Güncelleme Tarihi:
LinkedinFlipboardE-postaLinki KopyalaYazı Tipi
Fetih Suresi Medine döneminde inmiştir. 29 âyettir. Sûre, adını 1, 18 ve 27. âyetlerde geçen “fetih” kelimesinden almıştır. Sûre de başlıca, hicretin altıncı yılında Hz.Peygamber ile Mekke’li müşrikler arasında gerçekleşen Hudeybiye antlaşması, cihad, savaştan geri kalan münafıklar ve Mekke’nin fethedileceği müjdesi konu edilmektedir. Ordumuzun muzafferiyet kazanması için fetih duası olarak okunmaktadır.
Fetih Suresi Konusu
Fetih suresinde; hicretin altıncı yılında Hz. Peygamber ile Mekkeli müşrikler arasında gerçekleşen Hudeybiye antlaşması, cihat, savaştan geri kalan münafıklar ve Mekke’nin fethedileceği müjdesi konu ediliyor.
Fetih Suresi Anlamı ve Önemi
Fetih suresi adını birinci ayette "Biz sana apaçık bir fetih müjdeledik" geçen “fetih” sözcüğünden almıştır. Bu ayetle Mekke’nin fethi müjdelenmiştir. Fetih Suresi, İslam alemi için çok önemli olan Hudeybiye antlaşmasını övmektedir. Allah yolunda cihad eden müminlerin elde edecekleri mükafatlar, cihattan da geri duran münafıkların alacakları cezalar anlatılıyor.
Fetih suresi, Mekke’nin fethini müjdelemesi bakımından önemlidir. Aynı zamanda Hz. Muhammed’in (asm) Allah’ın elçisi olduğunu bir daha ispatlıyor.
Fetih Suresi Kaç Ayet ve Sayfadır? Ne Zaman İndirilmiştir?
Fetih suresi hicretin altıncı yılında Hudeybiye Antlaşması sonrası indirilmiştir. Toplam 5 sayfadan ve 29 ayetten oluşuyor.
Fetih Suresi Kaçıncı Sayfa ve Cüz İçinde Bulunuyor?
Fetih suresi 510. sayfadan başlayıp, 514. sayfada bitiyor ve 26. cüzde bulunuyor.
Fetih Suresi Okumanın Fazileti ve Faydaları
Peygamber Efendimiz bu surenin dünyadan daha değerli olduğunu belirterek “kim namaz içinde veya dışında bu sureyi okursa, Mekke fethinde Peygamberle birlikte olmuş gibi kabul edilir” demiştir.
Fetih suresini kim sürekli olarak okursa, meleklerin zikir ve tesbihlerinden nasiplenecektir.
Ayrıca, her kim Ramazan ayının ilk gecesi bu süreyi okursa, Allah (CC), bir yıl boyunca onu himayesine alacağı müjdesini vermiştir.
Fetih Suresinin 1-3 ayetlerini okumaya devam eden kişinin işleri açılır ve büyük nimetlere kavuşur. 29. ayeti sürekli okunursa dualar kabul olur, dünya ve ahrette büyük rızıklara ulaşılır, maddi ve manevi sıkıntılar ortadan kalkar.
Fetih Suresi Abdestsiz Okunur mu?
Fetih, Kuran’ın bir suresi olduğu için, abdestsiz okunmaz. Fakat Kuran’a el değmeden veya ezbere okunmasında sakınca yoktur.
Fetih Suresi Hikmeti ve Sırları
Fetih Suresi Ne Zaman, Neden ve Nasıl Okunur?
Fetih Suresini her murat ve niyaz için istenilen zamanda okunabilir. Surenin belirli bir okuma sayısı yoktur. Fakat en eftali nafile namazından sonra okunmasıdır. Kısmetinin açılması, bolluk-bereket, savaştan galibiyet, sınavlarda başarı için okunabiliyor. Fetih suresini, Kuran’dan, dua kitaplarından veya ezbere okunabilir.
Fetih Suresi Nasıl Ezberlenir?
Fetih suresi 29 ayetten oluştuğu için kolaylıkla ezberlenebilir. Ayet ayet giderek kolay ezberleyebilirsiniz. Ayeti birkaç kez okuduktan sonra, ezbere tekrar edin. Daha sonra sıradaki ayete geçin. Her ayeti ezberlediğinizde bir öncekiyle birleştirerek devam edin.
Fetih Suresi Ne Anlatıyor?
Müminler, Hudeybiye Antlaşması’nın önemini kavrayamadıkları için, bu antlaşmanın önemi, umreye niyetlenip de gidemeyen müminlerin teselli edilmesi anlatılıyor. Hz. Peygamber ve ashabının Allah katındaki durumu, onları ibadetten meneden müşriklerle yalnız bırakan münafıkların acı sonları hakkında önemli bilgiler veriliyor. En önemlisi de Mekke’nin fethi müjdeleniyor.
Fetih Suresi Ölülere Okunur mu?
Kur'an-ı Kerim okuyarak sevabını ölüleriniz için bağışlayabilirsiniz. Fetih Suresi'ni de okuyup sevabını bağışlamanız mümkündür. Ayrıca sıkıntıdan kurtulmak, muradına ve ihtiyacına kavuşmak isteyenler kendi veya sevdikleri için okuyabilirler.
Fetih Suresi Özellikleri
Fetih suresi, Kuran’ın içindeki en değerli surelerdin biridir. Peygamber Efendimiz, bu sürenin dünyadan bile daha değerli olduğuna değinmiştir. Allah yolunda savaşan, mücadele eden, sabreden ve sevabını Allah’tan bekleyen her müminin yaptığı işlerin karşılığında bir ödül olduğu müjdesini vermektedir.
Fetih Suresi Şifa İçin Okunur mu?
Fetih suresi daha ziyade maddi ihtiyaçların ve dileklerin yerine gelmesi için okunduğundan, şifa niyetine okunmuyor. Fakat karşılığı Allah’tan beklenerek okunabilir.
Fetih Suresi Uzun Bağışlama Duası
Fetih suresini okuduktan sonra ardından “Allahümme ye evvelel evvelin” şeklinde başlayan Fetih duasını okuyabilirsiniz. Bu duayı okuduktan sonra isterseniz Türkçe olarak ne dileğiniz varsa Allah’tan isteyebilirsiniz.
Fetih Suresi Üzerinde Taşımak
Fetih suresi aynı zamanda bir kalkan görevi gördüğüne inanılır. Bir kâğıda safran, misk ve gül suyu karışımı mürekkeple sureyi yazıp, üzerinizde taşıyabilirsiniz. Bu şekilde kişilerin nazardan, düşmanın şerrinden, fakirlikten korunacağına inanılır.
Surenin 29. ayetini de bir kâğıda yazıp, muhafazalı olarak da üzerinizde taşırsanız görünür görünmez kaza ve musibetlerden Allah’ın izniyle korunabilirsiniz.
Bu kâğıdı kim işyerine asıp, her gün de bir defa Fetih suresini okursa, işyerinde bolluk ve bereket artacaktır.
Fetih Suresi Ne Zaman Okunmalı?
Fetih Suresi istenilen zaman okunabilir. Özellikle yatsı ve sabah namazlarından sonra okumak çok faydalıdır. Savaş sırasında, sınavlardan önce, her dilek ve ihtiyaç anında sürekli olarak okunabilir.
Sûreye adını veren fethin Hudeybiye Antlaşması mı yoksa Mekke’nin fethi mi olduğu konusunda farklı değerlendirmeler vardır. Fetih kelimesinin “savaş yoluyla bir toprağı ele geçirmek” mânasında kullanıldığını dikkate alan tefsirciler burada, Mekke’nin fethinden söz edildiğini ileri sürmüşlerdir. Sağlam rivayetler yanında (Buhârî, “Tefsîr”, 48/1) bu sûrede geçen ve yeri geldikçe açıklanacak olan işaretlere dayanan tefsirciler ise haklı olarak burada Hudeybiye sulhunun anlatıldığı kanaatine varmışlardır. Bunlara göre fetih kelimesi, bir çözüm getirdiği ve tıkanıklığı açtığı için sulh için de kullanılabilir. Ya da sebepten söz edip bununla sonucu kastetmek şeklindeki “mürsel mecaz” üslûbunun kullanıldığı düşünülebilir. Çünkü Hudeybiye sulhunun yol açtığı gelişmeler birden fazla fethi beraberinde getirmiştir: 1. Bu antlaşmadan sonra Hayber fethedilmiştir. 2. Mekkeli müşriklerle savaş ihtimali geçici olarak kalktığı için iki tarafın halkı birbirine gidip gelmişler, görüşmüşler, İslâm hakkında bilgi alışverişi yapılmış ve birçok müşrik ihtida etmiş, İslâm ile müşerref olmuştur. 3. İki yıl sonra on bin kişilik bir ordu ile Mekke üzerine yürüyen müminler burayı kolayca fethetmişlerdir. 4. Daha önceleri müslümanları muhatap kabul etmeyen ve çözümü savaşta arayan müşrikler ilk defa bu antlaşmada karşı tarafı tanımışlar, onlardan güvenlik talep etmişler, müslümanların o yıl yapmak istedikleri umre ibadetini bir yıl sonra gelip yapmalarını kabul etmişlerdir ( Kurtubî, XVI, 250 vd. Hudeybiye ile ilgili özet bilgi için bk. Bakara 2/194). Bu fethin sağladığı faydalar, doğurduğu sonuçlar ilk üç âyette veciz bir şekilde açıklanmaktadır. 12. âyette işaret edildiği üzere bu sefere çıkmak, Mekkeli müşriklere bir mânada meydan okumak demekti, bu da bir cesaret meselesiydi. Bu yüzden münafıklar “Bunların işi bitti, müşrikler tamamını yok edecek” demişlerdi. Ancak 27. âyette sözü edilen rüyayı bir işaret ve emir sayan Peygamber efendimiz, çeşitli faydalarını da gözeterek, kendisine sadık 1500 kadar sahâbî ile bu meşakkatli ve tehlikeli seferi göze almışlardı. Başta hesap edilmeyen gelişmeler oldu; sahâbe sabır, cesaret, bağlılık ve fedakârlık imtihanlarına tâbi tutuldular. Bütün bunlar olurken ve olduktan sonra Allah Teâlâ’nın şu lutufları tecelli etti: 1. Hz. Peygamber, kendisinin dışında hiçbir ümmet ferdine bahşedilmeyen bir iltifata nâil oldu, “geçmiş ve gelecek günahlarının bağışlanmış olduğu” rabbi tarafından ilân edildi. Esasen bütün peygamberler gibi Hz. Peygamber de ismet (Allah tarafından günah işlemekten korunmuş olma) özelliğine sahiptir, dolayısıyla zaten günahsızdır. Şu halde Peygamberimizin, bağışlandığı bildirilen günahı, fiilen işlediği yahut işleyeceği bir günah olmayıp, beşer olması hasebiyle kendisinde bulunan günah işleme potansiyelidir. İsmet sıfatı, peygamberlerdeki bu potansiyel günah işleme imkânının fiiliyata geçmesini önleyen ilâhî bir koruma ve esirgemedir; âyetteki af bu anlamdadır. Bir önceki sûrenin tefsirinde geçen (Muhammed 47/19) farklı bir yoruma göre bu antlaşma ile Mekkeliler nezdinde suçlu (zenb kelimesinin suç mânası için bk. Şuarâ 26/14) ve ölüme mahkûm bulunan Hz. Peygamber bu antlaşma sonunda barış ve güvenlik antlaşmasının tarafı haline geldi, böylece müşrikler tarafından suçluluk hükmü kaldırılmış oldu. 2. En büyük nimet ve dosdoğru yol olan İslâm dini sulh ortamında tamamlanarak yayılma imkânı buldu. 3. Yolculukta, sulh müzakerelerinde ve dönüşte Allah’ın büyük yardımları görüldü.
Peygamberler ümmetlerine örnek olduklarından Allah onları günah işlemekten korumuştur. Buna rağmen Peygamber efendimiz gece gündüz nâfile ibadetler yaparak ve özellikle çok namaz kılarak, hem bu konuda da ümmetine örnek olmuş hem de ibadetin cennet ümidi veya cehennem korkusundan değil, Allah buna lâyık olduğu, kul bununla mânevî hayat ve huzur bulduğu için yapılacağını göstermiştir. Nitekim kendisine, günahlarının peşinen bağışlanmış olduğu hatırlatılarak niçin bu kadar çok namaz kıldığı sorulduğunda şu cevabı vermişlerdir: “Elimden geldiğince Allah’a şükreden bir kul olabilmem için” (Buhârî, “Tefsîr”, 48/2; peygamberlerin günahsızlığı (ismet) konusunda geniş bilgi için bk. Mehmet Bulut, “İsmet”, DİA, XXIII, 134-136).
4. âyette müminlere, olağan üstü sıkıntılı durumlarında Allah’ın moral yardımından söz ediliyor, arkasından da O’nun askerlerinden bahsediliyor. Öyle anlaşılıyor ki bu askerlerden maksat, müminlerin yanında olan ve ilâhî yardımı onlara ileten meleklerdir. Buna göre 7. âyette zikredilen askerler ise ilâhî cezayı icra eden melekler olmalıdır.
Hz. Peygamber’in, Câhiliye kültür ortamı içinde yetişmiş olmasına rağmen ortaya koyduğu kişilik ve ahlâk, tebliğ ettiği dinin Allah’tan olduğuna canlı ve güçlü bir tanıktır. Onun eğitim kurallarına uygun uyarıları, müjdeleri, açıklamaları insanları etkilemiş; Allah’a iman ve yalnızca O’na ibadet etmelerine, O’nun dinini desteklemelerine, uğrunda canlarını ve mallarını ortaya koyarak çaba göstermelerine sebep olmuştur. Bazı tefsirciler, 9. âyetteki zamirlerin kime yönelik bulunduğu konusunda farklı bir anlayış ileri sürmüş, “O’nu tenzih ederek...” kısmındaki “O” zamirinden maksadın Allah olduğunu, diğer iki zamirin ise Peygamber efendimize ait bulunduğunu ifade etmişlerdir. Bu son yoruma göre, “büyüklüğü karşısında eğilesiniz” kısmını “O’na saygı gösteresiniz” diye çevirmek gerekecektir. 18. âyette ek bilgiler de verilerek tekrar değinilecek olan, “yeminle bağlılık sözü”nün Arapça’daki karşılığı biattır (bey‘at). 10. âyetteki ilgili fiil de bu köktendir. Buradaki biattan maksat, meşhur Hudeybiye biatıdır. Hz. Peygamber bu sûrenin 27. âyetinde bahsi gelecek bir rüyası üzerine hicrî 6. yıl Zilkadesinin başında (Mart 628), 1500 kadar sahâbî ile umre ibadeti yapmak üzere yola çıkmış, Mekke’nin 17 km. batısında yer alan Hudeybiye’ye gelip konaklamıştı. Daha önce bilgi almak üzere gönderilen görevliler, Mekkeli müşriklerin müslümanları engelleme kararı aldıkları ve bu maksatla Hâlid b. Velîd’i 200 kişilik bir güçle yola çıkardıkları haberini getirmişlerdi. Hz. Peygamber maksadını açıklamak ve ziyaret izni almak üzere önce Hırâş’ı, onun kötü karşılanması hatta ölüm tehlikesi geçirmesi üzerine, Mekkeliler arasında yakınları ve itibarı bulunan Hz. Osman’ı Mekke’ye elçi olarak gönderdi. Bir müddet sonra onun müşrikler tarafından öldürüldüğü haberi geldi. İşin renginin değiştiğini ve savaş ihtimalinin belirdiğini gören Resûlullah, ashabından biat almayı uygun buldu. Oradaki bir mugaylân veya sakız ağacının (şeceretü’r-rıdvân) altında, teker teker ellerini tutarak 1500 kişi ile biatlaştı; yani her bir sahâbî Peygamberimize bağlılık ve itaat sözü verdi. Bu biatta söz verilirken neyin üstlenildiği konusunda “cihad, itaat, ölüm pahasına sebat ve sabır” gibi ifadeler nakledilmiştir (Müslim, “İmâre”, 41, 42, 80). Bu biatı haber alan Mekkeliler telâşa kapılarak Süheyl b. Amr başkanlığında bir heyet gönderdiler. Hz. Peygamber düşmanı azaltmak ve güneyi emniyete almak, Mekkeliler ise ticaret yollarını açmak için bir barış istiyorlardı. Tartışmalardan sonra “müslümanların o yıl geri dönüp ertesi yıl umre için gelmeleri, Mekkeli bir kimse kaçıp Medine’ye sığınırsa istendiği takdirde iade edilmesi, aynı şey Medine’den Mekke’ye olursa geri verilmemesi, diğer Arap kabileleri ile tarafların serbestçe antlaşma yapabilmeleri, üçüncü bir tarafla savaş yapılması halinde antlaşmanın ikinci tarafının pasif kalması” üzerinde antlaşma sağlandı ve on yıllık bir antlaşma imzalandı (Muhammed Hamîdullah, “Hudeybiye Antlaşması”, DİA, XVIII, 297-299 ). Birçok âyette resulüne itaat edenin Allah’a itaat etmiş olacağı ifade buyurulmuştur. 10. âyette de Allah’ın elçisi olan peygambere itaat gibi ona biat da dolaylı olarak Allah’a verilmiş bir bağlılık ve itaat sözü olarak değerlendirilmektedir.
“Savaşa katılmayan Arap kabileleri”, Medine civarında yaşayan Gıfâr, Müzeyne, Cüheyne, Eşca‘, Eslem ve Dîl isimli bedevî gruplarıdır. Bunlar daha önce Hz. Peygamber’le beraber sefere çıkma sözü verdikleri halde, imanları kişiliklerine yansımadığı, henüz şuur ve kararlarına yeterince hâkim olmadığı, müminlerin de bu seferden sağ kalarak dönemeyeceklerini sandıkları için sözlerinde durmadılar. Sonradan kendilerine hesap sorulunca da hayvanları ile çoluk çocuklarının bakımını bahane ettiler.
Tevbe sûresinde (9/81-85), Tebük Seferi’ne katılmamak için bahaneler uyduran, özellikle havaların aşırı sıcak olduğu gerekçesine sığınan, fakat aynı zamanda müminleri de sefere çıkmaktan caydırmaya çalışan münafıkların âkıbetinin çok acı olacağı belirtilmiş; Hz. Peygamber’in bu kişilerden sağ kalanlarla karşılaşması halinde onların kendi maiyetinde bir sefere çıkmalarına müsaade etmemesi emredilmiş, ölenlerin ise imansız olarak can verdikleri bildirilip onlara karşı bir dinî vecîbe ifa etme cihetine gitmemesi istenmiştir. Burada geçen “savaşa katılmayanlar” ile orada geçenlerin aynı olduğunu; bunlardan münafıkların kastedildiğini düşünenler olmuşsa da, ileride açıklaması gelecek olan 16. âyet bu anlayışa mânidir. Ayrıca Tebük Harbi Hudeybiye’den üç yıl sonra olmuştur. Hudeybiye seferine katılmadıkları için kınanan, uyarılan, kendilerine öğüt verilen ve ceza olarak da “Hayber Savaşı’na katılmaktan mahrum bırakılan” gruplar, münafıklar değil, yeni iman etmiş fakat yeterince eğitim görmemiş bedevîlerdir.
Tefsirin devamını okumak için tıklayınız
Ezberlemek İsteyenler için Namaz Sureleri
Sanatçı
: Menzil İlahiler
Albüm
: Tüm İlahiler
Şarkı
: Sultanım Derde Derman
Boyut
: 4.40 MB
İndirme
: 4704 Toplam İndirme
19-08-2017 Tarihinde eklendi, Toplam 4704 İndirme
Sanatçı'nın En Çok İndirilen Mp3leri
Kullanıcı Yorumları (Menzil İlahiler - Sultanım Derde Derman )
Sultanım Derde Derman Şarkı Sözü
Sultanım Derde Derman İçin şarkı sözü eklenmemiş. Sultanım Derde Derman Şarkı sözlerini biliyorsanız bize gönderebilirsiniz.
Sultanım Derde Derman Anahtar Kelimeler
Menzil İlahiler Sultanım Derde Derman Mp3 İndir Dinle , Menzil İlahiler Sultanım Derde Derman Şarkı Sözleri , Menzil İlahiler Albümleri , Menzil İlahiler Sultanım Derde Derman Cep Telefonuna Mp3 İndir,Sultanım Derde Derman bedava mp3 indir ,Sultanım Derde Derman cepten ücretsiz indir
Sanatçı'nın Son Eklenen Mp3leri
Şuan Dinlenen Mp3'ler
Kur'an-ı Kerim'in altmış sekizinci suresi olan Kalem suresi, Mekke döneminin başlarında inmiştir. İniş sırasına göre 2. suredir ve 52 ayetten oluşur. Adını, ilk ayetinde geçen “elKalem” kelimesinden almıştır. Nun suresi olarak da anılır. Birçok İslami kaynakta, Nun ve Kalem suresi duası faziletleri, anlamı, sırları ve meali ile ilgili önemli bilgiler yer alır..
Günümüzde genellikle sınavdan önce okunacak başarı duası olarak bilinir. Bu yüzden Kalem suresi okunuşu bilmek önemlidir. Kalem suresi okunuşu gün içerisinde ve sınavdan önce başarı için yapılmalıdır. Bu surenin fazileti, faydaları ve yararları olduğuna inanılır. Ezberlemek ve dinlemek isteyenler için Kalem suresi anlamı (meali), Arapça yazılışı, Türkçe okunuşu, fazileti, hikmeti ve dinle seçeneği hakkında bilgiler içeriğimizde bulunuyor:
KALEM SURESİ ARAPÇA OKUNUŞU
Bismillahirrahmanirrahim
KALEM SURESİ YAZILIŞI
KALEM SURESİ DİNLE
KALEM SURESİ TÜRKÇE ANLAMI (DİYANET MEALİ)
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla
KALEM SURESİ NUZÜL
Kalem suresi mushaftaki sıralamada altmış sekizinci, iniş sırasına göre ikinci sûredir. Alak sûresinden sonra, Müzzemmil sûresinden önce Mekke’de inmiştir. 17. âyetten 50. âyete kadar olan kısmının Medine’de indiği yönünde bir rivayet bulunmakla beraber (bk. Şevkânî, V, 307) âyetlerin üslûp ve içeriğinden bunların da Mekke’de indiği anlaşılmaktadır.
KALEM SURESİ KONUSU NEDİR?
Muhammed aleyhisselâmın Allah tarafından gönderilmiş gerçek bir elçi olduğu, yüksek şahsiyeti ve Mekkeli müşriklerin onun getirdiği mesaj konusunda yaymaya çalıştıkları tereddütler, müşriklerdeki şahsiyet bozuklukları, nimete karşı nankörlüğün sonucunu açıklamak amacıyla anlatılan “bahçe sahipleri kıssası”, âhiretin sıkıntılı ve dehşetli halleri, Allah’ın müminler için hazırlamış olduğu ödüller ve kâfirlere vereceği cezalar, sûrenin başlıca konularıdır. Ayrıca Hz. Peygamber’e metânetli olması, Yûnus peygamberin yaptığı gibi sabırsızlık göstermemesi tavsiye edilmektedir.
KALEM SURESİ FAZİLETİ
Kalem suresini üç bölümde ele almak mümkündür. Birinci bölümde (âyet 1-7) ilk olarak kaleme ve yazıya yemin edilir. Sûrenin başındaki nûn hurûf-ı mukattaadan biridir. Bu harfin “hokka, mürekkep, balık” gibi anlamlara geldiği ve rahmân isminin son harfi, dolayısıyla bir ismin rumuzu olduğu ifade edilmekle birlikte (Fahreddin er-Râzî, XXX, 77) sûre başlarındaki diğer harfler gibi o da müteşâbihtir. Öte yandan kaleme ve yazıya yemin edilmesi Kur’an’ın okuma yazmaya verdiği öneme işaret eder. Bu bölümde inkârcılar tarafından Hz. Peygamber’e yöneltilen iftiralara cevap verilerek onu aşağılamak ve gözden düşürmek isteyenlerin iddiasının aksine Resûlullah’ın mecnun olmadığı ve yüksek bir ahlâka sahip bulunduğu vurgulanır; kimin çarpılmış, akıldan yoksun kalmış olduğunu yakında herkesin göreceği belirtilir.
Sûrenin ikinci bölümünde (âyet 8-47) başkalarını çekiştirme, insanlar arasında söz götürüp getirme, iyiliğin amansız düşmanı olma, saldırganlık ve kabalık gibi ahlâkî zaaflara dikkat çekilir (âyet 8-16). Bu âyetlerin, Hz. Peygamber’e düşmanlığı ile tanınan Velîd b. Mugīre ve Ahnes b. Şerîk gibi Kureyş kabilesinin ileri gelenleri hakkında nâzil olduğu nakledilmektedir (Süyûtî, s. 204). İnsanların onur ve şahsiyetini hedef alan, dolayısıyla ferdî ve içtimaî ahlâkı zedeleyen bu davranışların zikredilmesiyle bir taraftan adı geçen kişilerin karakterleri yerilirken diğer taraftan müminlerin bu niteliklerden uzak durmaları konusunda uyarıldıkları anlaşılmaktadır. Bu bölümde ayrıca, kendilerine verilen nimetlere karşı nankörlükleri yüzünden bu nimetlerden mahrum bırakılan kişilerle ilgili bir kıssaya yer verilerek (âyet 17-32) nimetle şımarmanın, iyiliğe engel olmanın ve başkalarının haklarına tecavüz etmenin sonucu anlatılır, mal ve evlâdın aslında bir imtihan vesilesi olduğu vurgulanır. Bu âyetlerde insanların sadece yoklukla değil nimetle sınanmalarının da ilâhî bir kanun olduğuna işaret edilmektedir. Daha sonra inkârcılara ardarda yöneltilen çarpıcı sorularla (âyet 35-47) onların üstünlük iddiaları reddedilir ve inançlarının hiçbir temelinin olmadığı belirtilir. Âhirette kendilerini bekleyen korkunç son hatırlatılarak kıyamet sahnelerinden biri etkileyici bir üslûpla tasvir edilir.
Üçüncü bölümde (âyet 48-52) nüzûl sırasına göre ilk defa bir peygamber kıssasına yer verilerek Hz. Yûnus’un yaşadığı tecrübe aktarılır. Resûlullah’ın mâruz kaldığı sıkıntılara karşı sabretmesi istenir; bu şekilde hem kendisi hem de ona inananlar teselli edilir. Burada, kâfirlerin Kur’an’ı işittikleri zaman Hz. Peygamber’i neredeyse gözleriyle devireceklerini ifade eden 51. âyetin Kureyş’ten bir grubun Resûlullah’a bakıp, “Ne onun gibisini ne de getirdiği delillerin benzerini gördük” demek suretiyle ona nazar değdirmek istemeleri üzerine nâzil olduğu nakledilmektedir (Vâhidî, s. 249). Nitekim Hasan-ı Basrî nazara karşı bu âyetin okunmasını tavsiye etmiştir (Zemahşerî, IV, 148; Fahreddin er-Râzî, XXX, 100). Sûre Kur’an’ın insanlar için bir uyarı olduğunu ifade eden âyetle sona erer.
Bazı tefsirlerde Hz. Peygamber’den nakledilen, “Kalem suresini okuyan kişiye Allah ahlâkını güzelleştirdiği kimselerin sevabını verir” (meselâ bk. Zemahşerî, IV, 148) meâlindeki hadisin sahih olmadığı belirtilmektedir (Muhammed et-Trablusî, I, 1022).
KALEM SURESİ TEFSİRİ (KUR’AN YOLU)
Kalem suresinin başında bulunan “nûn” harfi, “hurûf-ı mukattaa”dan olup bu tür harflerin ilk inenidir. Bakara sûresinin ilk âyetinde bunlar hakkında geniş bilgi verilmiştir.
Mekke müşrikleri şair, kâhin ve sihirbazların cinlerden bilgi ve ilham aldıklarına inanırlardı. Hz. Peygamber’in de onlar gibi cinlerin etkisi altına girdiğine ve söylediklerinin ona cinler tarafından telkin edildiğine inandıkları için ona şair, kâhin, sihirbaz ve mecnun diyorlardı (krş. Hicr 15/6; Tûr 52/29-30; Müddessir 74/24 ve bu sûrenin 51. âyeti). Bu sebeple Allah Teâlâ kaleme ve kalem ehlinin yazdığı satırlara yemin ederek onun, iddia edildiği gibi mecnun olmadığını, aksine Allah’ın lutfuna yani peygamberlik gibi bir şerefe erdiğini ifade buyurdu (Şevkânî, V, 308).
Elmalılı buradaki bir anlam inceliğine dikkat çekerken özetle şunları söyler: “(Yazanların) yazdıklarına” diye çevrilen cümledeki fiilin kalıbı, yazanların, gerçekte kalemler değil, akıl ve idrak sahibi varlıklar olduğunu gösterir. İfadenin akışı dikkate alındığında burada kalemden maksadın da bu nesnenin kendisi değil onun yazdıkları olduğu anlaşılmaktadır. Şu halde kalem ve yazılardan, akıl ve anlamlar âlemini, bunlardan da onları beşer aklına yazan ilk kalemi, bundan da onun sahibi olan rabbü’l-âlemîni anlamak gerekir. Öte yandan bu fiilin, “yazmakta oldukları ve yazacakları” anlamlarını birlikte anlattığı da gözden kaçırılmamalıdır (VIII, 5266-5267). “Kalemden maksat vahyi yazan kalem, yazdıklarından maksat Kur’an’dır” diyenler de olmuştur; ancak âyeti genel anlamda değerlendirmek daha doğru olur. Burada kalem ile simgelenen yazının, insanın düşünce, tecrübe ve kavrayışlarının kayıtlar aracılığıyla bireyden bireye, kuşaktan kuşağa ve bir kültür çevresinden diğerine aktarılmasında önemli bir etken; bilginin yazılıp korunmasında, ilim ve irfanın gelişmesinde, dolayısıyla toplumların aydınlanmasında vazgeçilmez bir araç olduğuna işaret vardır. Kur’an-ı Kerîm’in ilk inen sûresine (Alak) “oku!” buyruğuyla başlandığı gibi ikinci inen bu sûrenin ilk âyetinde de Allah Teâlâ tarafından yazı aracı olan kaleme ve kalem ehlinin onunla yazdıkları üzerine yemin edilmiş olup bu durum, İslâm’ın okuma yazmaya, bilime ve yazılı kültüre verdiği önemi göstermesi açısından oldukça anlamlıdır. Özellikle Hicaz Bölgesi Araplarının ilk defa Kur’an ile birlikte yazılı kültüre geçmelerinde –başka âmiller yanında– bu gibi âyetlerin teşvik edici bir role sahip olduğu söylenebilir.
Hz. Peygamber’e verilen “bitip tükenmeyen ödül”, dünyada peygamberlik görevini yerine getirirken her türlü engellere karşı yanında bulduğu Allah’ın yardımı, âhirette ise Allah’ın ona lutfedeceği müstesna mükâfatlardır (İbn Âşûr, XXIX, 62-63). 4. âyetteki “üstün ahlâk” ise Hz. Peygamber’in sahip olduğu Kur’an ahlâkıdır. Nitekim Hz. Âişe bir soru münasebetiyle Hz. Peygamber’in ahlâkının Kur’an ahlâkı olduğunu belirtmiş (Müslim, “Müsâfirîn”, 139); kendisi de güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildiğini ifade buyurmuşlardır (Muvatta’, “Hüsnü’l-huluk”, 8). Bu açıklamalar, Hz. Peygamber’in, müşriklerin iddia ettiği gibi mecnun değil, aksine Allah’ın lutfuna mazhar olmuş yüksek bir şahsiyete ve üstün bir ahlâka sahip, her yönüyle mükemmel, insanlık için örnek bir önder ve güvenilir bir rehber olduğunu gösterir. 5-6. âyetler ise Hz. Peygamber’e mecnun diyenlere karşı bir cevap ve uyarı içermektedir. Burada inkârcıların, hak ettikleri cezaya çarptırıldıkları zaman Hz. Peygamber’i mi yoksa kendilerini mi cin çarpmış olduğunu görecekleri sert bir üslûpla ifade edilmiştir. Nitekim Bedir Savaşı’nda müslümanlardan beklemedikleri darbeyi yiyince cin çarpmışa dönmüşler ve neye uğradıklarını bilememişlerdir. 7. âyet, önceki âyetlerin gerekçesini anlatmaktadır; buna göre inkârcılar hem dünyada hem de âhirette kendilerine fayda sağlayacak ve mutlu kılacak olan Allah’ın dininden ve O’nun yolundan saptıkları için asıl mecnun kendileridir.
KALEM SURESİ NE ZAMAN İNMİŞTİR?
KALEM SURESİ KAÇ AYET?
KALEM SURESİ KAÇINCI SAYFA VE CÜZDE YER ALIYOR?
KALEM (NUN) SURESİ KONUSU NEYİ ANLATIYOR?
Kalem Suresi Allah-u Teâlâ’nın kalem ve yazdıklarına yemin etmesiyle başlamaktadır. İkinci ayette ise, İslam düşmanlarının mecnun ve deli diyerek peygamberle alay etmeleri karşısında, Allah Resul-ünün (s.a.a) Allah tarafından övülmesiyle mecnun olmadığına işaret edilmektedir. Bu surenin başka bir ayetinde ise “imhal” konusuna, yani kâfir ve sitemkârlara “onların daha fazla zararı ile sonuçlanan mühlet verme” konusundan söz edilmekte ve daha sonra günah, fesat ve Allah’tan gaflet etmelerinden dolayı Ashabe’l Cennet’in (buradaki manası bahçe sahipleri) başına gelen belayı ve hikâyesini nakletmektedir. Kalem Suresi'nin sonunda da nazar ayeti olarak meşhur olan ve göz değmesini def eden “ve in yekad” ayetine değinilmektedir.
KALEM SURESİNE NEDEN BU İSİM VERİLMİŞTİR?
KALEM SURESİ NE ZAMAN OKUNMALI?
Kalem suresi, zaman ve mekân ayırt etmeksizin okunacak sureler arasındadır. Kalem suresi, sınavdan önce okunacak başarı duası olarak da bilinmektedir. Bu yüzden, sınavlardan önce zihin açıklığı ve başarı için Kalem suresi okunabilir. Kötülük ve şerden korunmak için de Kalem suresine başvurulur.
Kem göz ve nazardan korunmak isteyenler de Kalem suresini gün içerisinde okuyabilir.
KALEM SURESİ NE İÇİN OKUNUR, NEYE İYİ GELİR?
Kalem suresinin ne amaçlı okunabileceklerine dair bazı dini kaynaklarda belirtilenler şunlardır:
Zalimin zulmüne karşılık ve kötülükleri engellemek için Kalem suresi okunabilir.
Şerden korunmak için 10 defa Kalem suresi okunabilir.
Başarılı bir sınav sonucu için zihin açıklığı üzerine Kalem suresinin ilk 5 ayeti okunmalıdır.
Kalem suresi sınava girecek öğrencinin kalemine 1-3 ya da 7 kez okunduğu zaman Allah'ın izni başarı sağlanabilir.
Yara ve çıbanlara karşı toplamda 7 defa okunabilir. Kalem suresinin 16-19. ayetleri 1 kere okunmalı, 20. ayeti de 7 kere tekrarlanmalıdır.
KALEM SURESİ 51 VE 52. AYET NE İÇİN OKUNUR?
Kalem Suresi, 51 ve 52. ayet-i kerimeler, Nazar ayeti olarak meşhurdur. Birçok insan, bu ayet-i kerimenin yazılı olduğu tabloları satın alarak ev ve işyerlerine asmaktadır. Zira bu ayet-i kerimenin nazarı defedeceğine inanılmaktadır. Buna karşılık Üstat Şehit Mutahhari, nazarı kabul etmekle birlikte bu ayet-i kerimenin ev ve işyerlerine asılmasının, nazarla bir ilgisi olmadığı görüşünü savunmaktadır.
KALEM SURESİ 4. AYET NEYİ ANLATIR?
Ve şüphe yok ki sen, pek büyük bir ahlâka sâhipsin elbette. (Kalem Suresi / 4)
Bu ayet-i kerimenin tefsirinde şöyle bir açıklamada bulunulmuştur: Bu ayet-i kerime gerçi Peygamber Efendimizin (s.a.a) güzel ahlakına değiniyor olsa da daha çok onun toplumsal ahlakının güzelliğine işaret etmektedir. Örnek verecek olursak sırasıyla bazılarını şöyle sayabiliriz: İnsanlarla olan ilişkilerde güzel ahlak, hak yolunda sağlam durmak, insanlardan gelecek olan eziyetlere ve tehlikelere karşı sabırlı olarak af ve bağışta bulunmak, eli açıklık, müdara etmek, tevazu ve diğer birçok örnek. Allame Tabatabai, el-Mizan Tefsirinde 6. cildin sonlarında Peygamber Efendimizin (s.a.a) ahlaki, ruhi ve cismi özellikleri hakkında 183 rivayet naklederek, açıklamaya çalışmıştır. Cenabet dışında hiçbir şey Peygamber Efendimizin (s.a.a) Kuran okumasına mani olmuyordu.
KALEM (NUN) SURESİ NASIL KOLAY EZBERLENİR?
Kur’an-ı Kerim’de yer alan bütün surelerin kolay ezberlenmesi için bol bol tekrar yapılması gereklidir. Nun ve Kalem suresi ezberlemek isteyen bir kişi, her ayeti en az üç kere okumalı ve sesli bir şekilde tekrar yapması yeterlidir.
KALEM SURESİ ABDESTSİZ OKUNUR MU?
Vakıa suresi, 79. ayette “Temizlenmiş olanlardan başkası ona el süremez.” şeklinde emredilir. Bu nedenle, cünüp olan ya da abdestsiz birisinin Kur’an-ı Kerim’e el süremeyeceği gibi herhangi bir ayeti de okuyamaz.
Özetle, abdesti olmayan birisi, Kur’an-ı Kerim’e el dokundurmadan ezberinden bildiği ayet ve sureleri okuyabilir. Bu caizdir; ancak abdestsiz olan birisi Kur’an’a dokunarak Nun ve Kalem suresini okuyamaz. Ayet el-Kürsi, Fatiha ve İhlas gibi ayet ve sureleri okumak isteyen kimse, bunları dua niyetiyle okursa caizdir. (Elmalılı Hamdi YAZAR, Tefsir, Vakıa 79. ayet in izahı; Celal Yıldırım, İslam fıkhı, IV/157)
Keza, başörtüsü olmadan da Kalem suresi okunabilir; ancak Kur'an'a saygıdan dolayı başörtülü olmak daha iyidir.
KALEM SURESİ ADETLİYKEN OKUNUR MU?
EZBERLEMENİZ İÇİN DİĞER DUALAR VE SURELER
Hareketli ve duygusal ilahileri ile sevenlerinin gönüllerine taht kurmuş olan celaleddin adadan muhteşem bir ilahi.Dervişlerin sılası kalbimizin cilası, Esmaların alası Lailaheillallah, Müslümanın silahı, onda bulduk felahı, Zikredelim Allah’ı Lailaheillallah. özellikle zikirli ilahi sevenler için tav siye edebileceğimiz bu ilahiyi sonuna kadar dinleyelim.
Bismillâhirrahmânirrahim Sallallâhu alel Mustafa
Bismillâhirrahmânirrahim Sallallâhu alel Mustafa
Allahümme salli alel Mustafa bedi’ul cemali vebahril vefa
Ve sellim aleyhi kema yenbaği essadık Muhammed aleyhisselam,
Hasbi rabbi cellallah, mafi kalbi gayrullah,
Nur Muhammed sallallah Lailaheillallah,
Dervişlerin sılası kalbimizin cilası,
Esmaların alası Lailaheillallah,
Müslümanın silahı, onda bulduk felahı,
Zikredelim Allah’ı Lailaheillallah,
Deva ettim talime, tesbih oldu dilime,
Söylenecek kelime Lailaheillallah…
Arşıyada söylenir feyizlenir ağlanır
Tevhid ile bağlanır Lailaheillallah…
Bol zikirli muhteşem dinlemeye değer dinlerkende kendinizden geçeceğiniz harika bir ilahi.cemal akçilden hareketli ve zikirli ilahi dinlemeyi sevenler için bu muhteşem ilahiyi dinlemerini tavsiye ediyoruz.Ne güzel yaratmış bizi Dilimizde esma zikri Kalbimizde tek sevgisi Âlemlerin Rabbi Allah
Allah Allah Rahman Allah Allah Allah Rahim Allah
Ne güzel yaratmış bizi Dilimizde esma zikri
Kalbimizde tek sevgisi Âlemlerin Rabbi Allah
Allah Allah Rahman Allah Allah Allah Rahim Allah
Allah Allah Subhan Allah âlemlerin Rabbi Allah
Tevbeleri kabul eden, günahkârları affeden
Cennetlerini vaad eden Âlemlerin Rabbi Allah
Allah Allah Rahman Allah Allah Allah Rahim Allah
Allah Allah Subhan Allah âlemlerin Rabbi Allah
İkram sahibi Kerim’dir her şeyi bilen Alim’dir
Mutlak her şeye Kadir’dir Âlemlerin Rabbi Allah
Allah Allah Rahman Allah Allah Allah Rahim Allah
Allah Allah Subhan Allah âlemlerin Rabbi Allah
Secdemiz yalnız sanadır canımız sana kurbandır
Dönüşümüz hep sanadır Âlemlerin Rabbi Allah
Allah Allah Rahman Allah Allah Allah Rahim Allah
Allah Allah Subhan Allah âlemlerin Rabbi Allah
işte sizlere sedat uçandan eskilerden eskimeyen harika bol zikirli bir ilahi.bu ilahiyi dinlerken kendinizden geçecek ve kalbiniz huzur bulucaktır.bizlerde bu zikirli ilahiye eşlik ederek kendimizden geçelim aşka yol alalım.
Bu gönül aşkıyla oldu divane
Ağlayanlar gelsin bizim meydane
Dünya dedikleri boş bir virane
Sevdasına yandık biz Muhammed’in
Sallallahu ala Nebi Muhammed
Sallallahu ala Nebi can Ahmed
Binlerce salatu selam gönderin
Aşkına susadık biz Muhammed’in
Sakalıma düşen ak aşkındandır
Sürmeli gözlerin sevdasındandır
Bu yanık sevdamız ona ayandır
Sevdasına yandık biz Muhammed’in
Sallallahu ala Nebi Muhammed
Sallallahu ala Nebi can Ahmed
Binlerce salatu selam gönderin
Aşkına susadık biz Muhammed’in
Öyle güzeldir ki dil anlatamaz
Ona aşık olan gece yatamaz
Onun gibi Nebi unutulamaz
Sevdasına yandık biz Muhammed’in
Sallallahu ala Nebi Muhammed
Sallallahu ala Nebi can Ahmed
Binlerce salatu selam gönderin
Aşkına susadık biz Muhammed’in
ilahi camiamızın güçlü seslerinden olan Abdurrahman önülden bol zikirli muhteşem bir ilahi.Zikirden iniltiler geliyor bir bahçeden Kulak verdim iyice sahibesi güllerden Sarı,beyaz çiçekler yaprakları tez döker.zikirler eşliğinde dinleyeceğiniz aşk bahçesi ilahisi ayrıca sizleri aşka getirip cezbedecektir.
Zikirden iniltiler geliyor bir bahçeden
Kulak verdim iyice sahibesi güllerden
Sarı,beyaz çiçekler yaprakları tez döker
Dedim derdiniz nedir muhabbet fazla çeker
Giriverdim bahçeye dedim haliniz nedir
Gül dedi bu halimiz şiddetli sevgidendir
Sarı,beyaz çiçekler yaprakları tez döker
Dedim derdiniz nedir muhabbet fazla çeker
Kulak verdim bülbüle ötüyor yanık yanık
Dedim bağrımı deldin dediki gönül aşık
Sarı,beyaz çiçekler yaprakları tez döker
Dedim derdiniz nedir muhabbet fazla çeker
Lale ile sümbüller sallanıyor bir yane
Dedim lale bu ne hal dedi yaparız secde
Sarı,beyaz çiçekler yaprakları tez döker
Dedim derdiniz nedir muhabbet fazla çeker.
Gece gündüz zikredenin Yardımcısı Rahman olur. Her yerde Allah diyenin Hak derdine derman olur.işte sizlere hasan dursundan çok güzel ve zikirli bir ilahi Gece Gündüz Zikrederim.bendirlerle zikirlerle dinleyeceğiniz bu ilahiyi dinleyerek kendimizden geçelim.
Gece gündüz zikredenin
Yardımcısı Rahman olur.
Her yerde Allah diyenin
Hak derdine derman olur.
Kerimallah Rahimallah
Her dertlere derman Allah
Çaresiz hasta kullara
Şifa derman senden Allah
Allah’ına etme isyan
Gece gündüz oku Kur’an
Burda hakir olan insan
Yarın orda sultan olur
Kerimallah Rahimallah
Her dertlere derman Allah
Çaresiz hasta kullara
Şifa derman senden Allah
Kim ki Hakka olmaz asi
Daim yükselir duası
Yarın onun yardımcısı
Peygamberi zişan olur.
Kerimallah Rahimallah
Her dertlere derman Allah
Çaresiz hasta kullara
Şifa derman senden Allah
ömer gümüştaştan dinleyenleri mest eden harika bir ilahidinledikçe dinleyesiniz gelecek..bu muhteşem zikirli ilahi özellikle yanık gönüllere merhem olacaktır.heydi dervişler ihvanlar Yanık gönüller Cilalı kalpler Hakk’ı sevenler Zikir edelim.
Yanık gönüller
Cilalı kalpler
Hakk’ı sevenler
Zikir edelim
Allah diyelim
Zevke girelim
Şükür diyelim
Zikir edelim
Cezbeye giren
Şeyhin düşünen
Kırklar, yedilerle
Zikir edelim
Allah diyelim
Zevke girelim
Şükür diyelim
Zikir edelim
Secde edenler
Hâli bilenler
Virdi çekenler
Zikir edelim
Allah diyelim
Zevke girelim
Şükür diyelim
Zikir edelim
Ey Kadiriler
Gizli Nakşiler
Ehl-i Tarikler
Zikir edelim
Allah diyelim
Zevke girelim
Şükür diyelim
Zikir edelim
yıllardır dillerden düşmeyen çok güzel ve bol zikirli muhteşem çay ilahisi.Doldur aşık çay doldur,
Aşk elinde pay boldur,Böyle meclis bulunmaz,Allah! deyip çay doldur.haydi aşıklar bu muhteşem ilahi ile hep birlikte dinleyerek coşalım.
Doldur aşık çay doldur,
Aşk elinde pay boldur,
Böyle meclis bulunmaz,
Allah! deyip çay doldur.
Bülbül aşkın ceminde,
Dök çayı gül renginde,
Erenler meclisinde,
Doldur aşık çay doldur.
Doldur aşık çay doldur,
Aşk elinde pay boldur,
Böyle meclis bulunmaz,
Allah! deyip çay doldur.
Çay piştiyse getirin,
Aşıklara içirin,
Çok salavat getirin,
Doldur sofi çay doldur.
Doldur aşık çay doldur,
Aşk elinde pay boldur,
Böyle meclis bulunmaz,
Allah! deyip çay doldur.
Çaylar geldi kopkoyu,
Açılsın cennet yolu,
Girsin müminler soyu,
Doldur kardeş çay doldur.
Doldur aşık çay doldur,
Aşk elinde pay boldur,
Böyle meclis bulunmaz,
Allah! deyip çay doldur.
Erenlerin durağı,
Nurdan yansın çırağı,
Cennet olsun durağı,
Doldur kardeş çay doldur.
Doldur aşık çay doldur,
Aşk elinde pay boldur,
Böyle meclis bulunmaz,
Allah! deyip çay doldur.
Çayları koydum düze,
Şeyhim himmet et bize,
Şifadır cümlemize,
Doldur derviş çay doldur,
Şifadır cümlenize,
Doldur derviş çay doldur,
Doldur aşık çay doldur,
Aşk elinde pay boldur,
Böyle meclis bulunmaz,
Allah! deyip çay doldur.
Bardaklar kaynaşıyor,
Zakirler ağlaşıyor,
Aşıklar kavuşuyor,
Doldur hacı çay doldur.
Doldur aşık çay doldur,
Aşk elinde pay boldur,
Böyle meclis bulunmaz,
Allah! deyip çay doldur.
ilahi camiasının güçlü seslerinden ve eşsiz yorumlarıyla gönüllere taht kuran mehmet karakuştan çok güzel zikirli bir ilahi.bu ilahiyi dinlerken aşka gelip zikirlerle kendinizden geçeceksiniz.
Ah Medine, can Medine,Dermansın gönül derdime.Nur Muhammed Mustafa’yı,Yar etmişsin sen kendine.
Hasret kaldım Medine’ye ,
Bu yıl olmazsa seneye.
Her dakika, her saniye,
Tüter gözümde Medine.
Ah Medine, can Medine,
Dermansın gönül derdime.
Nur Muhammed Mustafa’yı,
Yar etmişsin sen kendine.
Bu hasret bitirir beni,
Yakar kül eder bedeni.
Olsam gülünün dikeni,
Tüter gözümde Medine.
Ah Medine , can Medine,
Dermansın gönül derdime.
Nur Muhammed Mustafa’yı,
Yar etmişsin sen kendine.
Muhammed Mustafa orda,
Medine çok uzaklarda.
Seherlerde şafaklarda,
Tüter gözümde Medine.
Ah Medine , can Medine
Dermansın gönül derdime.
Nur Muhammed Mustafa’yı,
Yar etmişsin sen kendine.
Eriyorum yane yane,
Aşkından oldum divane.
Tesbihimde tane tane,
Tüter gözümde Medine.
Ah Medine, can Medine
Dermansın gönül derdime
Nur Muhammed Mustafa’yı
Yar etmişsin sen kendine.
Ey âşıklar siz de gelin,
Bu nurlu yolda yükselin.
Kızgın çölde serin serin,
Tüter gözümde Medine.
Ah Medine ,can Medine
Dermansın gönül derdime
Nur Muhammed Mustafa’yı
Yar etmişsin sen kendine..
Haydin bu muhteşem ve bol zikirli ilahi ie coşmaya varmısınız.Abdullah Akbulaktan dinleyeceğiniz bu muhteşem ilahi ile kendinizden geçeceksiniz.Radyonuz bayram fm dede çokca yayınlanan bu ilahiyi tüm zikirli ilahi sevenlere armağan olsun.
Seni andım bu gece
Tek başıma gizlice
Özlüyorum delice
Seni ya rasulallah
Seviyoruz gönülden
Adın düşmüyor dilden
Bizi böyle söyleten
Senin sevgin ya nebi
Geeel gel gel sultanım
Sana hasret bu canım
Aşkınla ben yaşarım
Gel efendim sultanım
Çoktur derdim kederim
Yanıp yanıp biterim
Birkez görmek isterim
Seni ya rasulallah
Aşkınla yanıp bitsem
Canımı feda etsem
Dolunayda seyretsem
Seni ya rasulallah
muhteşem sesi ve yorumuyla ilahi eserleri ile gönüllere taht kurmuş olan mustafa yılmazdan çok güzel bir ilahi.bu ilahiyi dinlerken kendinizden geçip aşk ile yanacaksınız.aşk ile yanmaya zikirler eşliğinde coşmaya varmısınız .buyrun hep birlikte eseri sonuna kadar dinleyelim kendimizden geçelim.
Sultanım kurbanım sultanım üstadım
Nur cemaline de hayranım Hak yollarına kurbanım
Ağlama derviş ağlama yüreğimi dağlama
Ben gidiyorum Ravzaya beni de yoldan eyleme
Ben gidiyorum Allah’a beni de yoldan eyleme
Sultanım kurbanım sultanım üstadım
Nur cemaline de hayranım Hak yollarına kurbanım
Derviş yareli misin aşkın da bendesi misin?
Nedir sendeki bu hal sende mi aşk ehlindensin
Sultanım kurbanım sultanım üstadım
Nur cemaline de hayranım Hak yollarına kurbanım
Bağdat’ın dervişleri zikrullahtır işleri
Hep Allah deyişleri yakar da derviş özünü
Sultanım kurbanım sultanım üstadım
Nur cemaline de hayranım Hak yollarına kurbanım