ya habir ya basir / BASÎR | Sorularla İslamiyet

Ya Habir Ya Basir

ya habir ya basir

Sözlükte “bir nesneyi gereğince bilmek için yoklayıp sınamak, bir şeyin iç yüzünden haberdar olmak” anlamına gelen hubr (hibre) masdarından türemiş olan habîr kelimesi, “bilen, bir nesnenin mahiyetine ve iç yüzüne vâkıf olan, haber yoluyla bilgi edinmek” demektir.

Allah’ın sıfatı olarak ise; her şeyden haberdar olan, gizli ve açık hiçbir şey kendisinden gizli olmayan, bütün sırları, işlerin iç yüzünü bilen, haber veren demektir. 

Kur’ân-ı Kerîm’de isim haliyle fazlaca geçmektedir. Allah’ın, insanların yaptıkları her şeyden ve kıyametteki durumlarından haberdar olduğu mânasını ifade etmekte ve daha çok müjdeleyici bir üslûp taşımaktadır. Bazı âyetlerde ise, “yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar bilip sezilmez yollarla karşılayan” mânasındaki latîf, bazı ayetlerde “gören” mânasındaki basîr, “bütün emirleri ve işleri yerli yerinde olan” anlamındaki hakîm, “hakkıyla bilen” anlamındaki alîm ismiyle birlikte kullanılmıştır. Kelimenin bu kullanılışlarının mânasına zenginlik kattığı, onu pekiştirip açıklığa kavuşturduğu görülmektedir. 

وَهُوَ الْقَاهِرُ فَوْقَ عِبَادِه۪ۜ وَهُوَ الْحَك۪يمُ الْخَب۪يرُ

“O, kullarının üstünde tam bir tasarrufa sahiptir. O hakîmdir, her şeyden haberdardır.” (En’âm, 18)

اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءًۘ فَتُصْبِـحُ الْاَرْضُ مُخْضَرَّةًۜ اِنَّ اللّٰهَ لَط۪يفٌ خَب۪يرٌۚ

“Görmüyor musun ki, Allah gökten su indiriyor da yeryüzü yemyeşil oluveriyor! Kuşkusuz Allah latîftir, her şeyden haberdardır.” (Hac, 63)

اِنَّ اللّٰهَ عِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِۚ وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَۚ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْاَرْحَامِۜ وَمَا تَدْر۪ي نَفْسٌ مَاذَا تَكْسِبُ غَداًۜ وَمَا تَدْر۪ي نَفْسٌ بِاَيِّ اَرْضٍ تَمُوتُ ۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ خَب۪يرٌ

“Kıyamet saati hakkındaki bilgi yalnız Allah’ın katındadır; O, yağmuru yağdırmakta; rahimlerdekini bilmektedir. Hiç kimse yarın ne elde edeceğini bilemez; hiç kimse nerede öleceğini bilemez, ama Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır.” (Lokman, 34)

وَالَّـذ۪ٓي اَوْحَيْنَٓا اِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ هُوَ الْحَقُّ مُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِۜ اِنَّ اللّٰهَ بِعِبَادِه۪ لَخَب۪يرٌ بَص۪يرٌ

“Sana vahyettiğimiz kitap kendinden öncekileri doğrulayıcı bir hakikattir. Kuşkusuz Allah kullarından haberdardır, her şeyi görmektedir.” (Fatır, 31)

وَالسَّارِقُ وَالسَّارِقَةُ فَاقْطَعُٓوا اَيْدِيَهُمَا جَزَٓاءً بِمَا كَسَبَا نَكَالاً مِنَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ

“Hırsızlık eden erkek ve hırsızlık eden kadının yaptıklarına karşılık bir ceza, Allah’tan bir ibret olarak ellerini kesin. Allah güçlüdür, hikmet sahibidir.” (Maide, 8)

Allah’ın insanların yaptıklarından haberi olduğunu, iyi-kötü, gizli-aşikâr, hayır-şer bütün yaptıklarından haberdar olduğunu bildirmektedir. Habîr esmasında bilme ve ona göre ödüllendirme ve cezalandırma anlamı da vardır. 

اِنَّ رَبَّهُمْ بِهِمْ يَوْمَئِذٍ لَخَب۪يرٌ

“İşte o gün (anlayacaklar ki), rableri onlardan tam mânasıyla haberdardır!” (Adiyat, 11)

وَتَوَكَّلْ عَلَى الْحَيِّ الَّذ۪ي لَا يَمُوتُ وَسَبِّـحْ بِحَمْدِه۪ۜ وَكَفٰى بِه۪ بِذُنُوبِ عِبَادِه۪ خَب۪يراًۚۛ

“Asla ölmeyecek olan O diri varlığa (Allah’a) dayanıp güven ve O’na hamdederek yüceliğini dile getir. Kullarının günahlarından haberdar olma konusunda O kendi kendine yeterlidir.” (Furkan, 58)

وَكَمْ اَهْلَكْنَا مِنَ الْقُرُونِ مِنْ بَعْدِ نُوحٍۜ وَكَفٰى بِرَبِّكَ بِذُنُوبِ عِبَادِه۪ خَب۪يراً بَص۪يراً

“Nûh’tan sonraki nesillerden nicelerini helâk ettik. Kullarının günahlarını bilip görmede rabbin yeterlidir.” (İsra, 17)

وَلَنْ يُؤَخِّرَ اللّٰهُ نَفْساً اِذَا جَٓاءَ اَجَلُهَاۜ وَاللّٰهُ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ

“Allah, eceli gelince hiç kimsenin ölümünü ertelemez. Allah yapıp ettiklerinizden tamamen haberdardır.” (Münafikun, 11)

Rabbimizin geçmiş ümmetler hakkında bize haber vermesi, kıssalar ile bunları anlatması da habîr esması çerçevesi altında anlatılmalıdır. 

Esmâ-i hüsnâyı kendine has bir yöntemle gruplandıran Gazzâlî, habîrle birlikte dört ismin ilim kavramı etrafında halkalandığını kabul etmiştir. Ona göre el-Alîm ismi mutlak mânada ilme delâlet eder. el-Habîr, ilmin duyularla algılanamayan bâtınî kısmını, eş-Şehîd’de algı alanına yönelik kısmını ifade eder. El-Hakîm bilineceklerin en şereflilerine yönelik iken el-Muhsî, ayrıntıları sınırlı bulunan konulan aydınlatan bir isimdir şeklinde açıklamaktadır.

Naslarda Allah’a nisbet edilen, yüce yaratıcıyı niteleyip tanıtan ve dolayısıyla O’nu mânen insanlara yaklaştıran isim ve sıfatların her biri mümin üzerinde değişik etkiler yapar.

Kuşeyrî’ye göre habîr isminin kul üzerindeki tesiri, bütün davranışlarına vâkıf bulunan Cenâb-ı Hakk’a olanca samimiyetiyle güvenip teslim olmak ve her şeyin O’ndan geleceği şuuruna sahip olmaktır. Öyle ki bu mertebeye erişen kul ihtiyaç ve dileklerini diliyle ifade etmez, sadece kalbinden geçirmekle yetinir.

Gazzâlî ise habîr isminin bir yöntem olarak kullanılmasını önerir. Mümin kul bu ismin ışığı altında kendi varlığını, özellikle psikolojik yapısını teşhis etmeli ve içinde barınan hayvanî duygulara karşı cephe alarak onları yenmeli, hile ve tuzaklarından sürekli olarak korunmalıdır. 

*Esma’ül-Hüsna yazı serimiz Halime Hüsna Özüdoğru katkılarıyla hazırlanmaktadır.

Basîr nedir ?

"Görmek, bilmek ve sezmek" anlamındaki basar kökünden türetilmiş bir sıfattır. Kur'ân-ı Kerîm'de elli bir âyette geçmekte olup bunların kırk birinde Allah'ın sıfatlarından biri olarak kullanılmıştır. İbnü'l-Cevzî Kur'an'da basîr sıfatının dört ayrı anlama geldiğini belirterek bunları "sezen", "gözüyle gören", "kesin delil (hüccet) sayesinde gerçeği idrak eden" ve "ibret gözüyle bakan" şeklinde sıralar (Nüzhetü'l-aʿyün, "basîr" md.). Basîr kavramı esmâ-i hüsnâdan biri olarak "görmeye konu olan şeyleri bütün özellikleriyle idrak edip gören" şeklinde tarif edilebilir. Bu idrakin oluşması için insanlarda bulunması gereken fizik, fizyolojik ve psikolojik şartlar Allah Teâlâ hakkında söz konusu değildir. "O, karanlıklar içinde renkleri, bir suya karışan diğer bir suyu görür. Ne karışmışlık, ne karanlık, ne aşırı aydınlık ve ne de madde engeli O'nun görme idrakini perdeleyebilir" (Şa'rânî, I, 84).

İlim sıfatını teyit edici bir nitelik taşıyan basîr, Allah hakkında kullanıldığı on âyette yine ilimle ilgili olan semî' (işiten), beş âyette de habîr (haberdar olan) ismiyle beraber yer almıştır. Kelime kuruluşu bakımından sıfat olan basîr bu âyetlerin bazısında mef'ul almadan, mutlak mânada "görme sıfatına konu teşkil eden her şeyi gören" şeklinde geniş kapsamlı bir kavram olarak geçmektedir. Çoğunda ise "kullarını gören, kulların günahlarından haberdar olan, yaptıklarınızı gören" şeklinde mef'uller alarak hâlik ile mahlûk arasındaki münasebeti kulun ilgi ve dikkatini çekecek bir şekilde vurgulamıştır. Bir âyet-i kerîmede de, "O ne mükemmel görendir!" (el-Kehf 18/26) mânasında taaccüp fiili olarak Allah'ı nitelemiştir. Bunlardan başka Kur'an'da Cenâb-ı Hak "bakmak" ve "görmek" mânalarına gelen nazar ve rü'yet kelimelerinin çeşitli türevleriyle de vasıflandırılmıştır.

Hadislerde basîr ismi Allah'a nisbet edildiği gibi nazar ve rü'yet köklerinden türemiş çeşitli kelimeler de O'nun sıfatı olarak zikredilmiştir.

Basîr kelâm literatüründe sübûtî sıfatların mânevî grubu içinde sayılır ve bütün kelâmcılar tarafından benimsenir. Âlimler semî' ve basîr sıfatlarının hay kavramı ile yakından ilgili bulunduğunu, hatta onun zaruri bir sonucu olduğunu kabul ederler. Çünkü hayat sahibi olan bir varlığın cansız nesnelerden farklı olarak işitme ve görme özelliklerine de sahip olması gerekir. İşitme ve görme yetkinlik ifade eden kavramlar olduğuna göre Allah'ın bu yetkinliklerden yoksun olduğunu düşünmek mümkün değildir.

Erken dönemlerden itibaren basîr ile mübsır kelimeleri arasında bir mâna farkının bulunduğuna dikkat çekilmiştir. Meselâ Buhârî basîrin "kalp gözüyle görmek" yani "bilmek ve sezmek", mübsırın ise "gözle görmek" anlamına geldiğini söylemiştir (Buhârî, "Meġāzî", 18). Taberî de aynı farkı kabul ederek Allah'a nisbet edilen basîrin mübsır mânasına nakledildiğini belirtir ve bu tür mâna naklinin başka örneklerini de delil olarak gösterir (Tefsîr, I, 341). Ebü'l-Hasan el-Eş'arî'nin muhtelif kelâmî görüşlerini bir araya getirip yeniden düzenleyen İbn Fûrek ise onun basîr ile mübsır arasında bir fark gözetmediğini, ayrıca Allah'ın "işiten ve gören" anlamında müdrik diye nitelendirilmesini câiz gördüğünü kaydeder (Mücerredü'l-Maḳālât, s. 45). Kādî Abdülcebbâr'ın da belirttiği gibi, basîr ile mübsır arasındaki mâna farkı şu noktada toplanmaktadır: Basîr, Allah'ın görmesine konu teşkil eden şeyleri idrak ettiğini ifade eden ezelî bir sıfattır (hal); mübsır ise "görülebilecek şeyleri var oldukları zaman gören" mânasına gelir. Buna göre basîr görebilme niteliğini, mübsır ise fiilen görme olayını ifade etmiş olur. Bağdat ekolüne mensup Mu'tezile âlimleri basîrin müstakil bir sıfat özelliği taşımayıp alîm sıfatının değişik bir ifadesi olduğunu ileri sürerken herhalde bu sıfatın Kur'ân-ı Kerîm'de daha çok basîr şeklinde yer almasına dayanmak istemişlerdir. Ancak gerek Basra Mu'tezilîleri gerekse diğer İslâm âlimleri, -işitme gibi- görme sıfatının ilim sıfatıyla bağlantısını teyit etmekle birlikte onun da müstakil bir sıfat olduğunu kabul ederler. Çünkü görmeye konu teşkil eden bir şeyi sadece bilmek ile onu görerek bilmek arasında fark vardır. Buna göre hayat ve ilim sahibi olan Allah'ın görme (ve işitme) yetkinliğinden yoksun olduğunu söylemek Allah'a kusur isnat etmek anlamına gelir ki bu mümkün değildir. Gerek Kur'an'da gerekse sahih hadislerde görme sıfatı basîr dışında, farklı köklerden gelen başka kelime şekilleriyle de Allah'a nisbet edilmiştir.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

El-Habîr Ne Demek? El-Habîr Fazileti Ve Anlamı

Haberin Devamı

El-Habir Anlamı Nedir?

El-Habir, anlaşılabilecek en net haliyle “her şeyin iç yüzünü bilmek, onlardan haberdar olmak” manasına gelmektedir. Bu bağlamda, O’nun insanın tüm yaptıklarını bildiği konusu Kur’an-ı Kerim’in 26 ayetinde geçmektedir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. Kullarının yaptıklarının ve onların neye ihtiyacı olduğunun farkındadır. Yani O, gizlense dahi her olayın ve durumun iç yüzüne hakim olandır.

El-Habir Faziletleri Nedir?

El-Habir sıfatı merkeze alınarak çekilebilecek farklı zikirler bulunmaktadır. Bu zikirler; Ya Habir, Ya Habir Celle Celalühü ve Ya Latif Ya Habir olarak sıralanmaktadır. Zikrin niyetine göre kulun elde edebileceği faziletler ise aşağıdaki gibi listelenmektedir.

Haberin Devamı

 - Bu esmayı her gün çeken kişinin hafızası güçlenir ve ilim konularında başarılı olur.

 - Her sabah okunursa, bazı manevi sırların öğrenilmesine vesile olur.

 - El-Habir ismine hizmet eden melekler, bunu okuyan kişinin isteklerini yerine getirmek için sürekli çaba harcarlar ve izin isterler.

 - Bu ismi zikreden kimse, zalimlerin zulmünden ve düşmanların fenalığından korunur.

 - Yatmadan önce teşbih edildiği takdirde bu kişi Allah’ın da izniyle istediği şeyleri gece rüyasında görür.

 - Ya Habir, tesbihatı yapanlar bir müddet sonra işledikleri günahlardan uzak durmaya başlarlar.

Habîr nedir ?

Sözlükte "bir nesneyi gereğince bilmek için yoklayıp sınamak, bir şeyin iç yüzünden haberdar olmak" anlamına gelen hubr (hibre) masdarından sıfat olup "bilen, bir nesnenin mahiyetine ve iç yüzüne vâkıf olan" demektir. Kelimenin kökünde, bir şeyin asıl yapısını ve iç yüzünü öğrenmek için onu duyu organlarıyla algılayıp denemek ve elde edilen bilgileri akıl süzgecinden geçirip bir sonuca bağlamak mânası bulunduğu gibi haber yoluyla bilgi edinmek mânası da vardır. Şüphe yok ki bu bilgi vasıtalarının hiçbiri Allah için söz konusu değildir. Ancak hadis olarak da rivayet edilen, "Hiçbir zaman haber duyu seviyesinde bilgi sağlayamaz" sözüne göre (bk. Müsned, I, 215, 271), Allah'a nisbet edilen "hubr" kavramında, duyularla algılanmış gibi her şeyin gerçekliğinden ve genellikle insanlara gizli kalan iç yüzünden haberdar olma mânası mevcuttur. Habîr isminin "haberdar eden" (muhbir) anlamına da gelebileceği kaydedilmektedir.

Kur'ân-ı Kerîm'de bir âyette hubr masdarı, kırk dört âyette de habîr ismi Allah'a nisbet edilmiştir (bk. M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, "ḫbr" md.). Habîr yirmi altı âyette, Allah'ın, insanların yaptıkları her şeyden ve kıyametteki durumlarından haberdar olduğu mânasını ifade etmekte ve daha çok müjdeleyici bir üslûp taşımaktadır. Beş âyette, "yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar bilip sezilmez yollarla karşılayan" mânasındaki latîf, yine beş âyette "gören" mânasındaki basîr, dört âyette "bütün emirleri ve işleri yerli yerinde olan" anlamındaki hakîm, dört âyette de "hakkıyla bilen" anlamındaki alîm ismiyle birlikte kullanılmıştır. Kelimenin bu kullanılışlarının mânasına zenginlik kattığı, onu pekiştirip açıklığa kavuşturduğu görülmektedir.

Hubr kökünden türemiş çeşitli kelimeler hadislerde de Allah'a nisbet edilmiştir (bk. Wensinck, el-Muʿcem, "ḫbr" md.). Habîr ismi esmâ-i hüsnâ listesine yer veren rivayetlerde geçtiği gibi (İbn Mâce, "Duʿâʾ", 10; Tirmizî, "Daʿavât", 82) başka hadis metinlerinde de yer almaktadır (Müsned, III, 17; VI, 221; Müslim, "Cenâʾiz", 103).

Kur'an'da ve hadislerde Allah'a nisbet edilen isimler içinde ilim kavramını ifade eden birçok kelime bulunmaktadır. İlim sıfatının İslâm ilâhiyatında büyük bir önem taşıdığı bilinmektedir. Kur'an'da habîr gibi bir mâna taşıyıp Allah'a ilim izâfe eden kavramlardan biri de "haber vermek" anlamındaki tenbie kökünden türemiş yirmi altı kadar fiil sîgasıdır (bk. M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, "nbʾe" md.). Ayrıca "hikâye etmek, anlatmak, haber vermek" anlamına gelen kasas kökünden türemiş on dört kadar fiil sîgası ile ahbâr, enbâ' kelimeleriyle bağlantılı olarak kullanılan vahy kökenli bazı fiiller de (evhâ, nûhî) haber niteliği taşıyan ilâhî ilim kavramlarını ifade etmektedir (bk. a.g.e., "ḳṣṣ", "vḥy" md.leri). "İlmiyle her şeyi kuşatan, kudret ve iradesiyle her şeye hâkim olan" mânasındaki muhît ismi, doksan dokuz ismi ihtiva eden esmâ-i hüsnâ cetvelinde yer almamakla birlikte habîr ismini destekleyici mahiyette sekiz âyette zât-ı ilâhiyyeyi nitelemekte, beş âyette de fiil sîgasıyla Allah'a nisbet edilmektedir (a.g.e., "ḥvt" md.).

Esmâ-i hüsnâyı kendine has bir yöntemle gruplandıran Gazzâlî, habîrle birlikte dört ismin ilim kavramı etrafında halkalandığını kabul etmiştir. Ona göre alîm ismi mutlak mânada ilme delâlet eder. Habîr, ilmin duyularla algılanamayan bâtınî kısmını, şehîd de algı alanına yönelik kısmını ifade eder. Hakîm bilineceklerin en şereflilerine yönelik iken muhsî, ayrıntıları sınırlı bulunan konulan aydınlatan bir isimdir (el-Maḳṣadü'l-esnâ, s. 37, 173). Bütün bunlardan başka esmâ-i hüsnâ cetvelinde yer alan, "ilmi ve merhameti her şeyi kuşatan" anlamındaki vâsi' ismi de habîr grubu içinde mütalaa edilmelidir.

Habîr Allah'ın zâtî isimleri grubunda yer alır. Ebû Abdullah el-Halîmî ve onun görüşünü aynen aktaran Ebû Bekir el-Beyhakī, söz konusu ismin bağlı bulunduğu ilim sıfatını ulûhiyyetin temel niteliklerinden kabul ettikleri için olmalıdır ki habîri teşbihi nefyeden selbî isimler (veya sıfatlar) grubundan saymışlardır (el-Minhâc, I, 199-200; el-Esmâʾ ve'ṣ-ṣıfât, I, 90). Ebû Bekir İbnü'l-Arabî ise "haberdar eden" mânasını da göz önünde bulundurarak onu zâtî-sübûtî sıfatlar arasında zikretmiştir (el-Emedü'l-aḳṣâ, vr. 67b-68b).

Naslarda Allah'a nisbet edilen, yüce yaratıcıyı niteleyip tanıtan ve dolayısıyla O'nu mânen insanlara yaklaştıran isim ve sıfatların her biri mümin üzerinde değişik etkiler yapar. Abdülkerîm el-Kuşeyrî'ye göre habîr isminin kul üzerindeki tesiri, bütün davranışlarına vâkıf bulunan Cenâb-ı Hakk'a olanca samimiyetiyle güvenip teslim olmak ve her şeyin O'ndan geleceği şuuruna sahip olmaktır. Öyle ki bu mertebeye erişen kul ihtiyaç ve dileklerini diliyle ifade etmez, sadece kalbinden geçirmekle yetinir (et-Taḥbîr fi't-teẕkîr, s. 54). Gazzâlî ise habîr isminin bir yöntem olarak kullanılmasını önerir. Mümin kul bu ismin ışığı altında kendi varlığını, özellikle psikolojik yapısını teşhis etmeli ve içinde barınan hayvanî duygulara karşı cephe alarak onları yenmeli, hile ve tuzaklarından sürekli olarak korunmalıdır. Böyle kullar habîr ismini almaya bile lâyıktır (el-Maḳṣadü'l-esnâ, s. 112).

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır