yaşayan allah dostları / Yûnus Suresi 62-64. Ayet Tefsiri - Diyanet İşleri BaşKanlığı

Yaşayan Allah Dostları

yaşayan allah dostları

Allah Dostları

Genç Dergisi, Yıl: 2019 Ay: Mayıs Sayı: 152

Allah Dostları

Allah dostu kime denir? Allah dostları ile nasıl beraber olunmalıdır? Allah dostlarından istifâde etmek için gençlerimiz nelere dikkat etmelidirler?

Allah dostları; dînin zâhir ve bâtınını ikmâl etmiş, nefsânî arzularını bertaraf etmiş, zühd ve takvâ yolunda kalbî merhaleler katetmiş, kendilerinin dâimâ ilâhî müşâhedenin / ilâhî kameranın altında bulunduğunu idrak hâlinde olan, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in hâl ve ahlâkının zamana yayılmış zirve temsilcileridirler.

Onlar, Allah Rasûlü’nün tezkiye vazifesini devam ettiren, yani müsterşidi irşâd eden gönül rehberleridir.

Yine onlar, PeygamberEfendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ve ashâbından sonra örnek alınacak zirve şahsiyetlerdir. Zira onlar, ilim, irfan ve örnek ahlâklarıyla birer “Peygamber Vârisi”dirler.

Nitekim hadîs-i şerîfte:

“(Zâhir ve bâtınını ikmâl etmiş, ilmini irfan hâline getirmiş) âlimler, peygamberlerin vârisleridir.” buyrulmaktadır. (Ebû Dâvûd, İlim, 1)

Yine Hak dostları;

  • Îman lezzetine, duygu derinliğine, davranış mükemmelliğine nâil olmuş;
  • Bütün gayretleri, insanlığı kötü huylardan ve nefsânî ihtiraslardan kurtararak güzel ahlâka ve mânevî olgunluğa eriştirmek olan;
  • Kendilerini ümmetten mes’ûl gören, âlim, ârif ve sâdık mü’minlerdir.

Allah, onlara karşı nasipli gönüllere apayrı bir sevgi vermiştir. Âyet-i kerîmede buyrulur:

“Îmân edip de sâlih amellerde bulunanlara gelince, onlar için çok merhametli olan Allah, (gönüllerde) bir sevgi yaratacaktır.” (Meryem, 96)

Bunun içindir ki dostluğun Allah’taki kaynağına ulaşan Şâh-ı Nakşibend, Geylânî, Mevlânâ, Yûnus,Hüdâyî ve emsâli Hak dostları, ebediyyen bütün insanlığın dostu oldular. Sevdiler, sevildiler. Dünya hayatlarından sonra da dostluk ve muhabbette ebedîleştiler, fânî gök kubbede hoş bir sadâ bıraktılar.

Fânî hayatlarından sonra âdeta gönüllerde hayat sürdüler. Menkıbeleri, nasihatleri, kitapları, şiirleri ve hizmetleri unutulmadı. Hâlâ yaşayan birçok kimseden daha fazla ziyaretçileri var.

Mesela Mevlânâ Hazretleri… Kendi kendimize soralım:

“Kim diri, kim ölü?..

Benim günde kaç tane ziyaretçim var, Mevlânâ Hazretleri’nin türbesini günde kaç kişi ziyaret ediyor?

Bana kaç tane duâ eden var, Mevlânâ’ya günde kaç sefer, kaç bin kişi Fâtiha okuyor?..

Hazret-i Mevlânâ vefat edeli yedi yüz küsur sene oldu, Mesnevî’si, Dîvân-ı Kebîr’i yedi asırdır devam ediyor…”

Demek ki Cenâb-ı Hak sevdiği kulunu âbâd ediyor.

Âhiret, çok dehşetli bir âlem. Fakat Cenâb-ı Hak, dostluğuna erişenlere orada da te’minat veriyor:

“Bilesiniz ki, Allâh’ın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de. Onlar, îmân edip de takvâya ermiş olanlardır. Dünya hayatında da âhirette de onlara müjde vardır. Allâh’ın sözlerinde asla değişme yoktur. İşte bu, büyük kurtuluşun kendisidir.” (Yûnus, 62-64)

Peki, Hak dostlarını nasıl tanırız?

Rivâyete göre ashâb-ı kirâm:

“–Allâh’ın velî kulları kimlerdir?” diye sorduklarında Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

“–Onlar, yüzlerine bakıldığında Allah Teâlâ’yı hatırlatan kimselerdir.” buyurmuştur. (Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, X, 78; İbn-i Mâce, Zühd, 4)

Ârif ve edip bir zât olan Ebû Abdullâh Sâlimî’ye:

“–Hak dostlarını halk içinde nasıl ayırt edersiniz?” diye sorarlar. O da şu cevâbı verir:

“–Lisanlarındaki halâvetle (yani tatlı dilli olmalarıyla),

–Ahlâklarındaki letâfetle (yani güzel ve ince düşünceli olmalarıyla),

–Muâmelelerindeki zarâfetle,

–Hâl ve istikâmetlerindeki takvâ ile,

–Sîmâlarındaki beşâşet (tebessüm) ve beşâret (müjdeleyicilik) ile,

–Nefislerindeki sehâvet ve diğergâmlıkla,

–Özürleri kabul edişlerindeki cömertlikle,

–Yaratan’dan ötürü yaratılanlara şefkatlerindeki coşkunlukla.”

Yine Hak dostları;

  • Hamd, rızâ, şükür ve zikir hâlindedirler.
  • Dâimâ tefekkür derinliği içinde, hikmetlere âşinâ olarak yaşarlar.
  • Mâlâyânîden uzaktırlar. Mânevî heybet ve vakar sahibidirler.
  • Gurur, kibir ve enâniyeti terk etmişlerdir. Mahviyet ve tevâzu sahibidirler.
  • Lâyıkına muhabbet, müstahakkına nefret duyarlar.
  • Ümmetin derdiyle dertlidirler. Gönülleri bir rahmet dergâhıdır.
  • Hâdisâtın akışından kendilerini mes’ûl addederler.
  • Kimseyi incitmez ve kimseden incinmezler.
  • Bâr olmazlar yâr olurlar. Fedakâr, diğergâm ve hizmet ehlidirler.
  • Firâset ve basîret sahibidirler.

Hak dostlarından istifade için de; kalbî beraberlik îcâb eder.

Bunun yolu da hâl ve fiil beraberliğidir.

“Kişi sevdiği ile beraberdir.”[1] sırrınca seven sevdiğinin vasıflarına bürünmeye çalışmalıdır.

Kalbî beraberlik olmazsa fizikî beraberlik hiçbir şey ifade etmez. Bunun içindir ki;

“Yemen’deki yanımda, yanımdaki Yemen’de…” denilmiştir.

Tasavvufta Allah dostlarıyla kalp ve hâl beraberliğini sağlamaya “râbıta” denmiştir. Râbıta, seven ile sevilen iki kalp arasındaki muhabbet akışı, âdeta bir cereyan hattıdır.

“Râbıta”nın en güzel ifadesi; en üst seviyede baktığımız zaman, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz ile Hazret-i Ebû Bekir -radıyallâhu anh- arasındaki muhabbettir. Bu öyle bir muhabbet idi ki, Ebû Bekir Efendimiz, Allah Rasûlü’nün yanında dahî O’na hasretti.

Efendimiz’in irtihâlinden sonra da öyle bir hasret içindeydi ki, Âişe -radıyallâhu anhâ- babasının vefât ânında, Hazret-i Peygamber’e duyduğu vuslat heyecanını şöyle ifade eder:

“Babam Ebû Bekir -radıyallâhu anh- ölüm hastalığında;

«–Bugün hangi gündür?» diye sordu.

«–Pazartesi.» dedik.

«–Eğer bu gece ölürsem beni yarına bekletmeyiniz! Zira benim için gün ve gecelerin en sevimlisi, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e en yakın olanıdır. (Yani O’na bir an evvel kavuşacağım andır.)» dedi.” (Ahmed, I, 8)

Cenâb-ı Hak, sevdiklerinin sevgisini kalplerimizden eksik etmesin.

Dâvud -aleyhisselâm-’ın bir duâsıyla bitirelim:

“Allâh’ım! Sen’den Sen’i sevmeyi,

Sen’i seven kişiyi sevmeyi,

Sen’in sevgine medâr olacak amel-i sâlihleri isterim…” (Tirmizî, Deavât, 72)

Allah cümlemizi, sevip râzı olduğu kullarından eylesin.

Dipnot:

[1] Buhârî, Edeb, 96.

Kur'an-ı Kerim - Diyanet İşleri Başkanlığı

Yûnus Suresi - 62-64 . Ayet Tefsiri

Ayet


  • اَلَٓا اِنَّ اَوْلِيَٓاءَ اللّٰهِ لَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَۚ

    ﴿٦٢﴾

  • اَلَّذٖينَ اٰمَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَؕ

    ﴿٦٣﴾

  • لَهُمُ الْبُشْرٰى فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَفِي الْاٰخِرَةِؕ لَا تَبْدٖيلَ لِكَلِمَاتِ اللّٰهِؕ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظٖيمُؕ

    ﴿٦٤﴾

Meal (Kur'an Yolu)


﴾62﴿

Bilesiniz ki Allah dostlarına asla korku yoktur; onlar üzüntü de çekmeyecekler.

﴾63-64﴿

Onlar ki, iman etmişler ve takvâya ermişlerdir, işte onlara hem bu dünya hayatında hem de âhirette müjdeler olsun! Allah’ın sözlerinde değişme olmaz; (öyleyse) en büyük kazanç budur.

Tefsir (Kur'an Yolu)


“Dostlar” diye çevirdiğimiz 62. âyetteki evliyâ, “birine yakın olan, birini himayesinde bulunduran, koruyucu, dost, yardımcı” gibi mânalara gelen velî kelimesinin çoğuludur. Kur’an-ı Kerîm’de velî kelimesi, tekil veya çoğul olarak kırk sekiz âyette Allah’ın, kendisine inanıp buyruğunca yaşayan kullarına sevgisini, himaye ve yardımını, bu anlamda Allah ile insan arasındaki sevgi bağını ifade etmek üzere kullanılmıştır. Allah ile kendileri arasında böyle bir sevgi bağı gerçekleşmiş, bu mazhariyete ulaşmış olanlar kültürümüzde “Allah dostları” diye anıldığından 62. âyetteki evliyâullah deyimini bu şekilde çevirdik.

Kur’an-ı Kerîm’de sadece bu âyette geçen evliyâullah kavramının kapsamı her ne kadar zamanla bilhassa tasavvuf geleneğinde oldukça daraltılmış, hatta giderek İslâm toplumlarında bu kavramla keramet arasında bir ilişki dahi kurulmuşsa da 63. âyette Allah dostlarının özelliği kısaca iman ve takvâ kelimeleriyle özetlenmektedir. Şu halde Allah’a iman eden ve takvâ (günah işlemekten sakınma, Allah’a saygı) bilinciyle yaşayan her müslüman Allah dostudur. Müfessirlerin kaydettiği bir hadiste evliyâullah, “görünüşleriyle Allah’ı hatırlatanlar” (tutum ve davranışlarıyla Allah’ın iradesine uygun bir yaşayışı yansıtanlar) şeklinde tanıtılmıştır (Taberî, XI, 131-163). Zemahşerî de, “Evliyâullah, Allah’a yakınlıklarını itaatleriyle gösterir, Allah da onlara yakınlığını lutuflarıyla gösterir” ifadesini kullanır (II, 195). Bu müfessire göre “Onlar ki, iman edip günah işlemekten sakınmışlardır” ifadesi, evliyâullahın Allah’a yaklaşmasını, “Onlara hem bu dünyada hem de âhirette müjdeler vardır” ifadesi de Allah’ın evliyâullaha yaklaşmasını dile getirmektedir. 64. âyetteki “Allah’ın sözlerinde değişme olmaz” ifadesi, bu âyetlerde Allah dostlarına verilen müjdelerle bağlantılı olarak açıklanmıştır. Buna göre Cenâb-ı Hakk’ın, bu kullarına verdiği müjdeler O’nun birer vaadidir ve O mutlaka vaadini yerine getirecektir.

64. âyetteki dünya hayatıyla ilgili müjdeyi “hayırlı (sâlih) rüya”, âhiret hayatıyla ilgili müjdeyi ise “cennet” olarak açıklayanlar olmuştur (Taberî, XI, 133-138). Ancak Râzî’nin de belirttiği gibi (XVII, 128), müjde kelimesi “insanın yüzünü güldürecek şekilde sevindiren haber” anlamına geldiğine göre insanı bu şekilde mutlu edecek olan her şey bu âyetin kapsamına girer. Allah dostlarının gerek dünya hayatında gerekse âhirette kendileri için müjde değeri taşıyan bütün iyi ve güzel şeyleri elde etmesi âyette “en büyük kazanç” şeklinde nitelenmiştir.


Kaynak :Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 117-118

Kur'an-ı Kerim Portalı

Diyanet İşleri Başkanlığı Kur'an-ı Kerim Portalında Kur'an hakkında istediğiniz biligilere ulaşabileceksiniz

Bağlantılar

  • Windows
  • Windows Store
  • IOS
  • Android
  • Mac

Uygulamalar

  • Windows
  • Windows Store
  • IOS
  • Android
  • Mac

Günümüzde yaşayan evliyaların isimleri

Günümüzde yaşayan evliyaların isimleri

Kayıtsız Üye
Günümüzde yaşayan evliyaların isimleri lazım konunun anlaşıldığını zannediyorum konu hakkında bana bilgi verir misiniz ?


Cevap: günümüzde yaşayan evliyaların isimleri

Hoca
< günümüzde yaşayan evliyaların isimleri >

bunu Allah’tan başka kimse bilemez:)


Yanıt: günümüzde yaşayan evliyaların isimleri

garibim
şahsım Mahmud Efendi Hz.lerinin Allah dostu olduğuna inanıyorum. Gökte dost demeyene yerdekiler diyemezler.. neden bana demiyorlar 🙂 çünkü o makama ermediğim için.


Cevap: günümüzde yaşayan evliyaların isimleri

Kayıtsız Üye
ben bir insanım etrafımda yaşadığım toplumda insanlarla devamlı iç içeyim esnaf olmam halkla olan ilişkilerimi daha fazla artırdığından azda olsa insan zarrafı olduk insanları yargılamadan önce kendimi yani nefsimi yargılamam gerekir bu yalan dünyaya öyle meyil verdimki hiç ölmeyecekmiş gibi hareket edip daha lar hiç bitmezken ahiret için kılım kıpırdamıyor yarın ALLAH ın karşısına çıkmaktan utanmcımdan onun yüzüne bakacak yüzüm olmadığına inanıyorum ne oldu bize bu inançlı halka gururla osmanlı torunuyuz diyoruz batıyı örnek alıp günah keçisi oluyoruz bu insanları beni bizi seni kim kurtaracak rabbimi.


Kayıtsız Üye
Selamun Aleykum
Gunumuzde Yasayan Evliyalar Arkadaslar Rabbim Berzah Alemine intikal eden Evliyalarimiz yerine Hemen Yasayan evliya gorevlendirir gunumuzde 124000 evliya yasiyor insAllah ama biz isimlerini bilemiyorsak kendimizi sorgulamaliyiz
Bizim gunumuzde bildiklerimizi yazabiliriz
Seyyid Abbulbaki Erol Hz (k.s)
Mahmud Efendi Hz (k.s)
Seyh Nazim Kibrisi hz (k.s)
Arkadaslar siz devam edin Allah Rizasi için Ehli sünnet vel Cemaat olarak Allah I’m bizleri ayirmasin Allah I’m Bizi küçük ve buyuk gunahlardan korusun ve farz ve sünnetleri yerine getirmekten alikoymasin Amin Allah a emanet olun kardeslerim


Kayıtsız Üye
SelamunAleykum
Ehli sünnet vel cemaat olarak yasamak Farz Ve sünnetleri yerine getirmek gunahlardan kacip zekati hakkiyla vermek insAllah kismet olurda Hacca gidebilirsek ne mutlu bize


Kayıtsız Üye
evliya dedigin insan diniyle ugraşır sıyasetle dolarla yada hırıstıyanla degıl dın ada mı muslumanlıkla ugrasır kavurlukla yahudıkle degıl dahası dahası asıl sız kım peşinden gittiginize bakın olurmu


Kayıtsız Üye
Yasan Allah doatlarindan erzincan üzümlü ilçesinde Abdulgani Hz


Erbaalı Sofu
Konya’da Seyda Muhammed El Konyevi Hz. vardır. Kendi kanaatimce Allah dostudur. Hayatını araştırmanız size yardımcı olacaktır. Kendisi Sadat-ı Nakşibend’dir. Yardımcı olabildiysek ne mutlu bize.


Kayıtsız Üye
ey insanlar bir telefonu bin sene önceye gotursen keramet olmazmi ya televizyonu…yemyesil bir bitkiden kırmızı bir çiçek çıkması mucize değilmi.neyi arıyorsunuz.neyi arıyorsanız siz osunuz.zira insan bir mucizedir.onsekiz bin alem insanda dürülük değilmi.var görülen muvekkenat rabbimin sonsuz ilmi değilmi.peki şimdi varmisiniz.sirkelenin uyanın artık.şu evren senin olsa ne kadarini alabilirsin.kocaman bir hiciz.o vakit kaldır postu aradan çıksın ortaya yaratan.o vakit tevhit yok olmak demektir.sende olana ben dememektir.


Kayıtsız Üye
Allah’ın evliyaları peygamber efendimiz in varisleridir . Günümüzde yaşayan pekçok evliya vardır . bu mübarekleri Hacet namazı kılarak gece rüyamızda Allahtan görmeyi dilemeliyiz . Eğer o evliyaların ayağının tozu olmak istiyorsak onlar gibi ermiş kul olmayı Allah’tan dilemeliyiz önce . Sonra hacet namazı kılarak yarabbi benim için nasip ettiğin mübarek evliya mı bana gösterir misin diye gözyaşlarıyla Allahtan istemeliyiz . Allah’ın bize gösterdiği Mürşidi kamil bizim nefsimizin Doktorudur .


Kayıtsız Üye
murid olarak ihlasına eyvAllah.sözüm yok. fakat Allah adına lütfen karar vermeyelim.söylemlerimize dikkat edersek daha güzel olur kanaatindeyim.işin özü şu kardeş Allah dostları rabbin deryasında yüzen gemiler diyelim irili ufaklı.onlara makam tayin etmek bir mürit olarak en büyük edebsizliiktir kardees sizi tenzih ederim


Kayıtsız Üye
Görüneni ve görünmeyeni vardir evliyanin oda derece derece dir bilmek ister isen kimdir veli sahine sor ehli salat olarak niyaz et sana senin fitradaki evliyayi gösterirler .efdali zikir la ilahahe il Allah terkibi 3 bin bu niyet ile devam eder isen 40 gün içinde görürsün inşaAllah asil olan samimiyet dir.


Kayıtsız Üye
Esselamu aleykum kıyamete kadar görev yapan evliyalar olacaktır zira muhyiddin-i arabi hz. Buyurur ki yeryüzünden insanı kamil çekildiği vakit evren yıkılır bu demek oluyorki resullulah efendimizden sonra Allah dostları var oldu kıyamete kadar da olacak inşAllah bunlardan bitanesinin adını zikredeyim Dursun Güler H.z Hepinizden Allah razı olsun


Kayıtsız Üye
Günümüzde yaşayan alimler çok fazla ama Türkiye de yasayanlardan bazilari şunlardır
Menzil şeyhi Abdulbaki gavs (ks)
İstanbulda mahmut efendi(ks)
Konyada Muhammed konyevi(ks)
Daha bircok var sayabildiklerim bunlardir Allah razı olsun yollarindan bizi ayirmasin insAllah


Kayıtsız Üye
soyleki kardeşlerim gidip gormeden yaşamadan milletin anlattıklarıyla kesin hüküm vermeyin yeryüzünde şu anda evliyalar vardır ve biz aklımızla ve mantigimizla onu bulmalıyız hepinize saygılar selamlar dostlar.


Kayıtsız Üye
Bu zamanda, beş vakit namazını kılan, haramlardan sakınan umumi evliya sınıfına dâhil olur. Bir de hususi evliyalık vardır. Bu, tasavvuf yolunda ilerleyenlere Rabbimizin ihsan ettiği derecelerdir. İşte, bu zamanda böyle evliya yok gibidir


Kayıtsız Üye
Ruh ve sinir hastaliklarna ic ve dis hastaliklara dua caresi bulunsun. Allah kimseyi akildan etmesin sevgili peygamberimiz onun yakinlari yolundan gidenler yuzu suyu hormetine ne olur gercek alimlerden dua Allah rizasi için amin


Kayıtsız Üye
rabbim kendini evliya gibi gorup etrafina toplanan yalancilar rantcilar siyasetciler gibi yapilari yok etsin.kendinden olmayanlari dislayan hakka girenlere firsat vermesin.


Kayıtsız Üye
kardeşim evliya aramanızın sebebi bağlanmak ise hiç aramayın. zaten bu niyetle arıyorsanız Rabbim içinize bir kıvılcım düşürmüş demektir, o kıvılcımı direkt şuan sizin içinizdeki nura yönelerek yani ruhunuza yönelerek çoğaltın İnşaAllah. nefs nedir ve bizlere ne gibi zararları vardır bunu araştırın İnşaAllah, zaten emmare nefs denen şeyin ne denli iğrenç bir yaratık olduğunu görünce onun pisliğinin size bulaşmaması için gayret ve nefs ile bir savaş içerisine gireceğinizi düşünüyorum. lütfen şunu unutmayın, kuranda fatihanın 4. ayeti “yalnız Sana ibadet eder ve yalnız Senden yardım dileriz”. Allah’a soru sorun yardım dileyin ama asla sorunuz “Allah’ım şu kişi doğru mu,bu evliya mı” şeklinde olmasın, bu gaybı öğrenmeyi istemek olur ve gayb biliniz ki Allah’ın katındadır ,soru yanlış olursa cevap gelmez,siz de cevap olduğunu zannederek bazı şeylere yönelip çok hatalar yapabilirsiniz. Allah’a “Rabbim beni doğru yola,sıratı müstakim üzere ilet,..vs.” şeklinde samimi niyetle dua ederseniz bakın size cevap nasıl gelir:) YAŞAYIN VE GÖRÜN İNŞAALLAH KARDEŞİM.


vel Fecr
Geçmiş yüzyılın müçtehidi alimlerin görüşüne göre Hasanul Bennadır.

Filistine 10bin şehit göndermiştir.


Kayıtsız Üye
Benim için çok aydinlatici oldu yazdiklariniz tsk.dogru diyorsunuz bir arayisa girmissek rabbim gonlumuze kivilcimi vermis bize alevlendirmesi kalmis


Kayıtsız Üye
Selamın aleyküm arkadaşlar güzel araştıralım, Şehyh Nazım Kıbrıs i diye hitap bulunulan zatın kadına el öptürdüğünü videoda gördüm. Oysa şeyhler kadına el öptürmezler


Kayıtsız Üye
(bir garip yolcu) biz insanlar makam ve mevki için gösteriş için ve rahatlık için hala yolculuk yapma düşüncesindeysek bilinki bir arpa yol bile katedemeyiz. Ne aciziz şah damarından bile bize yakın olan Aziz olan Allah niyetlerinin sanki farkında değilmiş önce nefsimize cihad edelim. Ve nefsin gizli arzularına karşı direnen ve samimi bir şekilde ibadetlerimizi yapalım biliyorum şeytan rahat vermez Allah dosdoğru kul olmamızı Elimizi açalım merhametlilerin merhametlisine yalvaralim yardim isteyelim ondan sen samimiyetle yaklaş Mevla’ya o sana yardım eder zamanı geldiğinde sabırla iste her zaman


Kayıtsız Üye
Allah’ın izniyle Allah dostların vasıtasıyla Allah dostları Türkiye genelinde hemen hemen bazı insanlara gözükürler ama insaniyetli ama niyetli Allah dostları kullanılamaz her yerde baş edilemez tek niyet kalp niyeti diyorlar o yüzden anladım kadarıyla bazı insan oğulları Allah dostlarını görüyordur hemde sayısı fazla olacak kadar kimseyle paylaşmazlar insanlara kadar kılıktan kılığa girerler şeytanla şeytan fesilesizle fesilesiz niyetsizle niyetsiz olurlar kimse kimin ne olduğunu anlamazlar o yüzden insanlarımızın içinde insaniyetli kalpnıyetli insanlar varmış bazı insanlarda o tür insanları deşifre etmeye çalışırlar ama anladım kadar o insanları çözemezler çünkü kılıktan kılık deyişimi gibi çünkü onlar yarın neyle karşılacaklarını Allahdostları tarafından 1 gün önce haberdardırlar Allah niyetli insanlarla karşılaştırsın niyetsizle karşılaştırmasın Allah mahfaza diyorum Allah bir niyet bir edep bir


Kayıtsız Üye
Kıbrısimi yahu bu adam evliya falan değil Adnan hocayi dinlememizi tavsiye eden adam evliya olamazz


Kayıtsız Üye
O zaman namaza başla tespih çek mümin gibi yaşa ondan sonra öbür tarafta da rahat olursun inşAllah


Kayıtsız Üye
ben bir Allah dostu ziyareti gerçekleştirmek istiyorum lütfen ismini vereceğiniz hazretin bulunduğu yeri de yazı verin bazı isimler bilindik olmadığı için google pek fayda etmiyor


günümüzde yaşayan evliyalar, yaşayan evliyalar, evliyaların isimleri

Bu kategoride yer alan Arapça olarak aile tanıtma - rapça aile cümleleri başlıklı yazımızı da okumanızı tavsiye ederiz.

Benzer Yazılar:

Menkıbeler Ne Söyler?

Günümüz gençleri örneklerini, rehberlerini kaybetmiş, lisanları letafet ikliminden uzak çorak topraklar gibi. Allah dostlarını hatırlamaya, onların hikâyelerini, sözlerini bilmeye daha çok ihtiyaçları var. Bu sözler ve hikâyeler; tamahkârlığı, ihtirası, menfaatperestliği, gazabı, şehveti ve daha nice kötü halleri törpüleyecektir. Onlara ‘menâkibu’l-ârifin’ sofrasından ikramlar sunmalıyız.

Övünülecek haller anlamına gelen “menkabe” kelimesinin çoğulu olan “menakıp”, bu anlamıyla ilk defa Hz. Peygamber s.a.v.’in ashabının faziletlerine dair hadisleri içeren bölümlerin adı olarak “kitâbü’lmenâkıb” şeklinde kullanılmıştır. Ayrıca halifeler, mezhep imamları, padişah ve vezirler hakkında yazılan eserlerle kutsal şehirleri tasvir eden metinlerin adı olarak da kullanıldığını görüyoruz. Ancak en yaygın biçimde tasavvufî nitelikte ve Allah dostlarının sözleri ve başlarından geçen olaylar için kullanılır.

Allah dostları yaşadıkları dönemlerde “merd-i hak, merd-i mü’min” yani Allah adamı oldular, iman ve hakikat sırrına erdiler, rıza makamına ulaştılar, kulluğun neşesini sürüp insan-ı kâmil olarak nefes alıp verdiler. Allah dostlarıyla aynı zaman ve mekanı paylaşan nasipliler onları örnek aldılar. Daha onlar hayatta iken güzel ahlâkları, meziyetleri, insanları irşad edişleri etrafa yayılıyor, dillerde sözleri, menkıbeleri dolaşıyordu. Zamanla bu menkıbeler kayda geçirilmeye başlandı. Nitekim İslâmî ilimler içinde menkıbe ve söz derlemek Sahabe ve Tâbiîn devrine dayanır.

Hadis derleyenler, aynı zamanda, Ashab-ı Kiram’dan ve Tâbiîn’in büyüklerinin yaşadıklarını ve onların sözlerini derlemişler, senetleriyle kitap haline getirmişlerdir. Mesela büyük hadis âlimlerinin birçoğunun “Kitâbü’z-Zühd” adıyla kitapları vardır. Bu kitaplarda Tâbiîn devri ve sonrasında yaşamış Allah dostlarının sözleri ve menkıbeleri toplanmıştır. Bu ilmî çalışmalar daha sonraki asırlarda da devam etmiş, bu sahada binlerce eser yazılmıştır. Yaşadığımız çağda da, klasik kaynaklardan faydalanarak hazırlanan birçok eser vardır.
 

Menkıbelerin kıymeti


Dilden dile dolaşarak efsaneleşmiş olanlar bir yana, -her ne kadar kıymet verilmese de- menkıbeler tarihî birer belgedir. İslâmî ilimlerdeki gibi metnin pek korunmadığı, ilahî kitapların bile tahrif edildiği Batı toplumunda hırıstiyan azizlerinin menkıbeleri tarihî belge olarak kullanılmaktadır. Bizde daha güvenilir ve sağlıklı bir metin kültürü olmasına rağmen ne yazık ki bu eserlere gerektiği kıymet verilmemektedir. Oysa bugün tarih konusunda birinci derecede belge niteliği taşıyan tarihe dair eserlerle menâkıpnamelerin yazılış biçimi ve rivayet yöntemi aynıdır. Hatta müverrih (tarihçi) olan birçok zatın yazdığı menkıbe kitapları mevcuttur.

Menkıbelere kıymet verilen dönemler İslâmî hayatın en dinamik yaşandığı dönemlerdir. Tekrar, İslâmî hayatın bünyemizde tatbiki ve inşası için Kur’an-ı Kerim’i ve Peygamberimiz’i en güzel şekilde anlayıp yaşayan Allah dostlarını kendimize ayna yapmak için menakıbnâme tarzı yazılmış eserleri tozlu raflardan indirip, manevi soframıza koymak zorundayız.

Menakıbnâmelerde, Allah dostlarının makamları, mücahedeleri, seyr ü sülûkları, kerametleri, güzel ahlâkları ve onları kâmil insan yapan marifetleri ve halleri anlatılmıştır. Menkıbeler okundukça hem onlara karşı muhabbetimiz artacak, manevi vuslat ve yakînimiz meydana gelecektir. Aynı zamanda Allah dostlarına muhalefet eden, onları reddeden nasipsizlere karşı da mukavemetimiz artacaktır.

Allah dostları aynı zamanda kalp doktorudurlar. Cüneyd-i Bağdadî k.s. hazretleri, “Velilerin menkıbelerinin müritlere faydası nedir?” sualine Hûd suresindeki ayetle cevap verir. Ayet mevzumuzu anlamlandıracak bir kandil gibi karşımızdadır: “Ya Muhammed, peygamber kıssalarını ve haberlerini sana hikâye ediyoruz, onların hallerinden seni haberdar ediyoruz. Ki bu suretle gönlüne sebat ve kuvvet gelsin.”
 

Onlar gibi olmak için


Nitekim hastalıklarımızda Eyyüb aleyhisselamı, hasret ve ayrılık saatlerimizde hüzün kulübesinin sahibi Yakup aleyhisselamı, belaların karanlık dehlizinde Yunus aleyhisselamı hatırlayıp irademizin çelikleştiğini hissetmişizdir. Bir bela anında isyan eden kalp, ariflerin: “Sen sevgilisin, senden gelen her şey sevgilidir.” neşesini hissedince kalbini zikre yönlendirir.

Sabır denen, insanı erdiren bu üstün sıfatı bünyelerinde en güzel tatbik edenler Allah dostlarıdır. Biz de onları okuyup anlayarak sabrı öğreneceğiz, sufilerin hayatlarını tahsil ederek insani erdemlere ulaşacağız. Allah dostlarının sözlerine kulak vererek, hal ve hareketlerini anlayarak yaşamaya çalışıp, daha çok hakikat ve kurtuluş yolunda ilerleyeceğiz.

Efendimiz’in “Kişi sevdiği ile beraberdir.” Sözünden anladığımız şu ki, Allah dostlarını sevmek, onları anmak manevi beraberliğin sırrını taşıyor. İşte bu sır ki bizi mahşer gününün yakıcı zehrinden Allah’ın izniyle kurtaracaktır.

Ebu Abbas hazretleri “O’nun sevgi eteğine yapışamazsan, hiç olmazsa onu sevenlerin sevgi eteğine sarıl. Zira O’nun dostlarını sevmek Allah’ı sevmekten başka bir şey değildir.” der. Allah dostunu sevmek bizi Allah’a ulaştırır. Çünkü Allah dostları, Allah için sevmeyi öğreten en büyük muallimlerdir.
 

Menkıbelerden öğrendik


İbrahim Edhem k.s., “Bir kalpte iki sevgi olmaz!” diyerek kalbi Allah sevgisinin tamamıyla kaplamasıyla hakiki sevginin meydana geleceğini öğretti. Bizi Allah sevgisinden uzaklaştıran, ahiret özlemimizi eksilten aşırı dünya sevgisine meyletmemeyi en zarif nüktelerle onlar bize anlattı. Dünyaya aşırı meylettiğimiz anlarda, uçurumun tam da kenarında hırs ve tamah anında Şakik-i Belhî k.s. gaflet perdemizi yırttı:

Bağdat halifesinin huzuruna getirilen Şakik’e halife, “Zahid sen misin?” diye sorar. O da, “Şakik benim amma zahid sensin.” cevabını verir. Halife, “Bu kadar debdebe içinde ben nasıl zahid olurum?” der. Şakik de, “Cenab-ı Mevlâ dünya metaı için az (kalîl) demiş. Sen az olana talipsin, azla kanaat ediyorsun. Zahid azla kanaat edendir.” buyurunca halife rikkate gelir, ağlamaya başlar.

Böylesi aktarımları okuyan veya dinleyen kalbin ihtizaza gelmemesi mümkün değildir.

Kâinata sevgi nazarıyla bakmanın, en kötüsünden bile ümit kesmeden onlara yaklaşmanın, karıncayı bile yüce nazarla seyretmenin sırrını onlar yakalatır. Çünkü fasıklar, salihlerden ziyade tembih ve ikaza muhtaçtır, diyen onlardır. Alkolizm batağından kurtulamayıp çaresiz alkolik gelip âkil gidenlerin varlık sahnesi onların meydanıdır. Ulu ariflerden biri tam da bu noktada menakıbnâmelerden dile gelir ve şöyle söyler: “Ya Rabbi, kötülere merhamet et. İyilere zaten lütfetmiş, onları nimetlendirmişsin.”

Hazreti Pir’i anlatan bir menkıbede de Mevlâna’nın şöyle bir sohbetiyle karşılaşırız: ‘Hz. Mevlâna’nın başında toplananlar fasık, günahkâr kimselerdir,’ demişler. Hazreti Pir’den: ‘Salih olsalardı benim onlara mürid olmam lazım gelirdi.’ cevabını almışlar. Şah-ı Nakşibend’in ifadesiyle evliyaullahın ara sıra fasıklar arasında bulunmaları, onları Allah’ın gazabından muhafaza içindir. Nitekim Cenab-ı Hak Mekke müşrikleri için: “Peygamberim, sen aralarında bulundukça Allah onları azaplandırmayacaktır.” (Enfal, 33) buyurmuştur.

Neticede de Efendimiz s.a.v.’in gölgesinde emniyet ve huzur içinde yaşayan Kureyş, hicretten sonra mağlubiyet, kıtlık gibi nice kahr-ı ilahiyeye uğramışlardır. Peygamber’in manevi mirasçıları Allah dostları da güzelliklere ve berekete kaynaktırlar. Çünkü onlar Kur’an’ın ve Peygamber’in düsturlarıyla zırhlanmışlardır. Ateşe sürülen demir gibi ateşin rengini ve hararetini yüklenmişlerdir. Demirlikten çıkmasalar da ateş gibi yakarlar onun rengini alırlar.
 

‘Kişi sevdiğini örnek alır’


Şeyhülislâm Abdullah Ensarî k.s.: “Her pirden bir söz ezberleyiniz, buna gücünüz yetmezse isimlerini belleyiniz; zira bu isim sayesinde nasip alırsınız.” buyurur. Üstatların menakıbnâmeler vasıtasıyla, eserleriyle bizlere ulaşan sözleri, halleri onlara meylimizi, muhabbetimizi arttıracaktır. Bu muhabbet sayesinde, “Kişi sevdiğini örnek alır,” fehvasınca onları kendimize ayna yapar, hem manamıza hem de maddemize böylelikle çeki düzen veririz.

Menakıbnâmelerde okuduğumuz Allah dostları iman atlasının en kıymetli motifleridir. İmanı derinleşmemiş kuvvetlenmemiş mümin onları okudukça iman kalesi muhkemleşir ve asla yıkılmayacak bir sağlamlığa erişir. İslâm büyükleri Allah Tealâ’nın azmetinden, azabından, insanın imanını zayıflatan, kibir, gurur, riya, ibadet eksikliği, ihmalkârlığı gibi tehlikeli marazî sıfatlardan son derece korkmuşlardır. Hatta tasavvuf binasını güçlü kılan ve ona temellik vazifesi yapan zühd ve takvayı riyazet ve mücahedeyi doğuran bu korku olmuştur. Bu haşyetin, havfın derin örnekleri ile doludur menakıbnâmeler. Çünkü onların bir an gaflete dalsa gözleri, bir ömür gözyaşı cezasındadırlar.
 

‘Her gün okuyunuz!’


Ayet ve hadislerden sonra en anlamlı ve tesirli sözler, mana mücevherleri, sufilerin, velilerin sözleridir. Sufilerin menkıbelerinde vücut bulan bu sözler daima kalbimizde, zihnimizde yeni pencereler açar, zihinsel çıkmazlardan bizi kurtarır. Zihnimizde mana çiçekleri açtırır. Kur’an deryasından, ilim sahibi değilsek sadece meal ile her şeyi anlamamız mümkün değildir. Allah dostları ise o manayı kavramışlardır. Böylece onların sözleri Kur’an’ın tefsiri hükmü kazanır. Çünkü onlar hallerini, dillerini Kur’an mihengine vurmaktadır. Bizler de onların sözlerini duyunca imanî, fikrî derinlik kazanırız.

Yusuf Hemedanî hazretlerine gönül kulağımızı verelim. O büyük zata, “Allah dostlarına ulaşamıyorsak ve onlar gizlenmişse selamete ermek için ne yapalım?” diye sordular. Şöyle buyurdu: “Allah dostlarının sözlerinden her gün okuyunuz. Gaflet sahipleri hatta bunu vird edinsin.”

Dünya köhne bir saray görüntüsündedir. Viraneye baykuşlar dolmuştur. İyiler artık, adı var cismi yok zümrüdü ankadırlar. Bir himmet eteğine yapışıp kalbimizi parlak bir aynaya dönüştürmek zorundayız. Allah dostlarının nazarına, sözlerine bu hasta kalbin ihtiyacı vardır. Günümüzdeki bahtsız ve nasipsizlerin, manevi devletin sultanlarını, Allah dostlarını hatırlamaya, onların hikâyelerini, sözlerini bilmeye daha çok ihtiyaçları vardır. Bu sözler ve hikâyeler dünyaya meylimizi azaltacağı gibi, insanı eşref-i mahluk yapan hasletlerle donatır. Tamahkârlığı, ihtirası, menfaatperestliği, gazabı, şehveti ve daha nice kötü halleri törpüler.

Özellikle gençlerin zihin defterinde menakıpnâmelerden öğrenecekleri isimlere ihtiyaçları vardır. Günümüz gençleri örneklerini, rehberlerini kaybetmiş, lisanları letafet ikliminden uzak çorak topraklar gibi. Özellikle incelmiş ruhlar haline getirmek için gençlere, menâkibu’l-ârifin sofrasından ikramlar sunmalıyız.
 

Menkıbe Kitaplarını Niçin Yazdılar?


Meşhur hadis alimlerimizden İmam Beyhakî rh.a. Kitâbü’z-Zühd adlı eserinin önsözünde şöyle der:

“Daha önce farklı kitaplarımda zühd ve dünya arzularından arınma mevzunu ele almış, Delâilü’n-Nübüvve adlı eserimde Efendimiz s.a.v.’in dünyadaki hayatının nasıl olduğunu anlatmıştım. Bu arada zühdün faziletine, amele çokça koşmaya dair selef-i salihinden ve sonraki zatlardan pek çok sözü tespit etmiştim. İşte bu kitapta bunları bir araya getirdim.”

Şöhreti asırları aşan Feridüddin Attar hazretleri de Tezkiretü’l-Evliya’yı niçin yazdığını anlatırken şöyle der:

“Kur’an ve hadisten sonra sözlerin en iyisi olarak onlarınkini gördüm. Sözleri tümüyle Kur’an ve hadislerin şerhinden, açıklamasından ibarettir. Her ne kadar onlardan değilsem de onlara benzemiş olayım diye kendimi bu meşguliyetin içine attım. Çünkü hadiste ‘Bir zümreye benzeyen onlardandır.’ buyrulmuştur.”

Risâle-i Kudsiyye yazarı Muhammed Pârsâ hazretleri de şöyle der:

“Hayra vesile olur diye yüce zatların, dostlarımızın emir ve tavsiyesiyle bu kudsî sözlerden birkaçını teberrüken yazdım. Böylece sadık müritleri ve sevenleri Şah-ı Nakşibend hazretlerinin sözlerini dinleyip istifade etmiş, sanki o mecliste bulunmuş gibi olsunlar. Gönülleri ve ruhları rahatlasın.”

Reşehat yazarı Ali es-Sâfî hazretleri de yazma sebebini şöyle açıklar:

“Nisan 1488’te Ubeydullah Ahrar Taşkendî hazretlerine bağlandım ve dergâhın hizmetkârlarıyla bir araya gelme imkanına kavuştum. O saadet dolu günlerde Hâce Ubeydullah hazretlerinin kutlu meclislerinde sürekli Nakşibendî büyüklerinin ahlâk ve faziletlerine dair menkıbeler anlatılırdı. Sohbetler sırasında anlatılanları dinlemekle onurlanır, hazretin tatlı dillerinden dökülen marifet, hakikat ve incelik kokan kıymetli sözlerden yararlanmayı daima ganimet sayardım. Orada edindiğim değerli bilgileri kavradıktan sonra onları hafızama alır ve değişikliğe fırsat vermeden kağıda dökerdim.”

Meşhur menakıp kitaplarımızdan Molla Cami hazretlerinin Nefahâtü’l-Üns adlı eserini Osmanlı devrinde Türkçeye tercüme eden Lamiî Çelebi rh.a. eseri tercüme etme sebebini şöyle açıklar:

“Bu eser, baştan başa iman taliplilerinin üstün kerametleri ve irfan çeşmelerinden içen zatların yüce makamlarının anlatılması ile doludur. İşte bu kitabı okuduktan sonra hatırıma şu geldi: Gücüm yettiği kadar fırsat elverdikçe bu eserin faydalarını yayayım, müminlere serdiği sofradan bir tane de ben açayım.”

MenakıpMenkabeMenkıbeMenkıbeler

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır