vicdan ile ilgili kompozisyon / Vicdan Azabı İle İlgili Kompozisyon Örnekleri – Güncel Bilgiler 2023

Vicdan Ile Ilgili Kompozisyon

vicdan ile ilgili kompozisyon

"Okuyorum" projesi kapsamında  "Kitap, Sinema, Fotoğrafçılık, Medya Okuryazarlığı, Kısa  Film Kulübü"  olarak öğrencilerimizle okulumuz edebiyat öğretmeni  Harun Aydoğdu rehberliğinde Necip Fazıl'ın "Reis Bey" tiyatrosunu okuduk. Okuma süreci akabinde öğrencilerle kitap üzerine kitabın izleği  olan "merhamet ve adalet" üzerine hasbihal edilmiş ve kompozisyon  yazma etkinliği gerçekleştirilmiştir.  Akabinde öğrencilerimiz "merhamet ve adalet" izleği  üzerine video yoluyla görüşlerini  beyan etmişlerdir.

Aşağıda bu kompozisyonlara ait örnekler istifadenize  sunulmuştur.

Örnek 1:

MERHAMETLİYSEN AĞLARSIN

 "Ağlayabilseydiniz anlayabilirdiniz" demişti Necip Fazıl, Reis Bey isimli kitabında. Ağlayabilmek ! Duyguların en derini...  En zayıf veya en güçlü anı yaşadığımız anda gözlerden döküldüğünü sandığımız ama kalbimizin ve vicdanımızın derinliklerinden süzülen o damlalar. Allah'ın Eşref-i Mahlukat veya Esfeli safilin olma tercihini bıraktığı biz yaratılmışlardan en değerli olmayı başarabilenlerin yapabildiği şeydir ağlayabilmek. 

Ağlayabiliyoruz, çünkü en derinlerde özlemini, hasretini veya acısını hissettiğimiz, hislerimiz var. Ağlayabiliyoruz  çünkü kıyamadığımız durumda olanlar var. Televizyonda anlık olarak gördüğümüz, karaya vuran çocuk cesetleri var. Veya bir sobanın etrafında yatan tüm ailenin sabah zehirlendiği haberleri var. Sokaklarda soğuk havalarda  karton toplayan kartoncunun ellerini ısıtma çabası var. Bizlerde ise bu haberleri televizyonlardan izlediğimizde biraz da olsa merhamet duygumuzu gösterme çabamız var bu merhametle yaptığımız ağlayabilme becerimiz var. Sıcacık odamın camından baktığımda keşke derim her gördüğümde. Keşke çağırabilsem eve karton toplayan o çocuğu, sıcak bir çorba ikram etsem, karnını doyursak. Televizyonlarda izlediğim, sokaklarda gördüğüm veya çevremde şahit olduğumda dökülür ufak ufak gözlerimden yaşlar. Gözlerimden dökülmesi kesildikten sonra da kalbimde başlar yavaş yavaş acısı. Küçükken bu durumu çok düşünmezdim. Ama biraz büyümeye başladıktan sonra fark ettim ki bu duygu merhametti ve sadece bende değil, ailemde, arkadaşlarımda, çevremde çoğu kişide vardı bu duygu. Acıma, merhamet ve ona göre hareket  etmek beni, bizi ve tüm herkesi iyi yola koyan, iyi insan olmaya, yardım etmeye  sürükleyen şeydi. Bazen çok küçük bir gülümseme, bazen merhamet duygusu ile affetme, bazen de çok büyük  yardımlar, bu merhamet duygusu sayesinde çok acıyı, çok yarayı kapatmakta. "Merhametlilere Rahman merhamet eder. Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin!" demiştir Hz. Muhammed (sav). Bizler karşımızdaki her ne olursa olsun, sadece insan olmasına gerek yok her türlü canlıya merhamet gösteririz. Eğer merhamet gösterirsek Rabbimiz bize karşılığını aynı şekilde verecektir. Bu merhameti göstermek için ilk başta empati kurmak, onun yerinde ben olsam nasıl hissederdim gibi düşünmek lazım. Yani düşündüğümüzde merhamet ve empati birbiriyle doğru orantıda oluyor. Şu zamanı düşünüyoruz merhamet yeterli bir şekilde gösteriliyor mu? Hayır. Aklımızda tonlarca örnek var; Kadın cinayetleri, her türlü canlıya şiddet, hatta ve hatta yeni doğmuş çocuğunu çöp kutusuna atabilecek kadar merhametsiz insanlar, toplumlar var. Evet, belki sonrasında biz yapmasak bile bu durumlara acıyıp, merhamet gösterebiliyoruz. Peki küçük bir merhametle her şey düzeliyor mu? Bir, iki hafta dillerden düşmüyor sözde herkes merhamet gösteriyor. Ama sonrasında, tıp. Kimse bir daha konuşmuyor. Evet belki merhamet acımak diyoruz ama belki de merhamet acıtmamaktır. Bunun için herkesi merhametli yapmak yetmiyor.  Bu merhametle korkutmak da gerekiyor ."Kim kötülük işler veya nefsine zulmedip sonra Allah'tan bağışlanma dilerse Allah'ı bağışlayıcı ve merhamet edici olarak bulur." (Nisa Suresi, 110) Rabbimiz birçok ayetinde merhamet konusunun üstüne basmış kendisinin en merhametli olduğunu söylemiştir. Yüce Rabbimiz bizi affedip, merhamet gösterebiliyorsa biz nasıl, neden gösteremiyoruz?

        Gördüğümüz üzere aslında vicdan sahibi olan her insan az da olsa merhamet duygusunu karşısındaki canlıya gösterebilir. Fakat bu az merhamet duygusunu her zaman en yükseğe çıkarmaya, çoğaltmaya çalışmalıdır. Sonuçta bir insanda ne kadar fazla merhamet varsa o kişi o kadar merhamet görür ve karşısındaki durumun aynısını yaşadığında gösterdiği merhamet kadar değer alır. Tüm insanlar hata yapabilir, hata yapa yapa doğruyu öğrenir. Fakat yaptığı hatadan sonra duyduğu üzüntü, pişmanlık sonucu birazcık merhamet bekler. Bu merhameti vicdanı olan herkesin yeterli düzeyde göstermesi gerekir. " Merhamet içimizde bir yerlerde sönmeye yüz tutmuş insanlık kandilini yeniden tutuşturan ve bizi en temel halinde insanlığımıza geri çağıran bir duygu. Verecek hiçbir şey yoksa bile elinde, kardeşinin acısı için kendini verebilir, kendi ruhunu, dostluğunu, kardeşliğini ikram edebilirsin." Kısacası merhamet kolayca anlatılabilecek bir duygu olmamasına rağmen kolayca yapılabilecek bir davranıştır. Merhamet ettiğin kadar merhamet görürsün.  

                                                                                                                                                                                                               Melike Uğurlu 124  9-A

Örnek 2:

MERHAMETİN ASLI

Merhamet, insanı insan yapan en yüce duygulardan biridir. Merhamet olmazsa sevgi bağı olmaz. Her çiçek solmaya mahkûm kalır. Şefkatli insan çevresindeki her canlının yaşamaya layık olduğunu bilir. Yaşamak güzeldir ama önemli olan küçük bir gülümsemeyle, küçük bir iyilikle başkalarını yaşatabilmektir. Sevdiklerimizin hayata tutunma sebebi olmaktır. " Acımak değil acıtmamaktır merhamet. " der Mevlana. Adalet ise kanunların önünde acıtanların layık olduğu cezayı bulmasıdır. Gerçekten suçlularsa onlara acımamak gerekir. Çünkü onlar da başkasına acımamıştır ve onun canını yakmıştır. Ona acınırsa ve ceza verilmezse kırmaya, yıkmaya, üzmeye devam edebilir. Buna dur diyebilmek için adalet şarttır. " İyi olmak kolaydır, zor olan adil olmaktır. " der Victor Hugo. Merhamet adalete göre daha kolaydır. Her insan sever ve sevdiği şeyi korur fakat her insan adil olamaz çünkü adil olmaya çalışırken merhamet duygusu ağır basarsa adalet sağlanamayabilir. Yalnız bu, adaletli olmak için tamamen acımasız olmak gerektiği anlamına gelmez. 

Necip Fazıl'ın "Reis Bey" adlı eserinde merhamet konusu işlenmektedir. Reis Bey bir ağır ceza reisidir ve ona göre merhamet idamlık bir suçtur. Cemiyette bir ferdi korumak için bin kişiye idam gömleği giydirmekten kaçınılmaması gerektiğini düşünmektedir. Haksız yere bir çocuğu idam etmesi üzerine bu taş kalplilikten vazgeçer ve dünyadaki her kötülük kendi suçuymuş gibi düşünmeye başlar. Verdiği bu yanlış karar onu yıkık hale getirir. Artık her durumun somut delillerle değil anlayış, merhamet, psikoloji gibi soyut kavramlarla da açıklanabileceğini kavramaya başlar. Yani aslında bir konu hakkında somut deliller ortaya konulduğunda hemen emin olamamak gerekir. Olay anlayış ve psikoloji bakımından da değerlendirilmelidir. " Merhamet en etkili silahtır, kalbe kadar işler ve ebediyete kadar iyileşmeyecek yaralar açar. " der Lavigerie. Merhamet bazen de birine verilecek en büyük cezadır. Kişinin yaptığı hatalara karşı merhamet görmesi onun büyük bir vicdan azabına sürükler. Yani merhamet bile bazen adalettir çünkü can yakanlar bu merhamet karşısında acınacak haldedirler. " Merhamet her zaman intikamdan daha asildir. " der William Shakespeare. İntikam soğuk yenen bir yemektir fakat merhamet insanın içini ısıtır. Bazen o kadar çok ısıtır ki yakar kavurur ve vicdan azabına sebep olur. " Merhametli cerrah yara sağaltmaz. " demiş atalarımız. Yani bazı durumlarda merhamet kullanılmaması gereken bir silah olabilir ve faydası dokunmayabilir. Bir cerrah hastanın canı acır diye üzülüp hastayı tedavi etmezse hastanın ölümüne neden olabilir veya bir asker, düşmana acıyıp onu öldürmezse düşman ülkeyi ele geçirebilir. 

Merhamet dini açıdan da çok ehemmiyetlidir. Yüce Allah, doğada gördüğümüz her şeyde kendisini bulabileceğimizi söyler. Dağlarda, akarsularda, çeşit çeşit bitkilerde, hayvanlarda yani doğal güzellik ve canlılarda Allah'ın varlığı gizlidir. Allah'ın varlığını kabul eden insan gördüğü her canlıya merhametle yaklaşır. Peygamber Efendimiz bir hadisinde " Merhamet edene Allah da merhamet eder, yerdekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin. " buyuruyor. Hayvanlara şefkatte daha dikkatli olunmalıdır çünkü onlar konuşamazlar ve haklarını arayamazlar. Yüce Yaradan bu konu hakkında " Hayvanlar benim sessiz kullarımdır. Onlar şimdi zulme susuyorlar ama hesap günü konuşacaklardır. " buyurmaktadır. İslam dini aynı zamanda Müslümanların birbirleriyle kardeş olduklarına açıklık getirir ve birbirimizi sevmeyi emreder. "Müminler ancak kardeştirler. " ayeti ve " Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız. " hadisi merhametle bağlantılıdır. Müminler kardeştirler ve birbirlerini severek imanlarını tamamlarlar. Birbirini sevmek de şefkat duygusunun bir gereğidir. Yani merhamet duygusu olmadan sevemeyiz ve sevemezsek de iman etmiş sayılmayız. Peygamberimiz merhamete büyük bir ehemmiyet vermiştir ve merhamet ile ilgili birçok hadisi vardır. Bir hadisinde " Her ağacın bir meyvesi vardır. Kalbin meyvesi de çocuktur. Allah çocuğuna merhamet etmeyene merhamet etmez. Beni yaşatan Allah' a yemin ederim ki, cennete ancak merhametliler girer.  " buyurmuştur. Bu hadiste cenneti kazanabilmek için merhametin ne kadar önemli olduğuna vurgu yapılmıştır. Yüce Allah sonsuz ilim, kudret ve merhamet sahibidir. Merhametli insanı sever. Bir hadiste bir adamın susayıp kendi için kuyudan su çektiği ve sonra kendisi gibi susamış bir köpek gördüğünde ona da kuyudan su çekmesiyle tüm günahlarının affedildiğinden bahsedilir. " Rabbim beni bağışla, tövbemi kabul et çünkü sen tövbeleri çok kabul edensin, çok merhamet edensin. " hadisinde Allah'ın sonsuz merhametinden bahsedilir. 

Sonuç olarak Erdal Demirkıran'ın da dediği gibi " Merhamet etmek ağlayanla ağlamak değil ağlayanın gözyaşını dindirecek bir çözüm yolu bulmak veya bulmaya çalışmaktır. ". Yani merhamet acıyıp üzülmek değil gözyaşı döken kişi için faaliyete geçmektir. Kuru kuru üzülmekle merhamet kavramı tamamlanmaz. Molla Cami der ki " Merhametsizlik kılıcını çeken kişi, merhametsizlerin kılıcıyla ölür. ". Merhamet etmezsen bir gün senin gibi merhametsizlerle karşılaşırsın ve yaşattığını yaşarsın düşüncesi anlatılmıştır. Cenneti kazanmak için merhamet şarttır. Merhamet gönlün de cennetin de anahtarıdır. Yüce Rabbimiz, insanlara merhamet duygusunu verdiği gibi hayvanlara da bu duyguyu vermiştir. Kuşların yavruları için yemek araması, herhangi bir hayvanın yavrusunu kaybedince telaşlanması hatta ve hatta bazen gözyaşı dökmesi bunun mucizevi delillerindendir. Merhamet, insanlar arası ilişkilerde ve insanların hayvanlarla etkileşimlerinde çok önemlidir. Merhamet, bu hayatı yaşamak için en güzel sebeptir. Bu sebep doğrultusunda Müminler kardeş gibi yaşamalı, sevgi bağı ile bağlanıp birlik olmalılardır. Birbirlerine merhamet edip Allah'ın merhametine sığınmalılardır. " Merhamet edin, merhamet olunasınız. Affedin, affolunasınız. Yazık, laf ebesi olanlara! Yazık, günahlarına bilerek devam edip istiğfar etmeyenlere! " (Hadis-i Şerif)

                                                                                                                                   Zeliha ÖLMEZ 9/A   159

 “Vicdanınız Rahatsa Özgürsünüz Demektir.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

Vicdan;  kişiyi kendi davranışlarıyla ilgili olarak bir yargıda bulunmaya yönelten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerinde dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan, kişiye doğruyu ve iyiyi yapma yükümünü de yükleyen içsel güç. Özgürlük; herhangi bir koşulla sınırlanmama, zorlamaya, kısıtlamaya bağlı olmaksızın düşünme ve davranma durumu. Huzur bulmanın, mutlu olmanın en önemli taraflarından biri de insanın vicdanında yara olmamasıdır.

Özgürlük  yalnız istediklerini yapabilmek değildir. Özgürlüğü  değerli kılan eylem başkalarına zarar vermemekten geçer. Bunun yolu da vicdan rahatlığıdır. Allah’ın yarattığı hiçbir canlıya zarar vermemek, doğayı korumak,  çevreyi korumak, insana, insanlığa kötülük etmemek  bireye yakışa en önemli erdemlerdendir. Örneğin;  yetim ve öksüz hakkı yemiyorsanız vicdanınız rahattır, kimsenin arkasından atıp tutmuyorsanız vicdanınız rahattır, içinizde yaşadığınız doğaya zarar vermiyorsanız gece yatağınıza huzur içinde gidersiniz. Bir insanın, bir masumun canını yaktıysanız, ah aldıysanız vicdanınız rahat değildir, zaten rahat da olmamalıdır. İnsan vicdanı rahat olduğu zaman gerçek mutluluğa ve gerçek özgürlüğe ulaşır. Çocukları mutlu etmek, bir yaşlının elinden tutup ihtiyaçlarını karşılamak, sokakta gördüğünüz bir hayvanı sevebilmek kişiyi değerli kılar ve kişinin gerçek özgür olmasını sağlar.



 Sevmek, sevilmek, saygı göstermek, saygı görebilmek,  kalp kırmamak, gönüllere girmek  ..vb işte bunlar olduğu zaman  özgür oluru ve özgürlüğü yaşamanın tadını da biliriz. Adalete önem veren, insan haklarına önem veren, her şeyden önce insana değer veren biriyseniz  vicdanınız rahattır ve özgürsünüzdür.  Yeter ki insan olarak kalmaya devam edebilelim ve insana yakışır tavırları asla elden bırakmayalım.

Bunu E-postayla GönderBlogThis!Twitter'da PaylaşFacebook'ta Paylaş

Merhamet ile ilgili kompozisyon örnekleri oluşturduğumuz bu sayfada merhamet hakkında kısa ve uzun kompozisyonları iyi bir başlık ve giriş gelişme sonuç bölümleri halinde sunduk. Sizler de merhamet konulu kompozisyon, bilgilendirici metin veya deneme yazısı örnekleri hazırlayıp sitemizde yayınlanmak üzere bize gönderebilirsiniz. Şimdi merhamet ile ilgili duygu ve düşüncelerimizi anlatan yazılara geçelim. İyi okumalar.

merhametle ilgili kompozisyon
Merhamet Duygusu

MERHAMET

     Merhamet, bir insanın veya başka bir canlının başına gelen kötü bir durumdan dolayı duyulan üzüntüdür. O varlığa acıma, ona yardım etme ve iyileştirme isteğidir. Kişilik bozukluğu olmayan her insanda az veya çok merhamet duygusu vardır.

     Dünyada barış ve mutluluğun hüküm sürmesi, insanların bir arada korkusuzca yaşaması, hayvanların da kendini güvende hissedebilmesi için merhamet duygusunun olması şarttır. Merhametin olmadığı yerde zulüm, işkence ve ölüm vardır. Bizi yaratan Allah, sonsuz merhamet sahibidir ve biz kullarının da merhametli olmasını ister. Bir anne, yavrusuna nasıl merhametle yaklaşıyorsa, insanlar da diğer insanlara ve hayvanlara öyle yaklaşmalıdır. Her can değerlidir. Bu canın insan canı veya hayvan canı olması hiç önemli değildir. Çocuklara merhamet duygusu henüz küçük yaşlarda aşılanmalıdır. Bunun en güzel yolu da onu sevmek ve ona da merhametle yaklaşmaktır.

     Eğer merhamet duygusunu tüm insanlara aşılayabilirsek dünyadaki kin, nefret duyguları biter, savaşlar son bulur. Bunun için hepimize görev düşmektedir. Eğer biz başka varlıklara merhametle yaklaşırsak bu duygu tüm dünyaya yayılacaktır.

-SON-

MERHAMET DUYGUSU

     Her canlının bir yaratılış gayesi vardır. İnsanın da gayesi, kendisine biçilmiş ömrü dünyada en güzel ve en faydalı şekilde sürdürmektir. Ömrü güzel sürdürmenin en iyi yolu ise iyilik yapmak, yardıma muhtaç olanlara yardım etmek, hayvanları ve bitkileri korumak ve dünyada sevgiyi yaymaya çalışmaktır. Merhamet de bu dünyada ömür sürülürken muhakkak sahip olunması gereken çok önemli bir erdemdir. Merhamet sahibi olmayan bir insanın gerçek anlamda iyi bir insan olduğunu söylemek mümkün değildir.

     İnsanlar da hayvan türleri de farklı farklı yaratılmıştır. Bazı insanlar diğerlerinden daha güçsüz, daha fakir veya daha yardıma muhtaç olabilir. Merhamet, işte normalden daha aşağı durumlarda olan canlılara ve bir kimseden veya durumdan zarar görmüş insanlara  veya hayvanlara karşı duyulan duygudur. Merhamet sahibi bir insan ne olursa olsun insanları kıramaz, incitemez, onlara herhangi bir yolla zarar veremez. Aynı zamanda gerek hayvanları gerekse de ağaçları korur. Onlara zarar vermez. Bir canlının başına gelen kötü bir durumdan dolayı kalbinde büyük bir üzüntü duyar. Elindeki imkanlarla o canlıya yardım etmek, onu iyileştirmek ve korumak ister. Günümüzde yaşanan kavgaların, işkencelerin ve cinayetlerin en büyük sebebi insanların artık merhamet duygularını kaybetmeye başlamasıdır. Başka bir cana ancak merhametsiz bir insan kıyabilir. Bugün savaşlara, ölümlere sebep olan insanlar merhametsiz insanlardır. Kalplerinde zerre kadar merhamet duygusu olanlar, savaştan değil, barıştan ve sevgiden yana olur.

     İnsanı insan yapan erdemlerden biri olan merhamet hepimizin kalbinde olmalıyız. Tüm canlılara şefkat ve merhametle yaklaşmalıyız. Bunun için de sevmenin, sevilmenin ve değer vermenin öneminin farkına varmalıyız. Daha güzel bir dünyada yaşamak istiyorsak insanların kalbine merhamet aşılamalıyız. İşte o zaman tüm kötülükler son bulacak, insanlar daha güzel anlaşacak ve hayvanlar da gereken değeri görecektir.

-SON-

MERHAMETLİ İNSAN KALMADI DEMESİNLER...

     Merhamet, her türlü canlının başına gelen veya gelecek olan kötü olay veya durumlara karşı kalbimizde duyduğumuz üzüntü ve acıma duygusudur. Bu yüce duygunun her insanın yüreğinde muhakkak bulunması gerekir. Merhametten yoksun bir insan, canlılara her türlü zararı vermekten asla çekinmez. Merhametli insan ise her türlü kötülükten itina eder ve karıncayı bile incitmez.

     Hayatımız boyunca birçok merhamete ihtiyaç duyan birçok insan görürüz. Bu insanların büyük bir kısmı bir hata işleyip cezalandırılması gereken insanlardır. Kimi zaman cezalandırılır kimi zaman ise cezalandıracak kişinin merhametinden dolayı cezalandırılmaktan vazgeçilir. Merhamet duygusunu anlatan güzel bir hikaye örneği de Hz. Ömer’in halife olduğu dönemlerden birinde yaşanır.

     Bir gün üç delikanlı genç, başka bir delikanlıyı sıkıca tutmuş halifenin huzuruna getirirler. Halifeye, bu gencin balarını öldürdüğünü bu nedenle kendisine gereken cezanın verilmesini isterler. Halife, gence, söylenenlerin doğru olup olmadığını sorar. Genç, inkar etmez, meselenin doğru olduğunu, yani delikanlıların babasını öldürdüğünü söyler.

     O zaman anlat bakalım, mesele nasıl yaşandı, der halife. Genç anlatmaya başlar. Efendim, der. Ben, kendi memleketimde varlıklı bir insanım. Birçok devem ve atım vardır. Bir tane de atım vardır ki tam bir soylu attır. Kendisi elimde büyümüştür. Bugün hayvanlarımla beraber bu delikanlıların bahçesinin yakınlarından geçiyordum. Atım bir anda onların bahçesine yöneldi ve bostana girdi. Ne yaptıysam da atımı dizginleyip durduramadım. O sırada, bu gençlerin babası büyük bir öfke ve hışımla çıkageldi ve atımın kafasına büyük bir taş attı. At, oracıkta öldü. Ben de bunu kendime yediremedim. Çok sinirlenmiş, kendimden geçmiştim. Ben de aynı taşı kaldırıp ona fırlattım ve adam oracıkta öldü, der.

     Halife, suçunu kendin de itiraf ettin. Sen de bilirsin ki adam öldürmenin cezası idamdır. Ortada açık bir suç vardır. Bu nedenle senin de idam edilmen gerekir, der. Genç, ey halife, benim anam da babam da yok. Bakımını üstlendiğim küçük bir kardeşim var. Buralara gelirken sahip olduğum altınları saklamıştım. Eğer beni hemen idam ederseniz, yetim kardeşimin hakkı olan o altınlar bir daha bulunamayacak. Böylece siz de yetimin hakkına girmiş olacaksınız. Bana izin üç gün izin verin, gidip altınları kardeşime güvenli bir şekilde teslim edip geleyim, o zaman istediğiniz gibi idam cezasını uygulayabilirsiniz.

     Halife tamam ama bunun için yerine birini bulman lazımdır, kurallar böyledir der. Genç, peki, yerime bir kefil bırakacağım der ve etrafına şöyle bir bakar. Sonra birini seçer ve ‘’Şu arkadaş benim kefilim olur.’’ der. Seçtiği kişi, daha önce hiç görmediği, tanımadığı biridir. Bu kişi, Hz Muhammed’in zamanında en iyi arkadaşlarından olan Amr İbn As'tır. Amr İbn As, hiç çekinmeden kefilliği kabul eder. Eğer bu genç üç gün içinde dönmezse idam cezası Amr İbn AsAa uygulanacaktır. Kefillik kabul edilir ve genç gider. Aradan üç gün geçer ama genç hala gelmemiştir. Babası ölen üç delikanlı halifenin huzuruna çıkar ve halifenin ne düşündüğünü öğrenmek isterler. Halife, yapacak bir şey yok, kefil olan babam bile olsa cezası uygulanacaktır der. Amr Bin As cezasına razı gelir ve hiç itiraz etmez.

    Derken kalabalık arasında bir uğultu duyulur. Bir genç halifeye doğru hızla gelmektedir. Bu, delikanlıların babasını öldüren gençtir. Halife ona sorar. Ey delikanlı, isteseydin gelmez, ölmekten kurtulurdun. Neden geldin? Genç cevap verir: Sözünde duran insan kalmamış, demesinler diye.

    Halife bu sefer Amr İbn As'a döner. Peki ey Amr İbn As, sen hiç tanımadığın bu delikanlıya neden inanıp ona kefil oldun? Diye sorar.

Amr İbn As cevap verir: Ey halife, delikanlı bu kadar insanın içinde beni seçti. İnsanlık ölmüş, demesinler diye kabul ettim, der.

    Durum böyle olunca delikanlılar davalarından vazgeçtiklerini söyleyip, idam cezasının iptal edilmesini istediler. Halife bu sefer onlara  dönüp:

Gençler, siz daha az öncesine kadar babanızın kanının yerde kalmamasını istiyordunuz. Siz neden vazgeçtiniz?

Gençler cevap verir: Merhametli insan kalmadı, demesinler diye.

     Merhamet etmek büyüklüktür. Herkes hata yapabilir. Önemli olan insanların hatalarını anlayıp pişman olması, tövbe etmesidir. Pişman olan birine ise merhamet etmek, onu affetmek bir büyüklüktür.

-SON-

Merhamet duygusu ile ilgili kompozisyon örneklerini beğendiğinizi umarız. Sizler de merhamet konulu yazılar yazıp bize gönderebilir veya duygu ve düşüncelerinizi yorum bölümünden paylaşabilirsiniz.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır