bk. aşğ). Bu esnada şu iki husus anlaşıldı. Evvela, Bizans kaynaklarında Haldiya denen eyâlet daha ziyade Karadeniz kıyılarında Trabzon ile Batum arasında uzanan bir bölge idi. Urartu devleti bu bölgeye hiçbir zaman ulaşmamıştı. Burada hiçbir zaman Urartulular yaşamamıştı. Bu suretle bu dayanak çürümüş oluyordu. Fakat daha tuhafı da şu oldu: Urartu dili üzerinde yapılan araştırmalar ilerledikçe kolayca görüldü ki, Urartu dili ile Ermenice arasında, dil bakımından hiçbir yakınlık yoktur. Ermenice Hint-Avrupalı dediğimiz dillerden biridir; Urartuca ise tam bunun zıddı olan bir dil ailesine mensuptur; bitişken dil tipine girmektedir. Bitişken dillerin bugün yaşayan en iyi örneklerinden birisi Türkçedir.
Bu hususlar anlaşılmış olmakla beraber, uzun süre Urartululara Haldiler demekte İsrar edildi. senesine gelindiğinde Sovyet Bilgini ve Urartu konusunda pekçok araştırmaları bulunan Meşçaninof, Haldoloji diye bir eser neşretti. Bu suretle Haldi ismini ebedileştirmek istedi. Daha sonra Meşçaninof Urartuca kitabeler neşrettiği zaman bu isimden kendisi de vazgeçti, Bunlara Van kitabeleri adını verdi; ve aynı zat senesinde Urartu dili konusunda bir gramer kitabı yazdığı zaman ise buna Urartu dilinin grameri dediğini görüyoruz.
senesinde Viyana’h Katolik rahip aynı zamanda eski dillerle de meşgul olan Friedrich VVilhelm König ozamana kadar bilinen Urartuca kitabeleri toplayan bir eser neşretti ve bu eserine “Haldice Kitabelerin El Kitabı” adı verdi (Kısaltması: HChl). Bu suretle söz konusu meseleyi batıda yaşatmak arzusunda olduğunu gösterdi. Bu eserin neşrinden kısa bir zaman sonra yayınlanan Goetze’nin Kleinasien () adlı eski Anadolunun kültür tarihi konusundaki eserinde bu tutum şiddetle tenkit edildi. König’in hiçbir İlmî neden göstermeden bu şekide hareket etmesi bir çeşit tarafgirlik olarak Goetze tarafından damgalanmış bulunmaktadır. König’in görüşü ve ondan öncekilerin görüşleri için bk. Goetze, Kleinasien, , s. , altnot 6).
Bütün bu gelişmelerden sonra bugün söz konusu halka bütün İlmî kitaplarda Urartulular dendiğini görüyoruz. Bu isim, konuşmanın başında da söylediğim gibi, Asurca yazılmış kaynaklarda geçmektedir. Urartuluların kendilerine ne isim verdiklerini kesin olarak bilmiyoruz. Bazı teklifler vardır, biraz sonra onlara temas edeceğim.
Şimdi Urartu sözününü ne zaman ortaya çıktığını inceleyelim.
İlk defa Urartu sözüne (Asur kırah I. Salmanassar zamanında, İ.Ö. ) Asurca yazılmış bir kitabede rastlanmaktadır. Burada bu söz Urartu olarak değil, Uruatru şeklinde görülmektedir. Bu Asurca kitabeden anladığımıza göre, Uruatru denen memleket Van Gölünün doğusunda, büyük bir ihtimalle Zap Suyunun da başlarında bulunmaktadır.
Bundan sonraki yüzyıllarda bu isimde şöyle bir gelişme olmuştur. Daha sonraki yıllarda Asurca yazılmış kitabelerde Van Gölünün güneyindeki bölgelere Asur çivi yazılı kaynaklarda Nairi memleketleri adı verilmektedir. yılından kalmış bir kitabede Asur kıralı Van Gölünün güneyinde 43 Nairi ülkesiyle savaştığını anlatmaktadır. Demekki, bu bölgede ayrı ayrı yaşayan, biraz müstakil gibi hareket eden ve birleşik olmayan, gevşek bir biçimde bir arada olan birçok küçük beylikler bulunmaktadır. Bazı kimselerin kanaatine göre, Urartu dediğimiz ülke de bunlardan birisidir (bk. aşğ.).
Daha sonra, yüzyılın sonuna geldiğimiz zaman bir başka Asur kıralı Van Gölünün batısından Anadolu’nun içlerine doğru bir sefer yapmıştır. Bu bölgede gene birçok Nairi memleketleri ile çarpışmıştır ve bunların sayısını da 60 olarak göstermektedir. Demek ki, yüzyıl sonlarında Van Gölünün çevresindeki memleketlerde henüz birleşmemiş, serbest bir şekilde hareket eden, ancak bir düşman karşısında müştereken karşı koyan bir takım küçük küçük beylikler bulunmaktadır.
asırda eski Uruatru sözü yeniden ortaya çıkmakta, asırdan itibaren de bu söz Urartu haline dönüşmekte, ve bundan sonra da Urartu ve Nairi Van Gölünün güneyini anlatmak için kullanılan deyimler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Î.O. 9. yüzyılda Asur kıralları Van Gölü bölgesini ele geçirmek için büyük bir gayret içindedirler. Belki bu Asur baskısı sonucu 9. yüzyılın sonuna geldiğimiz zaman dağınık biçimde yaşayan kavimlerin birleştiğini ve büyük bir ihtimalle Urartu ülkesinin bayrağı altında bir devlet kurduğunu görüyoruz. Bu devlet İ.Ö. veya yıllarında kurulmuştur.
Söylediğimiz bu tarihten sonraki yılda gayet kabiliyetli dört kıral idaresinde Urartu’yu en gelişmiş haliyle görüyoruz. Kuzeyde bir taraftan Kafkasya’ya kadar uzanılmış, Sovyetler Birliği’nde Gökçe Göle ve Türkiye’nin kuzey doğusunda Çıldır Gölüne varılmıştır. Görüldüğü gibi Karadeniz sahiline kadar hiçbir zaman ulaşılamamıştır. Batıda Urartu devletinin Malatya’ya kadar genişlediğini görüyoruz. Urartu doğuda Urumiye Gölünün doğusuna kadar uzanan büyük bir devlet haline gelmiştir. Güney hududu sabit değildir. Asurlularla çarpışmalar sonucu bazen ileri, bazen geri gitmektedir.
İ.Ö. yılında Urartuyu Fırat kenarında müttefikleri olan Geç Hitit kıralları ile birlikte Asur’un Akdeniz ve Anadolu ile ilişkisini kesin biçimde kaldırmak ve mümkün olursa Asur’u da yok etmek için harekete geçmiş olarak görüyoruz. Müttefiklerin orduları Birecik yakınlarında toplandıkları bir anda ve beklemedikleri bir zamanda ve fark edemedikleri bir şekilde Asur ordusu aralarına girmiş, evvela en büyük orduyu, Urartu ordusunu yok etmiş, kıral pek az adamıyla kaçabilmek suretiyle ancak canını kurtarabilmiştir, Asur ordusu kıralı takip etmişse de Van Gölü çevresinden içeriye sokulmamıştır. Bu suretle Urartu devleti, bu büyük yenilgiden sonra da varlığını koruyabilmiştir. Urartu henüz yaralarını sarmaya fırsat bulamadan yıllarına doğru başka bir felâketle karşılaşılmıştır. Kuzeyden Kimmerlcr bu memlekete saldırmışlardır. Yıkıcı Kimmer grupları memleketi bir hayli ezdikten sonra yine de Urartu’nun içine girmeye muvaffak olamamışlardır. Urartu bunları Anadolu’nun ortasına doğru sürmeyi başarmıştır. Bu yönde ilerleyen Kimmerler Anadolu’nun ortasındaki Frigya devletini yok etmişlerdir. Böylece Urartu devleti bu felâketten kendisini kurtarmıştır.
Artık İ.Ö. senelerine gelmiş bulunuyoruz. Urartu devletinin tarihte daha senelik bir ömrü bulunmaktadır. Yeniden kendisini toparlamıştır; hattâ Urartu’yu, devletin sınırlarını bir hayli de genişletmiş olarak görüyoruz. Takriben 7. yüzyılın sonlarına geldiğimiz zaman Urartu, ezeli düşmanı Asur’un, İran’dan gelen Medlerin çizmeleri altında ezildiğini, tarihten silindiğini görmek zevkini de yaşamıştır. Medler az bir zaman sonra aynı akıbeti kendilerine de hazırlamışlardır. Doğudan Medler, kuzeyden îskitler Urartu’nun üzerine saldırmış ve kısa zamanda İ.Ö. 6. yüzyıl başlarında Anadolu’nun bu en büyük devleti de böylece yok olmuştur. Onlarla birlikte, eski Sumer-Babil tradisyonunu devam ettiren ve eski kültürlerle bağı sağlayan bir siyasi bünye de ortadan kalkmış bulunmaktadır.
Bu suretle size Urartu devletinin tarihini de özetlemiş oldum.
Bu tarihten sonra bildiğiniz gibi İran’da Medler, sonra Ahamenidler idareyi ele almışlardır. Bu sonunculardan kalan 5. yüzyıla ait çivi yazılı eski Persçe kitabelerde iki defa Uraştu sözüne rastlıyoruz. Bu bize eski Urartu devletinin son defa seslenişi gibi gelmektedir. Bundan sonra da bu söz hafızalardan silinip gitmiştir.
Ancak biraz daha önce ayrı sözün Tevrat'a da girdiği anlaşılmaktadır. İsrail oğullarının kutsal kitabı Tevrat’ta, Tufan’dan sonra Nuh’un gemisinin Ararat Dağında karaya oturduğu yazılıdır. Tarihçilerin ve dilcilerin kanaatine göre Tevrat’taki Ararat sözü Urartu sözünden bozulmadır. Tevrat ilk yazıldığında yalnız konsunlar kullanılmıştır. Sonradan okumayı kolaylaştırmak için bir takım noktalama işaretleri konmuştur. Bu vokalizasyon ameliyesi esnasında eski Urartu sözü, söylendiğine göre, yanlış olarak Ararat şeklinde noktalanmıştır. Nasıl olursa olsun, Tevrat’ta Ararat şeklinde de olsa Urartu sözü ebedileşmiş olmaktadır.
Bu izahattan da anlaşıldığı gibi Urartu adı bu millete komşuları Asurluların verdiği isimdir.
Urartuluların kendilerine ne isim verdiklerine gelince, bu husus pek kesin değildir. Urartululardan kalmış, iki dil ile yazılmış kitabeler vardır. Bunlardan birisinde taşın bir yüzüne Asurca, öteki yüzüne bu metnin Urartuca tercümesi yazılmıştır. Asurca’da Urartu kiralından Nairi kıralı diye bahsedilmektedir. Urartuca metinde buna tekabül eden kelime ise Biai memleketleri kıralı şeklindedir (König, HChl No. 9 sağ sütün paragrafa, 3; sol sütün 3). Urartululardan kalmış sayısız metinlerde kırallarının şu şekilde ünvanlar taşıdığını görüyoruz: büyük kıral, kuvvetli kıral denildikten sonra Biai veyahut da Biainili kırah diye bir tabir daha geçmektedir. Alimler bu Biainili sözünde Urartuluların yerli dilindeki ismini bulmak istemektedirler. Hatta bazıları Biaini kelimesinde bugünkü Van şehrinin adını da keşfetmeye çalışmaktadırlar. Biainili sözünde sondaki-li bir çoğul edatıdır. Biainili kollektif bir çoğul şeklidir; Biai memleketleri anlamına gelebilir; fakat son zamanlarda Biai kelimesini, dilciler mahsülü bol bölge olarak tercüme etmeye başlamışlardır.
Buna göre Urartuluların kendilerine ve memleketlerine ne isim verdiklerini kesin olarak söylemek pek kolay değildir.
Urartu dilindeki kitabeler çoğunlukla Van Gölünün doğu tarafında bulunmaktadır. Urumiye Gölünün hemen kuzey kenarında ve Türkiye’ye bakan yüzünde, aynı zamanda daha kuzeyde Tebriz bölgesinde de birçok kitabe keşfedilmiştir. Sovyetlerin Erivan çevresinde yaptıkları kazılarda da bir hayli kitabe bulunmuştur. Anadoluda muhtelif yerlerde bulunmuş olan kitabeler daha ziyade buralara yapılan seferlerde, buralarda kazanılan başarının hatırasına dikilmiş veya yazılmışlardır (bk. Res. ı-6). Bazılarında ise meydana getirilen eserler belirtilmiştir.
Urartulular toplu olarak daha ziyade Van Gölü ile Urumiye Gölü arasındaki bölgede ve Ağrı Dağı vadilerine doğru uzunan yerlerde yaşamaktadırlar. Aynı zamanda son yıllarda yapılan kazılar Van Gölünün batısında, Malazgirt ve Patnos Ovalarında Murat Çayı vadisinde de bunların toplu şekilde oturduklarını göstermektedir.
Bugüne kadar çivi yazısı ile yazılmış olarak bulunan kitabe sayısı arasındadır. Bundan yirmi sene kadar önce ancak kitabe tanınıyordu; son yıllarda bu sayı birdenbire artmıştır ve daha da artacaktır.
Burada Patnos’ta yaptığımız bir kazıda bulduğumuz çivi yazılı kitabeyi tapınak odası içinde görmektesiniz (Tarafımdan yayınlanmış bu kitabeler için bk. Anatolia V () s. v.d.; aşğ. Res. ). Yazıtlar ya taş bloklara, ya da kaya yüzüne yazılmaktadır. Erzurum’da Horasan ilçesinde Delibaba köyüne yakın bir yerde bulunan ve Yazılıtaş olarak bilinen kitabe kaya’ya yazılmış muhteşem bir eserdir (yazarın çektiği Res. ). Daha önce yapılan kalıplara göre yazıtın çivi yazılı kopyası: HChl, AfO Beiheft 8 No. 23, transkripsiyonu s. 61 v.d’da, kitabenin yeri ve kalıplan için bk. a.g.e. s. 6 No. 23
Bu münasebetle şu noktaya da dokunmak istiyorum. Son yıllarda Doğu Anadolu’da Van Gölü çevresinde kaçak kazılar tahmin edilmeyecek kadar artmış bulunmaktadır. Bu illegal çalışmalarla birçok tarihî eser tahrip edilmektedir. Bunlar hakkında İlmî gözlemler yapılmamaktadır ve ayrıca paha biçilmez hazineler yurt dışına kaçırılmaktadır, Türkiye’ye de sadece kimsenin almadıkları kalmaktadır.
Bu hususlan özetledikten sonra Urartuluların menşei konusuna gelebiliriz.
Urartuluların kökeni dediğimiz zaman her şeyden evvel onların dili akla gelmektedir. Köken, dil ile, dillerinin bünyesi açıklanmak sureti ile öğrenilebilecek bir husustur. Konu Urartucanın nasıl bir dil olduğu noktasına gelip dayanmaktadır. Konuşmamızın başında Urartucanın Ermenice ile mukayese edilmek istendiğini, geçen yüzyılın sonunda ve bu yüzyılın başında böyle teşebbüslerde bulunulduğunu söylemiştim; fakat bu görüş artık tamamen gözden düşmüş, ele alınmayan bir husustur. Çünkü Urartuca bitişken bir dildir. Başka bir deyimle bu dilde herhangi bir kelimenin isim olsun, fiil osun, sonuna eklenen birçok eklerle, mânâsı değişmektedir.
Hurriler, Anadolu’nun güney doğusunda Van Gölünün güneyinde, bugünkü Irak’ta Kerkük’ten başlayarak batıya doğru Kuzey Suriye, Hatay bölgesinde ve Gülek Boğazına kadar olan yerlerde yaşamış eski bir milettir. Bu eski kültür dünyasında onları İ.Ö. senelerinden çok önce yıllarından itibaren takip ediyoruz. Hurri’ce ile Urartu’ca arasında yapılan karşılaştırmalar iki dilin birbirine çok yakın ve ikisinin de bitişken dillerden olduğunu göstermiştir.
Hurrice ve Urartucada ergatif karakter vardır. Yani özne belirli bir sufiksle belirtilmiştir ve fiil mutlaka pasif tercüme edilmelidir. Bu dillerde özne, bir sufikle belli edilmiştir; işin yapılışına önem verilmektedir. Ayrıca her iki dilde cinsiyet söz konusu değildir: îsim de erkek, dişi diye bir tasnife tabi tutulmaz. Çoğul, gerekli olduğu hallerde yapılır. Gerekli olmayan hallerde, kendiliğinden anlaşılan noktalarda isimler çoğula götürülmez. Ayrıca her iki dilde fleksiyon ekleri, hemen hemen aynıdır. Zamirler aynıdır, kelime hâzinesi geniş ölçüde aynıdır. Bu iki dil birbirile yakından akrabadırlar. Bu özelliğe bakarak Prof. Goetze Hurrice ve Urartucayı biribirinin diyalekti olarak kabul etmiştir. Buna karşı olan görüşlere biraz sonra temas edeceğim. Fakat çalışmalar sonunda şu husus anlaşılmıştır. İki dil birbirine bu kadar yakın olmakla beraber bunları birbirinden ayıran hususlarda az değildir. Bu bakımdan bunlar sıkı akraba, fakat ayrı, müstakil iki dil olarak telakki edilmişlerdir. Bu durumda Urartuluların menşeleri hakkında şu iki teori söz konusudur. Bunlardan birisini ileri süren Goetze olmuştur (Kleinasien, , s. ona göre Urartu devleti eski Hurri halkının 9. yüzyılda bir araya gelmesinden sonra tarih sahnesine çıkmıştır. Buna karşılık Benedict, Urartu halkı. Hurri halkından İ.Ö. 3. bin yıllarının yarısında ayrıldıktan çok sonra İ.Ö. 9. yüzyılda Doğu Anadolu'ya göçmüştür (“Urartians and Hurrians”, Journal of the American Oriental Society, , Vol. 81 s. v.d.). Melikisvili ise şu kanıdadır: Urartuca konuşan bir halk tabakası Van Gölü çevresine [daha] İ.Ö. II. bin yılın 2. yarısında yayılmıştı. Bu halk Bohtan Suyu vadisine kadar uzanmakta idi. Onlar. Hurrice (?) konuşulan Hubuskia bölgesine kadar olan alanda görülmekte idiler (Melikisvili, a.g.e. s. 1, 10).
Goetze’ye göre (Kleinasien, , s. v.d.), İ.Ö. yıllarından sonra, ’den sonraya kadar, Urumiye Gölünden, doğu Anadoluda Van Gölünün güneyinden kuzey Mezopotamya’ya ve batıda Elazığ’a (Isuwa) ve kuzey Suriye’ye uzanan kesimde Hurri'ler politik bakımdan -Hititlerin Hurri memleketleri adını verdikleri- bir takım beylikler kurmuşlardır. Dar anlamdaki Hurri memleketi yanında, El Amama ve Boğazköy arşivlerine göre Mitanni devleti kurulmuştur. Mitanni, Hititlerin ve Asurluların hücumu sonunda İ.Ö. arasında yıkılmıştır. İ.Ö. yıllarından sonra doğu Anadoludaki Hurri memleketleri de çözülmüş, bir takım beylikler (Nairi memleketleri) meydana gelmiştir. Urartu da bunlardan bir tanesidir. Goetze’ye göre Urartu aslında bir Hurri devletidir. Bu düşünceye karşı Urartuca ile Hurrice arasındaki farklara dikkati çeken Benedict iki dilin birbirinin kardeşi olmadığını, ikisinin ayrı ayrı diller olduğunu söylemiştir. Ayrıca şu hususlara dikkatimizi çekmektedir: Van Gölü çevresindeki bu küçük devletler ve İ.Ö. senelerinden sonra kurulmuş olan Urartu devleti eğer Hurrili ise, neden Urartu devletinde daha eski, Hurri devletinde kullanılan çivi yazısını kullanılmadı da Asur’dan yeni bir yazı alındı? Aynı devlet, aynı millet niçin yeni bir yazı almaya ihtiyaç duydu? öte taraftan Van Gölü ve çevresinde bulunan çanak-çömleğin Suriye'de bulunan ve Hurrilere atfedilen çanak-çömlekle de aynı olmadığını söylemekte, bu iki milletin birbiriyle ilgisi olamayacağını ifade etmektedir;
ayrıca şunu da belirtmektedir: Hurriler ve Urartulular akrabadırlar; fakat aynı millet değildirler. Benedict şu hususu da ilâve etmektedir: yakın diller konuşmakla beraber ayrı olan bu iki millet birbirinden M.Ö. senelerinde ayrılmışlardır. Hurriler batıya gelmişler ve anlattığımız evreyi geçirmişlerdir. Bu olaydan sene sonra Urartular da, Van Gölü çevresine göçerek eski ırkdaşlarının enkazı üzerinde şimdi yeni bir devlet (Urartu) kurmuşlardır (Benedict, a.g.e. s. v.d.).
Hurri’ce ve Urartu’cada eşit anlamda bir takım sözcükler şu eserlerde sıralanmıştır: (Yalnız bir kısım sözcüklerin bir araya getirildiği), J. Friedrich, Urartâisch, Hb. Or. II. 2. Urartâsch, Hurritasch, Leiden, ), Melkikisvili, a.g.e. , s. (19 eşit anlam ve telâffuzlu sözcük); Salvini, [bk.] Melikisvili, a.g.e. , s. (13 eşit anlam ve telâffuzlu sözcük).
Hurriler ve Urartulular nereden gelmişlerdir? Bazılarına göre, kuzeyden, Kafkasya’dan inmişlerdir. Bazılarına göre daha doğudan. Hurri ve Urartu halklarının nereden kopup geldikleri sorusunun cevabını almak için birhayli daha beklemek gerekecektir.
Biraz evvel Hurrice ve Urartuca hakkında bazı dil benzerlikleri olduğunu söylemiştim. Urartucanın nasıl bitişken bir dil olduğunu, ve ergatif karaterin ne olduğunu gösterecek Urartuca bir cümle okumak istiyorum. König, HChl dHaldi-ee’uri-em Ispuni-se ini KA zadu-ali. Bunun mânâsı şudur: “Tanrı Haldiye, Beye, Sarduri’nin oğlunca, tspu- inice bu (tanrı) kapı(sı) inşa edildi (veya taştan oyuldu). Özne îspuini olup bunun sonuna -şe gelmiştir. Ergatif olmanın bir özelliği olan ve nominatif halde bulunması gereken öznenin sonuna eklenen -se eki (konuştuğumuz türkçedeki-ce), örneğimizde görüldüğü gibi, öznenin ait olduğu sahış adı sonuna, yani öznenin babasının adı sonuna da gelir. Fiil pasif anlamda tercüme edilmelidir.
Ergatif özellikte birçok örnek arasında biri de König, HChl 7 VI da görülüyor. Bu paragrafta geçen asul-ali fili üzerinde de durmalıyız (krş. asul König, a.g.e. s. ). Ayrıca Urartucada -ul üzerine biten terul- suidul- (bk. König a.g.e. sv). Hurricede transitif fiile eklenmekte olup medio-pasif anlamdaki -il/el-, ve -al için bk. Speiser, Introduction to Hurrian, S. E
* Konferans tarihinde Türk Tarih Kurumu’nda verilmiştir. Konuşmacı, dinleyecilere Ord. Prof. Sayın Sedat Alp tarafından tanıtılmıştır.
Bu takdim konuşmasında saym Ord. Prof. Dr. S. Alp’in hakkımda uygun gördüğü iltifat dolu beyanlar için kendilerine teşekkürler ederim.
Urartulardan günümüze gelen metinlerin büyük kısmı yazıt türünde olup bu yazıtların ise çoğu kaya yazıtı şeklindedir. Saptanan Urartu yazılı belgeleri adet civarındadır. Bunlardan tanesi içerik bakımından zengin ve kapsamlı yazıtlardır. Bunun dışındaki yazıtlar yaklaşık 30 adet kil tabletten ve geri kalanı ise bir iki satırlık metinlerden veya kişi adlarından oluşur. Bu tür kısa yazıtlar daha çok bronzdan yapılmış kraliyete ait adak eşyaları üzerinde ve yine kraliyet ailesinin kişisel eşyaları üzerinde tespit edilmiştir.
Urartularda çift dilli yazıtlar konusunda fazla örnek bırakmamışlardır. Başlıca örnekler arasında Topzava ve Kelişin stelleri ile yine Kevenli köyünde bulunan bir yazıttır. Urartu yazı karakteri göz önüne alındığında, Urartu yazısının işlevsel kullanımının yanı sıra, yapı cephelerinde hiç kabartma kullanmayan Urartular için yazının dekoratif bir unsur olarak da ön plana çıktığı düşünülmektedir.
İki farklı açıdan Urartu ile Kimmer-Saka/Türk ilişkisine bakalım
SB
1- monash.pw Altan Çilingiroğlu:
Bir çok Urartu kralının bize bıraktığı yazıtlarda kullanılan Urartu dili, her şeyden önce Hind-Avrupa dil ailesine mensup değildir. Urartu dili Türkçe gibi bitişken (aglutinativ) ve ergatif yapılı bir dildir. Ergatif yapıda cümle eğer geçişli (transitif) ise cümleden öznesi ek alır. Nominatif olması gereken özne bir ek (sufiks) ile belirtilir. Cümledeki fiil edilgen olarak çevrilir ve fiilin akuzatif objesi olan tümleç de hiç bir ek almaz. Böylece geçişli cümlelerde fiil edilgen olarak kalır. Urartu dili bu özellikleri dikkate alınarak bir çok dil ile karşılaştırılmış, ancak en dikkate değer benzerliğin Hurri dili ile olduğu önerilmiştir
Urartu dilinin Hurrice ile olan yakın ilişkisinin yanında Kafkasya dilleri ile de benzerliğinin olduğu bilinen bir gerçektir. Her iki dil arasında yapı ve oluşum açısından önemli yakınlıklar vardır. Urartu dili ile ilgili ulaşılan bu sonuçlara karşın, bu dilin Hurri dili veya Kafkasya dilleri ile olan ilişkisi tam anlamıyla açıklanamamıştır
Hieroglif yazının Urartu'da ne zaman kullanılmaya başladığı, bu yazı türünün çivi yazısından önce de bölgede var olup olmadığı bilinmemektedir. Olasıdır ki; çivi yazısının krallığın resmi yazısı olarak benimsenmesinden önce ve sonra hieroglif yazı basit halk arasında kullanılmıştır. Ancak bu önerilere ait hiç bir kanıtımız yoktur. Kaldı ki hieroglif yazıya ait en erken örnekler de Urartu'da şimdilik MÖ 8.yüzyılın ilk yarısından eskiye gitmemektedir. Urartu hieroglif yazısının, Hitit hieroglifi ile belirli bir benzerliğinin olduğu çok uzun zamandır bilinmektedir. Hatta Urartu'da hieroglif İmparatorluk Devri Hitit Geleneği'nden herhangi bir dil bağlılığı olmaksızın ortaya çıktığı önerilmiştir.
Bu konudaki bir başka görüş ise bu benzerliğin Hitit İmparatorluğu'nun yıkılışından sonra ortaya çıkan Geç Hitit Kent Devletleri aracılığı ile MÖ 8.yüzyılda Urartu'ya geldiği şeklindedir. MÖ 8.yüzyıl ile birlikte Urartu Kralları'nın batıya ve bu kapsamda Geç Hitit Kent Devletleri'ne karşı gösterdikleri ilgi, bu ülkelere askeri seferler düzenlenmesini gerekli kılmıştır. Bu askeri başarılar sonunda yöreden elde edilen çok sayıdaki halkın Urartu sınırları içine taşındığı ve buralarda iskan edildiği bilinen konulardır. Geç Hitit Kent Devletleri ile olan bu ilişkiler sonunda ortaya çıkan kültürel etkilenmeler ve olasılıkla Hate (Urfa) ve Supani (Elazığ-Tunceli) ülkelerinden Urartu'ya getirilen tutsaklar, Urartu'da Hitit hieroglifine benzer bir yazı sisteminin başlamasına yardımcı olmuşlardır.
Urartu'da MÖ 8.yüzyıldan daha erkene tarihlenen örnekler bulunmadıkça, hieroglif yazısının Urartu'ya dışarıdan geldiği önerisi geçerliliğini yitirmeyecektir. Urartu egemenlik sahası içinde ortaya çıkacak daha çok sayıdaki hieroglif yazıtlı belge ve buluntular bu konuyu kesin sonuca ulaştıracaktır.
Altan Çilingiroğlu, Urartu Krallığı, Tarihi ve Sanatı,
***
2- monash.pwç.Dr. Orçun Ünal
Bu çalışma, Stephanos Byzantinosun Ethnika adlı eseri başta olmak üzere, Bizans kaynaklarında geçen ve Karca olarak nitelendirilen bazı sözcükler üzerinde durmaktadır. Bu sözcükler, Karca yazıtlarda tanıklanmadığı için, ilgili literatürde sözde Karca (pseudo-glosses) olarak adlandırılmaktadır. Çalışmamızda, altı sözde Karca kelime ele alınmış ve bunlar için (Pre-)Proto-Türkçeye kadar dayanan etimolojiler önerilmiştir. Bizanslı yazarların eserlerinde Karca olarak ortaya çıkan bu sözcüklerin Urartularla temas hâlindeki Kimmerler veya Hurrilerle yakın ilişki içinde olan Turukkular aracılığıyla Anadoluya girmiş olabileceği öne sürülmüştür. Bu sebeple, Hurri-Urartuca ve Türkçenin söz varlıkları arasındaki toplam otuz yedi benzer kelime listelenmiş, bunların Urartucadan Türkçeye alıntılar olabileceği sonucuna varılmıştır. Bu karşılaştırmalara dayanarak, Pre-Proto-Türkçenin ses özelliklerine değinilmiştir. Kimmer nüfusunun kısmen Türkçe konuşanlardan oluştuğu ve dillerinin bir yandan sözde Karca sözcüklerin kaynağı, diğer yandan Urartuca sözcüklerin alıcısı olduğu varsayımı en makul öneri olarak görülmektedir
Türkçe etimolojilerini vermeye çalıştığımız sözde Karca kelimelerin hepsi, Bizanslı yazarlar tarafından bazı yer isimlerini açıklarken verilmiştir. Karca yazıtlarda tanıklanmamış ve muhtemelen Karca olmayan bu sözcükleri Türkçeyle açıklamak var olmayan bir bağlantıyı kurmak olarak görülebilir. Ancak bir şekilde 6 ve yüzyıl Bizanslı yazarların aklında Karca olarak kalan ve çok eski bir Türkçeyle açıklanabilecek bu kelimeler nereden gelmektedir? Burada iki açıklama mümkün görünmektedir.
Birinci açıklama, Türkçeyle yakından ilişkili bir söz varlığının MÖ. 7. yüzyılda Batı Anadoluya kadar nüfuz eden Kimmerlerle birlikte Anadolu dillerine girdiğidir. Ivantchik ( 13), Kimmerceden kalan dört isimden (Gime/ir, mTe-uš-pa-a, mDug-dam-me-i/Λύγδαμις, mSa-an-dak-KUR-ru) hiçbirinin kesin bir İranca etimolojisinin yapılamayacağını, iki ismin Anadolu dilleriyle bağlantılı olacabileceğini belirtmektedir. Buna göre, dilsel malzeme Kimmerlerin diline ve etnik kimliğine dair neredeyse hiçbir bilgi vermediğinden, dolaylı verilere başvurmak gerekmektedir. Ivantchik ( 53), çalışmasının sonunda Kimmerlerin İskitlerle yakından akraba İranlı bir halk olabileceği sonucuna varmaktadır. Ivantchik ( ), aynı şekilde, Kimmerlerin Anadoluya geldiklerinde Erken İskit kültürünü taşıdıklarını, Kimmer ve İskitlerin kültürel, dilsel ve etnik olarak birbirlerine çok yakın iki grup olduğunu belirtmektedir. Gerçekten de eldeki dilsel malzemeden Kimmerlerin diline dair kesin yargılara varmak imkânsızdır.
İkinci açıklama ise, Marcel Erdal (*) tarafından iki çalışmada dillendirilen Hurrice, Urartuca ve Türkçe arasındaki fonolojik, morfolojik, sentaktik ve tipolojik benzerliklerdir. Erdal, Hurri ve Oguz ~ Ogur ~ Guz ~ Gur etnonimlerinin benzerliğinin yanı sıra, Hurrilerin Turukku adıyla anılan kabilelerinden bahsetmekte ve Hurriler ile Türkler arasında önemli tarihî bağların olabileceğini öne sürmektedir. Erdal, iki çalışmasında da çok önemli morfolojik ve tipolojik benzerliklere değinmekle birlikte, leksikal benzerlikleri değerlendirme dışı bırakmıştır. monash.pw dolaylı olarak ve yalnızca Hur. tan- yapmak: VB tan- yapmak karşılaştırmasını yapmakta, Hur. pal- bilmek ve ti- demek fiilleri gibi Türkçeye benzerlikleri açıkça görülenlerin de sayıca az olduğunu belirtmektedir. Ancak Hurri-Urartuca ve Türkçenin söz varlıkları arasında ciddi benzerlikler mevcuttur ve sayıları hiç de az değildir. Bu leksikal benzerlikler Hurri Urartuca ve Türkçenin tarih öncesi dönemlerdeki bir temasının somut kanıtları olarak gösterilebilir.
Orçun Ünal
"Sözde Karca Kelimelerin Kökeni ve Türkçedeki Hurri-Urartuca Leksikal Alıntılar Üzerine /detaylı pdf:
*Filolog-Türkolog olan monash.pw Marcel Erdal, Goethe Üniversitesi Türkoloji Bölümü'nün de başkanıdır.
***
SB Notlar:
1- Sakalar/İskitler İranî değildir, bunu öncelikle akademisyenlerimizin özellikle vurgulaması gerek. Eğer Kimmerler ile Sakalar soydaş ise Kimmerler de Türkçe konuşuyor demektir ki Dugdamme/Tugdamme adı Toktamış'ın adının kendisidir.
2- Turukkular (Turuk) bir Türk beyliğidir.
3- Karialıların ataları Pelasg ve Leleglerdir, her ikisi de ne Hint-Avrupalı ne de Grektir.
4- Urartu bölgesine İskitlerin yerleştiği bilinmekle birlikte, komşu ülkelerde de Türk boyları yaşamaktaydı. Asur kaynaklarında geçen İshguz (İşguz) ve Ashguz (Aş/Asguz), yani İç Oğuzlar, ya da As Oğuzlar işte bu Türk boylarıdır.
5 - Ek kaynak: Zaur Hasanov, "İskit" Etnonimin Okunuşu
* Teke, Ermenistan'da bulunmuş. Pre-Urartu, yani "Urartu öncesi" olarak adlandırılmış. Yanlış ve yönlendirmedir, çünkü bu tip açıklamada akılda kalacak olan şey "Urartu" sözcüğüdür. Ayrıca buradaki Teke gibi sancak ya da alem başlıkları birçok Saka/İskit kurganından (görselde solda Tagar/Sibirya) çıkmıştır. Bu yüzden de Saka/İskit demeleri gerekmektedir. Ayrıca ne Urartuların ne de Sakaların, Ermenilerle kesinlikle ilgisi yoktur.
SB
Kenan Ik*
Bülent Genç*
Urartularn yaad corafya, kabaca günümüz Türkiye’sinin dousunu, ran’n kuzeybatsn ve Ermenistan’ kapsyordu. Bu topraklar tarih boyunca göç, tehcir, igal, talan, sava ve katliamlara sahne olmutur. Beraberinde yamalar, yasaklar, kayrmalar, filemeler, ihbarlar ve infazlar… bni Haldun’a atfedilen “Corafya kaderdir” çkarmn dorularcasna Urartu çalmalar da corafyasnn bu kötü kaderinden nasibini ald. En bata Urartu çalmalarnn öncüsü Friedrich Eduard Schulz, ajan olduu gerekçesi ile ’da Bakale civarnda öldürüldü. Tabii bu kötü balangçla bitmedi Urartoloji’nin diyeti. Nitekim Urartu mirasnn önemli bir ksm kaçak kazlar, hatta sözde bilimsel kazlarla adeta yamaland. Kaçak kazlarla her gün yok edilen arkeolojik merkezler ve mezarlardan çkan eserler, ’li yllardan itibaren dünyann birçok müzesine dald.
Günümüzde de tüm yakcl ile süren bu kaotik durumun belki de en önemli nedenlerinden biri Urartu corafyasnn konumu ve geçirdii tarihsel süreçlerdi. Daha önceden Osmanl, Safevi ve Çarlk Rusya arasnda paylalan bu topraklar yüzylla birlikte Sovyetler, Türkiye ve ran arasnda bölündü. Sovyet Ermenistan’ndaki Urartu çalmalar, ’lu yllardan itibaren Marksist perspektifin de etkisi ile dier Urartu parçalarna göre daha istikrarl ve bilimsel bir geliim izledi. Buna karn Türkiye’de Orta Anadolu merkezli Hitit, Frig hatta Mustafa Kemal’in özel ilgisi ile Sümer, ran’da ise ahlarn inisiyatifi ile Pers, Sasani aratrmalar ön plana çkartld. Hem ran hem de Türkiye’deki ulus devlet ve beraberinde yaanlan corafya üzerinden “milli arkeoloji” oluturma konseptleri, Urartular uzun süre görmedi veya pas geçti. Böylece bir süre için Urartu çalmalar her ülkede farkl zamanlarda, farkl yaklamlarla ve birbirinden kopuk bir ekilde yürütüldü.
Günümüze ulaan zengin Urartu miras, Sümeroloji, Hititoloji gibi enstitüsü, ana bilim dal olan bilimsel anlamda kurumsal bir alana da dönümedi. Hatta birçok Urartu aratrmacs uzun yllar Rusça, Ermenice, Türkçe, Farsça yazlan çalmalardan ancak Avrupa akademiyas sayesinde haberdar oldu. Bu talihsizliklere ramen ‘Urartu hiç mi sahiplenilmedi?’ diye düünebiliriz. Tabii ki hayr, Urartu sahiplenildi hatta yaplan bilimsel atmalar ve imalara bakarsak paylalamad. Zira Urartular özellikle dil ve etnik kökenleri üzerinden zaman zaman güncel politik sorun ve çekimelerin öznesi haline getirildi. Bu etnik-corafik-politik çatmalar Urartu ve Urartuloji’nin geliimini önemli ölçüde etkiledi. Bu balamda Urartu mirasnn doru temelde tannmas, korunmas ve gelecee aktarmndan ziyade özellikle Urartuca ve Urartularn kökeni ile ilgili tartmalarn daha büyük ilgi uyandrdn görüyoruz. Bu politik yaklamlarn yannda elbette bir ekilde Urartu’yu merak edip soran kaz içisi, örencisi, köylüsü hepimize denk gelmitir. Ayrca her kesimden sklkla duyduumuz sorular: Urartular hangi dili konuuyordu? Urartular kimlerin atasdr?
Aslnda Urartularn dili ve bunun üzerinden etnik kökeni ile ilgili tezler daha Ortaça’dan itibaren karmza çkar. Ermeni tarih yazmnn öncüsü Movses Xorenatsi (MS– ) Ermenistan Tarihi eserinde, Urartulara ait üzeri yazl yüksek ta sütunlarn Armenia Kral Ara ve a Asurlu Semiramis döneminden kaldn belirtmitir. Sonuca baklrsa Ara-Semiramis efsanesindekiler gibi göndermeler Urartu yaztlarnn Ortaça boyunca Ermenilerce sahiplenilmesi ve beraberinde korunmalarn da salamtr. Çünkü onlara göre bu anlalmayan yazlar Büyük Hayk’tan kalma idi. Böylece baz istisnalar dnda çou Urartu yazt tahrip edilmeden, genellikle kilise ve manastrlarda yap ta, hatta birçou Urartuca yazsna dokunulmadan Haçkar (mezarta) olarak kullanld. Efsanelerin ötesinde Urartuca ile ilgili ilk bilimsel çalmalar, Alman bilim insan F. Schulz’un yllarnda Urartu’nun bakenti Van ve çevresini ziyaretinde kopyalad yaztlarn yllarnda Avupa’da baslmas ile balamtr. Schulz’u takiben ünlü dou bilimci A.H. Layard, ylnda yine Van ve çevresinden Urartu yaztlarnn kopyalarn çkarmtr. Bu kopyalarn önemli bir ksm rlandal Assurolog E. Hinks tarafndan yllarnda çalld. Hinks, Hint-Avrupa ailesine ait bir dille kar karya olduunu zannediyordu. Bilim dünyas, çivi yazsndan transkripsiyonu yaplan fakat ne söylediini kimsenin bilmedii bir dille kar karyayd. Bu noktada dilin çözümü için öncelikle Urartu corafyasnda yaayan halklarn diline bavurulduunu görüyoruz. Fransz dilbilimci F. Lenormand, ’de yaynlad çalmasnda tahmin edilenlerin aksine Urartucann Ermenice ilikisini reddetmi, Urartular dil hatta etnik olarak Gürcüce ve Gürcistan ile ilikilendirmitir. Bu teze kar Alman dil bilimci A. D. Mordtmann, yllarnda Urartuca ile Ermenice karlatrmal dil çalmalarn yaynlad. Onu takiben J. Sandalgian da ’de, bu sefer daha kapsaml bir Urartuca-Ermenice dil karlatrmas yapt. Bu yarta bir dier Fransz dilbilimci L. Robert, ylnda yaynlad çalmasnda Urartuca’nn semitik dillerden biri olduunu öne sürdü. Tüm bu Avrupa merkezli yaplan Urartucay günümüz bölge dilleri ile deifre etme çalmalar, dil bilimsel açdan kabul gören bir sonuca ulamad.
Bundan sonra Urartuca metinlerle ilgili ilk ciddi trankripsiyon ve tercüme denemeleri, ngiliz dilbilimci A.H. Sayce tarafndan ylndan itibaren bir yaz dizisi eklinde yaynland. Yine de Urartuca üzerindeki gizem hala çözülebilmi deildi. yüzyln son yllarnda Alman uzmanlardan W. Belck ve C.F.F. Lehmann-Haupt, Urartu corafyasnn önemli bir ksmnda aratrma gezileri düzenlediler. Özellikle yazt odakl yaptklar bu gezilerde eskiden kefedilmi veya kendilerinin yeni tespit ettii Urartu yaztlarn yllar içinde yaynlandlar.
Saylar her geçen gün artan ve transkripsiyonu yaplan yaztlara ramen Urartuca üzerindeki sr perdesi, yüzyln balarndan itibaren Hitit bakenti Boazköy’deki tabletlerin kefi ve deifre edilmesi ile karmza çkan bir baka ölü dil olan Hurrice ile biraz araland. Çünkü Urartucaya bildiimiz en yakn dil Hurrice idi. Hurrice, kelime kökenleri ve gramatik yaps olarak Urartuca üzerinde çalma yöntemimizi belirlerken, bu benzerlik ve paralellikler farkl tartmalar da beraberinde getirdi. Alman dilbilimci A. Goetze ylndaki çalmasnda, Urartucann daha MÖ yllarnn balarndan itibaren Kafkaslardan Mezopotamya’ya kadar konuulan Hurricenin geç bir diyalekti olduunu öne sürdü. Buna karn ayrntl bir Hurri-Urartu dil karlatrmas yapan Sovyet dil bilgini I.M. Diakonoff ylnda, Amerikal W.C. Benedict ise ’ta Urartuca ile Hurricenin ortak bir atadan ayrlan ayr diller olduunu öne sürdüler. Bu görü hala geçerliliini korumaktadr. Nitekim Alman Hurrice uzman G. Wilhelm ’de, Urartucadaki baz gramatik özelliklerin Hurricede olmadn veya zamanla kaybolduunu açklad.
Burada ulalan sonuç; Hurrice ve Urartucann ayn dil ailesinden fakat farkl diller olmasyd. Peki ama bunca çalmaya ramen yine ayn soru, “Urartuca, günümüzde konuulan hangi dille akraba veya benzerdi?” Bu noktada Urartucay Kafkas dilleri ile açklama ve ilikilendirme giriimleri yüzyldan beri biliniyordu. Bu çalmalar yüzylda da sürdü. Örnein Sovyetlerden Rus dilbilimci I.I. Mekaninov yllar arasnda, Gürcü aratrmac G. Tseretheli, ’da Urartucann, Gürcücenin ban çektii Kartveli dilleri ile ilikisini baz benzer dilsel özellikler üzerinden kantlamaya çaltlar. Fakat Gürcü yazt uzman G. Melikivili, en bandan beri bu öneriyi reddetti.
Bu konuda yeni kuak Ermeni aratrmaclarndan da ilginç öneriler geldi. Örnein G.K. Kapantsyan (), Ermenice’nin Hint-Avrupa dilleri arasndaki özel konumundan hareketle Urartuca’nn alt katmanna ait hybrid (melez) bir dil olduunu öne sürdü. monash.pwyan ise ’de bugün spanya ve Fransa arasnda çok az bir bölgede konuulan Baskça, Urartuca ve Ermenice’yi karlatrarak 3 dilin ayn kökten olduunu iddia etti. Son olarak R. shakhanyan ’de farkl bir yaklamla, Urartu yaztlarnda kullanlan dil ile halkn konutuu dilin ayr diller olduunu, yaztlardaki dilin dönemi itibariyle bir ölü dil olan “Geç Hurrice” olduunu savundu. Ermeni aratrmaclarn Urartuca ile ilgili aratrmalar Türk Assurulog K. Balkan’ kar bir tez ortaya atmaya sevk etmie benziyor. Balkan yazsnda, Urartucann iddia edildii gibi Ermenice ile bir ilikisinin olmadn, aksine bitiken yapsndan dolay en yakn benzerinin Türkçe olduunu iddia etti. Her iki dilin bitiken özellii Türk akademisyenler tarafndan sürekli vurguland. Hatta Urartuca’nn Türkçe ile birlikte Ural-Altay dil ailesine ait olduunu öne süren bir tez, ylnda Van Yüzüncü Yl Üniversitesi’nde savunulmutur.
Tüm bu görü ve öneriler bir tarafa, Urartu dilinin kökeni ve ait olduu dil grubuyla ilgili günümüzde en sk referans verilen çalma, Sovyet bilim insanlar I.M. Diakonoff ve S.A. Starostin tarafndan ylnda yaplmtr. Bu teze göre, Hurri-Urartu dilleri günümüzde Kuzey Kafkasya’da konuulan Çeçen, Laki, Udi ve Avar dillerinin mensubu olduu Dou Kafkas Dil grubuna ait dillerdi. Tek bir çalma sonucu varlan bu iddia gerek ses ve morfolojik karlatrmalar gerekse de kelimelerin etimolojisi gibi dilbilimsel birçok yönden özellikle Kafkas dilleri uzman R. Smeets’in ylndaki çalmasnda reddedildi. Buna karn Diakonoff-Starostin’in önerisi günümüzde birçok akademik tartma ve yaynda kesin bir bilimsel sonuç gibi sunulmaktadr. Söz konusu Dou Kafkas Dilleri tezi, günümüzde Çeçenlerin Urartuca ve Urartularn ardl olduu ile ilgili baz bilgilerin verildii haber, internet siteleri ve üretilen kitaplarn dayanak noktasn oluturur.
Ayn ekilde bugün eski Urartu corafyasnda en büyük etnik kimlii oluturan Kürt halk ile ilgili tarih yazmlarnda zaman zaman Hurri ve Urartu ile ilgili hem dilsel hem de etnik ardl göndermelerinin yapld görülür. Ancak ayn corafyada yaam olmak ve her iki dilde benzer birkaç sözcük, tek bana etnik ve dilsel ardll kantlamaya yetmez. Kukusuz Urartuca kelimeler günümüze ulat. Bu noktada özellikle Ermenice-Urartuca ortak kelimeler ve etimolojileri üzerine çalmalar yapld. Burada Ermenilerin MÖ. I. binin balarndaki göçlerle Balkanlar üzerinden Anadolu’ya, oradan Urartu corafyasna geçen kabileler olduklar ile ilgili Sovyet bilim insanlar I. M. Diakonoff ve B.B. Piotrovsky’nin savunduu tez gündeme gelir. Bu teze, Ermenicenin Frigce gibi Trak dilleri ile yaknl ve söz konusu tarihlerde batdan douya doru yaplan Frig, Muki göçleri dayanak gösterilmitir. Buna göre Hurri-Urartu nüfusu, ülkelerine gelen Ermeni kabileleri arasnda asimile oldular. Bu da ödünç kelimeleri açklar.
Urartu dili ve etnisitesi ile ilgili görü ve öneriler ksaca böyle… Yaklak üç bin yl önce var olan ölü bir dille ilgili bütün tez ve iddialarn öncelikle bilimsel kriterleri karlamas beklenir. Ancak günümüzde kitap, dergi vs. yannda özellikle internet, sosyal medya gibi iletiim araçlarnn da gelimesi ile beraber bilimsel dayana olmayan iddialarn kolaylkla dolama sokulduunu görüyoruz. Kitleler bu iddialar kaosunda karlatklar her ifadeyi kesin bilimsel doruymu gibi kabullenebiliyor. Hele ki bunu bir uzman söylediinde Örnein Türkiye’de mehur bir tarih profesörünün Urartucann Çeçence, Urartularn da Çeçenlerin atalar olduu ile ilgili beyanlar defalarca basna yansmtr.
Urartu dili ile yazlm ilk yaztlar, MÖ yllarnda Van’da Urartu krallk tahtnda olan špuini dönemi ile balar. Bu yaztlarla birlikte güneydeki Asurlularn MÖ yüzyldan itibaren tanmlad Uratri/Uruatri/Nairi gibi isimlerin aksine Urartularn kendilerini Bianili olarak adlandrd anlalmtr. Burada KURBia=i=ni=li “Bia ülkesinin (insanlar)” olarak tercüme edilebilir. Bu gerçeklie ramen Urartulara daha önceki çalmalarda Vannic (Van Kökenli), Chaldisch (Haldiler) isimler verilmi, en son da dümanlar Asurlarn hitab olan “Urartu” tercih edilmitir. Urartu Kral špuini’den sonra Urartu Krall’nn sonuna kadar Urartu dilinde çivi yazs ile yazlm çok sayda belge günümüze ulat. Yine de Urartuca bugün itibari ile tam olarak çözülmü, tüm gramer ve dil özelliklerini bildiimiz bir dil deildir. Bugün elimizde yaklak 65 yln Urartu yaztlarna adayan talyan bilim insan M. Salvini’nin hazrlad bir seri eklindeki yazt korpusu ( ) bulunmaktadr.
Bu korpuslarda da görülecei üzere tercümesini yaptmz çou Urartu yazt ne yazk ki birbirini tekrar eden veya ayn konular ayn kalp sözcüklerle ileyen metinlerdir. Bu yaztlar genellikle ya askeri sefer ve yamalar ya da kale yapm, sulama kanal, üzüm ba, meyve bahçesi kurulmas gibi konularn ilendii ana kaya, dikili ta veya yaplara ait blok talar üzerine yazlm kaytlardr. Bunun yannda kilden yaplm tablet ve bullalar, yine çounlukla bronzdan yaplm taklar, at araba ve koum parçalar, mobilya aksamlar, sava aletleri gibi çok farkl fonksiyonlara sahip yüzlerce Urartu yazl objesi bulunmutur.
Bu kadar yazta ramen Urartuca ile ilgili ifade veya sözcük daarcmz birbirini tekrar eden kalplam ifadelerden dolay kstldr. Yine Urartu dini ritüellerini ileyen çou yazt, içeriindeki anlam bilinmeyen ve dier dillerde yakn formu karmza çkmayan ifadelerden oluur. Eer parçalar da sayarsak yaklak 40’a yakn Urartu tabletinde geçen ifadelerin önemli bir ksm anlam bilinmeyen ya da ilk kez karlalan sözcüklerden olumaktadr. Urartuca denilince iki belirgin özellii öne çkar: lki sondan eklemeli (agglutinative) bir dil oluu, dieri ise ksaca geçili fiillerin özne ve nesne ile uyumu eklindeki ergatif (ergative) yapsdr.
Yukardaki dil özelliklerine göre Urartucaya en yakn dil Hurricedir. Bu yaknlk Urartular ile Hurrilerin ortak anayurt ve atalara sahip ve hatta ayn göç rotalarn izleyip Mezopotamya’ya dein indiklerine dair görülerin ortaya atlmasna yol açmtr. Kendileri ile ilgili ilk bilgilere MÖ ’lerden sonraki Akad belgelerinde rastladmz Hurriler özellikle Kuzey Mezopotamya, Anadolu ve Suriye’de yerleim, din ve kültürel açdan güçlü izler braktlar. Hurrilerin Mezopotamya’ya gelii daha çok Kafkasya’dan Dou Akdeniz’e uzanan MÖ 4. bin yldaki Erken Tunç Ça Kura-Aras kültürü ve yaylm ile ilikilendirilmitir. Aslnda u an için köken sorununun netletii söylenemez. Hurrilerin de homojen bir halktan olumad, en azndan yaztlara yansyan farkl diyalektlerden anlalmaktadr. Ayrca MÖ I. binyl ile birlikte çounun kral/yönetici isminden Hurriceye yakn diller konutuklar tahmin edilen Šubria (Yukar Dicle Havzas), Kumme (Habur Suyunun kaynaklar), Alzi (Yukar Frat), Diauehi (Erzurum-Horasan hatt) Urartu’nun komusu ve çada topluluklard. Bu bölgesel oluum ve topluluklarn halklar ile yönetici aile/klanlarnn ayn dili ve kültürü paylaan insanlar olup olmadklarn bilmiyoruz. Ayn durum Urartu için de geçerlidir.
Aslnda Urartu corafyasnn farkl halklardan olutuunu yaztlardaki onlarca yer ve halk isimlerinden biliyoruz. Ermenice-Urartuca ortak kelimelerin varl ayn dönemdeki beraber yaam ve etkileimin bir sonucu olmaldr. Kald ki Ermenilerden ilk söz eden Pers Kral I. Darius (MÖ -MÖ ) kaytlar ile Urartu’nun tarih sahnesinden çekildii MÖ ’lu yllarn sonlar arasnda uzun bir zaman dilimi de yoktur. Urartu ülkesinin nüfusu sadece yerli halklardan da olumuyordu. Nitekim Urartu krallar askeri seferler sonucunda farkl ülkelerden on binlerce insan zorunlu göç ile Urartu merkezlerine sürmütür. Böylece etnisite, dil ve din olarak farkl topluluklarn bir arada yaam olduu sonucuna ulamaktayz. Urartu Krall’nn resmi politikasnn, hatta dininin de buna göre ekillendiini biliyoruz. Urartu krallk dini birçok yerel tanr-tanrça, kutsal yeri içine almtr. Yine inanç farkll açsndan hem yakarak gömme (kremasyon) hem de ceset gömü (inhumasyon) geleneini ayn Urartu Nekropolü’nde görmek mümkündür.
Bu farkl etnik-dini unsurlardan oluan Urartu Krall’nda yönetim monarisi ve onlarn ait olduklar klann kökeni sorgulanabilir. Örnein yaztlarnda Urartucaya, Tanr Haldi ve Biainili adlarna ilk rastladmz Kral puini ve ailesi/ boyu acaba bir yerden mi Van’a geldi? Ya da Van Havzas’nn yerli halkndan myd? Orta Asur yaztlar saylar yüzlere çkan Uruatri/Nairi ülke ve kabilelerinden MÖ ’li yllardan itibaren söz etmeye baladlar. Bu da zaten bölgenin çoklu etnik yapsn kantlamaktadr. Urartular ya da Biainililer de bu etnik gruplardan biri olabilir. Bunun yannda çok parçal bir corafyay birletiren Urartu Hanedanl yerel kabile yöneticiliini am farkl kodlara sahiptiler. Örnein Kral puini ile birlikte din balamnda büyük bir devrim yaplyor. Kutsal kenti Irak Kürdistan’nda, Zagros Dalar üzerindeki Muair olan Tanr Haldi, Urartu dininin ve devlet ideolojisinin temel figürü yaplmtr. Ayrca Urartu Krall, saray düzeni-unvanlar, yeni merkezler kurma, seferler, yaz gelenei konularnda kendine özgü yönleri ile birlikte güneydeki Asur’un bölgedeki taklitçisidir. Elbette bu tespitler de tek bana Urartu krallk monarisinin güney kökenli olduunu kantlamaz.
Urartularla ilgili birçok konu gibi dilleri ve kökenleri ile ilgili tartmalar da uzun süre devam edecee benzer. Bu bilimsel keif ve tespitlere her gün yenilerinin eklenecei unutulmamaldr. Elbette bir halk ortadan yok olmad ancak Urartular illaki günümüz dil veya halklarndan biri ile ilikilendirme giriimleri yeterli bilimsel verilerle desteklenmedikçe kabul edilemez. Asimile olan etnik gruplar dier baskn halklara karyor ve kayp dillerine dair kelimeleri bu yeni dillerde yakalayabiliyoruz. Ayrca yeryüzündeki, hele Önasya gibi bir corafyada yaayan insanlarn ziyadesiyle iç içe girdiini hesaba katarsak Urartu için fazla uzaa gitmeye de gerek yok. lle Urartular görmek istiyorsak belki de onlar, bugün eski Urartu corafyasnda yaayan halklar arasnda aramamz gerekiyor; Urartular gibi evini ta temelli kerpiç duvarl ve ahap hatlla yapan köylü de, ile yün eiren kadn da, dereden kopard suyu kanallarla tarlasna ulatran çiftçi de klk zahiresini küplerle depolayan bölge insanlar arasnda…
*Heidelberg Universität, Institut für Ur- und Frühgeschichte und Vorderasiatische Archäologie (IIE SRF Fellowship)
*Mardin Artuklu Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü