zeki mürenin sevgilileri / Barış Terkoğlu: Geçen hafta aldığım ölüm haberi

Zeki Mürenin Sevgilileri

zeki mürenin sevgilileri

Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar

Dışarıdaki ılık hava baharın geldiğini haber veriyor. İçerisiyse soğuk. Bursa’da, morgda bekleyen cenaze Zeki Müren’in. İçeri uzun boylu bir adam giriyor. Yaşlanmak güzelliğinden pek bir şey kaybettirmemiş. Yanında oğlu var. Gözündeki yaşı saklayarak eğiliyor. Zeki Müren’in alnından öpüp son vedasını yapıyor.

Elbet bir gün buluşacağız, bu böyle yarım kalmayacak.

Salgın günlerinde ne kadar çok dinledik, ne çok söyledik. Pek çok kişi eserin Zeki Müren’e ait olduğunu sanır. Oysa yılında, 41 yaşındayken trafik kazasında ölen Mustafa Seyran’a ait. Müren ile özdeşleşmesi, onun yaşıyormuş gibi söylemesiyle ilgili olabilir mi? 41 yaşında bir trafik kazasında kaybettiğimiz Seyran’ın, sanki hayata veda ediyormuş gibi öldüğü yıl yazdığı şarkı, Müren’in de yaşamının hasretini anlatıyor gibi.

‘SAPKIN’ DENİLEN MÜREN’İN TEK AŞKI

Geçen hafta (26 Ocak) kaybettiğimiz tarih yazarı Radi Dikici’nin ölüm haberini alınca telefonuma baktım. Dikici’yle 14 Ocak’ta konuşmuştuk. Ben aramıştım, Dikici’nin Müren biyografisindeki “Kürşat Bey”in öyküsünü sormuştum. O anlatmıştı. Müren’in hayatının aşkı üzerine bir program yapmak için sözleşmiş, kapatmıştık. “Önümüzdeki hafta kontrollerim var” demişti, ben öleceğini düşünemedim.

Kim miydi “Kürşat Bey”?

Tam 2 yıl önce (31 Ocak ) Zeki Müren’i Bursa’da sıkışmış hayatından çıkarıp, politik gücünü de kullanarak Türkiye’ye mal eden Demokrat Parti kurucusu ve yöneticisi Hayri Terzioğlu’nun hikâyesini bu köşede yazmıştım. Bugünkü İçişleri Bakanı’nın siyasi geleneğinin sembollerinden Terzioğlu, Bursa’da kırmızı takunyalarıyla sokağa çıktığında “sapkın” denilen Müren’i alarak İstanbul’a getirmiş, ona ev tutmuş, okula yazdırmış, öğretmenlerinin, şoförünün ve bakıcılarının parasını ödemiş, sosyeteye sokarak ünlü yapmıştı. Terzioğlu ile Müren arasındaki “sıra dışı” ilişkiyi günlüklere, tanıklara, anılara dayanarak Zeki Müren biyografisinde anlatan Radi Dikici’ydi. 27 Mayıs’ın ardından Terzioğlu düşerken, Müren kendi yolunda devam etmişti. Hayatı boyunca bilmediğimiz sayıda ilişki yaşamakla birlikte, ’de başlayan ilk ve tek aşkı dönemin ruhuna uygun şekilde bir genç subaydı.

RADİ DİKİCİ ‘KÜRŞAT BEY’İ ANLATTI

Gazeteci ağabeyimiz Mete Akyol, yılında Müren’e “hiç sırılsıklam âşık oldun mu” diye sormuştu. Müren ise “8 sene, ’den 70’e kadar, büyük bir sarhoşluk içinde bir aşk yaşadım, Allah bana bir daha öyle aşk nasip etmesin” diye yanıt veriyordu. “Çok uzaklara Kanada’ya gittiler, o yokluğun etkisinden kolay kolay kurtulamadım” diyor ve ne kadar acı çektiğini “hayatta öylesine bir aşka ikinci kez katlanabileceğimi düşünemiyorum, onun için âşık olmak için değil, olmamak için Tanrı’ya yalvarıyorum” sözleriyle anlatıyordu. Müren, “karşınızda on bin kişi var ve siz sadece o bir kişiyi düşünerek okuyorsunuz” diye ifade ediyordu “sevgilim, ne zaman kavuşacağız” diye defalarca söyleyerek gözyaşları içinde bitirdiği şarkıların öyküsünü.

Radi Dikici, 14 Ocak’ta konuştuğumuzda “Kürşat Bey”i sorunca anlatmaya başladı:

“Kürşat Bey öldü. Esas adı ‘Kürşat Bey’ değil tabii. Bir takma isim bulmak zorunda kaldım, mecburdum. ‘Kürşat Bey’, Zeki Müren’den ayrıldıktan sonra hostes bir hanımla evlendi. İki de çocuğu oldu. Adanalıydı. Ordunun iyi bir pilotuydu. Sonra hava yollarında pilotluk yaptı.

Aslında çapkın bir adamdı. Ama Zeki Müren ne yaptı ne etti, kendisine bağladı. Ama tabii sonra çok pişmanlık duydu. Ayrıldıktan sonra iki arkadaş gibi oldular, inanın izah edilebilir gibi değildi. Kürşat’ın kim olduğu önemli değil, konu ya da öykü önemli.

Kürşat Bey, daha sonra bir sorun olmasın, başkasının eline geçmesin diye, (Müren’in) kendisine yazdığı mektupları getirip Zeki Müren’e verdi.”

Dikici, konuşmamızda önemli bir ayrıntı daha veriyordu. Türk müziğinde yalnız icracı değil, birçok eserin de sahibi olan Müren, “Kürşat Bey”den koptuktan sonra beste yapmayı bırakmıştı. Aşkın bitişi onu üretmekten alıkoymuştu.

KASADAN ÇIKAN MEKTUPLAR

Telefonu kapattıktan sonra anılara baktım. Zeki Müren’in evinde 25 yıl geçiren, onun eli kolu olan Bedriye Gençoğlu, “Kürşat Bey” ile Müren’in aşkının bitişinin başlangıcını şöyle anlatıyordu:

yılına gelince, kaçınılmaz bir şey oldu, ilişkileri duyuldu. Kürşat Bey’in arkadaşları kendisini ikaz etmişler. ‘Onlar seni atmadan önce istifa et’ demişler. O da istifa etti.

Kürşat Bey” ailesinin de desteğiyle yaşamını değiştirdi. Türkiye’yi terk etti, Kanada’ya yerleşti, sivil pilotluk yaptı. Türkiye’ye geldiğinde zaman zaman Zeki Müren’i ziyaret ediyordu. Ancak artık iki ayrı hayatları vardı. Yine de tanıklar, Müren’in onu her gördüğünde ağladığını anlatıyor. Hatta TRT’de yayımlanan belgeselde sorulunca önce konuşmaya başlamış, ardından gözleri dolunca “bu konuyu kapatalım” demişti. “Benim içimde yanan ateş var” diyen Müren’in aklına düşen bir kıvılcım bile yangını hatırlatmaya yetiyordu.

İkimizin de saçları ak öyle durup bakışacağız” anını ancak yukarıda anlattığım gibi Bursa’da morgda yaşadılar. Dönemin bir başka tanığı Ümran Bir, Zeki Müren’in ölümünün ardından olayı şöyle anlatıyor:

“Zeki Müren öldüğünde kasasında hiçbir şey çıkmamış, sadece Kürşat Bey’e yazdığı aşk mektupları.Kürşat Bey, ne olur ne olmaz diye, Zeki Bey yaşarken ona yazdığı tüm mektupları iade etmişti.

‘AŞKIN KENDİSİ HASTALIK’

Dün, Müren’in 25 yıl önceki cenazesinin görüntülerini izledim. Türk bayrağına sarılı tabutunun başında bir imam mahşeri kalabalığa konuşuyordu:

İnsan ne zaman ölür? Denir ki unutulduğu gün ölür. Nice insan var ki yaşarken ölü, nice ölenler vardır ki öldükten sonra diri. Zeki Müren adının, nice eserlere konu olacağı düşüncesiyle, onun öldükten sonra da yaşayanlardan olacağına inancım tamdır.

O eserlerden birinin sahibi Radi Dikici de geçen hafta bu dünyaya veda etti. Onunla “Kürşat Bey”i de Zeki Müren’i de daha çok konuşacaktık. Olmadı. O da ardında başta Bizans tarihini inceleyenler olmak üzere unutulmaz eserler bıraktı. Yazayım ve “unutturmayayım” diye bir notla bana gönderdiği Müzeyyen Senar biyografisi hâlâ kütüphanemden bana bakıyor.

Sen beni unutmuş, içim kupkuru, benim gönlümde hâlâ o arzu

Bizim bir salgınla, hastalıkla hatırladığımız şarkıyı, Müren “aşkın kendisi hastalık” dediği ruh haliyle söylüyordu. Jerome de “aşk, hepimizin geçirmek zorunda olduğumuz kızamık hastalığı gibi” dememiş miydi zaten? En çok akılda iz bırakan bir hastalık


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Artık konuşacağım’ diyen tutuklu19 Haziran

CHP’deki yenilgi dersleri15 Haziran

Hapisten kaçırılan belediye başkanı12 Haziran



Yıllar önce Haluk Bilginer, kendisine sorulan bir soruya Zeki Müren analojisi üzerinden ilginç bir cevap vermişti;

Ben Türkiye'yi Zeki Müren'e çok benzetiyorum. Her şey yalan dolan üstüne kurulmuştur, her şey ikiyüzlüdür. Bugüne kadar kimse Zeki Müren'in homoseksüel olduğunu söylemediği gibi, Zeki Müren'in kendisi de söylememiştir. Zeki Müren röportajlarında demiştir ki, 'Ben binlerce kadınla birlikte oldum' ve herkes de bunu böyle yazar. Türkiye Zeki Müren'dir çünkü.

(Milliyet)

haluk monash.pw

Haluk Bilginer / Fotoğraf: AA


Bilginer'in günlerce tartışılan örneği Müren üzerinden vermesi 'Sanat Güneşimiz'in ölümünden yıllar sonra dahi gündem oluşturabilme yeteneğinin bir tezahürüydü. 

Zeki Müren bir ses sanatçısıydı; ama Türkiye'nin yakın tarihinde yaşadığı dönüşümün ve deneyimin mücessem bir örneğiydi. 

Müren'in politikayla olan ilişkisi, halkla kurduğu münasebet ve sanata getirdiği yenilikler bugün hâlâ tartışma konusudur.


Öyle ki yakın zaman önce duayen gazeteci Murat Bardakçı, Müren'in sanattaki üslubuna duyulan hayranlığa bir hayli kızarak, şu ifadeleri kullanacaktı:

Zeki Müren, hiçbir zaman klasik bir icracı, mükemmel bir yorumcu olmamış, sadece 'piyasaya' hitap etmiştir. Münir Nurettin, Safiye Ayla yahut Necmi Rıza gibi ciddi icracıların icra-yı san'at ettikleri 'lerde Zeki Müren'den 'klasik sanatçı' olarak zaten hiç bahsedilmemiş, 'piyasa işi' ama piyasanın 'değişik' ve 'üst seviyesi' kabul edilmiştir.


24 Eylül tarihinde hayatını kaybeden Müren'in sıra dışı öyküsü ve mirasına yakından bakmak onu daha anlaşılır kılacaktır.

zeki müren monash.pw


Hafız bir dedenin torunu

6 Aralık senesinde Bursa'da dünyaya gelen Zeki Müren'in babası Kaya Müren, kendi halinde keresteci bir esnaftı.

Dedesi Mehmet Efendi ise bir hafızdı ve tilavetiyle bilinirdi. Dedesinin mütedeyyin kimliğine rağmen babası içkiye oldukça düşkündü.

Müren dedesini şöyle anlatıyordu:

Güzel sesli dedem Mehmet Efendi çok ünlü bir hafızdı. Her gün beş namaz vaktinden önce Şahadet Camii'ne gider, ezan okurdu. O ezan okurken, herkes sokaklara dökülür, tüyleri ürpererek dinlerdi onu. Ne çabuk geçti günler.


Müren de ilk müzik eğitimini tanınan bir hafız olan İzzet Gerçeker'den alacak ve bu sayede makamları iyice kavrayacaktı.

zeki müren monash.pw


senesinde Boğaziçi Lisesi'ni kazanmasıyla Müren'in müzik ile olan bağları güçlenecekti. 

Zeki Müren, müziğe olan ilgisini çocuk yaşlardan itibaren başladığını belirterek, şu sözleri sarf edecekti:

O küçücük yaşımda yüzden fazla şarkıyı ezbere biliyordum. Evimizde 20 tane plak varsa bunun 19'u Müzeyyen Senar Hanım'a aitti. Bir tek de Münir Nurettin'den 'İncecikten bir kar yağar' şarkısı vardı. O bilmiyorum nasıl alınmıştı. Biz ailece Müzeyyenciydik. Öyle denirdi o zaman. Bülbüller gibi okuyan bu Allah'ın en sevgili kullarından biri Müzeyyen ablam, sonra benim çok yakın dostum oldu.

(Aktüel Dergisi)


Müren'in hayatını değiştiren Demokrat Partili: İsmet Bozdağ

senesi Türk siyasi tarihinde önemli bir kırılma noktasıydı. CHP'den ayrılan önemli isimler Celal Bayar'ın liderliğinde Demokrat Parti'yi kurdu. Türkiye'de artık Demokrat Parti gerçeği vardı. 

İsmet Bozdağ da senesinde Demokrat Partisi'nin önemli kalelerinden birisi olacak Bursa'da Partinin kurucu İl Başkanı olmuştu.

Bozdağ, Türkiye'nin yakın tarihinin önemli tanıklarından birisi olmanın yanı sıra Zeki Müren'in önünü açan isim olacaktı.

Bozdağ, yıllar sonra Müren'i keşfetmesini şöyle anlatacaktı:

yılıydı. O yıl Demokrat Parti kurulmuştu. Ben Bursa kurucusuydum. Partinin ilk idari kurulunda Hayri Bey diye bir çiftlik sahibi vardı. Bektaşî tarikatından gelen enteresan, sağlam bir mümindi. Ama içki içer, sohbetten hoşlanırdı. Bürosu bizim partinin karşısında olduğundan yemeklerimizi onunla yiyoruz. Yanında da yeğeni Zeki Müren var. Hakiki yeğeni değil ama.

Zeki, o zaman 15 yaşında bir çocuk. Çok zeki, güzel bir sesi var. Çevrede ilgi uyandırıyor. İnsanlar kahveye çağırıp, şarkı söyletip, iltifat ediyorlar. Böylece birtakım meclislere istemeden giriyor. Babası da hâkim olamıyor.

Ama böyle her yere giderse çocuk, başına herşey gelebilir. Bu tehlike çizginin sıkıntısı içindeyken Hayri Bey dinliyor sesini. Çok güzel olduğunu görünce 'Bundan sonra onun sorumluluğu bende' diyor. Biz de o vesile ile öğle yemeklerinde buluşuyoruz.

(Aktüel Dergisi)

ismet bozdağ.jpg


Bozdağ, Müren'i kendisi keşfetmiş olsa da yükselmiş olmasını Müren'in hüneri olduğu bir başka ilginç hatırasıyla şöyle aktaracaktı:

İlk konser Ankara'da oldu. Büyük Sinema, sene Orası Ankara'nın en önemli sinemasıydı. Balkonlu, bin kişi alıyor. Müren'de Ankara'ya geldi. Biz orada hazırlanırken, Ankara'da birtakım gençler bilet bulamamış, salona girememişler. Bir kısmının da parası yok.

'Taşlayacağız bu namussuzu' demişler. Haber bize geldi ama yapacak bir şey yok. Taşlar, sopalar hazırlamışlar. Arabayla geldik oraya, ben inmedim. Birden Zeki atik davranıp açtı kapıyı indi. Hâlbuki korkması lazımdı. Ona atacaklar taşları, bana değil, ama çıktı dedi ki:

'Hoş geldiniz efendim, hoş geldiniz, benim için rahatınızı kaçırmışsınız, buyurun, misafirimsiniz efendim, açıkta kalmayın efendim.'

Hemen taşları, sopaları sakladılar arkalarına. Hepsini balkona aldı. En büyük alkışı oradan sağladı. Zekâya bakın! Zeki Müren'i buraya kadar ben getirdim. Gerisi kendi başarısı.

Zeki Mümonash.pw


Demokrat Parti ile Müren'in ilişkileri her zaman istenilen düzeyde ilerlememişti.

MTTB Ankara Başkanı Edip Geyik yıllar sonra yazdığı "Büyük Doğu'nun Atlıları" kitabında Zeki Müren'in Adnan Menderes'e olan nefretini ilginç bir hatıra üzerinden açıklayacaktı:

Zeki Müren telefonla aradı. 'Sizi ziyarete gelmek istiyorum' dedi. Ertesi gün bir arkadaşı ile birlikte geldi. Kısa sohbetten sonra 'Nasıl yardımcı olabilirim?' dedim. Şöyle dedi:

'Gazetede büyük kurtarıcı Sayın Cemal Gürsel ile fotoğrafınızı gördüm. Üç aydır randevu almaya uğraşıyorum. Araya milletvekillerini bile koydum. Ancak muvaffak olamadım. Sizin gazete fotoğrafınızı görünce 'Beni Talebe Başkan'ı, Sayın Gürsel'e götürebilir dedim. Beni Cemal Gürsel'e götürün. Bir kez elini öpeyim sonra öleyim. Allah bu günü nasip etsin öleyim.'

Şaşırıp kaldım. 'Tamam, götürüyüm de; elini öpüp neden öleceksiniz?' dedim. 'O, Türkiye'yi kurtardı. Bizi bir diktatörden kurtardı' dedi.

Çok üzüldüm. Çok da canım sıkıldı. Israr edince Sayın Gürsel'in yaverini aradım. Durumu anlattım. On dakika sonra bana döndüler, 'Yarın sabah 'da bekliyoruz' dediler.

Merakla benim telefonumun bitmesini bekliyordu. 'Yarın sabah gelin, sizinle birlikte randevuya gidelim' dedim. Bana bir türlü inanmıyor. ' Olamaz. Bu kadar mı olur? Ben üç aydır uğraşıyorum. Hemen Cumhurbaşkanı size nasıl randevu verdi?' deyince 'Yarın görüşürüz' dedim.

Ertesi gün gittik. Cemal Gürsel'in elini öptü. 'Bizi Demokrat Parti'den kurtardınız. Siz bir kahramansınız' dedi. Gürsel de ona iltifat etti. Ancak götürdüğüme çok pişman oldum.

cemal gümonash.pw

Cemal Gürsel / Fotoğraf: Pinterest


Edip Geyik'in iddiasına rağmen 27 Mayıs Darbesinden sonra çıktığı gazinoda Plevne Marşı okuyan Zeki Müren ifadeye çağrılmış, gazino ise kapatılmıştı.

'li yıllara gelindiği ise Türk siyasetinin en heyecanlı gündemlerinden birisi de Zeki Müren'in siyasete girip girmeyeceğiydi. 

Zeki Müren ile Bülent Ecevit monash.pw

Zeki Müren ile Bülent Ecevit / Fotoğraf: Kayhan Vandemir - AA


Müren, bu süreçte siyasete girmeyi ciddi bir şekilde düşünüyordu ve özellikle Bülent Ecevit onu CHP listelerinden aday göstermeyi istiyordu; ama Müren kendisini bir partiye yakıştıramıyordu.

Siyasete girecekse ya bağımsız girecekti yahut da kendisi parti kuracaktı. İlhami Soysal'a verdiği röportajda politikaya dair düşüncelerini şöyle açıklıyordu:

Bilin ki Zeki Müren gerçekten politikaya girmeye niyetlenir ve örneğin bağımsız milletvekilliğine İstanbul'dan adaylığını koyarsa o koca koca partiler, o iktidar partisi, ana muhalefet partisi falan var ya bunların hepsi tüzükleri, programları, seçim nutuk ve vaatleriyle bir kenarda kalır ve Zeki Müren rahatça milletvekili seçilebilir

Partiler arası seçim dengesi de İstanbul gibi Türkiye'nin en büyük kültür merkezinde altüst olur. Bu böylece bilinmelidir.


Türkiye'nin Kıbrıs'a askeri harekât yapmayı tartıştığı son derece karmaşık bir süreçte dahi Müren, gündemi alt üst etmeyi başarıyordu. 

zeki müren monash.pw

Zeki Müren ile Neşet Ertaş / Fotoğraf: Twitter


Zeki Müren'in Türkçesi ve sanatı

Yakın zamanda Murat Bardakçı'nın gündeme getirdiği sanatta Zeki Müren Türkçesi ve sesi uzun yıllar önemli bir tartışma konusuydu.

murat bardakçı.jpg

Murat Bardakçı / Fotoğraf: AA


Bardakçı, Müren için şu ifadeleri kullanmıştı:

Zeki Müren'in sesi mükemmel mi idi? Hayır! Değişik bir sesti ve değişik gelmesinin sebebi, tınısının 'hünsa' olması yani içerisinde hem erkek hem de kadın tınısının bulunmasıydı. Halkın merakını çeken, hatta hayran bırakan tarafı, sesinin o zamana kadar örneği pek işitilmemiş olan bu özelliği, yani 'hünsalığı' ve sahnede kıyafetleri idi.

zeki müren monash.pw


Şeyma Ersoy Çak, Zeki Müren'i konu alan ayrıntılı çalışmasında Mehmet Güntekin ve Zeki Müren ile çalışma fırsatı bulan Neyzen Fikret Kamil Bertuğ'un konuyla alakalı görüşlerine şu şekilde yer veriyor:

Müren için hep şöyle denir. 'lerde ilk radyo mikrofonuna çıktığı zaman farklıydı sonradan okuyuşu bozuldu. Kendi açımdan baktığımda böyle birşey yok aslında. Hünsa denilen cinsiyeti belirsiz, kadın mı erkek mi belli olmayan bir tabir vardır.

Mesela, Müren ile ilgili genel kaanat düzgün okuyor şekildedir. Ancak, ben bunun çok doğru olduğuna inanmıyorum. Çünkü bizim müziğimiz üslûp müziğidir zaten. Mesela ses güzelliği ikinci planda kalır. Önemli olan üslûp ve tavırdır.

Zeki Müren'in icrasında hiçbir zaman böyle bir üslûp ve tavır yoktur. Türk müziğinde öyle bir tavır o güne kadar işitilmemiştir. Erkek okuyuşu denilen bir tavır vardır. Bu değişiklik çok çarpıcı olduğu için bu bir şaşkınlık yaratmıştır. Yanlış bir kaanattır bu.

Zeki Müren'in basınla ilişkileri ve insan ilişkilerini yönetmekteki başarısı gibi başka etkenler de söz konusudur ve Zeki Müren olayı Türkiye'de söz konusu olmuştur.

( Mehmet Güntekin ile görüşme
"Postmodern Bileşimlerin Bir Aktörü ve Göstergesi Olarak Zeki Müren",
Şeyma Ersoy Çak) 


Müzikte insan sesi olarak erkek sesi, kadın sesi bir de çocuk sesi vardır. Zeki Müren dördüncü bir türdür. Mesela, hiç tanımayan bir kişi bir Fransız Zeki Müren'i dinlediğinde biraz teşhis koyabilir gibi geliyor bana bu insan dördüncü sınıf sestendir diye

Bana göre yani kadınla erkek arasında bir üsluptur. Kırılgan, mubaşağalı, kırıtkan diyebiliriz. Duygulu olayım derken bir yerde bana göre komik olmuştur Zeki Müren.

( Mehmet Güntekin ile görüşme
"Postmodern Bileşimlerin Bir Aktörü ve Göstergesi Olarak Zeki Müren",
Şeyma Ersoy Çak) 


Zeki Müren'in cinsel yönelimi her zaman büyük bir tartışma konusuydu.

Örneğin; Bülent Ersoy'un kadın olduğunu söylemesi ve kabullenmesi kanıksanmıştı; ama Zeki Müren'in kendisini kadın gibi hissedip hissetmediği hep bir tartışma konusuydu. 

Oysa bu tartışmalar Zeki Müren'in temsil ettiği gerçekliği gölgeleyen kısır bir konuydu; konuyla alakalı son söz Çak'a bırakılacak olursa Müren için şu çarpıcı ifadeleri kullanıyor:

Zeki Müren'in toplumsal bellekteki konumu, modernleşme sürecinde her alanda yaşanan tereddütler gibi hipergeçek bir algı üzerinden yaşanan muğlaklığın bir yansımasıdır. Gelenekselden beklediğini modernleşme ile birleştiren bir özne olarak Zeki Müren, aynı zamanda Osmanlı döneminde var olan ara cinsiyet modellerinin de geri çağrımı olarak belleklere yerleşmiştir.

Nostaljik bir çağrışım olarak homoseksüelite, modernleşen Türkiye'nin heteroseksüel algısını farklılaştırmış ve ilgi görmüştür. Bu nostalji, Osmanlı dönemi eğlence dünyasının saray ve şehir yaşamındaki temsilcileri olarak çengi, köçek ve tavşan dansçılar tarafindan yaratılmış olan geçmişin çağrışımıdır.

Toplumsal bellekteki bu figürler 19'ncu yüzyılda unutlmaya başlanmış ve modernleşme döneminde heteroseksüel toplumsal cinsiyet kalıplarına yenik düşmüşlerdir. Aktivist varlığı ile Zeki Müren, sonrası Türkiye'nin nostaljik bir çağrışımı olarak eğlence dünyasında ara-cinsiyetlerin yeniden temsiliyetini üstlenmiştir.

(Postmodern Bileşimlerin Bir Aktörü ve Göstergesi Olarak Zeki Müren,
Şeyma Ersoy Çak)

Fikret Ay - monash.pw


Zeki Müren daha 65 yaşındayken 24 Eylül tarihinde TRT'nin kendisi için düzenlediği ödül töreninde kalp krizi geçirerek hayata gözlerini yumdu.

Tüm ışıltılı hayatına rağmen Müren, yaşadığı yalnızlık ve ıstırabı şu sözlerle açıklıyordu:

On yedi yaşımdan beri anne yemeğinden, aile sıcaklığından, akraba yakınlığından yoksun, yapayalnız bir insanım ben.

*Daha ayrıntılı bir okuma için Şeyma Ersoy "Çak'ın Postmodern Bileşimlerin Bir Aktörü ve Göstergesi Olarak Zeki Müren" çalışması ve Ayhan Erol'un "Bir Dönemin Popüler İkonu Olarak Zeki Müren" çalışması incelenebilir.


*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

'Zeki Müren bir başbakanla birlikte oldu!'

Zeki Müren'in 18 yıl boyunca en yakınındaki dostu Göksenin Çakmak, "Zeki Müren'in bir Başbakan'la birlikte olduğunu ancak isim veremeyeceğini" öne sürdü. "Bu sır benimle birlikte gömülecek" diyen Çakmak, söz konusu başbakan hakkında "Çapkın olduğu da doğru" ifadesini kullandı.

Yurt gazetesinden Ahmet Çınar'ın sorularını yanıtlayan Çakmak'ın açıklamalarından öne çıkan bazı bölümler şöyle:

‘Zeki Müren halen çok ünlü bir pop starını, dövdü’

Şu kitaba yine dönelim. Madem yayınlamıyorsunuz biraz içindekilerden konuşsak

 İşte yine aynı konuya geldik, anılar tehlikeli. O kadar çok isim geçiyor ki içinde Örneğin Zeki Müren'in, halen hayatta olan çok ünlü bir kadın pop starını nasıl dövdüğünü anlatıyorum.

Bunu bana defalarca anlattı. Zeki Bey, kendi erkek sevgilisiyle, o sözünü ettiğim ünlü pop starını otel odasında basıyor. İzmir Efes Oteli'nde. Zeki Müren'in sevgilisi meteoroloji mühendisi. Zeki Bey'in eğitim masraflarını ödediği, okuttuğu bir delikanlı.

Aynı zamanda sevgilisi. İzmir'de şimdi Swissotel olan Efes Oteli'nde bir haftalık bir program var. Zeki Müren sevgilisi Mustafa'yla beraber gelmiş. Bir ara Zeki Bey'in dikkatini çekiyor, o ünlü pop starımız ile Mustafa pek fingirdeşiyorlar.

El şakaları filan. Şüpheleniyor Zeki Bey. Erol'un Yeri diye Kordon'da bir mekana gitmiş numarası yapıyor Zeki Müren. Gitmeden de resepsiyona tembih ediyor, bir büyük zarf içinde bahşişle beraber, 'Haber bekliyorum, Erol'un Yeri'ndeyim" diyor.

Erol'un Yeri'ne ulaşıyor, 10 dakika sonra telefon geliyor. Mustafa'nın o ünlü pop starının odasına girdiğini öğreniyor. Hemen arabaya atlayıp otele gidiyor. Kapıyı çalıyor açılmıyor. 'Ben Zeki'yim aç kapıyı' diyor. 'Ay paşam bir dakika banyodayım' diye ses geliyor içeriden, birkaç dakika sonra bornozlu pop starımız kapıyı açıyor.

Zeki Bey içeri giriyor, Mustafa'yı arıyor, banyoda yok. Hiçbir yerde yok. Balkona çıkıyor. Mustafa üstünde bir örtü, kendini kamufle etmiş. 'Ne arıyorsun sen burada' diyor. İşte 'bir şey almaya geldim' filan diyor. Bir vuruyor Zeki Bey. Çok kuvvetliydi o konuda. İki tokat Mustafa'ya atıyor, ünlü pop starımızı da saçından tutuyor iki tokat da ona atıyor. Ağzı kanıyor pop starımızın. Şimdi ben bunu isim vererek anlatırsam, ünlü pop starımız halen hayatta olduğu için beni hemen mahkemeye verir. İki ceza avukatı inceledi, ikisi de aynı konuya işaret etti. İsimleri vermeden yayınlamam lazım.

‘Bunları söylersem Bülent Bey mahkemeye verir beni’

Kamuoyunda Zeki Müren ile Bülent Ersoy arasındaki gerilimden de söz edilir zaman zaman. Buna ilişkin anılar da var mı kitapta?

Bunların gerçek nedenlerini biliyorum. Ama yazıp da yayınlarsam, Bülent Bey mahkemeye verir beni. O nedenle anlatamıyorum. Size burada anlatabilirim ama yazılmamak kaydıyla. Bülent Ersoy ile Zeki Müren'in arasındaki gerilim, Ankara'da Çankaya saunada yaşanan bir olaydan dolayı. Bu kadarını söyleyebilirim.

'Zeki Müren ve sevgilisi intihar girişiminde bulundu'

Zeki Müren'in başka bir sevgilisiyle birlikte intihar girişiminde bulunduğundan söz etmiştiniz anlatır mısınız?

Evet kitaba da yazdım. Meşhur bir şarkısı vardır ya Zeki Bey'in, 'Hayat bazen tatlıdır / Sevenler kanatlıdır' diye. Sevenler kanatlıdır derken anlatılan Zeki Müren'in pilot üsteğmen sevgilisidir. Her ikisi de, hayatlarını bu şekilde sürdürmelerinin mümkün olmadığını düşünerek, mutluluklarını yaşayamadıkları gerekçesiyle intihara karar veriyorlar. Şile'de arabayı uçuruma sürerek intihar etmek istiyorlar. Direksiyonda pilot üsteğmen sevgili var. Arabayı uçurum kenarına kadar sürüyorlar. Ve son anda frene basıyorlar, intihar gerçekleşmiyor. Bu kamuoyuna pek yansımamış bir olaydır.

‘Zeki Müren bir başbakanla birlikte oldu’

Sizin Zeki Müren'e dair pek çok tanıklığınız, çok özel anılarınız var, ama sizi konuşturmak da çok zor hakikaten

Zeki Müren'i ele almak demek, asırları ele almak demek. Duygusal dünyası ayrı, sinirlendiği şeyler ayrı, toplum karşısındaki hayatı ayrı. Kocaman bir ansiklopedi yazabilirim Zeki Bey'le ilgili. 18 yıllık birikim bu. Daha önce de söylediğim gibi hukuki nedenler var.

Pek çok ismi zikredemem bu anılarda. İşadamları, siyaset adamları devlet adamlar var bahsetmek istediğim. Dolayısıyla onlarla ilgili bir ifşaatta bulunduğum takdirde gerçekten başım derde girebilir. Bir örnek veriyorum, bir dönemin çok ünlü erkek mankenlerinden ve aynı zamanda oyunculuk da yapan bir isimle Zeki Müren'in nişanlandığını söyleyebilirim.

İsim veremiyorum ama o mankenle üç ay nişanlı kaldıklarını, sonra da ayağı kokuyor diye onu evden kovduğunu bilmiyorsunuz. Bir dönem sosyetesinin jönü, birlikte olmadığı kadın ve erkek yok. Biseksüel bir manken. Belki de şimdilerde, geçmişinden pişmanlık duyan biridir o kişi.

Belli ki epey çapkınmış Zeki Bey. Hayatına hiç siyasetçi girdi mi?

İsim vermeden söylemem gerekiyor. Zeki Müren, bir başbakanla da birlikte oldu. İsim veremem gerçekten. Bunu yapamam. Bu sır benimle birlikte gömülecek. İsim sormayın lütfen. Çapkın olduğu da doğru. Bakın çok enteresan bir olaydır. Antalya'da Derya Motel'de kalıyor. Evi var beşinci katta, zor geldiği için çıkmıyor eve, motelde kalıyor. Bir gün oturuyor Zeki Bey. Bir gelin ve damat halayına gelmiş otele. Odalarına çıkıyorlar. Zeki Bey de mutluluklar diliyor çifte. Kendisi de ay ışığında oturuyor.

Bir ara tül perde aralanıyor ve damat 'Zeki Bey bugün benim gerdek gecem. Ben size hayranım, sizinle birlikte olmak istiyorum. Yarın buradan gideceğiz, sizi bir daha bulamam, lütfen diyor. Zeki Bey, o damatla yattığını anlattı. Hakikat bunlar. Ama bunları anlattığımızda, heteroseksüel bir kültür ağırlığı içinde ters karşılanıyor. Bunların da olabileceğini kimse düşünmek istemiyor.

 ‘Adamın cinsel uzvunu tuttu’

Balayına gelmiş bir damatla bile birlikte olduğuna göre, Zeki Bey tuttuğunu koparırdı gibi geliyor bana, öyle değil mi?

Her zaman olmazdı ama. Öyle bir örnek de var. Zeki Müren bunları zaten hiçbir zaman saklamadı, herkesin gözü önünde gerçekleşen olaylardı. Bardakçı'da oturuyoruz. Adamın biri plajda slip tarzı bir mayoyla yatıyor. Karısı da kenarda yün örüyor. 'Bakın napacağım şimdi' dedi. Ayağa kalktı, yatan adamın yanına gitti.

Adamın cinsel uzvunu tuttu mayonun üzerinden. Adam şaşırdı, bir baktı Zeki Müren. Zeki Müren kahkaha atıyor, adam da gülmeye başladı. Ve Zeki Bey döndü dedi ki, Türkiye'de bunu bir tek bana yaptırırlar, başkasına izin vermezler.' Döndü adama 'Beyefendi kızdınız mı' dedi. Adam 'Yooo' dedi. Karısına dönüp 'Hanımefendi siz kızdınız mı' diye sordu. Kadın da, 'Yok Zeki Bey ben her gün tutuyorum, ara sıra siz tutun' dedi. Fıkra gibi bir olay. Ama bunlar hep yaşandı. Çekinme diye bir duygusu yoktu ki Zeki Müren'in

'Eyvah n'olacak şimdi'

Nelere kızardı peki? Cinsel yönelimiyle alay etmeye ya da aşağılamaya yeltenen olur muydu ya da buna cesaret edebilirler miydi?

Bir gün Bodrum'da arabasıyla yolda gidiyoruz. 15 yaşında bir delikanlı bize doğru Zeki ablaaaa' diye seslendi. 'Eyvah nolacak şimdi' dedim ben kendi kendime. Şoförüne 'Mehmet arabayı geriye al' dedi. Çocuğun yanına geldik, arabadan indi doğru çocuğun kulağına yapıştı, 'Ulan ben senin ananı sm, abla kimmiş şimdi gör' dedi. İki tokat vurdu çocuğa. Çocuk öyle bir korkmuştu ki, tabana kuvvet kaçarken Zeki Bey de arkasından 'Sen şimdi git ablayı anana söyle' diye bağırıyordu."

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır