Mecaz, bir sözcüğün gerçek anlamından bütünüyle uzaklaşarak kazandığı yeni anlamlarla yapılan edebi sanattır.
Başka bir deyişle mecaz; bir kelimenin, gerçek anlamı dışında, başka bir kelimenin yerine kullanılmasına denir.
Mecazda benzetme amacı güdülür, kullanımda anlatımı renklendirmek ve kuvvetlendirmek esastır.
Mecaz (Değişmece)
Bir sözcüğün gerçek anlamlarından (temel ve yan anlamlarından) sıyrılarak, başka bir sözcüğün yerinde kullanılmasıdır.
Sözcükler cümle içerisinde ya da en azından başka sözcüklerle öbekleşerek mecazlı anlam kazanır. Deyimler, mecazlı öbeklerin en tipik örnekleridir. Atasözlerinde de mecaz bolca kullanılır.
Sözcüğe mecazlı anlam yüklenmesinde iki ana yöntem vardır:
a) Benzetmelerden yararlanılarak gerçekleştirilen anlam aktarmamaları; bir başka deyişle benzetme ilgisine dayalı mecazlar (Benzetme, eğretileme, kişileştirme, kinaye, tariz, abartma)
b) Benzetme dışı ilgilerle gerçekleştirilen mecazlar (Mecaz-ı mürsel, ad aktarması)
Her iki durumda da sözcüğün gerçek anlamından (temel ve yan anlamından) uzaklaşıp başka bir sözcüğün yerini alması, değişim söz konusudur.
akmak sözcüğü mecazlıdır. Günler, akıcı bir maddeye, mesela bir suya benzetilerek mecaz gerçekleştirilmiştir. akıp sözcüğü, değişmece yoluyla geçip sözcüğünün yerini almıştır.
Sözü edilen kişi bardağı değil, içindeki suyu içmiştir. bardak sözcüğü su sözcüğünün yerini almıştır. Benzerlik söz konusu değildir. İç dış ilgisiyle mecaz gerçekleştirilmiştir.
Uyarı!
Mecazlı kullanımı ayırt etmenin bir yolu da, sözcüğün yeni kazandığı anlamın gerçekte mümkün olup olmadığına bakmaktır. Mesela yukarıdaki kullanımlarda günlerin, gerçek bir su gibi akması mümkün değildir. Su içerken bardağın bitmesi şöyle dursun, bir zerresinin eksilmesi bile düşünülemez.
Örnekler:
Dikkat!
Mecaz anlam; sözcük, deyim, argo ve atasözü düzeylerinde görülebilir:
Aşağıdaki örnekleri inceleyiniz.
1. Bildiğim kadarıyla o evine bağlı bir insandır.
2. Babam: Kalk, su getir. dedi; kardeşim oralı olmadı.
3. Bu acı olay hepimizi derinden etkiledi.
4. Bakanın istifasından sonra yoğun bir koltuk kavgası başladı.
5. Sizin böyle bir işte harcanmanızı istemem.
6. Çocuğu çok sıkıyorlar.
7. Ne diyelim, talih bizimle oynuyor.
8. Hayatımda onun kadar tilki bir adam görmedim.
9. Su testisi su yolunda kırılır.
Hiçbir şeyi beğenmez; her şeye burun kıvırırdı.
Taşıma su ile değirmen dönmez.
Sanıyorum bu işte onun da parmağı var.
Oturup dururken ne parlıyorsun, sana bir şey diyen mi var?
Ağzı süt kokan sanatçılar bile bize akıl vermek istediler.
Biz ne dersek diyelim karşı duruyor, bildiğinden şaşmıyordu.
Vatan borcu biter bitmez ordayım.
Bu öğrenci diğerinden bir gömlek daha bilgili.
Argo Düzeyinde Mecaz:Toplumda herkesçe kullanılan dilden ayrı olarak belirli kesimlerce kullanılan ancak genel dilin içinde yer alan ve ondan türeyen özel dile argo denir.
GERÇEK ANLAM ⇒ ARGO ANLAM
Mecâz, bir kelimenin gerçek(=temel) anlamı dışında başka bir anlamda kullanılmasıdır. Mecâzda kelimenin temel anlamı ile karşıladığı yeni anlam arasındaki ilişki gerçek dışıdır. Bir kelimenin hakiki(=gerçek, temel) anlamı değil de mecazî anlamının kastedilmesi için bu iki anlam arasında bir ilişki bulunması gerekir. Kelimenin hakiki anlamının anlaşılmasına karîne-i mânia(=engelleyici ipucu) adı verilen akla dayalıdaki!) bir engel vardır. Bu, sözü söyleyenin, sözü gerçek anlamda kullanmadığının delilidir. Bu delîl(=karine) bazen ibarenin içinde yer alır; bazen de ibare içinde yer almamakla birlikte sözün öncesi ve sonrasından, yani ibarenin kendisinden anlaşılır, Bazı durumlarda da bu karine söz değil; hisse, akla dayalı bir olgu ya da bizzat hayattan kaynaklanan, ortak kültüre dayanan bir husus olabilir.
O hâlde mecaz kısaca bir sözün gerçek anlamında kullanılmamasıdır. Mecazda bu anlamın gerçek anlam olmadığını gösteren ve sözü gerçek anlamının dışına çıkaran bir ilgi vardır.
Mecazın hükmü, kastedilen anlamın anlaşılmasıdır. Hukuk dilinde bir sözün gerçek anlamının anlaşılmasına engel bulunmadıkça mecazî anlam kullanılmaz, Edebî dilde ise durum farklıdır. Bu dilde gerçek anlam yerini büyük ölçüde mecaza bırakmıştır. Bundan dolayı zihnin edebî metinlerde kavradığı ilk anlam gerçek anlam olduğu hâlde mecazı arar. Her ikisi de ihtimal dahilindeyse daha çok mecaza yönelir. Aynı anda bir sözcükten hem gerçek hem de mecâzî anlam anlaşılmaz, Mecâz, mecâz-ı aklî (=aklî mecâz) ve mecâz-ı lügavî (=lügavî mecâz) olmak üzere ikiye ayrılır:
1. Aklî mecâz (akla dayalı mecâz):
Bir fiili asıl failinden, aralarındaki bir ilişki nedeniyle bir başka faile isnat etmektir. Aklî mecâzda sözcükler temel anlamlarında kullanılır. Geçen sene Öğretmen Mehmet Bey, başarılıydı. cümlesinde öğrencilerin başarısı öğretmenlerine mal edilmiştir. Size duyduğum sevgi beni buraya kadar getirtti. cümlesinde de o şahsı oraya kadar götüren şeyin fiziksel olarak sevgi olamayacağı belli iken sevginin bundaki payından dolayı hareket sevgiye isnat edilmiştir.
Mecâz-ı hazfî: Bazı eserlerde aklî mecaz adı altında değerlendirilen bir mecaz türü de mecâz-ı hazfîdir. İfadesi kastedilen asıl anlamı gösteren sözcük düşürülerek yapılan mecazdır. İbarede haziften sonra kalan kelimelerden birinin anlam değişmesine uğraması gerekir. Bu adresi bir de kahveye sor. cümlesinin asıl değeri kahvedeki insanlara sor.dur. Bu cümlede kahve kelimesinin anlamı değişmiştir. Mecazın bu türüyle hazif yoluyla yapılan icaz arasında yakın bir ilişki vardır. Ayrıca bu tür mecaz için verilen örnekler mecâz-ı mürseli de hatırlatmaktadır. Burada dikkat edilecek husus her hazfin mecâz-ı hazfî olmadığıdır. Ahmet başarılıdır; Mehmet de. cümlesinde hazif vardır ama mecaz yoktur. Çünkü haziften sonra kalan kelimelerde bir anlam değişmesi olmamıştır.
2. Lügavî mecâz (dile dayalı mecâz):
Bir kelimenin bir ilgi sebebiyle asıl anlamının dışında kulanılmasıdır. Mecâz-ı lügavînin biri mecâz-ı mürsel, diğeri de istiâre adı verilmiş olan iki türü vardır:
Bir sözcüğün gerçek anlamı dışında kullanılmasını sağlayan alâka, yani zihnin gerçek anlamdan mecazî anlama geçişini sağlayan ilişki benzerlikse o mecaz, istiâre; benzerlik dışında bir alakaysa mecâz-ı mürsel adını alır. Mutlak anlamda mecazdan mecâz-ı mürsel anlaşılır.
Mecâz-ı mürsel: Mecâz-ı mürsel şu üç şartla gerçekleşir:
Mecâz-ı mürselde gerçek anlamdan mecazî anlama geçişi sağlayan alakaların başlıcaları şunlardır:
a. Parça-bütün (=cüziyyet-külliyyet) ilişkisi: Bir lafzın gerçek anlamıyla mecazî anlamından birinin diğerinin cüz (=parça)ü olmasıdır. Yani, bütünü söyleyerek o bütüne dahil olan cüzü ya da cüzü söyleyerek cüzün dahil olduğu küll(=bütün)ü kastetmektir: Saçımı kestirdim. cümlesiyle saçın bütününün değil bir kısmının kestirildiğini söylemek gibi.
b. Mahal ilgisi: Bir lafzın gerçek anlamı ile mecazî anlamından birinin diğerine mahal olmasıdır. Bir başka ifadeyle bir mahall (=yer)i söyleyerek o mahalde bulunanı ya da bir mahalde bulunanı söyleyerek o mahalli kastetmektir: Ahmet dersten çıktı. cümlesinde dersle dersin yapıldığı sınıfı; Bardağı sonuna kadar içti. cümlesinde de bardakla içindeki sıvıyı kastetmek gibi.
c. Sebep-sonuç ilişkisi: Bir lafzın gerçek anlamıyla mecazî anlamından birinin diğerine sebep olmasıdır: Bereket yağıyor. cümlesindeki bereketle berekete sebep olan yağmurun; Saçımızı boşuna ağartmadık. cümlesinde de saçı boşuna ağartmamakla tecrübenin kastedilmesi gibi.
d. Genel-özel(=umum-husus) anlam ilişkisi: Genel(=umum)i ifade eden bir kelimeye ona dahil olan bir hususun anlamını vermek ya da özel(=husus)i ifade eden bir sözcüğe dahil olduğu genelin anlamını vermektir: Atını arayan bir kişiye söylenen Hayvanını gördüm. cümlesindeki hayvan lafzıyla atın; Bu akşam çorbayı bizde içelim. cümlesinde de çorbayla yemekin kastedilmesi gibi.
e. Mazhariyet ilişkisi: Bir kelimenin gerçek anlamının mecazî anlamın ortaya çıkışına zemin oluşturması: Bütün aile onun eline bakıyor. cümlesinde el kelimesine el ile ortaya konan nimet, ihsan, yardım gibi anlamların yüklenmesi gibi.
f. Âlet olma ilgisi: Bir kelimenin gerçek anlamının mecazî anlamına âlet olması; yani bir lafza kendisinin âlet olduğu anlamın verilmesi: Türk dili tamlamasında dil kelimesiyle lügatin O, kalemiyle hayatını sürdürüyor. cümlesinde de kalemle yazarlıkın kastedilmesi gibi.
g. Öncelik-sonralık ilişkisi: Bir şeyi geçmişteki hâliyle ya da gelecekte alacağı hâl ile anmaktır. Bir annenin bizim çocuk sözüyle yetişkin evladını kastetmesi, bir şeyi geçmişteki hâliyle anmaya; Ateşi yak! cümlesindeki ateş sözüyle ateş alacak ve yanacak nesneyi kastetmek de bir şeyi gelecekte alacağı hâl ile anmaya örnek gösterilebilir.
Mecâz-ı mürselde dikkat edilmesi gereken nokta, lügat (=hakikî, gerçek, temel) anlamı dışında kullanılan kelimenin lügat anlamı ile bu yeni mecazî anlamı arasında benzerlik dışında bir ilişki olması gerektiğidir. Yoksa yukarıda bir ilgiye verilen örnek, diğer bir ilgiye örnek ve konu olabilecek şekilde yorumlanabilir. Mesela elin lügat anlamı ile mecazî anlamı olan kuvvet arasındaki ilgi, mazhariyet ilişkisine bağlanabileceği gibi sebep-sonuç ilişkisiyle de açıklanabilir.
Mecaz-ı aklî, cümlede, mecaz-ı lügavî (=mecaz-ı mürsel ve istiare) ise hem kelimede (=mecaz-ı müfred) hem de cümlede (=mecâz-ı mürekkeb) olabilir. Mürek-keb mecazlar aslında birer istiâre-i temsiliyyedir. Bu tür mecazlara istiare konusunda değinilecektir.
Mecazlar dilin bünyesinde tabiî bir şekilde bulunurlar. Bunları günlük dilde farkına varmadan kullanırız. Bu durumdaki mecazlar dilin o dili kullanan herkesçe paylaşılan ortak malzemeleridir. Bir mecazın sanat olarak kabul edilebilmesi için o mecazın dildeki hazır malzeme olmaması, şair ya da yazar tarafından bilinçli olarak kullanılmış olması lazımdır. Lambayı yak!, Bu sıkıntı beni öldürecek., Bu yolda saçımızı başımızı ağarttık. gibi cümleler şeklen mecaz olsalar bile bunlar dildeki hazır malzemeler oldukları için sanat vasfına sahip değillerdir. Dolayısıyla bir ibarede bu tür mecazların kullanılmış olması o ibareye edebî değer kazandırmaz. Bunlar ancak işleniş tarzı ve üslup meziyeti ile edebî değer ve sanat olma niteliği kazanabilirler. Bu ölçü, diğer sanatlar ve ifade özellikleri için de geçerlidir. Mecazlı ifadeleri kullanmakta usta olmak, kişinin edebiyat alanındaki dehasını gösterir. Çünkü bu bir başkasından öğrenilemez; kişideki ibdâ yeteneğini ifade eder.
Yağmur bitkilere hayat verdi.
Bu cümledeki hayat sözcüğünde mecâz-ı lügavî vardır. Çünkü hayatla bitkilerin yeşerip büyümesi kastedilmiştir. Bu fiilin yağmura isnat edilmesi ise mecâz-ı aklîdir.
Ferâceler ve şallar bu mısralarda lügat anlamlarıyla kullanılmamışlardır. Zira ferâce ve şalların dalga dalga kıra akması düşünülemez. Bu bir karîne-i mâniadır. Her ikisi de bunları giyen, örtünen kadınları göstermektedir. Bu sözcüklerin gerçek anlamları ile yeni kazandıkları anlamlar arasında benzerlik dışında bir ilgi bulunmaktadır. Dolayısıyla burada mecâz-ı mürsel vardır.
Beyitte I. Selimin ordusu tasvir edilmektedir. Burada uzaktan bakıldığında bu ordunun en belirgin unsurlarından biri olan tuğ (cüz) zikredilerek bu ordunun bütünü (küll) kastedilmiş ve beyitte bir mecâz-ı mürsel meydana gelmiştir.
İlk mısrada Türk bayrağının bir cüzü olan hilâl zikredilerek onun ait olduğu bütün, yani ay yıldızlı bayrak kastedilmektedir.
Kaynak: Prof. Dr. M. A. Yekta SARAÇ, Eski Türk Edebiyatına Giriş: Söz Sanatları
Mecaz anlam nedir, cümle örnekleriyle konu anlatımını sizler için hazırladığımız bu sayfada bulabilirsiniz. Mecaz anlam, sözcükte anlam konusnun bir alt başlığıdır ve kelimelerin cümle içerisinde kazandıkları anlamı karşılayan bir dil bilgisi terimidir. Mecaz anlam, bir sözcüğün aklımıza gelen ilk anlamından ilgi veya benzetme sonucunda uzaklaşarak kazanmış olduğu yeni anlamlara verilen addır. Yani sözlükte ilk sırada gelen anlamın dışında kalan, genellikle soyut bir anlam taşıyan ve gerçek anlamdan tamamen uzaklaşarak ortaya çıkan anlamlara denir.
Gerçek anlamın bir bakıma tersi gibi düşünebileceğiniz mecaz anlam, kelimenin temel anlamına uzak bir ilgiye sahip olabilir veya bu anlamıyla bir çeşit benzerlik kurularak oluşturulur. Örneğin sıcak kelimesinin akla ilk gelen karşılığı ısısı yüksek olan, soğuk karşıtı şeklinde olur. İşte bu kelimenin gerçek anlamıdır. Mecaz anlam ise, bu anlamdan tamamen uzaklaşarak ortaya çıkan samimi, dostça, sevgi dolu nlamıdır. Gezimizin rehberi çok sıcak bir insandı. cümlesinde rehberin vücut sıcaklığı belirtilmediği için, bu kelime gerçek anlamdan uzaklaşarak sevgi dolu, içten anlamını karşılayarak mecaz anlamda kullanılmıştır.
Örnekler: Onun küçüklükten beri gözü hep yükseklerdeydi.
Bu olayda mutlaka onun da parmağı vardır.
Olaylara karşı kör ve sağırdır.
Son otobüse yetişemezsem, işte o zaman yandım.
Toplantıda bize çok ağır sözler söyledi.
Cesaretimin kırılmasına sen sebep oldun.
Ortalıkta savaş kokusu vardı.
Senin aşkın da beni kuruttu be güzelim.
Onun bu pişkinliğine bir anlam veremedik.
Sokakta keskin bir kömür kokusu var.
Kara haber tez duyulur.
Yazılıdan zayıf alınca dersten iyice soğudum.
İnce davranışlarıyla hepimizin gönlünü fethetti.
Boş sözlerle beni oyalamayın.
Galiba dün akşam annemi kırdım.
Bana hediye alman çok ince bir davranıştı.
Yaşadığımız bunca karanlık günlerden sonra aydınlık günler bizi bekliyor.
Boş laflara karnım tok benim.
İki arkadaş koyu bir sohbete dalmıştı.
Arkadaş, bu kız seninle oynuyor.
Taksit parasını harcayan oğluna köpürdü.
Mecaz anlam, aslında bir sanattır. Dilin köklü ve güçlü bir geçmişi olduğunu gösterir. Bu sanat hakkında ayrıntılı bilgi almak için Mecaz / Değişmece sayfasına bakabilirsiniz.
NOT:Mecaz anlam, abartı ile karıştırılmamalıdır. Bir sözü, abartılı bir cümle içerisinde kullanmak, onu mecaz anlamlı yapmaz.
Örnek:Dünya kadar ödevim var. cümlesinde dünya kelimesi mecaz anlamlı olarak kabul edilemez. Çünkü bu benzetme yoluyla abartı anlamı kazandırmak amacıyla kullanılmıştır.
NOT: Yan anlam ile mecaz anlamın farkına dikkat edilmelidir. Yan anlam, kelimenin gerçek anlamından uzaklaşmadan zaman içerisinde yüklenmiş olduğu farklı anlamları karşılarken; mecaz anlam, kelimenin gerçek anlamından tamamen uzaklaşarak yüklenmiş olduğu genellikle soyut anlamları karşılar.
Örnek:Çekmecenin gözündeki renkli kalemleri gördün mü? cümlesindeki göz kelimesi, gerçek anlamından uzaklaşmadan zaman içerisinde yüklenmiş olduğu bir yan anlamı karşılar. Bu kelime mecaz anlamlı olarak kabul edilmemelidir.
Orkun KUTLU
Kelimeler, anlam özelliklerine göre gerçek anlam, mecaz anlam ve terim anlam olmak üzere üç başlıkta incelenir:
Gerçek anlam, bir kelimenin aklımıza ilk gelen anlamıdır. Kelimelerin, sözlükte yer alan ilk anlamları da gerçek anlamlarıdır. Bu yüzden gerçek anlama, sözlük anlamı da denir.
Örnek(ler)
» Karabaş, bir şeyin kokusunu aldı.
(koku: Nesnelerden yayılan zerrelerin burunda uyandırdığı duygu)
»Kör adama kimse yardım etmedi.
(kör: Görme engeli)
» Kitaplarını boş bir kutuya yerleştirdi.
(boş: İçinde, üstünde hiç kimse veya hiçbir şey bulunmayan)
Bir ilgi veya benzetme sonucu sözcüğün gerçek anlamından tamamen uzaklaşarak kazandığı yeni anlamlara mecaz anlam denir. Mecaz anlamda kullanılan sözcükler genellikle soyut anlam kazanır.
Örnek(ler)
» Ortalıkta savaş kokusu vardı.
(koku: Belirti, işaret)
» Olaylara karşı kör ve sağırdır.
(kör: Duyarlılığını yitirmiş)
»Boş sözlerle beni oyalamayın.
(boş: Bir işe yaramayan)
Bir sözcüğün bilim, sanat, spor ya da meslek alanına özgü kavramları karşılığında kazandığı anlama terim anlam adı verilir.
Bazı bilim, sanat ve meslek dalları ile ilgili terimler:
Örnek(ler)
Matematik: Doğal sayılar, kare, polinom
Tiyatro: Sahne, perde, kostüm
Müzik: Nota, akor, sol anahtarı
Coğrafya: Meridyen, ölçek, izohips, Dünya, boğaz
Resim: Portre, palet, tuval
Futbol: Taç, faul, gol
>Bir sözcüğün terim olup olmadığı kullanıldığı cümleye göre değişir.
Örnek(ler)
» Camdan yansıyan ışık gözlerimi kamaştırdı. (Gerçek anlam)
» Sanatçımız, edebiyatımızın vazgeçilmez ışıklarından biridir. (Mecaz anlam)
» Bugünkü dersimizde ışık konusunu işleyeceğiz. (Terim anlam)
»Doğru haber veren gazeteler de var. (Gerçek anlam)
» İki noktadan tek doğru geçer. (Terim anlam)
» Olaya bir de şu açıdan bakalım. (Mecaz anlam)
» İkizkenar üçgenin taban açıları eşittir. (Terim anlam)
> Bir sözcük, birden fazla alanda terim oluşturabilir.
Örnek(ler)
» Oyunun birinci perdesi bitti. (Tiyatro terimi)
» Kaz, perde ayaklı bir hayvandır. (Biyoloji terimi)
Örnek Soru
Aşağıdaki cümlelerde yüzmek, ayak ve ağız sözcüklerinin hangi anlamda kullanıldıklarını yanlarındaki parantezlerin içine yazınız.
Çözüm