Yılmaz Güney bu topraklarda sanatın ve sinemanın gerektirdiğini yapabilmiş, gözün gördüğü yanlışları cesurca konuşabilmiş, ve bu sayede milyonlarca insanın saygısını ve sevgisini kazanmış, kocaman bir yüreğe sahip bir sanatçıydı. Yaşadığı dönemin Türkiye’sini görmek isteyen herkes onun filmlerini izleyerek her şeyi açık bir şekilde görebilir. Türk sinemasının mihenk taşlarını atan Yılmaz Güney’in, fazla uzun olamayan ömrüne sığdırmayı başardığı yapıtlar, bugün hala gurur kaynağımız olmaya devam ediyor. Onun sözleri ise, hiç değişmeyen duygularımızı derinden etkiliyor.
“…çünkü dünyanın öbür ucunda, hiç tanımadığımız
bir insanın gözyaşı bile içimizi parçaladı…
kedilere ağladık, kuşların yasını tuttuk…
yüreğimizin yufkalığı kimi zaman
hayat karşısında bizi zayıf yaptı.
aslında ne güzel şeydir
insanın insana yanması sevgili…
ne güzeldir bilmediğin birinin
derdine üzülebilmek ve çare aramak…
ben, bütün hayatımda, hep üzüldüm, hep yandım.
yaşamak ne güzeldir be sevgili…
sevinerek, severek, sevilerek, düşünerek…
ve o vazgeçilmez sancılarını duyarak hayatın.”
Yılmaz Güney hayatı boyunca yoksullukla verdiği savaşının yanı sıra inandıkları uğruna da savaş vermekten kaçınmamış bir isim olarak tanınıyor. Sinema sektöründe yazıp, yönetip, oynadığı birçok film ile geriye unutulmaz eserler bırakan Yılmaz Güney’in en güzel aşk ve adalet sözlerini bir araya getirdik…
Doğum adı ile Yılmaz Pütün ancak Türk halkının bildiği ismi ile Yılmaz Güney, 1 Nisan 1937 yılında Yenice’de dünyaya geldi. Türk sinema oyuncusu, yönetmen, yapımcı ve senaryo yazarlığı yapan Yılmaz Güney, Yeşilçam filmlerinde oldukça önemli bir yere sahip. Çirkin kral olarak bilinen Yılmaz Güney, Özellikle Çirkin Kral dönemi sonrasında yazdığı ödüllü Yol, Sürü; yazıp yönettiği ve oynadığı Umutsuzlar, Baba, Ağıt, Endişe gibi filmleriyle tanınmaktadır. 1959 yılında senaryosunu yazıp oynadığı Bu Vatanın Çocukları ve Ala Geyik filmleri ile sinema dünyasına ilk girişini gerçekleştirdi. Birçok farklı sebepten yasal sorunlar yaşayan Yılmaz Güney, ilk olarak 1961 yılında komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle tutuklandı ve bir buçuk yıl hapis cezasına mahkum edildi. Daha sonra ise 1966 yılında Şanlıurfa’da alkollü araç kullanırken bir çocuğa çarparak ölümüne sebebiyet verdi.
1967 yılında Nebahat Çehre ile evlendi, şiddet uyguladığı gerekçesi ile bir yıl sonra Nebahat Çehre’den boşandı. 1971’de Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi militanlarını sakladığı gerekçesiyle 2 yıl hapse ve sürgüne mahkûm edildi. 1974 yılında ise “Endişe” filminin çekimleri için bulunduğu Yumurtalık’taki gazinoda film çekimi sırasında gerçek silah ateşlemek istemesi üzerine hakim Sefa Mutlu olaya müdahale ederek bunun kanunlara aykırı olduğunu kendisine söyledi. Yılmaz Güney bunun üzerine Mutlu’yu yakın mesafeden kafasına kurşun sıkarak hayatına son verdi. Cinayetin ardından yargılanan ve hapis cezası alan Yılmaz Güney, 1981 yılında izinli olarak çıktığı hapishaneden yurt dışına firar etti. Kendisinin yazdığı ve Şerif Gören’in yönetmenliğini yaptığı Yol filmi 1982’de Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülüne layık görüldü. Ancak Yılmaz Güney’in Yol filmi, hala ülkemizde yasaklı filmler arasında yer almaktadır. En ünlü Yılmaz Güney filmleri ise şu şekildedir:
Bir kıvılcım düşer önce,
Büyür yavaş yavaş,
Bir bakarsın volkan olmuş, yanmışsın arkadaş…
Dolduramaz boşluğunu ne ana, ne kardaş,
Bu en güzel, bu en sıcak duygudur arkadaş…
Ortak olmak her sevince, her derde kedere,
Ve yürümek ömürboyu,
Beraberce el ele…
Olmasın hiç,
O ta içten gülen gözlerde yaş,
bir gün yollarımız ayrılsa bile arkadaş…
Canım, Sevdiğim, Yüreğim
Bu duvarlar yetmiyor bizi ayırmaya bilesin…
Bu parmaklıklar, bu demir kapılar, bu hava, inan…
Bazen bir yumrukta yıkacak kadar güçlü,
Bazen bir serçe kadar güçsüzsem, bir nedeni vardır…
Hangi zorluğu yenmemiş insanoğlu.
Hele taşıyorsa içinde bu insanca sevgiyi.
Güzel günler zorlu duraklardan geçer sevdiğim.
Damla damla birikiyor insan.
Damla damla sevgili…
Bir gün akıp gideceğiz hayata…
Duvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin.
Benim yüreğim sensin şimdi, seni vurur durur…
Ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde.
…hayat bize
mutlu olma şansı
vermedi sevgili
biz kendimizden
başka herkesin
üzüntüsünü üzüntümüz,
acısını acımız yaptık
çünkü. Dünyanın öbür
ucunda hiç tanımadığımız
bir insanın göz yaşı bile
içimizi parçaladı. Kedilere
ağladık, kuşların yasını tuttuk…
Yüreğimizin zayıflığı kimi zaman hayat
karşısında bizi zayıf yaptı. Aslında
ne güzel şeydir insanın insana yanması sevgili…
Ne güzeldir bilmediğin birinin derdine
üzülebilmek ve çare aramak. Ben bütün
hayatımda hep üzüldüm, hep yandım.
Yaşamak ne güzeldir be sevgili…Sevinerek,
severek, sevilerek, düşünerek… Ve o
vazgeçilmez sancılarını duyarak hayatın…
Hayat bize mutlu olma şansı vermedi sevgili,
biz kendimizden başka herkesin üzüntüsünü üzüntümüz acısını acımız yaptık çünkü.
Dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığımız bir insanın göz yaşı bile içimizi parçaladı.
Kedilere ağladık, kuşların yasını tuttuk…
Yüreğimizin zayıflığı kimi zaman hayat karşısında bizi zayıf yaptı. Aslında ne güzel şeydir insanın insana yanması sevgili…
Ne güzeldir bilmediğin birinin derdine üzülebilmek ve çare aramak. Ben bütün hayatımda hep üzüldüm, hep yandım.
Yaşamak ne güzeldir be sevgili…
Sevinerek, severek, sevilerek, düşünerek…
Ve o vaz geçilmez sancılarını duyarak hayatın…
Kavgayı, bir yaprağın üzerine yazmak isterdim sonbahar gelsin yaprak dökülsün diye
Öfkeyi, bir bulutun üzerine yazmak isterdim yağmur yağsın bulut yok olsun diye
Nefreti, karların üzerine yazmak isterdim güneş açsın karlar erisin diye
…Ve dostluğu ve sevgiyi, yeni doğmuş tüm bebeklerin yüreğine yazmak isterdim onlarla birlikte büyüsün bütün dünyayı sarsın diye…
Güzel sözler sitemizin bu sayfasında Çirkin Kral lakaplı Yılmaz Güney’e ait sözleri bir araya getirdik. Sitemizde görmek istediğiniz sözleri yorum bölümünden bizlere iletebilirsiniz.
Adam olanı ayakta alkışlarız.
Aç olmak, alçak olmaktan iyidir.
Bizim yolumuz dikenlidir. Ayağını seven gelmesin.
Öyle fakirdim ki, ecel gelse çocukluğumu alamazdı.
Taşıdığım canı hiçbir zaman kendime ait görmedim.
Gözümde küçülmüş insanlara büyük hesaplarım olamaz.
Anlamayanlar için dilimi, vefasızlar için yüreğimi yordum.
Teller büyük evleri korurmuş, köpeklerde büyük adamları.
Gölgene lafım yok. O da seni adam sanıp peşinden geliyor.
Kimin gerçeği olursan ol! Artık benim hayalim bile değilsin.
Düşmanlarını aklından çıkaran, dostlarının yolunu bulamaz.
Seni nasıl mı sevdim ? Herkese yol, sana sol yanımı verdim.
Her şeyi unutabilirim ama ihtiyaç anında sırtını dönenleri asla.
İçimi yalayıp geçen hüzün geride mutlu düşler bırakıyor sevgili.
Hiçbir anne adam olmamış çocuğu yüzünden küfürü hak etmez!
Benim acıya verecek birşeyim kalmadı. Mutluluktan alacağım var!
Bizim parasızlıktan kesemediğimiz sakalımız serseriye moda olmuş.
Sen gitmekle eylem yaparsan, ben de unutmakla devrim yaratırım.
Yaşıyorsan hala umut var demektir. Asla ve asla pes etmeyeceksin.
Biz para ile adam olmadık her parası olanı da adam yerine koymadık.
Babam dünyanın en güçlü adamıydı. Bir ekmeği hepimize bölebiliyordu.
Hadi takas edelim bir şeylerimizi. Mesela gülüşünden ver ömrümden al.
En zor en imkansız zamanda dahi başarıya gitmenin tek yolu çalışmaktır!
En çok da güvendiklerimden öğrendim; bir daha güvenmemem gerektiğini!
İnsanı yaşatan içimizdeki hayat böceğidir. O ölürse hayatımızın da tadı biter.
Ulan hayat, beş kuruş etmezsin de, yaşıyorum işte ; annem üzülmesin diye.
Biz de bilirdik sevgiliye karanfil almasını, lakin aç idik yedik karanfil parasını.
Ben kimsenin canını yakmadım; onlar benim ateş olduğumu bile bile geldiler.
Hayatta şımaracak kimsen olmadığı zaman hayat seni kocaman adama çevirir.
Bir köle olarak yaşamaktansa bir özgürlük savaşçısı olarak ölmeyi tercih ederim.
Baş eğmem, diz çökmem boyun bükmem. Zalime direnmeyene ben adam demem.
Tek pişmanlığım: Kelimemi bile haketmeyen insanlara, saatlerce cümleler kurmamdı.
Daha önce acı çekmiş biriyle birlikte olun! Çünkü onlar mutluluğun değerini iyi bilirler.
Ben haklı ya da haksız olduğum zaman değil, karşımda adam olmadığı zaman susarım.
Rakıyı gören suyu, kadını gören yatağı arar olmuş! Ne içmesini bilen var,nede sevmesini.
Bu duvarlar yetmiyor bizi ayırmaya bilesin… Bu parmaklıklar, bu demir kapılar, bu hava, inan.
Unutmak zaman ister demiştim, yanılmışım. Zaman değil yürek istiyormuş. O da sende kaldı.
Bazen bir yumrukta yıkacak kadar güçlü, Bazen bir serçe kadar güçsüzsem, bir nedeni vardır.
Bazen ne kadar zordur sevdiğini söylemek ! Hele ki iş işten geçtiyse iki tarafa da acı verir sevmek.
Hiçbir zaman yüksekte görmedim kendimi. Sadece gereksiz insanlar için düşürmedim seviyemi.
İdam sehpasında bir mahkum yaşamayı ne kadar çok istiyorsa; Bende seni o kadar çok seviyorum.
Ben en azından katilimi tanıyorum. Fakat sen birgün sevilmediğin bir yürekte, kim vurduya gideceksin.
Güzellik bir bütünün sonucudur. Bunun için kolay görülmez, kolay varılmaz, kolay anlaşılmaz.
Geride kalan tek şey yüreğim… Sahip bile çıkamıyorum artık ona! Baksana almış başını gitmiş sana.
Ben bir kavga adamıyım. Sinemam da bir kavganın, halkımın kurtuluş kavgasının sinemasıdır.
Babam derdi ki; midenizi, başkasının ekmeğine ve cebinizi, başkasının parasına alıştırmayın.
Pardösüsü olanlar kışı özlerdi. Ekmeği olanlar akşamı, uykusu olanlar geceyi beklerdi. Ölüm beni çağırıyor.
Sen hiç ölümün gölgesinde özgürlüğü yaşadın mı? Bir garibanın elinden tutupta hiç kadere rest çektin mi?
Sen hiç ölümün gölgesinde özgürlüğü yaşadın mı? Bir garibanın elinden tutupta hiç kadere rest çektin mi?
Biz de bilirdik zevkine düşkün sosyal çocuklar gibi olmayı! Lakin, hayatla erken seviştik, herşey üzerimize kaldı.
Biz, önceden küçük şeylerle mutlu olan insanlardık. Sonra aklımıza sevda diye bir şey soktular, toparlanamadık.
Dalgaların denize vuruşu gibiydi aşkımız. Bazen öfkeliydik Sevgilim; bazen de çocuklar gibi, birbirimizi unutur gibiydik.
Faşizm hangi ülkede olursa olsun, sadece o ülkenin işçisine ve halkına değil, tüm dünya işçilerine ve halkına karşıdır.
Yüreğimizin zayıflığı kimi zaman hayat karşısında bizi zayıf yaptı. Aslında ne güzel şeydir insanın insana yanması sevgili.
Hayat bize mutlu olma şansı vermedi sevgili, biz kendimizden başka herkesin üzüntüsünü üzüntümüz acısını acımız yaptık.
Dostluğu ve sevgiyi, yeni doğmuş tüm bebeklerin yüreğine yazmak isterdim. Onlarla birlikte büyüsün bütün dünyayı sarsın diye.
Gülümsüyorum! Çünkü biliyorum ki; gülümsemek dostlarıma karşı sunduğum en iyi ikram, düşmanlarıma karşı en asil darbedir.
İnsanları taş duvarlar, demir parmaklıklar arasında terbiye etmeyi, onların düşüncelerini önlemeyi düşünen anlayış yıkılacaktır.
Sevgili, yetmiyor ”sevgili” sözü tek başına. Karşılamıyor içimi dolduran duyguyu. Oysa ben ”sevgili” derken neler düşünüyorum bilsen.
Asıl hapishane insanın kafasında yarattığı hapishanedir. Hayatı sınırlayan hapishane odur ki, ilk fırsatta yıkılmalıdır. Dünyayı daha iyi kavrayabilmek için.
Seni çok sevdim. Hep senin izinde gitmeye çalışıyorum ama şunu biliyorum ki asla senin gibi olamam. Seni, senin gibi yaşamak bile beni mutlu ediyor.
Ülkemden ayrılışım, özgür olmak, yaşamak istediğimden ötürü değil, özgürlük ve demokrasi kavgasına daha etkin ve aktif bir biçimde katilabilmek içindir.
Eğer bir toplumda, devrim ve toplumsal değişim için koşullar olgunlaşmışsa, ama bu toplumsal değişimi gerçekleştirecek bir güç yoksa, o toplum için için çürümeye başlar.
Eğer bir toplumda, devrim ve toplumsal değişim için koşullar olgunlaşmışsa, ama bu toplumsal değişimi gerçekleştirecek bir güç yoksa, o toplum için, için çürümeye başlar.
Hayatın iyi, uslu bir seyircisi olmaktansa hayatın içinde başarısız bir adam olmak bin kere daha iyidir. İyi bir boks seyircisi olmaktansa, kötü bir boksör olmayı göze almak daha iyidir.
Damla, damla sevgili. Bir gün akıp gideceğiz hayata. Duvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin. Benim yüreğim sensin şimdi, seni vurur durur. Ve yine damla, damla çoğalıyorsun içimde.
Sorunun esası şudur: Ya devrim yolunu seçeceğiz… Ya da, bu düzenin baskılarına, haksızlıklarına boğun eğerek, şu ya da bu biçimde teslim olarak yaşamayı seçeceğiz. Bu çeşit bir seçiş, yok olmanın bir biçimidir.
Her şeye rağmen düşmana inat yaşayacağız. Yarın bizim çünkü. Biz öleceğiz ama çocuklarımız bırakacağımız mirası taşıyacaklar yüreklerinde. Ve onların yürekleri bizim altında ezildiğimiz korkuları taşımayacak.
Onbinlerce, milyonlarca insan beni izler hedefim onların sevgisine layık olmak, farkında olmadıkları; şeyleri göstermek, onları uykularından uyandıracak filmler yaparak onları toplumsal mücadeleye katmak için çalışırım.
Baylar, korkunuzu, telaşınızı anlıyoruz. Bugün otlandığınız toprakları, fabrikaları madenleri korumak için her türlü vahşete hazırsınız. Ama bilmelisiniz ki, korkunun ecele faydası yoktur ve hiçbir vahşet bizi haklı davamızdan caydıramayacaktır.