yoksul oduncu / Yoksul Oduncu - song and lyrics by Mustafa Alevli | Spotify

Yoksul Oduncu

yoksul oduncu

Savaşın gerçeği, gerçeğin masalı: Yüklerin en değerlisi

Jean-Claude Grumberg’in İkinci Dünya Savaşı’nı bir masal kurgusuyla anlattığı kitabı Yüklerin En Değerlisi, Aysel Bora’nın çevirisiyle Yapı Kredi Yayınları’ndan çıktı. Grumberg, savaşın acımasız yüzünü, 49 numaralı katarda toplama kampına doğru seyahat eden Yahudi bir bebek ile Trenlerin Tanrılarından “değerli bir yük” bekleyen yoksul bir oduncunun kesişen hayatları üzerinden anlatıyor.

“Bir varmış bir yokmuş...” Grumberg hikâyeye böyle başlamış, kitap da “Bir Masal” alt başlığıyla yayımlanmış. İlk bakışta bir çocuk kitabı olarak algılanabilecek bu girişten sonra Grumberg masal türünün klasik kurallarından hemen sıyrılıyor, okuruyla konuşuyor ve bunun “bildiğimiz türden” bir masal olmadığı konusunda bizi uyarıyor. Evet, bildiğimiz masallara benzemiyor Yüklerin En Değerlisi. İçinde insana “yük olan” birçok mesele var.

“Hayır hayır hayır hayır, içiniz rahat olsun, Parmak Çocuk değil bu. Hiç ilgisi yok. Sizler gibi ben de o gülünç hikâyeden nefret ederim. Besleyemedikleri için çocuklarını terk eden analar babalar nerede, ne zaman görülmüş? Geçelim...” (s. 7)

Neden masal anlatırız? Ya da masalların gerçekliğine inanır mıyız? Bir Zamanlar Anadolu’da filminin bir sahnesinde şöyle bir ifade yer alır: “Bir Zamanlar Anadolu'da dersin, ücra bir yerde görev yaparken, işte böyle böyle bir gece yaşamıştık dersin. Anlatırsın yani ne bileyim, masal gibi.” Bir masal kurgulamak, gerçeğin yeniden üretimidir çoğu zaman. İşte yazar, dramaturg ve senarist Grumberg de tarihin en kanlı savaşlarından birini, İkinci Dünya Savaşı’nı, masal formatında anlatmayı tercih etmiş. Onun yaptığı bir nevi “gerçeği masallaştırmak.” Şüphesiz bir masal okumak ya da dinlemek, hacimli bir tarih kitabını okumaktan daha cazip. Diğer yandan, bir masala her şeyi sığdırmak mümkün. Acımasızlığı da, kanı da, sevgisiz bir toplumu da usulünce masala yerleştirebilirsiniz. Grumberg, masalların bu işlevinden yararlanmış. Yoksa bu hikâyeye tam anlamıyla “masal” demek güç. Zaman ve mekân belli, kişilerin belirli özellikleri ve isimleri var, olağanüstü bir atmosferden ziyade gerçeğin olağanüstülüğü söz konusu.

Yüklerin En Değerlisi, Jean-Claude Grumberg, çeviri: Aysel Bora, 64 syf., Yapı Kredi Yayınları, 2020.

MADALYONUN ÖN YÜZÜ: UMUT

Kitabın ilk bölümü, “yoksul oduncu adam ile yoksul oduncu kadın”ın yaşadığı ormanda geçiyor. Kendi hallerinde yaşayan bu çiftin çocukları yok. Kadın, içten içe bir çocuk sahibi olmak için dualar etse de zamanla yorgun düşmüş. Adam, savaşın patlak vermesiyle zorunlu hizmete alınmış. Grumberg’in ilk eleştirisi, bu bölümde. Yazar, yoksul oduncu kadının ağzından yerle bir edilen yaşam alanlarına göndermede bulunuyor. Yoksul oduncu kadının eşi de zorunlu hizmette bulunanlardan biriyken zorunlu hizmete alınan adamların “ormanını” yıktığını söylemesi oldukça manidar.

“Orman, onun ormanı, onun ağaçları soğuğa, açlığa al dırmadan gür mü gür ve geniş mi geniş bir şekilde uzanıp gidiyormuş, ancak bu dünya savaşı başladıktan sonra, zorunlu hizmete alınan adamlar güçlü makinelerle onun ormanını boydan boya delerek raylar döşemiş ve bir süredir de, yaz kış demeden bir tren, tek bir tren bu tek hatlı yoldan tekrar tekrar geçer olmuş.” (s. 8)

Fakat bir masalda umutsuzluğa yer yoktur. Grumberg hemen müdahalede bulunuyor hikâyesine ve bu trenin yoksul oduncu kadın için bir umut kaynağına dönüşmesinden bahsediyor. Yoksul oduncu adamdan bu trenin bir “yük treni” olduğunu öğrenen kadın, trenin bir gün ona değerli bir yük vereceği umuduyla onun geçtiği yolda beklemeye başlıyor. “Yük”ün umutlaşması ironik bir durum, hatta metaforik bir söylem. Çünkü bu tren, Yahudileri taşıyor. Yazar burada, Yahudilerin dünya tarafından uzun bir süre yük olarak görülmesini eleştirdiği gibi, bir yandan da zaten dünyanın yükünü taşıyan bir kadının en azından “karnını doyurabilmek” için yük trenine bel bağlaması gerçeğini yüzümüze çarpıyor.

“Coşku yavaş yavaş yerini bir umuda bırakmış. Bir gün tren, belki bir gün, yarın ya da yarından sonraki gün ya da herhangi bir zaman, sonunda açlığına acıyacak ve geçerken ona sadaka olarak o değerli yüklerinden birini bırakacakmış.” (s. 9)

Bir umut felsefesi inşa eden Gabriel Marcel’e göre, insan durmaksızın umutlu bir bekleyişin içindedir. İnsan, daimî yolculuk halinde olan, gezgin bir varlık, Marcel’in ifadesiyle bir homo viator’dur. Umut onun için bir yaşam biçimidir, bekleyişin adıdır. Her geçen gün yabancılaştığı dünyada, umut yoluyla hem kendisine hem dünyaya yabancılaşmayı reddeder. Yoksul oduncunun karısının bekleyişi, böyle bir bekleyiştir. Savaş atmosferini, yıkılan ormanını, kamu hizmetine alınan eşini unutarak yaşama Trenlerin Tanrılarının ona vereceği hediyeyi bekleyerek tutunur.

MADALYONUN ARKA YÜZÜ: ACI

“O halde onları sevk ediyorlarmış. Ama nereye? Dünyanın neresinde onları isteyen varmış? Hangi ülke onları kabul et meye hazırmış? Şu 1943 Şubatı’nda hangi ülke onları gönüllü olarak kabul edermiş?” (s. 13)

Kitabın ikinci bölümünde toplama kampına doğru hareket eden trene konuk oluyoruz, yani aslında yoksul oduncu kadının her gün umutla beklediği trene. Bu defa, “umudun tükenmek üzere olduğu” bir ortamla karşı karşıyayız. Doğar doğmaz “Yahudi” damgasını yemiş ikiz bebeklerin sahibi bir aile, sütünü iki bebeğine de yetiremeyen bir anne, bebeklerden birinden vazgeçmeyi çare zanneden bir baba... İşte, savaşın gerçek yüzü. Her istasyonda ölüler trenden atılıyor, tren hayatta kalanlarla yoluna devam ediyor. Baba, trende tanıştığı bir yabancıdan duyduklarından etkilenerek ikizlerden birini sarıp sarmalıyor ve tren penceresinden aşağı bırakıyor. Onu Trenlerin Tanrısından bir hediye paketi bekleyen yoksul oduncu kadın buluyor. İşte, yüklerin en değerlisi.

Kitabın her bir bölümünde sırayla, yoksul oduncu adam ve yoksul oduncu kadının yaşadığı ormanda ve toplama kampına doğru hareket eden trende yaşananlara şahit oluyoruz, aynı anda savaşın iki cephesinde olmak gibi bir şey bu. İlerleyen sayfalarda bu sıra bozuluyor. Hikâye daha çok ormanda geçiyor; yoksul oduncu kadının bebeği eşine kabul ettirme çabası, bebeğin karnını doyurmak için ormanın kuytusunda yaşayan adamdan yardım istemesi, çevredekilerin bebeğin Yahudi olduğunu anlaması ve akabinde yaşananlarla devam ediyor. Burada kilit nokta, yoksul oduncu adamın bebeği önce “O ne benim ne de senin meleğin olabilir! Lanetli ırkın soyundan o! Anası babası onu trenden karların arasına atmış, çünkü onlarda kalp diye bir şey yok!” (s. 22) diyerek reddetmesi, sonra onun minik kalp atışlarından vazgeçemeyecek hâle gelmesi. Yani, ırkçı bir söylemin zamanla çürümesi… Grumberg, böylece savaşın kalbine dokunuyor. Diğer yandan, özellikle Jung’ın ve Bettelheim’ın masallar üzerine söylemlerinde karşılaştığımız “kodlar” devreye giriyor. C. G. Jung’a göre, insan psikolojisi arketiplerin hükmü altındadır ve bu arketiplerin tarihi, insan tarihinden de önceye dayanır. Masallar, bu birikimin ürünüdür. Bu nedenle içlerinde arketiplerin oluşturduğu ağlar örülüdür. Bu bağlamda, tarih boyunca zihnimize mıhlanmış ifadeler arasında bulunan ırkçı anlayış, Grumberg tarafından “gerçeğe dayanan bir masal yaratılarak” yeniden yorumlanmış.

SEVGİ, SEVGİ, SEVGİ!

Yazar, Son Söz’de okurun merak edeceği gerçeklik meselesine değiniyor ve bu hikâyenin gerçek olup olmadığı hususunda birkaç kelam ediyor. Yoksul oduncu kadın ve eşi, ikizlerinden birini feda eden baba, onun acı çeken karısı, ormanda yaşayan yardımsever adam gerçek mi bilinmez. Fakat hepsinin, savaşı iliklerine kadar yaşamış insanların birer tezahürü olduğu, gerçek. Sanırım bu kadarı hepimiz için yeterli. Yine de okuru Son Söz’ün hemen ardında, “Gerçek Hikâyelerin Meraklısı İçin Ek” başlığının altında bazı sürprizlerin beklediğini de söylemek gerek.

Grumberg, İkinci Dünya Savaşı’nın yıkıcı atmosferini umut felsefesiyle dağıtmış ve hepimize yapıcı bir teklifte bulunmuş: Sevmek. Böylece masalların nasihat verme özelliğini de kullanmış diyebiliriz. Kitapta yinelerek birer leitmotive dönüşüyor sevgiden üreyen kelimeler: “Sevgili küçük yük, sevgi dolu yeni anne, sevgili oduncu, sevgili ikizler, sevgili yavru, hatta sevgili keçi...” Yüklerin En Değerlisi, bir sevgi hikâyesi. Onun meselesi, yalnızca sevgi. Sevginin varlığı, sevginin yokluğu, sevginin getirdikleri ve sevgisizliğin götürdükleri... Kulaklarınıza aklınıza kazınacak bir cümle fısıldıyor: “Kalpsizlerin de bir kalbi var!..”

Mehmet Fırat PÜRSELİM

Mehmet Fırat PÜRSELİM
  • BABA BANA MASAL ANLATMA – 18
    KÜLKEDİSİ / CİNDERELLA MASALI ÜZERİNDEN  TOPLUMLAR ARASINDAKİ FARKLARIN İZİNİN SÜRÜLMESİ - 2  Geçen yazımızı Cinderella’nın cariye olduğunu söyleyerek noktalamıştık. Kaldığımız yerden devam edelim o zaman. Yunanca yazan Romalı yazar Claudius Aelianus’un milattan sonra üçüncü yüzyılda, Antik dönem yazarlarından alıntılayarak derlediği Varia Historia (Çeşitli Öyküler) isimli eserinde, Cinderella bir cariyedir ve kral onu bulmak için denizleri ...
  • Baba bana masal anlatma – 17
    KÜLKEDİSİ / SİNDİRELLA MASALI ÜZERİNDEN TOPLUMLAR ARASINDAKİ FARKLARIN İZİNİN SÜRÜLMESİ - 1  Külkedisi aslında 9. yüzyıldan kalma eski bir Çin masalıdır ama sadece Avrupa’da 550’yi aşkın değişik biçimde anlatılmaktadır. Hatta Binbir Gece Masalları’nda bile yer almaktadır ama orada ayakkabı yerine daha doğulu bir obje olan halhal kullanılmıştır. Günümüzde en bilinen ve yaygın olarak anlatılanı Fransız yazar Charles Perrault tarafından uyarlanmı ...
  • HANSEL VE GRETEL MASALI ÜZERİNDEN TARİHSEL OKUMA VE ERGİNLEŞME - 3
    Çocukları eve dönüş yoluna çıkartmadan önce aklıma gelen bir hususu yazmazsam rahat edemem. Hansel’in, kıpırdayamadığı daracık kafese kapatılarak, kesilip yenilmek üzere sürekli beslenmesi sizlere bir şeyler çağrıştırıyor mu? Orta Çağ’da tavukları ya da başka hayvanları daracık kafeslerde besiye çekip, kısa sürede şişmanlatıp kesmek gibi bir uygulama olmadığı halde masalda geçen bu durumun yüz yıllar sonra et üreticilerine ilham vererek acımasız ...
  • HANSEL VE GRETEL MASALI ÜZERİNDEN TARİHSEL OKUMA VE ERGİNLEŞME - 2
    Hansel ve Gretel’i ormanı derinlerinde bırakmış ve biz de peşleri sıra masalın içinde ilerlemiştik. Hansel ve Gretel’i kayboldukları ormandan kurtarmaya ne dersiniz? Ormanın haritasını çözebilmemiz için biraz yardıma ihtiyacımız olacak. En büyük yardımcılarımız Pinhan Yayınları tarafından basılan orijinaline sadık çevirisi ile Can Evrim Aslan’ın Yalnızlar Mektebi dergisinde yer alan Hansel ve Gretel Masalı Bize Aslında Ne Anlatıyor isimli incelem ...
  • Hansel ve Gretel masalı üzerinden tarihsel okuma ve erginleşme - 1
    “Baba Bana Masal Anlatma” diyerek başladığımız yazı serüvenimizde bir yılı devirdik, ilginiz ve izniniz olursa bu yıl da size masal anlatmaya devam edeceğim. Dilerim bu esnada sizler sonu mutlu biten masalların kahramanı olduğunuz bir sene yaşarsınız. 2023’e en sevdiğim masallardan olan ve sosyolojik açıdan hayli malzeme barındıran Hansel ve Gretel’le başlayacağız. Ebeveynlerin çocuklarını ölüme terk ettiği Orta Çağ sefaletinden, yamyamlıktan, ca ...
  • Baba, Bana Masal Anlatma – 13
    MASALLARDA TOPLUMSAL ROLLERİN ÖĞRETİLMESİ VE CİNSİYETÇİLİK - 2 Masalların daha küçücük çocukken toplumsal rolleri kafamıza nasıl soktuğunun izini sürmeye, geçen yazıda koyduğumuz virgülden devam edelim, dilerseniz. Masallarda kızlardan beklenenin ev işi ve temizlik olduğu, beyinlerine bir dantelâ gibi işlenir. Orman Evi (Yoksul Oduncu) masalında, erkeğin istediği biçimde davranan -çok güzel bir yemek pişirip adama ikram ettikten sonra tavu ...
  • Baba, Bana Masal Anlatma – 12
    MASALLARDA TOPLUMSAL ROLLERİN ÖĞRETİLMESİ VE CİNSİYETÇİLİK – 1   Sene başından bu yana devam eden yazı dizimizde; Başparmak üzerinden masallarda çocuk köleliğini, Fareli Köyün Kavalcısı üzerinden masallarda salgın hastalıkları, Kibritçi Kız üzerinden masallarda yoksulluk ve çocuk işçiliğini, Parmak Kız üzerinden masallarda çocuk yaşta evlendirmeleri, Kurşun Asker üzerinden masalların kapitalizmin elinde oyuncak olmasını işledik. İki bölüml ...
  • BABA BANA MASAL ANLATMA – 11
    MASALLARIN KAPİTALİZMİN ELİNDE OYUNCAK OLMASI  KURŞUN ASKER – 3   Evet, kola, çay, kahve derken bu yazı dizimizin sonuna geldik. En güzeli su elbette ama suları da zehirli maddelerle kirlettiğimiz için onları da ancak bir dizi işlemden geçirip arıttıktan sonra içer olduk. Çocukluğumuzdaki gibi derelerden pınarlardan su içmeye kalksak, maazallah ölmemiz bile olası. Peki, silahtan çıkıp insanı öldüren kurşun gibi ona adını veren maden de öldü ...
  • Baba, Bana Masal Anlatma – 10
    MASALLARIN KAPİTALİZMİN ELİNDE OYUNCAK OLMASI KURŞUN ASKER – 2 Geçen yazıda sizlere Kurşun Asker’i kapitalizmin elinde oyuncak olmaktan kurtaran kahraman bilim insanı Clair Patterson’un hikâyesini anlatacağımdan bahsetmiştim değil mi? Demli çaylarımızı içip kafamız iyice açıldığına göre ekonominin ve bilimin karmaşık dünyasına girebiliriz. İlk otomobillerde önemli bir sarsıntı sorunu bulunmaktaydı. Thomas Midgley, 1916 yılında Dayton Engineerin ...
  • BABA BANA MASAL ANLATMA – 9
    MASALLARIN KAPİTALİZMİN ELİNDE OYUNCAK OLMASI  KURŞUN ASKER – 1  Karl Marx, çok doğru bir tespitle, “Kapitalizm, gölgesini satamadığı ağacı keser!” der ya, gerçekten de kapitalizm kullanamadığı şeyleri yok ederken kullanabildiklerini farklı ambalajlar içinde tüketiciye sunar. Bolivya dağlarında öldürdüğü Che Guevara’nın purosundan çakmağına, şapkasından tişörtüne, kolyesinden bilekliğine, telefon kılıfından termosuna binlerce ürününü pazarl ...
  • Baba Bana Masal Anlatma – 8
    MASALLARDA ÇOCUKLARIN ERKEN YAŞLARDA EVLENDİRİLMESİ ‘ÇOCUK GELİN’ THUMBELİNA - 3 Efendim, nihayet Parmak Kız – Thumbelina masalımızı anlatmayı bitirdik. Kralın yaptığı densizlik sinirlerimi bozsa da, kırlangıcın mutsuzluğuna üzülsem de şimdi daha iyiyim. Umarım Parmak Kız da, iyi ve mutludur, kralı yontarak insana benzetmiştir. Dilerseniz artık masal gölünün derinlerine dalıp, elimizin değdiği kumları, çakılları çıkartalım.  Çocuklarımız ...
  • BABA BANA MASAL ANLATMA – 7
    MASALLARDA ÇOCUKLARIN ERKEN YAŞLARDA EVLENDİRİLMESİ ‘ÇOCUK GELİN’ THUMBELİNA - 2 Geçen yazımızda anlatmaya başladığımız Parmak Kız masalını Köstebek’in Thumbelina’ya cinsel saldırıda bulunması üzerine daha fazla devam edemeyerek kesmiştik. Elbette yaptıkları Köstebek’in yanına kar kalmayacak. Buyurun o zaman masalın devamına… Köstebek, rahatça komşu ziyareti yapabilmek için toprağın altında, fareyle kendi evi arasında bir tünel açmış. Ko ...
  • Baba Bana Masal Anlatma – 6
    MASALLARDA ÇOCUKLARIN ERKEN YAŞLARDA EVLENDİRİLMESİ: ‘ÇOCUK GELİN’ THUMBELİNA - 1 Ülkemizde Parmak Kız olarak bilinen Andersen masalı fantastiktir, macera doludur, acıklıdır, sonu bile tam mutlu değil, parçalı bulutludur. Disney, Thumbelina’dan bir doğa savaşçısı yaratmıştır. Gözünü hırs bürümüş, bir parkı yok etmeye çalışan kapitalistlere -çizgi filmden bahsediyorum yoksa sizin aklınıza başka bir şey mi geldi- karşı mücadele eden, yaşam ...
  • Baba Bana Masal Anlatma - 5
    MASALLARDA YOKSULLUK VE ÇOCUK İŞÇİLER: KİBRİTÇİ KIZ’IN KIZIL İNTİKAMI İşçi Bayramı ile başlayan Mayıs ayında, çocuk işçiliğinin son bulmasını dileyerek, o çok bildik masala farklı bir açıdan yaklaşmaya ne dersiniz? Babasının ölümü üzerine, çocuk yaşta okulu bırakarak çalışmak zorunda kalan Andersen’in pek çok masalında çocuk işçiliğine ve çocukların zorla çalıştırılmasına rastlarız. Metal Domuz masalında fahişelik yapan annesi çocuğunu dilenme ...
  • Baba Bana Masal Anlatma - 4
    MASALLARDA SALGIN HASTALIKLAR: FARELİ KÖYÜN KAVALCISI Son dönemlerde sokak hayvanlarının şehirlerden tamamen çıkartılarak, hayvan barınaklarına hapsedilmesi tartışmaları ünlü bir sanatçımızın attığı tweet’le daha da alevlendi. Bir kap yemek, bir tas su ve bir de başlarının okşanmasından başka bir şey beklemeyen can dostlarımızı şehirden kovduğumuz zaman başımıza Hamelinlerinkine benzer bir son gelmesinden korkarım.  Hamelin, size bir şey ...
  • Baba Bana Masal Anlatma-3
    Masallarda Çocuk Köleliği  Parmak kadar çocukların satılması -2   Geçen ayki yazımızda masallarında parmak kadar çocukların satılmasının izini sürmeye Grimm Kardeşlerin Başparmak masalıyla Almanya’da başlamıştık ve Pertev Naili Boratav’la yurda giriş yapacağımızı söylemiştik. O halde buyrun Nohut Oğlan’a…    Boratav’ın Nohut Oğlan masalında da gene çocuksuz bir karı koca vardır. Kadın kalburda nohut kalburlarken, “Keşke şu nohutlar kadar ...
  • Baba bana masal anlatma-2 
    MASALLARDA ÇOCUK KÖLELİĞİ PARMAK KADAR ÇOCUKLARIN SATILMASI -1 Bu sayıda hangi masalı anlatsam diye düşünürken geçenlerde ‘Kim Milyoner Olmak İster?’ yarışma programında Kenan İmirzalıoğlu’nun sorduğu “1980’lere kadar hangi ülkedeki yetim, gayrimeşru doğmuş, ebeveyni alkolik, ayrılmış veya fakir olan çocuklar devlet tarafından bazen açık artırmada satılarak çiftliklerde zorla çalıştırılmış?” sorusu bunun cevabını verdi. Her ne kadar yarışma ...
  • Baba, Bana Masal Anlatma – 1 
    Evvel zaman içinde Evvel zaman içinde, kalbursaman içinde Develer tellal iken, pireler berber iken. Annem kaşıkta, babam beşikte iken… Ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, Babam düştü beşikten, alnını yardı eşikten. Annem kaptı maşayı, babam kaptı küreği, Gösterdiler bana kapı arkasındaki köşeyi… Neyse sözü fazla uzatmayalım, Masaldır bunun adı, kaçırmayalım tadı… Kaçırmayalım tadı dese de tekerleme, tadın ...

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır