vakıa suresi oku / Vakıa Suresi okunuşu ve anlamı | ZENGİNLİK SURESİ

Vakıa Suresi Oku

vakıa suresi oku

Vakıa Suresi Oku: Vakıa Suresi Arapça Yazılışı, Okunuşu, Türkçe Anlamı

Son Dakika Haberler

SurelerVakıa Suresi Oku: Vakıa Suresi Arapça Yazılışı, Okunuşu, Türkçe Anlamı

VAKIA SURESİ OKUNUŞU, Vakıa Suresi Duası Türkçe Anlamı, Arapça Yazılışı, Diyanet Meali ve Tefsiri

Vakıa Suresi Türkçe Anlamı

Bismillâhirrahmânirrahîm

1. Kıyamet koptuğu zaman.

2. Onun vukuunu yalanlayacak hiç kimse yoktur.

3. O alçaltıcı, yükselticidir.

4. Yer şiddetle sarsıldığı zaman!

5. Dağlar parçalandığı zaman!

6. Dağılıp toz duman haline geldiği zaman!

7. Ve sizler üç sınıf olduğunuz zaman!

8. Sağın adamları, ne uğurludurlar onlar!

9. Solun adamları, ne uğursuzdurlar onlar!

10. Hayır yarışlarında tâ öne geçip kazananlar.

11. İşte onlar (Allah'a en çok) yaklaştırılmış olanlardır.

12. Naîm cennetindedirler.

13. Onların büyük bir kısmı eski ümmetlerdendir.

14. Bir kısmı da sonrakilerdendir.

15. Altın ve mücevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler.

16. Onların üzerine karşılıklı olarak yaslanırlar.

17. Etraflarında ölümsüz gençler dolaşır.

18. Akıp giden şarap kaynağından doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle.

19. Bu şaraptan ne başları ağrıtılır ne de akılları giderilir.

20. Beğendikleri meyveler.

21. Canlarının çektiği kuş etleri.

22. Onlar için ceylan gözlü huriler vardır.

23. Gün görmemiş inciler gibi.

24. İşledikleri amellerine karşılık olarak.

25. Orada boş ve günaha sokacak bir söz duymazlar.

26. Sadece selâma karşılık selâm sözü işitirler.

27. Defterleri sağdan verilenler, ne mutlu o sağcılara!

28. Onlar dikensiz kirazlar,

29. Salkımları sarkmış muz ağaçları,

30. Uzamış gölgeler altındadırlar.

31. Çağlayarak akan sular kenarlarındadırlar.

32. Bol meyveler arasında,

33. Bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen.

34. Ve yüksek döşekler üzerindedirler.

35. Biz onları (cennete giren kadınları) yepyeni bir yaratılışla yaratmışızdır.

36. Böylece onları hep bakire kızlar yapmışızdır.

37. Eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta nâzeninler kılmışızdır.

38. Bütün bunlar Ashab-ı yemin (sağcılar) içindir.

39. Onların bir çoğu önceki ümmetlerdendir.

40. Bir çoğu da sonrakilerdendir.

41. Amel defterleri soldan verilenler! Onlar ne uğursuzdurlar!

42. İnsanın içine işleyen ateşin alevi ve kaynar su içindedirler.

43. Onlar kapkara dumandan bir gölge altındadırlar.

44. Ki ne serindir, ne de hoş!

45. Çünkü onlar bundan önce (dünyada iken) varlık içinde şımartılmışlardı.

46. Büyük günah işlemekte direnir dururlardı.

47. Ve diyorlardı ki: "Öldüğümüzde, toprak ve kemik yığını olduğumuzda mı, biz mi tekrar dirileceğiz?"

48. "Önce gelip geçmiş atalarımız da mı?"

49. De ki: "Hem öncekiler, hem sonrakiler."

50. "Bilinen bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır."

51. Sonra siz ey sapıklar, yalanlayıcılar!

52. Doğrusu siz zakkum ağacından yiyeceksiniz.

53. Karınlarınızı onunla doyuracaksınız.

54. Üzerine de kaynar su içeceksiniz.

55. Hem de susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz.

56. Ceza gününde işte onlar böyle ağırlanacaklardır.

57. Ey inkâr edenler! Sizi biz yarattık. Hâlâ tasdik etmeyecek misiniz?

58. Gördünüz mü (rahimlere) akıttığınız meniyi?

59. Onu (siz mi düzgün bir insan sûretine getirip) yaratıyorsunuz, yoksa yaratanlar biz miyiz?

60. Aranızda ölümü takdir eden biziz ve biz önüne geçilebileceklerden değiliz.

61. Sizi ortadan kaldırıp da sizin yerinize benzerlerinizi getirmeye ve sizi bilmeyeceğiniz bir biçimde yaratmaya da gücümüz yeter.

62. Her halde ilk yaratılışınızı bilirsiniz, (fakat tekrar yaratılacağınızı) düşünmeli değil misiniz?

63. Şimdi bana ekmekte olduğunuz (tohum işini) haber verin!

64. Onu yerden siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitirenler biz miyiz?

65. Eğer isteseydik onu (o ekini tohumsuz) bir ot kırıntısı yapardık da siz şaşakalırdınız.

66. (O zaman şöyle derdiniz): "Doğrusu biz çok zarara uğratıldık."

67. "Hatta umduğumuzdan mahrum kaldık."

68. İçmekte olduğunuz suyu da söyleyin bana!

69. Onu buluttan indiren siz misiniz, yoksa indirenler biz miyiz?

70. Eğer dileseydik, onu (içilmeyecek) tuzlu bir su yapardık. Hâlâ şükretmez misiniz?

71. Söyleyin şimdi bana, çakmakta olduğunuz ateşi!

72. Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa biz miyiz yaratan?

73. Biz onu bir ibret ve çöl yolcuları için bir fayda yaptık.

74. Çok büyük olan Rabbinin adını tesbih et!

75. Hayır! Yıldızların yerleri üzerine andolsun ki!

76. Bu, eğer bilirseniz, gerçekten büyük bir yemindir.

77. Muhakkak ki o, elbette çok şerefli bir Kur'an'dır.

78. Koruma altında olan bir kitaptadır.

79. Temizlenmiş olanlardan başkası ona el süremez.

80. Âlemlerin Rabbinden indirilmiştir.

81. Şimdi siz bu sözü mü küçümsüyorsunuz?

82. Rızkınıza karşılık şükrü, onu yalanlamakla mı yerine getiriyorsunuz?

83. Can boğaza dayandığında,

84. Siz (o can çekişen kimseye) bakar durursunuz.

85. Biz ona sizden yakınız, fakat siz görmezsiniz.

86. Eğer siz hesap ve ceza görmeyecekseniz,

87. Onu (çıkmak üzere olan canı) geri çevirsenize! İddiânızda doğru sözlü iseniz.

88. O (ölen kişi Allah'a) yaklaştırılanlardan ise,

89. Ona rahatlık, güzel rızık ve Naîm cenneti var.

90. Eğer sağcılardan ise,

91. "Ey sağcı! Sağcılardan sana selâm!" denir.

92. Amma yalanlayıcı sapıklardan ise,

93. İşte ona kaynar sudan bir ziyafet,

94. Ve cehenneme atılma vardır.

95. Kesin gerçek budur işte.

96. Çok büyük olan Rabbinin adını tesbih et!

Vakıa Suresi Okunuşu - Türkçe Anlamı, Arapça Yazılışı ve Fazileti (Diyanet Meali)

Haberin Devamı

Vakıa Suresi Hikmeti ve Sırları

Peygamber Efendimiz, surenin her gün akşam namazından sonra okunmasını tavsiye etmiştir. Fakirlikten kurtulmak isteyenler, yoksulluktan bıkanlar, rızık, bolluk ve bereket isteyen kişiler, aksatmadan bu süreyi her akşam okumalıdırlar.

Vakıa suresini ikindi namazının hemen akabinde rızkın artması için okunabilir.

Sabah namazından sonra sureyi bir defa okuyup, sonra 1000 defa “Ya Kerim Ya Vedud” tesbihi çeken kişinin Allah (CC) ne dileği varsa kabul eder.

Rızkını artırmak, muradına kavuşmak isteyen kişiler bu sureyi okuyabilir.

Vakıa Suresi Ne Zaman, Neden ve Nasıl Okunur?

Vakıa suresi, farz namazlarından sonra okunabilir. Fakat özellikle sevap kazanılmak isteniyorsa akşam namazından sonra okunması daha eftaldir. Helal rızık, bereket, sağlık, kısmet isteyen kişiler farz namazlarının dışında nafile namazı kıldıktan sonra da okuyabilirler.

Sure, Kuran ve dua kitaplarından okunabileceği gibi ezberden de okunabilir. Namaz içinde sessiz okunması gerektiğinden, namaz dışında ortamda bulunanların duyacağı şekilde hafif sesli okunabilir.

Vakıa Suresi Nasıl Ezberlenir?

Vakıa suresi 96 ayetten oluştuğu için bir defada ezberlenmesi çok zordur. Bu nedenle ayet ayet ezberlenmesi en doğrusu ve kolayıdır. Birkaç defa okunduktan sonra, ezbere okunmaya çalışılır. Ayet ezberlendikten sonra bir sonrakine geçilir. Her ayet ezberlendiğinde bir öncekiyle birlikte okuyarak, pekiştirmiş olursunuz.

Vakıa Suresi Ne Anlatıyor?

Surede kıyamet gününün gerçek olduğu anlatılıyor. Geniş bir biçimde cennet ve cehennem tasvirleri yapılıyor. Allah’ın kudretinden kanıtlar örnek veriliyor. Kuran’ın, Allah katından indirildiğine ve insanlar için büyük bir nimet olduğuna dikkat çekiliyor.

Vakıa Suresi Ölülere Okunur mu?

Vakıa suresi ölen kişilerin ardından okunabilir. Sure, mezarlıkta veya herhangi bir yerde okunup, kişinin ölmüşleri için hediye edildiğinde o kişi/kişilerin ızdırabı çektiği acı hafifleyecektir.

Vakıa Suresi Özellikleri

Vakıa suresi dünyada zenginlik, helal rızık, ahrette de iman elde edilmesini sağlayan güçlü ve etkili bir suredir. Vakıa suresini kim inanarak okursa; Allah’ın, kıyametin ve Kuran’ın varlığına şahadet etmiş oluyor. Bu seriyi kim her gün okursa, o kişiye fakirlik ve açlık nedir bilmez. Hanesinde helal rızık, bolluk ve bereket eksik olmaz.

Eceli gelen kişiye okunursa, o kişinin sorgusu kolay olur, imanlı şekilde kabre girer. Ölmüş kişiye okunursa, kabir azabı azalır.

Vakıa Suresi Şifa İçin Okunur mu?

Kur'an-ı Kerim genel anlamıyla bir şifa kaynağı olduğu için bu sureyi de Allah (C.C.)'den şifa talep etmek için dua olarak okunabilir. Maddi zenginlik ve rızık için okunur. Bunun dışında ahrete imanlı gidilmesi ve kabir azabının azaltılması için okunur.

Vakıa Suresi Uzun Bağışlama Duası

Vakıa suresini okuduğunuzda “Allahümme inni es’elüke bi meagidil ızzi min arşike ve münteher rahmeti min kitâbike” cümlesiyle başlayan Vakıa duası bulunuyor. Bunu da okuyarak, Allah’tan ne murat ve niyazınız varsa isteyebilirsiniz.

Vakıa Suresi Üzerinde Taşımak

Vakıa suresi bir kâğıda yazılarak veya cep tipi dua kitapları halinde kişi üzerinde taşıyabilir. Surenin, kişinin üzerinde bulunmasının bir fazileti yoktur. Kişinin dua saati geldiğinde veya namazlardan sonra çıkarıp okuyabilir, sık sık okuyarak ezber yapabilir. Böylece daha çok sevap kazanır.

Vakıa Suresi Ne Zaman Okunmalı?

Peygamber Efendimiz, akşam namazlarından sonra okunmasını tavsiye etse de, farz namazlarından sonra okunabilir. Bunun dışında kişinin dua saati geldiğinde de okuyabilir.

Vakıa Suresi Diyanet Türkçe Meali

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla Kesin gerçekleşecek (olan Kıyamet) koptuğu zaman, onun kopuşunu yalanlayacak kimse olmayacaktır. ﴾1-2﴿ Yeryüzü şiddetle sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp saçılmış toz olduğu ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır. ﴾3-7﴿ Ahiret mutluluğuna erenler var ya; ne mutlu kimselerdir! ﴾8﴿ Kötülüğe batanlara gelince; ne mutsuz kimselerdir! ﴾9﴿ (İman ve amelde) öne geçenler ise (Ahirette de) öne geçenlerdir. İşte onlar (Allah'a) yaklaştırılmış kimselerdir. ﴾10-11﴿ Onlar, Naîm cennetlerindedirler. ﴾12﴿ Onların çoğu öncekilerden, azı da sonrakilerdendir. ﴾13-14﴿ Onlar, karşılıklı yaslanmış vaziyette mücevherâtla işlenmiş tahtlar üzerindedirler. ﴾15-16﴿

Ebediyen genç kalan uşaklar, onların etrafında; içmekle başlarının dönmeyeceği ve sarhoş olmayacakları, cennet pınarından doldurulmuş sürahileri, ibrikleri ve kadehleri, beğendikleri meyveleri ve arzu ettikleri kuş etlerini dolaştırırlar. ﴾17-21﴿ Onlar için saklı inciler gibi, iri gözlü huriler de vardır. ﴾22-23﴿ (Bütün bunlar) işledikleri amellere karşılık bir mükâfat olarak (verilir.) ﴾24﴿ Orada ne boş bir söz, ne de günaha sokan bir şey işitirler. ﴾25﴿ Sadece "selam!", "selam!" sözünü işitirler. ﴾26﴿ Ahiret mutluluğuna erenler, ne mutlu kimselerdir! ﴾27﴿ (Onlar), dikensiz sidir ağaçları ve meyveleri küme küme dizili muz ağaçları altında, yayılmış sürekli bir gölgede, çağlayan bir su başında, tükenmeyen ve yasaklanmayan çok çeşitli meyveler içinde ve yüksek döşekler üzerindedirler. ﴾28-34﴿ Biz onları (hurileri) yepyeni bir yaratılışta yarattık. ﴾35﴿ Onları ahiret mutluluğuna erenler için, hep bir yaşta eşlerini çok seven gösterişli bakireler yaptık. ﴾36-38﴿ Bunların birçoğu öncekilerden, bir çoğu da sonrakilerdendir. ﴾39-40﴿ Kötülüğe batanlar ise ne mutsuz kimselerdir! ﴾41﴿ Onlar, iliklere işleyen bir ateş ve bir kaynar su içindedirler. Ne serin ve ne de yararlı olan zifiri bir gölge içinde!.. ﴾42-44﴿ Çünkü onlar, bundan önce (dünyada varlık içinde) sefahata dalmış ve azgın kimselerdi. ﴾45﴿ Büyük günah üzerinde ısrar ediyorlardı. ﴾46﴿ Diyorlardı ki: "Biz öldükten, toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra mı, biz mi bir daha diriltilecekmişiz?" ﴾47﴿ "Evvelki atalarımız da mı?" ﴾48﴿ De ki: "Şüphesiz öncekiler ve sonrakiler, mutlaka belli bir günün belli bir vaktinde toplanacaklardır." ﴾49-50﴿

Sonra siz ey haktan sapan yalanlayıcılar! Mutlaka (cehennemde) bir ağaçtan, zakkumdan yiyeceksiniz. ﴾51-52﴿ Karınlarınızı ondan dolduracaksınız. ﴾53﴿ Üstüne de o kaynar sudan içeceksiniz. ﴾54﴿ Kanmak bilmez susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz. ﴾55﴿ İşte bu hesap ve ceza gününde onlara ziyafetleridir. ﴾56﴿ Sizi biz yarattık. Hâlâ tasdik etmeyecek misiniz? ﴾57﴿ Attığınız o meniye ne dersiniz?! ﴾58﴿ Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan biz miyiz? ﴾59﴿ Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden yaratmak üzere aranızda ölümü biz takdir ettik. (Bu konuda) bizim önümüze geçilmez. ﴾60-61﴿ Andolsun, birinci yaratılışı(nızı) biliyorsunuz. O halde düşünseniz ya! ﴾62﴿ Ektiğiniz tohuma ne dersiniz?! ﴾63﴿ Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz? ﴾64﴿ Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık da şaşkınlık içinde şöyle geveleyip dururdunuz: ﴾65﴿ "Muhakkak biz çok ziyandayız!" ﴾66﴿ "Daha doğrusu büsbütün mahrumuz!" ﴾67﴿ İçtiğiniz suya ne dersiniz?! ﴾68﴿ Siz mi onu buluttan indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz? ﴾69﴿ Dileseydik onu acı bir su yapardık. O halde şükretseydiniz ya!.. ﴾70﴿ Tutuşturduğunuz ateşe ne dersiniz?! ﴾71﴿ Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz? ﴾72﴿ Biz onu bir ibret ve ıssız yerlerde yaşayanlara bir yarar kaynağı kıldık. ﴾73﴿ O halde, O yüce Rabbinin adını tesbih et (yücelt). ﴾74﴿ Yıldızların yerlerine yemin ederim ki, -eğer bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir- ﴾75-76﴿

O, elbette değerli bir Kur'an'dır. ﴾77﴿ Korunmuş bir kitaptadır. ﴾78﴿ Ona, ancak tertemiz olanlar dokunabilir. ﴾79﴿ Âlemlerin Rabb'inden indirilmedir. ﴾80﴿ Şimdi siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz ve Allah'ın verdiği rızka O'nu yalanlayarak mı şükrediyorsunuz? ﴾81-82﴿ Can boğaza geldiğinde, onu geri döndürsenize! ﴾83﴿ Oysa siz o zaman bakıp durursunuz. ﴾84﴿ Biz ise ona sizden daha yakınız. Fakat siz göremezsiniz. ﴾85﴿ Eğer hesaba çekilmeyecekseniz ve doğru söyleyenler iseniz, onu geri döndürsenize! ﴾86-87﴿ Fakat (ölen kişi) Allah'a yakın kılınmışlardan ise, ona rahatlık, güzel rızık ve Naîm cenneti vardır. ﴾88-89﴿ Eğer Ahiret mutluluğuna ermiş kişilerden ise, kendisine, "Selam sana Ahiret mutluluğuna ermişlerden!" denir. ﴾90-91﴿ Ama haktan sapan yalancılardan ise, işte ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır. ﴾92-93﴿ Bir de cehenneme atılma vardır. ﴾94﴿ Şüphesiz bu, kesin gerçektir. ﴾95﴿ Öyleyse yüce Rabbinin adını tesbih et. ﴾96﴿

Vakıa ne demek?

Mekke döneminde inmiştir. Sûre, adını birinci âyette geçen “elvâkı’a” kelimesinden almıştır. Vâkı’a, gerçekleşen, meydana gelen olay demektir. Burada kıyameti ifade etmektedir. Sûrede başlıca, kıyametin kopmasından önceki ve sonraki dehşetli hâller ve insanların amellerine göre içinde yer alacağı gruplar konu edilmektedir.

Vakıa Suresi Fazileti ve Tefsiri

Kıyamet sahneleriyle ilgili çarpıcı bir tasvire yer verildikten sonra, âhirette insanların üç gruba ayrılacakları belirtilmektedir. Bu gruplardan ilki, 8. âyette “ashâbü’l-meymene”, 27, 38, 90 ve 91. âyetlerde “ashâbü’l-yemîn” olarak adlandırılmış olup, Kur’an’daki başka açıklamalardan anlaşıldığına göre bu, “amel defteri sağ tarafından verilenler” demektir (bk. İsrâ 17/71; Hâkka 69/19; İnşikåk 84/7). İkinci grup 9. âyette “ashâbü’l-meş’eme” ve 41. âyette “ashâbü’ş-şimâl” olarak adlandırılmış, ayrıca 51 ve 92. âyetlerde “yoldan sapmış inkârcılar” diye anılmıştır. Bunlar amel defteri sol tarafından veya arka tarafından verilenlerdir (bk. Hâkka 69/25; İnşikåk 84/10). Üçüncü grup ise 10. âyette “es-sâbikûne’s-sâbikûn” (önde olanlar, o önde olanlar), 11 ve 88. âyetlerde “mukarrebûn” (Allah’a en yakın olanlar) şeklinde nitelenmiştir; bunların, amel defteri sağından verilenlerin önde gelen, mertebesi yüksek olan kesimi oldukları anlaşılmaktadır. Birinci grup için kullanılan “ashâbü’l-meymene” tamlamasındaki meymene kelimesi “uğur, bereket”, “ashâbü’l-meş’eme” tamlamasındaki meş’eme kelimesi “uğursuzluk” anlamına gelmekle beraber esasen bunlar da Araplar’da hayrın sağdan ve şerrin sol taraftan geldiği telakkisiyle bağlantılıdır. Yine, Arapça’da bu mâna ile ilişkili olarak söz konusu tabirlerden birincisi değerli ve yüksek mevkideki insanları, ikincisi de düşük mertebede bulunanları ifade etmek üzere kullanılır. Bazı müfessirler Hadîd sûresinin 12 ve Tahrîm sûresinin 8. âyetlerine dayanarak burada birinci gruptakilerin sağ yanlarının Allah’ın nuruyla aydınlanacağına işaret bulunduğu yorumunu yapmışlardır (Zemahşerî, IV, 56; Râzî, XXIX, 142–145). Bu bilgiler dikkate alınarak, –bağlama göre farklı tercümeler yapılabilirse de– ashâbü’l-meymene ve ashâbü’l-yemîn tamlamaları için “Allah’ın hoşnut olduğu tavırları benimseyen, O’nun katında değerli kimseler” anlamını yansıtacak bir tercüme yapılması uygun olur. Bu sebeple, belirtilen âyetlerin meâllerinde bu deyimler “hakkın ve erdemin yanında olanlar” şeklinde çevrilmiştir. Aynı anlayışla, ashâbü’l-meş’eme ve ashâbü’ş-şimâl deyimleri de ilgili âyetlerde “bâtılın ve erdemsizliğin yanında olanlar” şeklinde karşılanmıştır.

1. âyette geçen vâkıa kelimesi “meydana gelen, vukûu kesin olan önemli hâdise” demektir. Kıyametin geleceğinde kuşku bulunmadığı için bu kelimeyle anılmıştır. Müfessirlerin bir kısmı, “büyük olay gerçekleştiği zaman” ifadesinin devamında “göreceksiniz neler olacak!” gibi bir mânanın bulunduğunu düşünmüşlerdir. Buna göre 2. âyete “Ki onun meydana geleceğini kimse yalan sayamaz” şeklinde mâna vermek uygun olur. Yine bu âyetteki kâzibe kelimesinin cümledeki görevini farklı değerlendirerek “onun oluşu asla yalan değildir” anlamı da verilebilmektedir (Zemahşerî, IV, 55-56; İbn Atıyye, V, 238).

Bazı müfessirlere göre 3. âyette söz konusu edilen “alçaltma ve yükseltme” kıyametle birlikte evrende meydana gelecek fizikî değişikliklerle ilgili olup mevcut düzen ve dengenin altüst olacağı anlamındadır; bu yorum 5-6. âyetlerdeki tasvire uygun düşmektedir. Diğer bir yaklaşıma göre alçaltma ve yükseltme insan unsuruyla ilgilidir. Bu da iki farklı yorum ortaya çıkarmaktadır: a) Kıyametin kopması âhirette inkârcıları cehennemin aşağılarına düşürecek ve müminleri cennetin yukarılarına yükseltecektir; b) Kıyametin kopması bu dünyada büyüklenen nice kimseleri ve toplumları alçaltacak, rezil rüsvâ edecek, horlanan veya tevazu gösteren nicelerini de yüceltecektir (Taberî, XXVII, 166-167; Zemahşerî, IV, 56; İbn Atıyye, V, 239).

“Mukarrebûn” (Allah’a en yakın olanlar) diye nitelenen “es-sâbikûne’s-sâbikûn” (önde olanlar, o önde olanlar) grubu ile “Allah ve resulüne ilk iman edenler, ilk muhacirler, iki kıbleye doğru da namaz kılmış sahâbîler” şeklinde belirli kimselerin kastedildiği yorumları yapılmış olmakla beraber, İbn Atıyye esasen âyetin dünyada iken iyilik yapma ve kötülüklerden sakınma hususunda öncü konumunda olan ve âhiret mutluluğunda da en önde olmayı hak eden bütün insanları kapsadığını belirtir (diğer yorumlarla birlikte bk. Taberî, XXVII, 170-171; İbn Atıyye, V, 240; Şevkânî, V, 172). 13. âyette geçen ve “çoğu” diye tercüme edilen sülle kelimesi “az olsun çok olsun insan topluluğu”nu ifade eden bir kelimedir. Buna göre âyeti “bir kısmı öncekilerdendir” şeklinde çevirmek mümkündür. Fakat sonrakilerden söz eden 14. âyette “birazı” dendiği için buna da “çoğu” anlamı verilmiştir. Burada Kur’an’ın muasırları ve sonrasını kapsayan bir tasniften söz edildiği kabul edilirse, “sâbikûn”dan çoğunun öncekilerden olduğunu izah kolaylaşır; zira bu grubun öncüleri sahâbe-i kirâmdır. Bu tasnifin geçmiş ümmetleri de kapsadığı kabul edildiğinde ise, gelip geçmişlerden “sâbikûn”un çokluğu, bütün peygamberleri içine almasıyla izah edilebilir (İbn Atıyye, V, 241). 15-26. âyetlerde ve daha sonra da 28-37. âyetlerde cennet nimetiyle ödüllendirilecek ve onurlandırılacak kimseleri bekleyen hayata ilişkin canlı tasvirlere yer verilmektedir. 17. âyette, dünyadaki tasavvurlarımıza göre hatıra gelebilecek bir soruya cevap verilmekte; cennette dünyada olduğu gibi bir kısım insanların diğerlerine hizmet vermesinin söz konusu olmayacağı, cennetle ödüllendirilen herkesin “hizmet edilen” konumunda bulunacağı, ikramları sunmak üzere –sonsuza dek genç kalacak– hizmetçiler tahsis edileceği bildirilmektedir (başka yorumlarla birlikte bk. Şevkânî, V, 173-174). 19. âyetteki cennet içkilerinin içenlere baş ağrısı vermeyeceğine dair ifade “toplantıları dağıtılmaz, ağızlarının tadını kaçıracak bir durumla karşılaşmazlar”, aynı içkinin sarhoşluk vermeyeceğine dair ifade ise “içtikleri tükenmez” mânalarıyla da açıklanmıştır (İbn Atıyye, V, 242; cennet ve nimetleri hakkında bilgi ve değerlendirme için bk. Bakara 2/25; Zuhruf 43/68-73; M. Süreyya Şahin-Bekir Topaloğlu, “Cennet”, DİA, VII, 374-386).

Hakkın ve erdemin yanında olanları bekleyen âhiret nimetlerine ilişkin bazı ayrıntılı bilgiler verilmektedir. 39-40. âyetlerde, 13-14. âyetlerdekinden farklı olarak hem öncekiler hem de sonrakiler için “bir çoğu” anlamı verilen sülle kelimesi kullanılmıştır. 14. âyette sâbikûnun “az” olmasının ifade edilmesi bir yandan bu mertebeye erişmenin zorluğunu belirtirken diğer yandan da iyi davranışlar için yarışmaya özendirme taşımaktadır. Burada ise sâbikûna göre bir alt derecede bulunacak müminlerin hemen bütün nesillerde çoğunluğu teşkil edeceğine işaret edilmiş olup olayın tabiatına uygun olan da budur (Derveze, III, 103-104, 106).

28. âyette geçen ve “dalbastı kiraz” olarak çevrilen tamlama daha çok Arabistan kirazının dikensiz olanı manasıyla açıklanır (bu tercihin izahı için bk. Elmalılı, VII, 4706-4707). 29. âyette geçen tamlama müfessirlerin çoğunluğunca “meyve yüklü muz ağaçları” diye anlaşılmış olmakla beraber başka ağaç tasvirleri de yapılmıştır (başka açıklamalar için bk. Şevkânî, V, 177). 34. âyet daha çok “Kabartılmış döşekler üzerinde (olacaklar)” diye anlaşılmıştır. Birçok müfessir ise –müteakip âyetlerin ifadesi ile Hz. Peygamber’in cennet ehli kadınların genç ve aynı yaşta olacakları ve hep öyle kalacakları yönündeki açıklamalarını dikkate alarak– bunu “ve mertebeleri yükseltilmiş eşleriyle birlikte olacaklar” şeklinde yorumlamıştır (Zemahşerî, IV, 58-59; İbn Atıyye, V, 244-245).

35 ve 61. âyetler, âhiret hayatında insanların ve eşlerinin hangi biçimde olacağı hususunda önemli bir ilkeyi hatırlatmaktadır: Yüce Allah orada herkesi oraya mahsus bir biçimde yeniden yaratacak, –âyetin ifadesiyle– “inşâ” edecektir; bizim bu dünyadaki tasavvurlarımızla bunun mahiyetini bilmemiz, anlamamız mümkün değildir. Şu halde oraya ilişkin olarak verilen diğer bilgi ve ayrıntıları hep bu ilke ışığında düşünmek gerekir. Buna göre öyle anlaşılıyor ki, âyet ve hadislerde cennet hayatı anlatılırken gençlik, bâkirelik, aynı yaşlarda olma gibi özelliklerden söz edilmesindeki amaç mahiyet bilgisi vermek değil, oradaki nimetlerin, dünya nimetleri gibi gelip geçici olmadığını, dolayısıyla insanların bunlardan mahrum kalıp tekrar elde edebilmek için özlem ve hasret hissetmeyecekleri yahut paylaşma kaygısı, kıskançlık ve birbirlerini çekememe gibi olumsuz durumların söz konusu olmayacağını belirtmek, bu hayatta gerçekleşmesi mümkün olmayan istek, özlem ve hayallerin, kısacası mükemmelliğin ve tam mânasıyla mutluluğun ancak orada bulunabileceğini somut bir anlatıma kavuşturmaktır.

VAKIA SURESİ TEFSİRİNİN TAMAMI İÇİN TIKLAYIN

Vakıa Suresi Ayet Sayısı

Vakıa Suresi 96 ayetten oluşmaktadır.

Ezberlemek İsteyenler için Namaz Sureleri

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.